Uzayda hasıl olan elektrik Nijerya’ya varınca.


Erkin Koray’ın kendi dönemindeki müzikal üretim garipliğini ve patlamasını açıklamaya çalışırken “O devirlerde herhâlde uzayda bir elektrik hasıl oldu. Biz de büyük bir şans eseri o elektriğe denk geldik” der. Doğrudur, zaman zaman dünyanın farklı coğrafyalarında birileri uzaydan gelen bu elektrik akımına kapılır ve tarihin garip bir köşesinde, zamanının çok ötesinde üretimlerde bulunurlar. Nijeryalı William Onyeabor da bu şanslı ya da şanssız olduğuna pek emin olamadığımız ender isimlerden biriydi.

Onyeabor 78-85 yılları arasında, ülkesinde sekiz albüm yayınladı. Her biri, emsalsiz ve kozmik tonlu klavye melodileriyle bezenmiş ruh ve groove dolu albümlerdi. Şüphesiz Amerika’da yaşıyor olsaydı Batı dünyası 80’lere, disko toplarının altında Onyeabor parçalarına dans ederek girerdi. Ülkesinde birkaç hit ile tanınan bir isim hâline gelse de Nijerya sınırlarını hiç aşamadı. Ama Onyeabor, klavyesinin başında Afrika’dan dünyaya seslenmekten vazgeçmedi. 78 tarihli “Better Change Your Mind” parçasında Amerika, Rusya ve Çin liderlerine şöyle diyordu: “Lider, bu dünya sizin mi sandınız? Eğer öyle sanıyorsanız, fikrinizi değiştirseniz iyi olur.”

Onyeabor 85 senesinden sonra koyu bir Hıristiyan oldu, müziği bıraktı ve müzik kariyeri üzerine tek bir kelime dahi etmeme kararı aldı. Ama yıllar sonra, her mucizevî müzik gibi, tınıları yolunu buldu ve sinsice Amerikalı ve Avrupalı, Afro funk müptelası arşivcilerinin ve DJ’lerinin kanına girdi. Bu isimlerden bazıları David Byrne’in plak şirketi Luaka Bop’tan Eric Welles ve Yale Evelev, ve DJ Fitz’ti…

Bu ay Luaka Bop yıllar süren bir uğraş sonunda, Onyeabor’un izini de sürerek sanatçının en kallavi parçalarından oluşan bir toplama yayınladı. Bu Onyeabor’un kendi ülkesi dışında yayınlanan ilk yasal albümü. Biz de Onyeabor’un groove’una kapılmış giderken Yale ve Eric’e bu albümü yayınlamak için neler yaşadıklarını ve sanatçının müziğinin yayılmasında ciddî bir rol sahibi olan DJ Fitz’e kendi hislerini ve deneyimlerini sorduk.  

Image

Luaka Bop’tan Yale Evelev ve Eric Welles anlatıyor:

William Onyeabor’un müziğiyle nasıl tanıştınız?
Yale: Şarkılarından biri The Funky Fuzzy Sounds of West Africa isimli 2004 yılında yayınlanan Luaka Bop derlemesinde yer alıyordu. 2008 yılında Uchenna Ikone adlı yazar ve blogger bize William Onyeabor’un albümünü yayınlamak isteyip istemeyeceğimizi sordu. İstiyorduk! Bize Noel için evine dönüyor olacağını ve orada üç ay kalıp, kendisi gibi Enugu’da yaşayan Onyeabor’dan şarkılarını kullanmak üzere izin alacağını söyledi. Bu süreç üç ay yerine üç yıl sürdü!

Böyle bir albümü yayınlamaya nasıl karar verdiniz?
Y: Afrika müziği, tıpkı Latin müzik gibi daha çok dans etmek içindir. Bu müzik genellikle kalabalık gruplar tarafından yapılıyor ve kayıtları da Beach Boys sonrası rock grupları ya da bugünün Batılı indie rock gruplarının albümlerinin aksine daha çok gerçeklik taşıyor. Luaka Bop, dışlanmış olanları, farklı olanları ve herhangi bir harekete bağlı olmayıp kendi zamanının bir adım önünde olanları bulmaya çalışıyor. Shuggie Otis, Susana Baca, Tom Ze, Janka Nabay, hepsi bu tanıma uyuyor. William Onyeabor da aynen öyle. O zamandan Afrika’da elektronik müzik yapan kaç kişi söyleyebilirsiniz? Üstelik yanında bir grup olmayacak ve öncelikle müziği canlı çalıyor olacak. Bizim aklımıza yalnızca bir isim geliyor.

Kontratı imzaladıktan sonra fark ettim ki müziğiyle alâkalı hiçbir şey hakkında konuşmuyor. Bu benim için kuşku uyandıran bir durum, çünkü albümü hiçbir bilgi olmadan yayınlamak durumundaydım. Fikrini değiştirecek mi diye tam bir yıl bekledim. Değiştirmedi. Şanslıyız ki Eric, tam o dönemde Luaka Bop’ta çalışmaya başladı ve sonunda Enugu’da Onyeabor’la neredeyse bir haftayı beraber geçirdiği müthiş bir araştırma gezisi planladı!

Nijerya’ya gidip Onyeabor’la tanıştın. Onunla tanışmak nasıl bir deneyimdi? Albümle ilgili o ne düşünüyor?
Eric: Onyeabor’u detaylıca araştırıp yarım yılımı “Onyeabor için” geçirdikten sonra oraya gidip onunla tanışmaya kendimi hazır hissettim. Birçok farklı mekânda yüzlerce insanla da onun hakkında konuştum. Ardından Uchenna’ya onu gidip görmek istediğimi söylediğimde Uchenna’nın cevabı bunun dünyada duyduğu en saçma şey olduğuydu. Ona göre beni görmek istemeyecekti ya da sadece boynumu kırmak isteyebilirdi. Bir süre çok da çaktırmamaya çalışarak Onyeabor’u bu konuda ikna etmeye çalıştık. Belki o tarihlerde orada olabileceğimi söylüyordum. Hiçbir zaman istekli gözükmüyordu.

Sonunda ne olursa olsun gitmeye karar verdim. Olumsuz şeyleri aklıma getirmemeye çalışıyordum. Güvenlik ve benzeri sorunlar yüzünden Nijerya’ya gidip orada iş yapmak hiç kolay değildi. Birçok kez çok zorlandığım anlar oldu.  Ne bekleyeceğimi bilmeden bir hafta kalmak üzere Nijerya’ya gittim ve sonunda içindeki tek beyaz insanın ben olduğum bir uçakla Onyeabor’un yaşadığı Enugu’ya ulaştım. Enugu’yu gördükten sonra bu imkânsızlıklar içinden Onyeabor’un müziğinin çıkmış olmasına inanamadım.

Onyeabor’un bana önceden verdiği adrese gittim ve gördüğüm şey boş bir eski iş yeri gibi bir yerdi. Bir kadın duruyordu ve birkaç plastik masa ve sandalye vardı. Kadın bana şefi görmek için mi geldiğimi ve ardından da Rusya’dan mı geldiğimi sordu. Bu soru karşısında donakalmıştım. Sonra bu kadın beni şehrin dışında Onyeabor’un yaşadığı yere götürdü. 30 dakikalık bir araba yolculuğunun ardından ormanın içinde gizli kalmış harika bir yere geldik. Onyeabor’un eşi beni eve davet etti ve evin içinde çok fazla film ve müzik ekipmanı olduğu dikkatimi çekti. Kocaman bir salonda bekliyordum ve kendimi sanki birileri beni gizlice izliyormuş gibi hissediyordum. Bir süre sonra Onyeabor’un eşi gelip beni VIP odası dedikleri başka bir odaya gördü. Odaya girerken önceki altı ay yaptığım araştırmaların hepsi gözümün önünde canlandı. Oradaydım, nihayet Nijerya’da bu adamla göz göze geliyordum. Gerçekten büyülü bir andı, yaşadığım en harika deneyim olduğunu söyleyebilirim.

Onun yaşadığı yerde bir hafta kaldım ve onu her gün ziyaret ettim. Zamanımızın büyük kısmını Nijerya’nın Hıristiyan televizyonunu izleyerek geçirdik. Müzik geçmişiyle ilgili doğrudan sorular soramıyordum. Ailelerimizle ilgili yaptığımız sohbetlerden birşeyler çıkarabiliyordum, hakkında öğrendiğim her şey bunlardan ibaretti.

Peki Onyeabor şu an ne yapıyor? Hâlâ müzik yapıyor mu? Kendi ülkesinde tanınıyor mu?
E: Sanırım artık emekli oldu ve müzik kariyerinin ardından başladığı yemek işiyle ilgileniyor. Artık hayatını irmik üreterek geçiriyor.

Hâlâ müzik yaptığını zannetmiyorum. Ülkesinde sadece küçük bir grup onu tanıyor. Bunlar da Enugu’daki insanlar veya son albümü Anything You Sow‘u yayınladığı zaman etrafında olan insanlar. Genç insanlar onun hakkında hiçbir şey bilmiyor. Hattâ Femi Kuti ve birçok müzisyen onu hiç duymamış.

Onyeabor’un müziği çok nadir rastlanan bir müzik. Senin için onun müziğini özel kılan şey nedir?
E: Bu cevap çok uzun ya da kısa olabilir, ama sizin okuyucularınızın hatrına cevabı kısa tutacağım. Nijerya’nın küçük bir kasabasında 1978 ve 1985 yılları arasında yapılmış bir elektronik müzik bu. Müzikal olarak bambaşka bir dünyadan ya da gelecek zamandanmış gibi tınlıyor. Kompozisyonlar, enstrümantasyonlar ve şarkıların yapılanması akıllara durgunluk veriyor.

Image

DJ Fitz anlatıyor:

William Onyeabor’un müziğini nasıl keşfettin? İlk tepkin neydi?
2001’de Strut Records’tan Nigeria 70 adlı albüm çıktığında keşfettim. O zamana göre parlak ve öncü bir albümdü. Albümde Highlife ve Afrofunk tarzlarında müzik yapan Joni Haastrup, Bongos Ikwue, Lijadu Sisters ve Blo gibi bir çok Afrikalı sanatçı bulunuyordu. Onyeabor’un şarkısı albümdeki diğer şarkılardan tamamen farklıydı. Çılgın synthlerle donanmış, sosyal, siyasî, minimal, Afrikalı, funk’a soyunmuş gibiydi. Şarkı soluğumu kesmişti.

Londra’da karşılaştığın Nijeryalılar ve yaşlı jenerasyondan Onyeabor’un müziğiyle ilgili yorumlar aldın mı? Onun müziğini biliyorlar mıydı?
Evet, kesinlikle. “When the Going Is Smooth and Good” şarkısı Nijerya’da ve Londra’da sık gittiğim Nijeryalı restoranlar, kulüpler ve mekânlarda hit olduğunda, o mekânlarda çalışanlara William Onyeabor’u soruyordum. Hepsi de biliyordu, bazısı daha çok tanıyordu, çoğu ise ânında “When the Going Is Smooth and Good” şarkısını biliyordu. Kendisi Londra Nijeryalı camiasında oldukça saygı duyulan biri.

Onun müziğini eşsiz ve hâlâ taze yapan nedir?
Bence müziği bağımlılık yaratıyor, şarkı yazarlığı inanılmaz, her şeyi çalabiliyor ama asla fazla çalmıyor, anlarsınız ya. Şarkı besteciliği harika. Özellikle Enugu’da bir bodrum katı stüdyoda, ABD ve Batı Avrupa’nın diskolarından ve otobanlarından uzak bir şekilde yaptığı müzikle zamanının yıllarca ötesindeydi. Müziğinin birleşimi ve şarkılarındaki sosyal yorumlar çok eşsizdi ve günümüzde de hâlâ çok önemli.

DJ setinde çaldığın favori Onyeabor şarkıları neler?
“When the Going Is Smooth and Good”u çalmayı çok seviyorum çünkü plağını (In Body and Soul) 5 yıl önce Londra’da bir hayır kurumunda buldum. Elime aldığım ilk Onyeabor plağı olduğu için soluğum kesilmişti. “Something You Will Never Forget”, “Good Name” ve daha birçoğunu çalmayı seviyorum ama bunlar favorilerim.

Onyeabor’la tanışsaydın ve bir soru hakkın olsaydı ona ne sorardın?
Tekrar müzik yapmayı/canlı çalmayı hiç düşünür mü diye sorardım. Eminim harika olurdu.

  1. Beş yıl önce on yıl önce

    1 Kasım 192885 yıl önce bugün 1353 sayılı “Yeni Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun” kabul edildi. 3 Kasım

  2. Kırsalın Gizemli Düşleri: Dan Attoe

    Ressam, heykeltıraş, doğa düşkünü, motosiklet tutkunu ve boğa dövüşçüsü Dan Attoe ile kırsaldan ve şehirden, göçmekten ve kök salmaktan, aileden ve kunduzlardan bahsettik.

  3. Isaac Cordal: Follow the Leaders

    Küçük beton heykelciklerle dolu çantasıyla dolaştığı sokaklarda minyatür dünyalar yaratan Isaac Cordal ile yazın bu topraklar çalkalanırken Nantes'de yarattığı "Follow the Leaders" isimli anti-kapitalist şehircik üzerine kısacık bir sohbet ettik.

  4. Sivil ağ haritalama: Ağlar müşterektir

    “Bu çağın petrolü veri” diyen Burak Arıkan’la karmaşık ağ haritaları üzerine konuştuk… Karmaşık ağ sistemleri üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan sanatçı

  5. Sanat bilim ve karmaşık ağlar

    Karmaşık ağlar üzerine dünya çapında yapılan çalışmaları biraz daha yakından tanımak üzere 2010 yılından beri düzenlenen Arts, Humanities, and Complex

  6. Tapınaklar Şehrinde Grafiti: Imagine

    Sneha Shrestha aka Imagine ile Nepal, Katmandu sokaklarındaki boy göstermeye başlayan grafiti, hayalleri ve üretimleri üzerine konuştuk.

  7. Neden intihar bombacısı olmak istiyorum

    Akademisyen ve SIFIR olarak tanıdığımız müzisyen Zafer Aracagök ile en son kitap formatında yayımlanan, sinir uçlarına hitap eden, I Want to Be a Suicide Bomber projesini konuştuk.

  8. William Onyeabor: Uzayda hasıl olan elektrik Nijerya’ya varınca

    Uzayda hasıl olan elektrik Nijerya’ya varınca

  9. Zeki, çevik ve mutlu bir üçlü: Bubituzak

    Bubituzak, uzun zamandır beklenen ilk albümü Uzay Yolları Taşlı’yı yayınlamaya hazırlanıyor

  10. Konser ekonomisine dair Bölüm II: Bilet fiyatı uygulamaları, karaborsa, süperstar etkisi ve rant

    Futbol nasıl sadece futbol değilse, müzik de sadece müzik değil.

  11. Çocuksu bir masumiyet, asi eğilimler ve karmaşık sinyaller

    1980-1988 yılları arası. İngiltere sokaklarındaki underground pop müzik furyası. Dağınık saçlar. 60’lardan rağbet görmeyen kılıklar. Bilindiği zorlayan ve sıradan çıkarımları imkânsızlaştıran cinsiyetsiz imajlar. A Scene In Between kitabının yaratıcısı Sam Knee “oradaydı” ve bize o günleri anlattı.

  12. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yeni müziğe dair bu ayki mesaimiz, artısıyla eksisiyle, burada.

  13. Müziğe dair kısalar

    Huzur bozanların en yücesi Lou Reed ve sanatçının bir mutsuz olarak portresi...

  14. Beyazperdenin Renkli Saçlı Karakterleri

    Bu ay gösterime giren Blue is the Warmest Color’ın mavi saçlı karakteri Emma, sinema tarihinin yakın dönem örnekleri üzerinden, renkli saçlı diğer karakterlere doğru şöyle bir uzanma eğilimi yarattı bizde...

  15. Kim Cameron Diaz hakkında bir yazı okumak ister ki!

    Bu ayın sonlarına doğru gösterime giren The Counselor filmindeki performansıyla övülen ve hakkında Oscar adayı olabileceği şeklinde yorumlar dahi dolaşmaya başlayan Cameron Diaz’a biraz yakından bakmak gibi bir eğilimi olan kimse var mı ki?

  16. 19. Gezici Festival hakkında bilmeniz gereken 10 şey

    Sinemasal gezi, 19.yılında yoluna devam ediyor...

  17. Bu ay ne izlesem?

    Sinema salonlarında büyük bütçeli yerli filmlerin etkisini göstermeye başladığı kasım ayında, vizyonda vaha hissi estiren güçlü bağımsız sinema örnekleri de nefes aldırıyor.

  18. Zirvelerde Geçen Bir Hayat: Tunç Fındık

    Yüksek irtifa dağcılığı ve yamaç tırmanışı konusunda ülkemizi uluslararası arenada başarıyla temsil eden bir isim Tunç Fındık. Dağcılık alanında global bir lider konumundaki The North Face markasının Türkiye resmi atleti Fındık ile The North Face 2014 sonbahar kış koleksiyonu lansman davetinde karşılaştık ve zirveler üzerine sohbet ettik.

  19. SALT Galata: Sürdürelebilir Bir Zaman Mekanı

    Güncel sanat, sosyal tarih ve ekonomi, mimari ve kent yaşamı gibi konularda düzenlediği pek çok sergi ve atölyeler yanısıra araştırma programlarıyla da öne çıkan SALT Galata binasının restorasyon sürecini ve mekânsal kurgusunu bugüne kadarki faaliyetlerini ve hedeflerini SALT İletişim ve Yönetim Direktörü Derya Açar Ergüç'le konuştuk.

  20. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] sorumlu yazı işleri müdürü J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın koordinatörü