Müzikten görsel sanatlara elini attığı her sanat dalında akıllarda yer eden, düşündüren ve ilham veren işlere imza atan Cevdet Erek, geçtiğimiz yılı kırılan köprücük kemiğine rağmen hemen hemen hiç durmadan geçirdi. Bienal için kurulan ama sonrasında da çeşitli performanslarla devam eden “Bir Ritim Mekânı – Otopark” projesi, Az Boş Belki isimli kendi çalışmalarına odaklanan kitabı, Venedik’ten Jüri Özel Ödülü’yle ayrılan Abluka filmi için yaptığı müzikler ve ses tasarımı, Gürcistan’dan İtalya’ya farklı ülkelerde yer aldığı projeler ve nicesini, daha da önemlisi bu fikirleri besleyenleri ve motivasyon kaynaklarını Cevdet Erek’ten dinledik.


Kendi aramızda sohbet ederken “Cevdet yine durmamış” dedi birimiz. Sonra fark ettik ki seninle gerçekten bir sürü şeyi konuşmak istiyoruz. Durmak bilmediğin bir sene daha geride kaldı. Nasıl geçti bu sene? Bu kadar fazla şey üretmek için motivasyonu nerede buluyorsun?

Bu sene çalışarak geçti, evet. Ama aslında ben durmadım değil, çokça insanla beraber durmadım. Tek suçlu ben değilim! Motivasyonun bir bölümü benim dışımda. “Buradayız, devam ediyoruz”un göstergelerini üretmek, akışa katkı sağlamak zorundayız. Bazı şans ve imkânlara sahip ya da yaratabilecek konumdaki birisi olarak yapabileceğim, ucundan tutabileceğim türlü şey var. Bu kentte ve her yerdeki bir sürü insan, yaptıklarımızın, özellikle uzun vadelerde nelere dönüşebileceklerini gördük, görüyoruz.

“Bir motivasyon var benden içeri” ise: Uğraş ve merakların devamları, yeni meyveleri, uçları görünüyor, çekip almak lazım. İhtimal var, zorlamak lazım. Mecburiyetler var bir de, hayatı yapabilmek için. Yoruldum, ama yürümeye devam etmem lazım gibi.

Image

Room of Rhythms (2012), dOCUMENTA (13), Kassel, Almanya – Karışık teknik, ek mimari bileşenler, değişken boyut ve süreler / Mixed media, architectural additions, variable dimensions and durations (Foto: Rosa Maria Rühling) SAHA ve İTÜ MIAM tarafından desteklendi. 

Image

Re-illumination / Yeniden aydınlanma, 2013 – Installation view / Yerleştirme görüntüsü, Signs Taken in Wonder, MAK, Vienna // White molton, Aluminum truss system / Alüminyum strüktür üzerine yünlü kumaş perdeler (Photo / Fotoğraf: MAK / Katrin Wisskirchen)


Bu yıl içinde seni takip edebildiğimiz kadarıyla Amsterdam, Londra, Roma, Hamburg, Gürcistan, Kapadokya belki de atladığımız daha birçok yerde işlerinle yer aldın. Farklı ülkelerde, farklı şehirlerde çalışmaların nasıl tepkilerle karşılaştı? Çalışmalarının yansıttıkları, kitleye çağrıştırdıkları arasında farklılıklar gözlemledin mi?

Bu yıl içinde aslında aktivitenin büyük bölümü İstanbul’da geçti. Hamburg ve Tiflis hariç, ki onlarda da yerleştirmeleri kurup geldim, hiçbir yurtdışı sergisine veya mekân ziyaretine gitmedim. Tepkiler: Tabii ki farklılıklar var, ama ülkeler şehirler değil, insanlar arasında daha çok. Neredeyse sınıflandırabilecek kadar karakteristik bazıları. Burada ise, Kapadokya dışında tüm etkinlik burada İstanbul’da birkaç ilçede. İki dönemdir okul çok yoğun ve heyecanlıydı. Bütün yaz da Ritim Mekânı için Tophane’de Otopark’ta, Abluka için de stüdyolarda geçti. Zaten sene başı kemiği kırıp kırıp yattım, yazın da uzun süredir çalıştığım atölyeyi boşaltmak zorunda kaldım. Bir de aslında İstanbul’da olmak isteği var genelde; ne kadar kararırsa kararsın hava, üfleyeceğiz ve açılacak ümidiyle.

Yoğun temponun arasında bir de Bienal işi çıkardın. Aslında o konu bir hayli derin. Bir Ritim Mekânı – Otopark projesinin teması nasıl oluştu? Aklında nasıl bir şey vardı ve ne kadarı gerçekleşti?Bienal henüz devam ederken, otoparkta birlikte çalıştığın ustalardan Tekin Aslan, Ankara’daki saldırıda hayatını kaybetti. Öncelikle başın sağ olsun. Ay başında sona eren Bienal’in ardından birkaç gün önce otoparkı yeniden açtığını ve düzenlediğini gördük. Bu bir çeşit teşekkür göstergesi diyebilir miyiz Tekin Aslan’a? Yeniden açmak istemenin sebebi neydi?

“Arada bir de Bienal işi çıkarmak” değil: Ana uğraş o oldu. Ritim Mekânı aslında Kunsthalle Basel’de Week (Hafta), dOCUMENTA (13)’de Room of Rhythms, MAK’ta Re-Illumination, Bristol’da Alt-Üst ve de en geçen sene Roma MAXXI’deki Room of Rhythms – Curva’nın da dahil olduğu serinin en sonuncusu, ya da nihayet İstanbul’a, yeşerdiği yere gelmiş hali. Yani genelde büyükçe diyebileceğimiz, müzede ya da hayatın ortasındaki yerlerde, mimari ve ses üzerinden ritimlerle mekânlara dair bir çalışma ve de her yeni iş o mekâna göre şekil buluyor. İstanbul Bienali’nde Carolyn’e bir nevi danışmanlık yapıyordum zaten; Bienal’e “iş” üreterek katılmayı istemezken, yedi-sekiz mekâna hayır dedikten, sonra Carolyn bu mekânı sordu bana. Ben de mekâna gidince imkânlar ve olabilecekleri üzerine çalışmaya başladım. Çok anlatmayayım işi, çünkü Bienal bitti ama mekânı devam ettiriyoruz. Evet, benim sesleri kaldırdık, ama mekân kattıklarımızla aynen duruyor, yavaş yavaş gelişiyor, beş haftadır da her cumartesi gündüz bir etkinlik var. İTÜ TMDK’dan arkadaşlar, Gevende Okan, Nekrop’tan iki Gökhan ve ben, dans/bedenciler ve başkaları ilginç denemeler yaptılar; doğrusu ilginç oluyor. Bu hafta sonu gelin bence, şu ana kadar yapılan doğaçlamaların çoğunu sıralayacağız.

Tekin usta. Ne desem boş. Bu iş vesilesiyle, mekânda tanıştık, çok güzel çalıştık beraber, dostluk ettik. Gelenler görecek, beton banklar onun elinden çıkma, Jaguar’ın arkasındaki Ytong duvar da. İnşaat işçilerinin hakları için de yoğun olarak çalışıyordu. Ankara’daki patlamada kaybettik. Tabii ki bu olay şeylerin anlamını değiştirdi, genişletti. Evet onun hatırası için bile devam etmeye değer.

“Room Of Rhythms”

“Alt Üst”

“Bir Ritim Mekânı – Otopark”

Image

Bir Ritim Mekanı – Otopark / A Room of Rhythms – Otopark, 2015 – Karışık teknik, ek mimari bileşenler, değişken boyut ve süreler / Mixed media, architectural additions, variable dimensions and durations (Foto: Sahir Uğur Eren) SAHA ve İTÜ TMDK tarafından desteklendi. 

Image

Installation view / Yerleştirme görüntüsü, Spike Island, Bristol – Mixed media and architectural additions / Karışık medya ve mimari eklemeler – PRS for Music Foundation, SAHA ve The Elephant Trust / PRS for Music Foundation, SAHA ve The Elephant Trust tarafından desteklendi (Photo / Fotoğraf: Stuart Whipps) 


Bu kadar yoğunluğunun arasında bir de atölyeni kapadın diye hatırlıyorum. Otopark’ı çalışma alanı gibi kullanma düşüncen var mı?

Bina yıkılacak diye boşaltmak zorunda kaldık Teşvikiye’de, 10 yıldan uzun bir zaman orada geçti. Toparlamak zor oldu, duvarlarında bile o kadar yazı çizi var ki. Şimdi bir yerim yok, ama okulda yine küçük bir odam var ve bir şekilde huzuru ve ritmi buldum burada. Otopark, evet bir çalışma alanı, ama benim atölyem değil; şu an atölye de aramıyorum. Otopark o mekânda üretilebilecek şeylerin denendiği ya da zorlandığı bir yer olabilmeli, açık tutulabilmeli. Doğrusu son iki aydır mekânda sesle bedenin icrası ve onun çevresinde ilginç deneyimler yaşanıyor. İlerleme hoş bir laf değil evet, ama sanki ilerliyoruz.

Bülent Tanju, Süreyyya Evren ve Aslı Altay ortaklığıyla, senin üretimlerine eğilen Az Boş Belki isimli bir kitap da bu sene yayımlandı. Tartışmalar, görsel ve işitsel unsurlar, çeşitli bilgiler içeren bir derleme diyebiliriz Az Boş Belki için. Az Boş Belki senin için ne ifade ediyor? Hazırlık aşamalarından biraz bahseder misin?

Ortaklık şöyle: Dört tane yazarın işlerle veya kavramlarıyla ilgili değerlendirme/tartışma yazıları var: Bülent Tanju, Hollanda’dan Nat Müller (çok işimi yerinde görmüştü), Viyana’dan Barış Acar ve de Londra’dan Morgan Quaintance’ın Art Monthly’de Alt-Üst’ü yayınladığı yazısı; mail atıp yayınlama izni aldık. Kitap bir serinin parçası, Artist’in Revolver Publishing’le (Berlin) yaptığı, Halil Altındere’nin seri editörü olduğu ve Türkiye’den güncel sanatçılara adanmış bir seri. Ahmet, Can, Canan, Şener ve diğerlerinin kitapları çıkalı bayağı oldu. Kitabın editörü Süreyyya Evren’le başladık, uzun sürdü benim aralarda dağılmalarımdan dolayı. Tüm belgelemelerin üzerinden geçtim atölyede, bizim Tuba’yla organize ettik. Süreyyya’yla bir söyleşi var, Harbiye’de bir kafede bir kerede yapılan. Serinin genel bir kimliği var, ama biz kitabın grafiğini benim işlerin ruhuyla ortaklaştırarak başkalaştırmak için tasarımcımız Aslı ve ekiple sanırım bayağı zorladık. Albüm kapakları/kitap vs. grafiğe (biraz) meraklıyım, bu tarafı çok zevkli. Bu vesileyle Türkiye’de ilk kez, kitapta bir sürü görsel ve web sayfasında da sergilerden ses dosyaları video belgelemeleri bir araya geldi ve sunuldu. Bir katalog olmasa da benim üretimimle ilgili fikir edinmek isteyenler için çokça bilgi ve ipucu var kitapta.

Az Boş Belki kitabına eşlik etmek için hazırlanan site

Image

Atölye’de Az Boş Belki / art-ist – Contemporary Art Series-17 Artist Book-8 Güncel Sanat Dizisi Sanatçı Kitabı – Cevdet Erek: Less Empty Maybe / Az Boş Belki – Editor-in-chief / Genel Yayın Yönetmeni: Halil Altındere – Series Editor / Dizi Editorü: Süreyyya Evren – Writers / Yazarlar: Bülent Tanju, Barış Acar, Nat Muller, Morgan Quaintance, Süreyyya Evren – Design / Tasarım: Future Anecdotes İstanbul ISBN: 978-3-95763-277-7 (Foto: Tuba Kılıç)

Image

Kunsthalle Basel’daki Week’in notasyonu

Image

Madrid CA2M’deki Week performansı için çizim


Aslında 2015’i bize üç kelimeyle özet geç desek, biri mutlaka kırdığın köprücük kemiğin ve devamında müzikten uzak kaldığın bir süre dersin diye düşünüyoruz. Nasıl bir deneyim oldu senin için? Yıl içinde yaptığın işlere ne gibi yansıması oldu?

Bayağı bir dağıttı önce ama biraz dinlenme ve dinleme şansı verdi, eve eş dost geldi gitti, sohbetler oldu. Yurtdışı işlerinin bir bölümü iptal oldu. Aslında müzik diyerek Nekropsi’yi kastediyorsunuz biliyorum; zaten bazen benim işlerin mekânları hariç davul çalmıyorum başka bir ekipte. Ama açıkçası ben düşmeden evvel Nekropsi’yle pek faal olmayacağımız ortaya çıkmıştı bu sene için. Dolayısıyla müzik yine eve, atölyeye geldi; hem Abluka hem sergi hazırlıkları. Bilgisayarda ve evde çeşitli takatukalar. Şimdi de biraz Otopark’ta çınlıyor.

Müzikten uzak kalmak demişken, Nekropsi’nin her ay yeni bir şarkıyla karşımıza çıkmasına alışmıştık. O cephede var mı bir gelişmeler, sürprizler?

Pardon Nekropsi sorusu buymuş. Gelişme yok. Nekropsi şu an çalışmıyor, konser de vermiyor. Gerçekten sürprizler çıkarsa ve Nekropsi’yi ağırlarsanız konuşuruz üzerine, hep beraber.

“Nekropsi – Aylık”

Abluka filminin ses tasarımı, o paranoya halini ve sıkışmışlık duygusunu olağanüstü bir şekilde veriyor. Filme hangi süreçte dahil oldun? Filmin ne kadar içine girdin? Çekimlerinde bulundun mu? 

Tam çekimlere gitme vakti geldi, ben köprücüğü kırdım. Sadece bir çekime (final sahnesi) okuldan öğrencim ve bana atölyede/filmde yardımcı olan Abdullah’ın gitmesini rica ettim, bizden bir göz ve kulak olarak. Dolayısıyla önceden senaryo okuyarak ve hazırlık aşamasında dahil olmuşsam da projeye, montaj öncesi filmin gelmesiyle gerçek çalışma başladı, ben de filmi o zaman anlayabildim. Venedik’e ön versiyonu benim atölye taşınma halindeyken yaptık, tam bir karamboldü. Venedik’ten davet gelince topu topu bir buçuk ayımız kalmıştı. Ses tasarımında Cenker de girdi devreye, ve yoğun bir çalışma oldu. Cenker, yönetmenimiz Emin ve ben.

Sanki bir sürü ses bu film için birikmiş yıllardır. Karanlık, paranoya, sıkışmışlık duyguları da. E aslında bu dünyaların ses ve müzikal karşılıklarından geliyoruz bayağı; çoğu kişinin müzik kabul etmeyeceği her türlü gürültü sanatından. Beklediğimden daha kuvvetli bir iş oldu, beraber heyecanla çıkardık. Zaten Emin’in senaryosunda da filmde de ses mühim rollerde idi. Kendi adıma ses ve (varsa) müziğin tekliğini ya da ayrılamazlığını başarabildiğimizi düşünüyorum, ki ben de bu role talip olmuştum ilk görüşmelerde.

Önceden bu tür bir çalışmada bulunmuş muydun? Film için bu üretimini ne yollarla besledin? 

Kaan’ın Sivas’ı vardı geçen sene de, hatta Venedik’te aynı ödülü aldık. Yıllar önce de Eski Açık Sarı Desene. Arada da kendi videolarım, özellikle Avluda, IF’e yaptığım kısa film tanıtımları filan. Benim işlerin büyük bölümü de şeyler ve mekânlar için sesler tasarlamak.

“Abluka Soundtrack”


Türkiye’de “evde film izleme” algısının yerleşmiş olduğu bir toplum içinde yaşıyoruz. Abluka için Twitter üzerinden #AblukaSinemadaİzlenmeli diyerekten bir mini kampanya başlatıldı. Her filmde olduğu gibi bu filmin de işitsel ve görsel olarak özel düzenlenen tasarımlarının en iyi algılanacağı yer elbette sinema salonları. Filmin müziklerini yapan biri olarak, bu konuyla ilgili ne düşünüyorsun?

Evet kesinlikle. Büyük ekranda, büyük ve kuşatan sesle ya da sinemaya gitmekle ilgili aklınızda ne varsa onlardan dolayı. Ben de kendimce katıldım kampanyaya, biz de fokurtuları, ritimleri, atmosferleri ve diğer sesleri sinemanın seyretme biçimi ve mekânı için yaptık diyerek: https://twitter.com/cevedit/status/664064845579485186

Seneyi birçok farklı duyguyu iç içe yaşayarak kapıyoruz. 2015’i böylesine hareketli ve tempolu geçirmiş bir sanatçı olarak, 2015 senin için ne ifade ediyor? 2016’dan beklentilerin neler? Ya da bir şey beklemeli miyiz?

Zor bir sene oldu benim için; doğrusu işlerin ve sorumlulukların altında ezilmemeye çalıştım. Türkiye’de ve çevrede ise zor kelimesi az kalır; savaş, ölüm, göç ve anlaşamama hali, artarak. Nispeten hali “iyi” durumda olan birisi olarak “ne yapıyorum, niçin, nasıl yapmalıyız” soruları şiddetlenerek cevap arıyor.

Diğer yandan burayı merkez alma, üretime ve paylaşmaya yoğunluğu arttırarak devam etme kararını vereli çok oldu. Dolayısıyla: devam. Beklenti yok, zor zamanlar olacak, iletişimleri ve paylaşımları arttırarak geçirmeli, varsa doğrular, onların peşinden gitmeli. İşleri, sanatları ve müzikleri de daha daha doğrulaştırmalı, güzelleştirmeli. Evet, yazınca didaktik oldu. Sevgiler. 

Image

Bristol’de Alt Üst performansı (Fotoğraf: Stuart Whipps)

  1. Açıkta saklı: Dan Witz

    New York’taki Jonathan Levine Gallery’de nisanda açacağı kişisel sergisi öncesi, sokak sanatında 35 yıllık emek ve deneyimi, terleyen punk/hardcore izleyicisini konu eden gerçekçi tablolarla aynı kariyerde buluşturan ustayla muhabbet ettik.

  2. Beyaz yakalılar ve “freelance” çalışanlar da örgütlenir: Yeni dayanışma platformları

    Dünyada Mekân, Galatasaray Meydanı’ndaki Hazzopulo (Danışman) Pasajı No:1 Kat:1 adresinde beyaz yakalı ve freelance çalışanlar için bir dayanışma mekânı olarak

  3. 2015’in en iyi 100 yabancı albümü (100-51)

    Her haftasında heyecan verici albümlerin peşi sıra yayınlandığı 2015’in en iyi 100 albümünü sıraladık!

  4. 2015’in en iyi 100 yabancı albümü (50-1)

    Her haftasında heyecan verici albümlerin peşi sıra yayınlandığı 2015’in en iyi 100 albümünü sıraladık!

  5. 2015’in en iyi 25 yerli kaydı

    Yerli sahne için epey bereketli geçen yıldan akılda kalan EP ve albümler.

  6. 2015’in en iyi 10 albüm kapağı

    İllüstrasyonlar, fotoğraflar ve ilginç manzaralarla geçtiğimiz yılın en iyi 10 albüm kapağı.

  7. Anlık ve doğal: Blanck Mass

    2015’in en heyecan verici albümlerinden biri olan Dumb Flesh’i yaratıcısından dinliyoruz.

  8. Masaki Batoh ve Ben Chasny: Geçmiş, ruhaniyet, duyarlılık ve The Silence

    Six Organs of Admittance’ın arkasındaki adam Ben Chasny, efsanevi Japon müzisyen Masaki Batoh’a soruyor.

  9. 2015’in en iyi 100 filmi (100-51)

    Cannes, Berlin, Venedik, Sundance, Toronto gibi festivallerde prömiyerini yapmış, bizde vizyona girmiş ya da herhangi bir festivalde gösterilmiş ya da resmi satışa çıkmış 2015 yapımı filmler arasından, Bant Mag. yazarları ve katılımcılarına göre en iyileri aşağıdaki gibi sıraladık.

  10. 2015’in en iyi 100 filmi (50-1)

    Cannes, Berlin, Venedik, Sundance, Toronto gibi festivallerde prömiyerini yapmış, bizde vizyona girmiş ya da herhangi bir festivalde gösterilmiş ya da resmi satışa çıkmış 2015 yapımı filmler arasından, Bant Mag. yazarları ve katılımcılarına göre en iyileri aşağıdaki gibi sıraladık.

  11. 2015’in en iyi belgeselleri

    Son yıllarda filmlerden beklediklerinizi alamıyor gibi hissediyorsanız sizi belgesel bölümüne alalım. Özellikle 2000’lerin başlarından itibaren giderek daha geniş bir izleyici kitlesine hitap eden belgeseller, 2015’te de bizi yapımların kalitesi ve konuların çeşitliliğiyle hayal kırıklığına uğratmıyor.

  12. Sinemada 2015 – diğer listeler

    Türkiye sinemasında 2015 değerlendirmesi, yılın en iyi oyuncu performansları ve yılın hayal kırıklığı yaşatan filmleri burada.

  13. İçeriden dışarıya: Onur Saylak

    Onur Saylak’la, Rüzgârın Hatıraları, oyunculuğa bakışı, ilk yönetmenlik denemesi ve gelecek projeleri üzerine muhabbet ettik.

  14. Dünyayı değiştirecek güç: Brenda Myers-Powell

    Sarsıcı belgesel Dreamcatcher’ın konu edindiği derneğin kurucusu ve çalışanı Brenda Myers-Powell’la bir söyleşi.

  15. 2015’te sanat: Bir güncel sanat muhasebesi

    Açık Radyo’da Açık Dergi mikrofonundan tanıdığımız İlksen Mavituna güncel sanat üzerinden 2015’te İstanbul izlenimlerini yazdı.

  16. 2015’in iz bırakan kitapları: Editörlere sorduk

    Severek takip ettiğimiz farklı yayınevlerinden editörlere 2015’in iz bırakan kitaplarını sorduk.

  17. 2015’te plastik toplardan barikatlara: Yaşasın halkların yaratıcılığı!

    2015’de memleketten yaratıcı direniş manzaraları...

  18. 2015’ten kalan: Küçük tiyatroların büyük oyunları

    Açık Radyo frekanslarında Açık Dergi yayını içindeki “Tezahür” adlı köşesinden ve Time Out İstanbul için hazırladığı tiyatro içeriklerinden tanıdığımız Gülin Dede Tekin, 2015’i değerlendirdi.

  19. 2015’in en iyi oyunları: Bağımlı ve bağımsızlar

    Uzun zaman önce sinema sektörünü geçen oyun endüstrisinin yakın gelecekte en heyecan verici ürünleri çıkartacağını ortaya koyduğu bir yılın ardından.

  20. “İhtimal var, zorlamak lazım”: Cevdet Erek

    2015’in en aktif sanatçılarından Cevdet Erek ve motivasyon kaynakları.

  21. “En önemli hazinem hafızam”: Özge Samancı

    Özge Samancı’yla Türkiye’de büyümeye dair otobiyografik çizgi romanı Dare to Disappoint: Growing Up in Turkey üzerinden hafızaların derinlerine uzanan bir sohbete daldık.

  22. Bambaşka bir dilin mucidi: Hayal Pozantı

    New York’ta yaşayan genç sanatçı Hayal Pozantı, kendi sanatsal devrimini, çalışma prensiplerini ve resminde kurduğu şahsi dilini anlattı. Sanatçının kişisel soyut alfabesi resimde kendi başına öyle güçlü bir deneyim ki anlayabiliyor olmayı talep edeceğinizi bile sanmıyoruz.

  23. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] yazı işleri müdürü Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler