Casper Clausen’le, dört farklı şehirde ortaya çıkan ilk Liima albümü üzerine…


Efterklang üyeleri Casper Clausen, Rasmus Stolberg ve Mads Brauer’in Finlandiyalı perküsyon sanatçısı Tatu Rönkkö’yle bir araya gelip geçtiğimiz sene başında hayat verdiği, deneysellikten nasibini almış projeleri Liima’nın ilk albümü ii, 18 Mart’ta 4AD’den yayınlandı. Albümdeki parçaların kayıtlarını bir sene boyunca İstanbul da dahil olmak üzere dört farklı şehirde yapan Liima’nın, albümle ilgili anlatacak çok şeyi birikmiştir diye düşündük ve Casper Clausen’e merak ettiğimiz her şeyi sorduk.  

Yeni albümünüz ii çıktı, tebrikler! Nasıl hissediyorsunuz?

Biraz garip, biraz da buruk. Şarkıları geride bırakmak üzücü oldu çünkü hepsi Avrupa’da veya Avrupa sınırındaki dört güzel şehirde, mesela İstanbul’da ortaya çıktı. Geçtiğimiz sene boyunca dört ayrı şehirde (Helsinki, Berlin, İstanbul, Madeira) dört farklı mevsim geçirdik. Tüm samimiyetimiz ve enerjimizle kendimiz ve arkadaşlarımız için sakladığımız şarkılar, artık sır olmaktan çıktı. Cin kutudan çıktı ve kutlama zamanı geldi. Albüm 18 Mart’ta yayınlandı ve ii albümünün şerefine birçok kez kutlama yaptık. Şimdi şarkılarımız, dünyanın dört bir yanındaki insanların kulaklarına doğru gezintiye çıkabiliyor ve bu harika bir duygu. Bence güçlü bir albüm oldu ve bu çok önemli. Albümü başkalarıyla birlikte seyahat ederken arabada dinlemek harika bir fikir ve çoğu zaman albümün gittiğimiz yolun bir parçası olduğunu hissetmek tam da hayalini kurduğum şeydi. Finlandiya’da dedikleri gibi… Belki sonra keçi de sizin için dans edebilir. Turneye çıkmak ve en sonunda bu şarkılardan sadece bir veya iki tanesini dinlemiş bir kitleye çalmak için sabırsızlanıyorum. Her şey çok güzel olacak!

Bildiğim kadarıyla albümdeki parçalar farklı mekânlarda yaptığınız doğaçlama kayıtların birleşmesiyle ortaya çıktı. Bu materyallerin şarkılara dönüşme süreci nasıl oldu?

Genellikle etrafımızdaki sesleri kullandık: Şehrin sesi ya da İstanbul’daki İstiklal Caddesi’ndeki dondurmacının zillerinin sesi gibi. Fakat en önemlisi, maceraya atılmış arkadaşlar gibi dördümüz birlikte vakit geçirdik. Bizi heyecanlandıran şey, şarkılara kapılıp onlarla ilgili konuşmak ve sonrasında bu konuşmaların şarkı sözlerine veya bas melodilerine dönüştüğünü görmek… Tıpkı İstanbul’daki bir öğlen yemeğinde Roger Waters hakkında konuşup, ardından bu parçanın baslarını kaydetmemiz gibi. Biz, Liima olarak bu şekilde çalışıyoruz ve elimizden geldiğince aptal beyinlerimizle değil, içimizden geldiği gibi ve hislerimize sadık kalarak kolektif bir orta yol bulmaya çalışıyoruz.

Albümün ismiyle kapaktaki keçi arasında bir bağlantı var mı? Neyden ilham alarak bu keçiyi koydunuz?

Bize ilhamı veren bu fotoğrafın kendisinden başkası değildi. Bu, iPhone’la Kuzey Amerika’da bir yerde çekilmiş şahane bir kare. Görünce âşık olduk ve fotoğrafı çeken Sterling’e bu fotoğrafı kullanıp kullanamayacağımızı sorduk. Müziğimizi dinledi ve “evet” cevabını verdi.

ii albümünüz için gerçekten şahane renkli bir plak bastınız. Plağın renginin yeşil olmasının herhangi bir sebebi var mı? Bir de, bu albüme özel başka ürünler görecek miyiz?  

Haha evet! Keçi fotoğrafını kullanabileceğimiz kesinleştiğinde, kendimizi bir plak dükkânında hayal ettik ve bu albümü diğerlerinden öne çıkaracak ne olabilir diye düşündük. Keçinin, tıpkı ayın diğer yüzü gibi karşıt bir şeye ihtiyacı vardı. Biz de neon yeşilini seçtik. Şu an albüme özel ürünlerle ilgili beyin fırtınası yapıyoruz. Bulduğumuz en son fikir Amerika bayrağından yapılmış bel çantası. Ve tabii ki keçilerin olduğu bazı şeyler… Eğer başka iyi fikri olan varsa her zaman duymak isteriz: bağlantı için, liima.net.

Albümden çıkan son single “Roger Waters” oldu. Bu şarkının hikaâyesi tam olarak nedir? Ve biraz da bu parçanın oldukça karanlık ve kaotik videosundan bahseder misiniz?

Bu parçanın klibi için Plastic Zoo isimli film ekibiyle çalıştık. Bence insanlar videoyu izleyip, neler olduğunu kendileri keşfetmeli. Mesela annem “Roger Waters” klibinden kesinlikle hoşlanmadı ve “ne kadar korkunç bir video, gerçekten hiç sevmedim” dedi. Sanırım bu iyi bir şey!

Image

Liima’nın ilk konserlerinden biri İstanbul’da gerçekleşmişti. O zamandan beri birçok farklı ülkede konserler verdiniz. Liima’nın canlı performanslarını tarif edecek olsan ne derdin? Önümüzdeki konserlerde size eşlik edecek görseller olacak mı?

Konserlere Amerika ve Rusya bayrağı getirmeyi düşünüyoruz ve büyük ihtimalle beyaz bir keçi de olabilir mi bakacağız. Bütün bunlar şimdilik düşüncelerimiz, neler olacak göreceğiz. Daha önce de dediğim gibi, İstanbul bu albümün büyük bölümünün kaydedildiği yer. Salon İKSV’de bir hafta geçirdik. Onlar girişteki merdivenlerin tadilatını yaparken, bize de enstrümanlarımızı koyabileceğimiz ve şarkılar kaydedebileceğimiz bir oda verdiler. Ve iki hafta sonunda Salon İKSV’de iki gecelik bir canlı performansımız oldu. Bu konserler izleyiciler için sadece bizim çalışma ortamımıza gelip, şarkılarımızı dinlemek değil, İstanbul’da kaydedilen şarkıların da (“Roger Waters”, “You Stayed in Touch with the Wrong Guy”, “Centuries & Now” ve “Bad Köfte”) nerede yazıldığını görmeleri anlamına geliyordu. Bizleri neyin beklediğini bilmeden, hem Salon İKSV hem de İstanbullu müzikseverlerle böylesine bir temasta olmak bizim için son derece onur verici bir hareketti.

Soundcloud hesabınızda ilk paylaştığınız parça “Woods” olmuş. Bu albüm adına ilk kaydınızın bu parça olduğunu söyleyebilir miyiz?

Bu iyi bir şarkı ama açıkçası hangi şarkıyı ilk olarak yazdığımızı hatırlamıyorum. Finlandiya’da çıplak yüzmek, Noman’s Land’de saunada olmak ve şarkı yazmak gibi bulanık zamanlar. Fakat grup üyelerinden Mads’in hafızası inanılmaz, belki o bilebilir. Ona soracağım, ben de merak ettim. 

İstanbul’da kaydedilmiş şarkılar duymak gerçekten harika. Helsinki, Berlin, İstanbul ve Madeira’daki kayıt yaptığınız zamanları düşündüğünüzde, aklınıza ilk gelen ne oluyor?

Haha Sultanahmet Camii tabii ki veya karlarla kaplı İstanbul veya kötü köfte diyebilirim. Salon İKSV’de çalışırken bir öğlen arasında yakındaki mekânlardan birine yemeğe gittik (mekânın adını vermiyorum, çünkü eminim diğer yemekleri çok güzeldir). Neyse, sonuç olarak ev yapımı köfte yemek için oraya gitmiştik. Gerçekten çok kötü bir deneyim yaşadık ve hatta o kadar kötü ki, şarkısını bile yaptık ama bu albüme koymadık. Ama yine hatırlamadığım bir yerde yediğimiz şahane yemek sonrasında “Roger Waters”ı yazdık. Neresi olduğunu yine Mads’e sorsam iyi olacak. 

En ilginç sesi hangi şehirde kaydettiniz? Daha önceki röportajımızda Karaköy vapurunda giderken sesler kaydettiğini söylemiştin diye hatırlıyoruz.

Sanırım kaydettiğimiz en muhteşem ses Cristiano Ronaldo’nun doğduğu şehir olan Funchal’da (Madeira) bulunan Ronaldo heykelinin sesi oldu. Karaköy vapurundaki sesi hatırlayamadım, size Mads bahsetmiş olabilir mi?

Bambaşka kültürleri olan dört farklı şehirde zaman geçirdiniz. Muhtemelen bir sürü görsel malzeme de biriktirmişsinizdir. ii albümü için herhangi bir film planınız var mı?

Keşke olsaydı. İşin o tarafını hiç düşünmedik. Elimizde sıradan fotoğraflar ve cep telefonlarımızla çektiğimiz videolar var ama bir film ortaya çıkaracak kadar şey yok. Instagram hesabımızı da yeni açtık: @liimaband

Nisan ayında More Music Festival’da An Evening with Efterklang” isminde, size ait bir etkinlik olacak. Programınızda LEAVES’in performansı, Efterklang ve Liima konserleri, radyonuz The Lake’in yayını ve iki filminizin gösterimi olacak. “An Evening with Efterklang” etkinliği nasıl ortaya çıktı?

Bu etkinlik için gerçekten deliriyoruz. Daha önce hiç bir konser salonunun küratörlüğünü yapmaya davet edilmemiştik ve bizim için gerçekten çok özel bir gün olacak. Bize durumu anlattılar ve sanırım zaten onların programlarını yapma şekilleri de böyle ilerliyor: Sanatçılara festivalin bir akşamının küratörlüğünü yapıp yapmayacağını soruyorlar. Gerçekten çok heyecan verici! 

Image
  1. Emek ve içtenlik: Mateusz Urbanowicz

    “Değeri sadece kazandığı para olmayan ve yalnızca eğlenceyle sınırlı olmayan hikâyeler anlatmak istiyorum.”

  2. Bant Mag. sunar: Mevsimler – Fasıl I

    Yıl boyunca Suriye’den ve Türkiye’den sanatçıları bir araya getirecek dört sergiden oluşan sergi serisi "Mevsimler"in ilk ayağı "Fasıl I", 30 Nisan Cumartesi günü Bant Mag. Mekân’da açılıyor. "Mevsimler - Fasıl I", bir yıl önce İstanbul’a gelen ve burada yaşamaya başlayan sanatçı Imad Habbab’ın karışık teknikle ürettiği desenlerini, oyuncu Hare Sürel’in ilk kez izleyiciyle buluşacak resimleriyle bir araya getiriyor.

  3. Savaşa ve politik çekişmelere üstün gelen sanat aşkına: ArtHere

    2016 yılı boyunca Bant Mag. Mekân’da izlenebilecek Mevsimler sergi serisindeki yol arkadaşımız, komşu mekân ArtHere’ın kurucusu Suriyeli sanatçı Omar Berakdar’a göre, “sanat ve insanlık, milletlerin, ülkelerin ve sınırların çok ötesinde”...

  4. Şehirlerin hikâyelerini insanlarından ve binalardan dinleyin: Imad Habbab

    30 Nisan’da Bant Mag. Mekân’da açılacak Mevsimler – Fasıl I sergisinde işlerini izleyeceğimiz sanatçı Imad Habbab’la ona ilham veren unsurlar ve günlük düzeydeki sanatsal üretim ihtiyacı üzerine konuştuk.

  5. Kendiliğinden oluşan bütün: Hare Sürel

    30 Nisan’da Bant Mag. Mekân’da başlayacak Mevsimler - Fasıl I sergisinde çalışmalarını göreceğimiz sanatçı ve oyuncu Hare Sürel’le resimle yenice başlayan yolculuğu ve kâğıtlara taşıdığı dünya.

  6. A’dan Z’ye: John Carpenter

    İkinci albümü öncesinde, filmlerinden video oyunu tutkusuna her şeyiyle John Carpenter karşınızda.

  7. Her şeye rağmen turne: Ucuz atlatma hikâyeleri

    Çeşitli doğal afetler, kazalar ya da hırsızlıklar sonucunda ekipmanlarından olmuş ama yine de turnesine devam edebilmiş; bir başka deyişle “ucuz atlatmış” 10 ismin hikâyelerine buyurun.

  8. Aklına değil hislerine güvenen topluluk: Liima

    Casper Clausen’le, dört farklı şehirde ortaya çıkan ilk Liima albümü üzerine...

  9. “Tüm kapılar Bob’a çıkıyor”: Xiu Xiu’yla Twin Peaks üstüne

    "En karanlık karanlığı, tuhaflık ve garip bir şefkatle" birleştirmek...

  10. Güneşten en uzakta: İpek Görgün’den Aphelion

    Müziğin yanı sıra, şiir ve fotoğraf alanında da çalışmalar yapan İpek Görgün’le disiplinlerarası sanatı, ses ve sessizliği, gürültünün cazibesini ve yeni albümü Aphelion’u konuştuk.

  11. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

  12. 35 maddede 35. İstanbul Film Festivali

    Her yıl nisan ayının ortasına muazzam bir sinema coşkusuyla gelip yerleşen İstanbul Film Festivali, kısalan süresi ve çoğalan salon sayısıyla 200’ü aşkın filmi 7-17 Nisan tarihleri arasında 35. kez İstanbullu sinemaseverlerin önüne seriyor.

  13. Animasyon dehlizlerinden: Kaçırmanız muhtemel beş Japon animesi

    İstanbul Film Festivali’nde gösterilecek Belladonna of Sadness ilhamıyla yola çıkılmış bir mini seçki.

  14. Brooklyn’i mesken tutan 10 film

    Nick Hornby’nin İrlanda ve Brooklyn arasında mekik dokuduğu senaryosuyla yürekleri burktuğu Brooklyn bu ay gösterime girerken, yolu bu yerden geçmiş tüm film kahramanlarının kapısını çalmak boynumuzun borcuydu.

  15. Affetmenin Bedeli: A Girl in the River

    Pakistanlı yönetmen Sharmeen Obaid-Chenoy’un Oscarlarda 2015 En İyi Kısa Belgesel Ödülü alan filmi A Girl in the River: The Price of Forgiveness, “bağzı” şeylerin hâlâ iyiye gidebileceği umudunu veriyor.

  16. Nisan ayı vizyonu: Iskalanmaması gereken filmler

    İstanbul Film Festivali’nde bir bombardıman şeklinde iyi filme doyacağımız bir gerçek ama nisan ayı vizyonu da uzun zamandır yolunu gözlediğimiz çok sayıda filme ev sahipliği ediyor, kaçırmamak lazım.

  17. Kara Şövalye (sonunda) dönüyor: Batman v Superman

    “Hatırlamanı istiyorum, Clark. İleride, gelecek yıllarda, en özel anlarında. Elimi senin gırtlağında hatırlamanı istiyorum. Seni yenmeyi başaran tek adamı hatırlamanı istiyorum...”

  18. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın yönetmeni Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler