Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.


Image

Fevri ve kararlı bir üçlü: Useless Eaters

Yazı: Busen Dostgül, İllüstrasyon: Mark Hale

2009’dan bu yana oldukça dağınık bir şekilde müzik yapan dört arkadaşın sonradan üç kişi kalmasıyla şu anki halini alan San Franciscolu Useless Eaters, son EP’si Temporary Mutilation ile dikkatimi çekmeyi başardı. Scraper grubunun davulcusu Miles Luttrel’la birlikte vokalist Seth Sutton ve basçı Brendan Hagarty’nin oldukça serseri hallerine şahit olduğumuz kayıtları Southpaw, Castle Face, Shattered, Jeth-Row, Jolly Dream, Tic Tac Totally! gibi plak şirketlerinden yayınlanmıştı. Ty Segall, Thee Oh Sees gibi son dönemde daha karanlık psikedelik ve deneysel bir sound yakalayan isimlerin izinde olduğunu belli eden Useless Eaters’ın karakterini anlamak çok da kolay değil. Zaman zaman Devo’dan etkilendiklerini söyleyen grubun tam olarak temsil ettiği janr hangisi diye düşünecek olursak, cevabım kesinlikle punk olur. Los Angeles’ı birkaç yıldır sarıp sarmalayan garaj türüne göndermeler yapan vokalleri ve gitarların her şarkıda kendine has bir ritimle koşturan davullarla karşımıza çıktığı Useless Eaters’ın son EP’sinde, grubun elinden tutan isimler arasında Avustralyalı post-punk grubu Total Control’dan Mikey Young ve Third Man’den yayınladığı albümle Amerika’da ismini duyuran şarkıcı Kelley Stoltz yer alıyor. Bu arada bu EP’nin Dirty Fences, Acid Baby Jesus, Scraper, Sultan Bathery gibi isimleri de kataloğunda bulundan Slovenly Records’dan yayınlandığını da söylemeyi atlamayayım. Geçtiğimiz aylarda Ty Segall & The Muggers öncesinde sahne alan Useless Eaters’la daha sık karşılaşacağımızı umuyorum.


Image

İç açıcı melodilerin peşinde: Go Dugong

Yazı: Nazlı Dönmez, İllüstrasyon: Naz Tansel

Radarımıza 2015’te yayınladığı A Love Explosion albümü ve daha eskiye uzanan remiksleriyle giren Go Dugong için “elektronik müziğe yeni bir soluk” tanımını yapmak çok abartılı olmaz. Platonik aşka ve aşkın beraberinde getirdiği yanılsamalara adadığı, 60’ların ve 70’lerin İtalyan sanatçılarından bol ilham aldığını söylediği albümü, sıcak ve hafif melodilerin kuvvetli bas vuruşlarıyla birleştiği dinamik bir müziğin habercisiydi. “A Sea of Love”, “Christmas Angel” gibi klasik parçaları sürpriz bir şekilde yoğuruşu öne çıkıyordu.

Milano menşeli Go Dugong şimdilerde 90’ların taze house müziğini hip hop tınılarıyla harmanlayan, iç açıcı melodilerin peşinde. Her ne kadar projesini “tek kişilik” olarak tanımlıyor da olsa, en az kendisi kadar eklektik olan LIFE & LIMB, Sun Glitters, Slow Magic ve Welcome Back Sailors gibi isimlerle yaptığı işbirlikleriyle geliştirdiği tarzı, Go Dugong’u daha da ilgi çekici kılıyor. Was ve White Sun EP’sini dinlediğinizde zenginleşen sesini fark etmemek mümkün değil. Özellikle “Wonder Bro”, “Running Out” gibi kolektif şarkılarında, The Hurts’ün pop tınılarını anımsıyor, Giorgio Moroder ve Daft Punk birlikteliğinin verdiği keyifli enerjiyi duyumsuyorsunuz. Şu sıralar İtalya sınırlarında yıldızı parlayan Go Dugong’un yakın zamanda sesini daha çok duyuracağından eminiz. Eğer yolunuz 19 Mayıs’ta Roma’ya düşerse, kendisini Spring Attitude Festival’da izleyebilir, müzik arşivinize dumanı üstünde bir isim ekleyebilirsiniz.


Image

Oyunbaz, neşeli ve inceden dengesiz: Iglooghost

Yazı: Ege Yorulmaz, İllüstrasyon: Aksel Ceylan

Iglooghost, 19 yaşındaki İngiliz prodüktör, müzisyen ve grafik tasarımcı Seamus Malliagh’ın aktif halde üretim içinde olduğu elektronik müzik projesi. Sanatçı geçtiğimiz aylarda Flying Lotus’un plak şirketi Brainfeeder’dan çıkardığı ilk EP’si Chinese Nü Yr ile müzik kariyerinde dev bir adım atarken, aynı zamanda müzikal tarzında da deneysel ama tutarlı değişimlere gidiyor. Brainfeeder’dan bekleneceği üzere deneysel hip hop ve elektronik tınılarda çalışan Iglooghost, geçmişte Londralı plak şirketi Activia Benz’den çıkardığı kayıtlardaki ağır hip hop dokularından biraz uzaklaşıp Chinese Nü Yr’da daha oyunbaz, neşeli ve inceden dengesiz bir kayıt çıkarıyor ortaya.

Chinese Nü Yr’ı en ilginç kılan özelliğiyse bir konsept albüm olması. Albüm kısaca jelatinden yaratılmış bir kurtçuğun varoluşsal problemleriyle başa çıkışını anlatıyor. Albümün hikâyesi Iglooghost’un yine kendi tasarladığı görsellerle hem çok iyi tamamlanıyor hem de söz konusu kurtçuğa bizi yakınlaştırıyor. Sanatçının EP’de birlikte çalıştığı müzisyenler Mr. Yote ve Cuushe ise yine çok özgün işler yapan, uzun uzadıya keşfedilesi sanatçılar. Hem müzikal hem de görsel alanda oldukça kendine has tarzını oturtmuş Iglooghost’un işleri detaylıca incelenmeye değer. Bugünlerde de ilk Amerika turnesini programlayan müzisyenin adını çok yakında çok büyük işbirlikleri içinde göreceğimizi düşünüyoruz.


Image

Fütüristik funk: STUFF.

Yazı: Cem Kayıran, İllüstrasyon: Barış Şehri

Avrupa’nın en hareketli deneysel müzik sahnelerinden birine sahip olan Belçika’nın son yıllarda en heyecan verici ekiplerinin başında STUFF. geliyor. Antwerpli beşli, baştan sona titizlikle kurgulanmış şarkılarında, tekinsiz ve patlayıcı anlara yer verirken, kendilerine has groove’ları eşliğinde benzerine az rastlanır bir sürükleyiciliğe ulaşıyor. Kimi zaman caz armonilerinden beslenen, hiçbir anında orijinalliğini yitirmeyen üç parçadan oluşan STUFF. isimli EP’sini geçtiğimiz yıl yayınlayan grup, şubat ayında da “Loper” isimli nefis bir single yayınladı.

Poliritmik oyunlar, kozmik ses kırıntıları ve etkileyici enstrüman hâkimiyetleriyle STUFF., herhangi bir türle tanımlaması zor bir müzik icra ediyor. Kendi kayıtlarını ve prodüksiyonları kendileri yapan ve geçtiğimiz aylarda birçok festivalde sahne alan Jaga Jazzist, Trixie Whitley gibi isimlerden önce çalan STUFF.’ın canlı performansları da kayıtlardaki mükemmeliyetçi anlayıştan izler taşıyor. Şarkı yazım sürecinde doğaçlamalara da yer veren ekibin Little Dragon’ın “Pink Cloud” şarkısına yaptığı remiks de harika fikirler barındırıyor. İlk fırsatta STUFF.’ın “fütüristik funk”ına bir şans verin!

  1. Emek ve içtenlik: Mateusz Urbanowicz

    “Değeri sadece kazandığı para olmayan ve yalnızca eğlenceyle sınırlı olmayan hikâyeler anlatmak istiyorum.”

  2. Bant Mag. sunar: Mevsimler – Fasıl I

    Yıl boyunca Suriye’den ve Türkiye’den sanatçıları bir araya getirecek dört sergiden oluşan sergi serisi "Mevsimler"in ilk ayağı "Fasıl I", 30 Nisan Cumartesi günü Bant Mag. Mekân’da açılıyor. "Mevsimler - Fasıl I", bir yıl önce İstanbul’a gelen ve burada yaşamaya başlayan sanatçı Imad Habbab’ın karışık teknikle ürettiği desenlerini, oyuncu Hare Sürel’in ilk kez izleyiciyle buluşacak resimleriyle bir araya getiriyor.

  3. Savaşa ve politik çekişmelere üstün gelen sanat aşkına: ArtHere

    2016 yılı boyunca Bant Mag. Mekân’da izlenebilecek Mevsimler sergi serisindeki yol arkadaşımız, komşu mekân ArtHere’ın kurucusu Suriyeli sanatçı Omar Berakdar’a göre, “sanat ve insanlık, milletlerin, ülkelerin ve sınırların çok ötesinde”...

  4. Şehirlerin hikâyelerini insanlarından ve binalardan dinleyin: Imad Habbab

    30 Nisan’da Bant Mag. Mekân’da açılacak Mevsimler – Fasıl I sergisinde işlerini izleyeceğimiz sanatçı Imad Habbab’la ona ilham veren unsurlar ve günlük düzeydeki sanatsal üretim ihtiyacı üzerine konuştuk.

  5. Kendiliğinden oluşan bütün: Hare Sürel

    30 Nisan’da Bant Mag. Mekân’da başlayacak Mevsimler - Fasıl I sergisinde çalışmalarını göreceğimiz sanatçı ve oyuncu Hare Sürel’le resimle yenice başlayan yolculuğu ve kâğıtlara taşıdığı dünya.

  6. A’dan Z’ye: John Carpenter

    İkinci albümü öncesinde, filmlerinden video oyunu tutkusuna her şeyiyle John Carpenter karşınızda.

  7. Her şeye rağmen turne: Ucuz atlatma hikâyeleri

    Çeşitli doğal afetler, kazalar ya da hırsızlıklar sonucunda ekipmanlarından olmuş ama yine de turnesine devam edebilmiş; bir başka deyişle “ucuz atlatmış” 10 ismin hikâyelerine buyurun.

  8. Aklına değil hislerine güvenen topluluk: Liima

    Casper Clausen’le, dört farklı şehirde ortaya çıkan ilk Liima albümü üzerine...

  9. “Tüm kapılar Bob’a çıkıyor”: Xiu Xiu’yla Twin Peaks üstüne

    "En karanlık karanlığı, tuhaflık ve garip bir şefkatle" birleştirmek...

  10. Güneşten en uzakta: İpek Görgün’den Aphelion

    Müziğin yanı sıra, şiir ve fotoğraf alanında da çalışmalar yapan İpek Görgün’le disiplinlerarası sanatı, ses ve sessizliği, gürültünün cazibesini ve yeni albümü Aphelion’u konuştuk.

  11. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

  12. 35 maddede 35. İstanbul Film Festivali

    Her yıl nisan ayının ortasına muazzam bir sinema coşkusuyla gelip yerleşen İstanbul Film Festivali, kısalan süresi ve çoğalan salon sayısıyla 200’ü aşkın filmi 7-17 Nisan tarihleri arasında 35. kez İstanbullu sinemaseverlerin önüne seriyor.

  13. Animasyon dehlizlerinden: Kaçırmanız muhtemel beş Japon animesi

    İstanbul Film Festivali’nde gösterilecek Belladonna of Sadness ilhamıyla yola çıkılmış bir mini seçki.

  14. Brooklyn’i mesken tutan 10 film

    Nick Hornby’nin İrlanda ve Brooklyn arasında mekik dokuduğu senaryosuyla yürekleri burktuğu Brooklyn bu ay gösterime girerken, yolu bu yerden geçmiş tüm film kahramanlarının kapısını çalmak boynumuzun borcuydu.

  15. Affetmenin Bedeli: A Girl in the River

    Pakistanlı yönetmen Sharmeen Obaid-Chenoy’un Oscarlarda 2015 En İyi Kısa Belgesel Ödülü alan filmi A Girl in the River: The Price of Forgiveness, “bağzı” şeylerin hâlâ iyiye gidebileceği umudunu veriyor.

  16. Nisan ayı vizyonu: Iskalanmaması gereken filmler

    İstanbul Film Festivali’nde bir bombardıman şeklinde iyi filme doyacağımız bir gerçek ama nisan ayı vizyonu da uzun zamandır yolunu gözlediğimiz çok sayıda filme ev sahipliği ediyor, kaçırmamak lazım.

  17. Kara Şövalye (sonunda) dönüyor: Batman v Superman

    “Hatırlamanı istiyorum, Clark. İleride, gelecek yıllarda, en özel anlarında. Elimi senin gırtlağında hatırlamanı istiyorum. Seni yenmeyi başaran tek adamı hatırlamanı istiyorum...”

  18. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın yönetmeni Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler