İstanbul Film Festivali’nde bir bombardıman şeklinde iyi filme doyacağımız bir gerçek ama nisan ayı vizyonu da uzun zamandır yolunu gözlediğimiz çok sayıda filme ev sahipliği ediyor, kaçırmamak lazım. 


Ülkenin içinden geçtiği birbirinden tuhaf günlerde her gün bambaşka bir olay ve habere uyanırken, bir yandan da hayatın tüm saçmalığıyla devam ettiği gerçeğini değiştiremiyoruz. O nedenle ülkedeki sinema salonlarının yüzde 90’ının AVM’lere taşındığı gerçeği bir başka şekilde yüzümüze çarpsa da bugünlerde, yine de sinema salonlarını boş bırakmaya gönlümüz el vermiyor. Kaderci yaklaşımlar ve paranoya soslu olasılık analizlerimizi yanımıza alıp nisan ayında da bolca sinema salonu gezeceğiz gibi görünüyor.

Image

1 NİSAN

Ayın henüz ilk cumasında dokuz yeni film vizyona giriyor. Bunlar arasında ilk göze çarpan Hou Hsiao-Hsien’in En İyi Yönetmen Ödülü kazandığı geçtiğimiz Cannes Film Festivali’nden bu yana gösterime girmesi beklenen son filmi The Assassin. Yönetmenin nevi şahsına münhasır dünyasına seyircisini ancak kendi istediği ölçüde dahil ettiği bu karmaşık ve bir o kadar da meditatif filmi, seyircisini 9. yüzyıl Çin coğrafyasında suikastçı olarak yetiştirilen bir genç bir kadının ruhsal yolculuğuna çıkarıyor. Yıl boyu eleştirmenler listelerinde daima ilk sıralarda gezinen ve çoğunlukla da zirveye oturan The Assassin muhtemelen yalnızca birkaç salonda vizyon şansı bulabileceğinden, filmi beyazperdede izleme fırsatını tepmek istemeyenler bu haftasını şimdiden programlamalı.

Image

8 NİSAN

Dergiyi hazırladığımız sıralarda 13 filmin vizyona gireceği duyurulan bu haftanın kalburüstü film sayısı da bir hayli fazla. İki yıldır ha girdi, ha girecek diye gösterimini beklediğimiz Avusturya gerilimi Goodnight Mommy, nihayet vizyon yüzü görüyor. Ulrich Seidl’ın senarist eşi Veronika Franz’ın Severin Fiala’yla birlikte yönettiği ve Seidl’ın da yapımcılığını üstlendiği bu tüyler ürperten klostrofobik film, nefis görüntü yönetimi ve benzersiz atmosferinin yanı sıra, sürprizli hikâyesiyle de hem eleştirmenler, hem de seyircilerin önceki yıllardaki favori korku gerilimleri arasına girmişti. 8 Nisan haftasında hem ABD’de hem bizde aynı anda gösterime girecek olan ve yönetmenliğini Kanada’nın hit yönetmenlerinden, C.R.A.Z.Y., Café de Flore ve Dallas Buyers Club’ın yönetmeni Jean-Marc Vallee’nin üstlendiği Demolition ise Jake Gyllenhaal ve Naomi Watts’ın ölçülü performanslarıyla kendini izleten bir yenilenme hikâyesi. Aynı hafta vizyona girmesi planlanan Helen Mirren ve Aaron Paul’la geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz İngiliz oyuncu Alan Rickman’ın başrolünü paylaştığı siyasi gerilim Eye in the Sky da içinden geçmekte olduğumuz bomba paranoyalı günlerin resmini başka coğrafyalardan çeken hikâyesiyle, sokaktaki gerçekten kaçıp girdiğiniz sinema salonunda bile sizi bularak sinir bozucu bir tecrübe yaşatabilir.

Image

15 NİSAN

Bu tarihlerde son günlerini yaşayacağımız İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Altın Lale Yarışması’nda En İyi Film Ödülü için yarışacak ve belki de siz bu satırları okurken ödüle ulaşmış dahi olabilecek Toz Bezi ve yine festival programında yer alan Genç Pehlivanlar ile beraber Yemekteydik ve Karar Verdim’in vizyona gireceği 15 Nisan haftasında, prömiyerini geçtiğimiz yılki Berlin Film Festivali’nde gerçekleştiren ve Rotterdam, Adana, Malatya gibi festivallerden önemli ödüllerle ayrılan Kar Korsanları da nihayet gösterimde olacak.

Image

22 NİSAN

Geçtiğimiz aylarda Bulantı filmiyle karşımıza çıkan ve karışık eleştiriler alan Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan’ın Üç Maymun’unun hikâyesiyle epey benzerlik taşıyan bir öyküye odaklandığı iki buçuk saatlik yeni filmi Kor’un dünya prömiyerini İstanbul Film Festivali’nin Uluslararası Altın Lale Yarışması’nda gerçekleştirdikten hemen sonra vizyondaki yerini de alıyor. Bu haftanın bir başka merak uyandıran filmi ise uzun zamandır Wachowski Kardeşler’le işbirliği içinde projeler üreten yetenekli Alman yönetmen Tom Tykwer’in, Cloud Atlas’ta da birlikte çalıştığı Tom Hanks ve Ben Whishaw’u başrole taşıyan son filmi A Hologram for the King.

Image

29 NİSAN

Vizyonda festival rüzgârı estiren nisan ayının son haftasında da iki film özellikle dikkat çekiyor. Toto the Hero ve The Eight Day gibi filmlerinin şimdiden sinema tarihinin çağdaş klasikleri arasına girdiğini söyleyebileceğimiz Belçikalı yönetmen Jaco van Dormael’in bir grup seyirciyi kendine hayran bırakan Mr. Nobody’sinin ardından çektiği, Catherine Deneuve’lü The Brand New Testament’ta, kokuşmuş bir apartman dairesinde karısı ve kız çocuğuyla yaşayan huysuz bir ihtiyar olarak resmedilen Tanrı’nın kızıyla başının derde girmesi sonrası yaşadığı maceraları izliyoruz. Yılın bol festival turlayan ve ödül kazanan filmlerinden Brooklyn de Oscar sezonunun ardından nihayet vizyona nisan ayının son günlerinde giriyor.

Elbette daima daha hafif seçeneklerin, bolca romantik komedi ve yerli ana akım filmlerin mevcut bulunduğu vizyon ayı içerisinde yukarıdaki seçeneklerden birini deneyenlerin zararlı çıkmayacak olması kuvvetle muhtemel görünüyor. Şimdiden iyi seyirler.

  1. Emek ve içtenlik: Mateusz Urbanowicz

    “Değeri sadece kazandığı para olmayan ve yalnızca eğlenceyle sınırlı olmayan hikâyeler anlatmak istiyorum.”

  2. Bant Mag. sunar: Mevsimler – Fasıl I

    Yıl boyunca Suriye’den ve Türkiye’den sanatçıları bir araya getirecek dört sergiden oluşan sergi serisi "Mevsimler"in ilk ayağı "Fasıl I", 30 Nisan Cumartesi günü Bant Mag. Mekân’da açılıyor. "Mevsimler - Fasıl I", bir yıl önce İstanbul’a gelen ve burada yaşamaya başlayan sanatçı Imad Habbab’ın karışık teknikle ürettiği desenlerini, oyuncu Hare Sürel’in ilk kez izleyiciyle buluşacak resimleriyle bir araya getiriyor.

  3. Savaşa ve politik çekişmelere üstün gelen sanat aşkına: ArtHere

    2016 yılı boyunca Bant Mag. Mekân’da izlenebilecek Mevsimler sergi serisindeki yol arkadaşımız, komşu mekân ArtHere’ın kurucusu Suriyeli sanatçı Omar Berakdar’a göre, “sanat ve insanlık, milletlerin, ülkelerin ve sınırların çok ötesinde”...

  4. Şehirlerin hikâyelerini insanlarından ve binalardan dinleyin: Imad Habbab

    30 Nisan’da Bant Mag. Mekân’da açılacak Mevsimler – Fasıl I sergisinde işlerini izleyeceğimiz sanatçı Imad Habbab’la ona ilham veren unsurlar ve günlük düzeydeki sanatsal üretim ihtiyacı üzerine konuştuk.

  5. Kendiliğinden oluşan bütün: Hare Sürel

    30 Nisan’da Bant Mag. Mekân’da başlayacak Mevsimler - Fasıl I sergisinde çalışmalarını göreceğimiz sanatçı ve oyuncu Hare Sürel’le resimle yenice başlayan yolculuğu ve kâğıtlara taşıdığı dünya.

  6. A’dan Z’ye: John Carpenter

    İkinci albümü öncesinde, filmlerinden video oyunu tutkusuna her şeyiyle John Carpenter karşınızda.

  7. Her şeye rağmen turne: Ucuz atlatma hikâyeleri

    Çeşitli doğal afetler, kazalar ya da hırsızlıklar sonucunda ekipmanlarından olmuş ama yine de turnesine devam edebilmiş; bir başka deyişle “ucuz atlatmış” 10 ismin hikâyelerine buyurun.

  8. Aklına değil hislerine güvenen topluluk: Liima

    Casper Clausen’le, dört farklı şehirde ortaya çıkan ilk Liima albümü üzerine...

  9. “Tüm kapılar Bob’a çıkıyor”: Xiu Xiu’yla Twin Peaks üstüne

    "En karanlık karanlığı, tuhaflık ve garip bir şefkatle" birleştirmek...

  10. Güneşten en uzakta: İpek Görgün’den Aphelion

    Müziğin yanı sıra, şiir ve fotoğraf alanında da çalışmalar yapan İpek Görgün’le disiplinlerarası sanatı, ses ve sessizliği, gürültünün cazibesini ve yeni albümü Aphelion’u konuştuk.

  11. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

  12. 35 maddede 35. İstanbul Film Festivali

    Her yıl nisan ayının ortasına muazzam bir sinema coşkusuyla gelip yerleşen İstanbul Film Festivali, kısalan süresi ve çoğalan salon sayısıyla 200’ü aşkın filmi 7-17 Nisan tarihleri arasında 35. kez İstanbullu sinemaseverlerin önüne seriyor.

  13. Animasyon dehlizlerinden: Kaçırmanız muhtemel beş Japon animesi

    İstanbul Film Festivali’nde gösterilecek Belladonna of Sadness ilhamıyla yola çıkılmış bir mini seçki.

  14. Brooklyn’i mesken tutan 10 film

    Nick Hornby’nin İrlanda ve Brooklyn arasında mekik dokuduğu senaryosuyla yürekleri burktuğu Brooklyn bu ay gösterime girerken, yolu bu yerden geçmiş tüm film kahramanlarının kapısını çalmak boynumuzun borcuydu.

  15. Affetmenin Bedeli: A Girl in the River

    Pakistanlı yönetmen Sharmeen Obaid-Chenoy’un Oscarlarda 2015 En İyi Kısa Belgesel Ödülü alan filmi A Girl in the River: The Price of Forgiveness, “bağzı” şeylerin hâlâ iyiye gidebileceği umudunu veriyor.

  16. Nisan ayı vizyonu: Iskalanmaması gereken filmler

    İstanbul Film Festivali’nde bir bombardıman şeklinde iyi filme doyacağımız bir gerçek ama nisan ayı vizyonu da uzun zamandır yolunu gözlediğimiz çok sayıda filme ev sahipliği ediyor, kaçırmamak lazım.

  17. Kara Şövalye (sonunda) dönüyor: Batman v Superman

    “Hatırlamanı istiyorum, Clark. İleride, gelecek yıllarda, en özel anlarında. Elimi senin gırtlağında hatırlamanı istiyorum. Seni yenmeyi başaran tek adamı hatırlamanı istiyorum...”

  18. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın yönetmeni Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler