Tiyatroyu eğip bükmek: La Reprise üzerine

Yazı: Yağmur Ruken Kahraman

Direktörlüğünü Leman Yılmaz’ın üstlendiği İO Uluslararası Tiyatro Festivali, tiyatrodan dansa ve performansa, okuma tiyatrosundan üniversite oyunlarına uzanan programıyla bu yıl ilkini gerçekleştiriyor. Festivalde öne çıkan yapımlardan biri 9-10 Eylül’de DasDas’ta sahnelenen, yönetmenliğini Milo Rau‘nun üstlendiği açılış oyunu La Reprise’di.

2018’de New York Times tarafından yılın en iyi oyunu seçilen ve çok sayıda ödül alan La Reprise, hem merkezine Belçika’da Müslüman bir gencin öldürüldüğü cinayet olayını alması hem de gerçeklikle kurmaca arasında dolanan biçimsel tercihleriyle geleneksel anlatı formlarının çerçevesini zorlayarak, içinden geçtiğimiz zamana dair kıymetli bir temsil / söylem alanı açıyor.

Konu nedir?

2012’nin Nisan ayında, Liege’de bir gay kulübünün karşısındaki sokağın köşesinde dört genç adamla sohbet ettikten iki hafta sonra Ihsane Jarfi’nin ölü bedeni, ormanın kıyısında bulunur. Saatlerce işkence ve şiddet gördükten sonra katledilen Jarfi’nin cinayeti tüm şehri sarar. La Reprise, bu cinayeti bir sahne üzerinde yeniden kurgular.

İzlemeden önce bilmemiz gerekenler

*La Reprise, Milo Rau’nun İstanbul’da temsil yapan ikinci oyunu. İlki, 1994’te Ruanda’da gerçekleşen soykırımı konu edinen Nefret Tiyatrosu idi.

*İsviçreli tiyatro yönetmeni Rau, sosyoloji mezunu. Öğrencisi olduğu Pierre Bourdieu’nün bireysel eylemle toplumsal yapı arasındaki dengeyi gözeten yaklaşımının bir izdüşümünü oyunlarında görmek bu açıdan sürpriz olmasa gerek.

*Oyunları çoğunlukla belgesel tiyatro olarak anılan Rau, Unlimited’da yayımlanan röportajında, bu kavramın genel kullanımına itiraz ediyor. Belgenin önceden var olan bir şey olduğunu, belge üreten bir tiyatroyu böyle tanımladığını ve belgesel tiyatro diye kastedilen şeyin bir kurgu olduğunu çünkü izlerden, tanıklardan, hayal edilenlerden,  provalar sırasında olup bitenlerden kurgulayarak yapıtı oluşturulduğunu söylüyor. La Reprise örneğinde, olayın o şekilde gerçekleştiğini bilmediğimizi, bu yüzden adının La Reprise (tekrardan göstermek) olduğunu ekliyor.

*Rau’nun tiyatroyla ilişkisine dair fikir sahibi olmak isteyenler, kendisinin 2007’de kurduğu Uluslararası Politik Cinayet Enstitüsü (International Institute of Political Murder) bünyesinde yayımlanan on maddelik NTGent Manifestosu’na göz atabilir. 

İlk intiba?

Geleneksel tiyatro formunun çerçevesine sıkıştığımızı hissettiğim bir zamanda başka türlü olanla; tam da bu çerçeveyle oynayan, onu eğip büken bir işle karşılaşmak hayli kıymetliydi. Yaklaşık bir buçuk saat süren oyun boyunca bir an bile gözümü sahneden ayırmadığımı söyleyebilirim.

En çok neyi sevdin?

Oyun sonrası söyleşide de değinildiği üzere; sahnede izlediğimiz şeyin bir temsil olduğu bilinciyle ortaya koyulması hayli kıymetli. Devamında gerçeklikle kurgu olanın sınırlarında dolanmaları, ikisi arasındaki boşluğu görünür kıldıkları anlar da seyir deneyimini katmerleyen detaylardan benim için.

En çok hangi âna yükseldin? 

Sahnede bir oyun oynandığını hatırlattıkları her detaya ve tabii ki final sahnesine.

Ambiyans / ortam / mekân / kurgu / dekor için neler söyleyebilirsin?

Prolog ve altı bölümden oluşan yapısıyla, bölümler arasındaki geçişlerin fragmanlarını arkada sahnenin ortasında yükselen perdeye yansıtmasıyla, yeniden canlandırma sahnelerini hem sahne üzerinde hem de önceden kaydedildiği hâliyle yine perdede seyretmemizle sinemanın araçlarına sıkı sıkıya tutunan bir iş La Reprise. Bu iki disiplinin iç içe geçmesi, gerçekle kurmacanın sınırlarında dolanmayı sağlıyor desek yanlış olmaz. 

Tiyatro oyunu seçmeleriyle başlayan sahne ve seçmeyi kayıt altına alan kameraman detayı, hem sahne üzerindeki oyuncuyu hem de perdede yer alan görüntüsünü takip etmek; nereyi izleyeceğine kişinin karar verdiği aktif bir seyir deneyimi sunuyor. Her sahne için gerekli dekorun sahnede yer aldığı ve kurulup kenara çekildiği dekor tasarımı ise canlandırmanın gerçekleştiği mekânı o an hızlıca yaratmaya dair işlevsel bir çözüm oluşturmuş. 

Oyun, modunu nasıl etkiledi?

Oyundan hem dinamik bir seyirci olmanın sorumluluğuyla ve ağırlığıyla hem de başka türlüsünü üretmeye dair bir heyecanla çıktım.

Oyunculuk için neler söyleyebilirsin?

NTGent Manifestosu’nda yer aldığı üzere, her oyunda profesyonel oyuncu olmayan en az iki kişinin ekipte yer alması detayını burada hatırlatmam gerek. Bu, Rau için izole ve karşılaşmaları sınırlandıran bir tiyatronun önüne geçen bir detay anladığım kadarıyla ve bence çok kıymetli. Seyretmesi de aynı şekilde öyle.

Kimler sever? 

Geleneksel tiyatro formlarının dışında hem biçim hem içerik anlamında başka türlü olanla karşılaşmaya; sahnede olanlara dair kendilerine dokunmayan yılanın bin yaşadığı bir seyir deneyimindense, seyirci olmanın sorumluluğunu taşımaya ve nihayetinde kucaklarına bırakılacak onca duyguya / soruya razı olanlar.

Soru işaretleri / varsa açtığı tartışmalar … 

Gerçekle temsil arasındaki boşluk sahnenin neresine ve nasıl koyulabilir? Bu boşlukla ne(ler) yapılabilir? Şiddet sahnede nasıl temsil edilebilir? 

Yazara / yönetmene bir soru soracak olsan ne olurdu?

Oyun sonrası yapılan söyleşiden, hikâyesini anlattığınız insanlarla hazırlık sürecinde ekip olarak sürekli iletişimde olduğunuzu ve uzunca bir süre görüştüğünüzü biliyoruz. Peki sonrasında işlerinizi izliyorlar mı; öyleyse La Reprise özelinde oyunu kimler izledi ve izlediklerindeki tepkileri ne oldu? Mesela faillerin bir gün izleme ihtimali var mı bu yeniden canlandırmayı?