Seyahatleriniz sırasında keşfettiğiniz “o dükkân”ı hepiniz bilirsiniz; tutku ve samimi emeklerle kurulan, ilham verici ve orijinal kalmayı becermiş o havalı mekânı… Kanada’da Montreal’e yaptığımız bir yolculuk bizi tam böyle bir cevherle tanıştırdı: Popolo Press. Popolo’nun yaratıcısı, sahibi ve çalışanı Kiva Tanya Stimac yaptığı işler ve kullandığı yöntemlerle ilgili birkaç sorumuzu yanıtladı.


Popolo Press işlerinin tamamını “eski usûl” yöntemlerle yapıyor. Kendi deyişinle “ahşap, metal, mürekkep, bıçaklar ve terle”… Senin için bu şekilde baskı üretmeyi özel kılan nedir?
Baskı kalıbını oymanın, yazıyı dizmenin, serigrafi için kalıp kesmenin veya elle basımın içsel-bedensel özelliği hoşuma gidiyor. İşin sorun çözme kısmı. Hareketli baskıyı elle dizmenin bulmaca tarafıyla da bayağı ilgileniyorum. Bir de yeni yöntemler denemeyi ve bir şeyleri yeni ve farklı şekillerde yaratmanın zorluğunu çok seviyorum.

Image
Image

Popolo Press’i başlatmaya nasıl karar verdin? Bunun arkasında bir hikaye var mı?
Maurao’yla 2000 yılında Casa del Popolo’yu başlatmadan önce (Montreal’deki ilk müzik mekânımız, artık üç tane var), aşçı olarak çalışıyordum ve kitap ciltlemeyle baskıyı hobi olarak yapıp işlerimi kermeslerde satıyordum. Linol baskılar yapıyordum ve kitap ciltleyebilmek için birkaç ahşap ve metal yazı tipi toplamıştım. Sanat okuluna gitmedim ama annemle babamın sanatçıydı. Babam duvar resimleri yapıyor ve işçi sanatçısı olarak çalışıyordu; evimiz de her zaman değişik politik veya işçi protestolarına poster basmak için serigrafiye hazırdı. Annem ressam-heykeltıraş-baskıcı ve lisede resim öğretmeni olmanın yanısıra çocukluğumda bir süre aktarma baskıda çalıştı. Bunun üstüne büyük büyükbabam da şair, ciltçi ve İbranice kitaplar için küçük bir basımevi olarak çalışıyordu (o zamanlar yalnızca linotip vardı). Yani mürekkep kanımda var. 2001’de yıllık müzik festivalimiz Suoni Per Il Popolo‘yu başlattığımız zaman poster tasarlamaya başladım. Sanatçıları kendimiz davet edip konserleri kendimiz sahnelediğimiz için onları iyi temsil etmek istiyorduk. Festivalimiz her haziran üç hafta süresince devam ediyor ve bu posterleri başkasına yaptıracak para bütçemizde yok. Ben de bu yüzden bazılarını evimdeki stüdyoda kendim yapmaya başladım. İlk başta ciltçilik baskısı ve tahta kaşığın arkasıyla serigrafi, sprey boya, fotokopi ve kabartma baskılar kullanıyordum! Eğlenceliydi ama çok vakit alıyordu. Birkaç ahşap ve kurşun yazı tipiyle bir oymacılık bıçağım vardı.

Popolo Press posterlerinin tasarımında kimlerle çalışıyorsun ve Popolo’nun nasıl bir sanatçı ağı var? Yoksa illüstrasyon işlerinin tamamını da mı üstleniyorsun?
Hepsini ben yapıyorum.

Image
Image

Eski moda gravürler ve damgalar topluyorsun. Kaynaklarını bizlerle paylaşabilir misin? Kendi damgalarını da üretiyor musun?
Şekillerimin çoğunu elle oyuyorum, ama aynı zamanda hem eski hem de yeni yazı tipleri ve baskıları kullanıyorum. Bir ara yazı tiplerimin bir sürüsünü Toronto’daki  Don Black Linecasting‘den alıyordum, ama linotip geçtiğimiz beş yolda çok moda oldu ve onların fiyatları artık ahşap hurufat gibi şeyler için benim bütçemin dışına çıkmaya başlıyor. Linotip ekipmanıyla dolu müthiş bir depoları var ama… Linotip cenneti! İnternet dünyası da bir şeyler bulmak için olanak sağladı… Briarpress harika bir kaynak… eBay ve Etsy de. Aynı zamanda ortalıkta ahşap hurufat hazırlayan bazı harika yerler var, mesela Amerika’da Virgin Wood Type, Moore Wood Type, Skyline Type ve M&H Type ve Romanya’da Custom Wood Type.

Birçok linol ve ahşap baskıyı elimle oyuyorum ve mürekkep teknikleri, serigrafi ve kalıplarla deney yapmayı seviyorum. Bir de beni modern baskı dünyasına taşıyan foto-polimer levha makinemle Risograph’ım var. Ama eski tip kesimleri seviyorum ve arada içine dalmayı sevdiğim ufak bir koleksiyonum var.

Image
Image

Posterler aracılığıyla ifade özgürlüğüne kuvvetli bir inancın olduğundan Popolo Press’in politik bir yönü de var. Sence posterlerin şehir ortamlarındaki günlük hayatımızı etkileme potansiyeli nedir?
Bence sokak sanatı şehri daha dinamik ve ilginç kılıyor. Yeni bir şehre gidip oraya özgü sokak ve poster sanatını keşfetmeye bayılıyorum. Şehirde gerçekten nelerin olup bittiğini ve bir yerin tarihini sokaklardaki sanattan gerçekten anlayabiliyorsun. Duvar resimlerinden grafitiye ve konser posterlerine, sanat herkese açık olan bir şey, sadece galeri veya müzelere gidebilen elit bir kesime değil. Posterleri kesinlikle sadece reklam olarak değil, aynı zamanda bir iletişim aracı ve etkinlik için bir güzellik ve saygı alanı olarak görüyorum. Çoğu yerde görsel açıdan kötü reklamlarla boğulmuş hâldeyiz ve sosyal medya benimsendikçe sokak posterleri yok olmaya başlıyor. Dünya çapında inanılmaz ve yeni bir konser posteri camiası var, ama çoğu sokak için değil ürün satmak için poster yapıyor.

Daha birkaç yıla kadar sokak posterleri Montreal’de yasaktı. Mauro aslında bunun yüzünden yüksek mahkemeye gitti (posterlerin üstünde adı olduğu için cezalar kulübe gidiyor) ve davayı kazandı. Bir başka aktivist de kendi davası için yüksek mahkemeye gidip kazandı ve artık Montreal’de poster asmak tekrardan yasal hâle geldi (hâlâ bir takım belirsiz alanlar var, şehir hâlâ detayları çözümlüyor)! Evet, ifade özgürlüğü!!!

Image

Poster tasarımı için üç altın kuralın ne olurdu?
MÜZİK DİNLE
MÜZİK DİNLE
MÜZİK DİNLE

Peki poster hazırlarken kesinlikle yapılmaması gereken bir şey?
Öyle bir kuralım yok.

Image
Image

Poster tasarım tarihinde senin için özel bir yeri olan belirli bir dönem veya estetik var mı? Sana ilham veren sanatçılar var mı?
Poster tasarımının bir sürü farklı dönemini seviyorum. Kesinlikle modernistler ve yapısalcılar, ama aynı zamanda 1960’lardaki Amerikan rock poster sanatının kafa yapan psikedelik işleri, devrim sonrası Polonya poster sanatçıları, HN Werkman’ın çalışmaları, Kathe Kollwitz’in linol çalışmaları, Elizabath Catlett, SWOON ve Cyril Power. Aynı zamanda punk-rock dinleyerek büyüdüğüm için DIY fotokopilerin her zaman kalbimde özel bir yeri olacak. Bir de annemle babam tabii ki.

Bir yandan SUPER PRESSE CLUB  adında bir baskı kolektifini kurdun. Bize birlikte yaptığınız çalışmalardan biraz bahsedebilir misin?
SUPER PRESSE CLUB‘ı bir grup harika yerel baskıcıyla kurdumm. Bunu hepimizi bir araya getirmek için bir araç olarak görüyorum (çoğu zaman baskı yapmak oldukça asosyal bir iş). Gruptaki sanatçıların çoğu Montreal’deki müzik/performans/dergi dünyasıyla bir bağlantısı olan insanlar ve hepsi poster sanatçısı. Ürettiklerimizi gelirin çoğunu başkasına vermek zorunda kalmadan düzgün bir fiyata satabilmek için ve aynı zamanda bir çevre kurup bir topluluk olarak sanatımızı beraber geliştirmek için hepimizi bir araya getirmek istedim. Bazı baskı işleri, özellikle sokak posterleri yapmak, pek de kazançlı bir iş değil, ama bu kesinlikle bir kamu sanatı ve ben de bu özelliğini seviyorum. Sadece bir galeriyle bağlantılı değil, herkesin görebileceği yerde.

Çalışan bir sanatçı olarak yaşayıp hayatını sürdürmek de zor. Bu şehirde zaten birtakım harika kolektifler ve açık baskı stüdyoları var. Montreal’in baskı tarihi oldukça zengin ve bu geleneği baskının ölümü ışığında sürdürmeyi ve büyütmeyi umuyoruz! SUPER PRESSE CLUB’ın gelişmeye devam etmesini, daha çok grup faaliyeti yapabilmeyi, hem şehir içinde hem de internette işlerimizi gösterip satabileceğimiz farklı mekânlarımız olmasını ve atölyelerle sosyal yardım amaçlı fonlar üzerinde çalışmayı umuyorum.

İkinci oğlum doğduğundan beri pek aktif değiliz, ama gelecekte kesinlikle bunu sürdürmeyi umuyorum. Sala Rossa’da geçtiğimiz kış Press Club’dan birkaç sanatçıyla beraber bir Süper Kermes düzenledim ve bahar için yakında paylaşacağım büyük planlarım var.

  1. İdealize edilen çekiciliğe ulaşmanın gerilimleri: Erik Mark Sandberg

    Sandberg’in tüylü, göz alıcı ve hüzünlü sanatının asıl meseleleri, evrimi ve yaratım süreci...

  2. Görmeyi bilene güzellik bedava: Göksu Gül

    13 Mart'ta BLOK Artspace'de açılacak olan ilk solo sergisi Bedelsiz öncesi Göksu Gül’le bir sohbet.

  3. “Kadınlar savaştan özgün biçimlerde de etkilenir” – Barış İçin Kadın Girişimi

    Kobanê ve Şengal’le dayanışma amacıyla “Paylaşmaya Ben De Varım” kampanyasını başlatan Barış İçin Kadın Girişimi’nden Ayşe Toksöz’le 8 Mart Dünya

  4. Tabiatın gereği birazcık garipsen: Baby Dee

    Bir zamanlar ağaçlara fısıldayan Baby Dee'nin hayat boyu sürdürdüğü farklı kariyerler gibi "değişim"den ilham alan müziği...

  5. Her şey döngüsünü tamamlar: Earth

    Earth'ün acımasızca yükselen sesi ve çok sevdiği döngüleri.

  6. Surf ve rock’n’roll’un İspanya’ya göçü!

    Son yıllarda sayısı iyice artan İspanya merkezli gitar gruplarını bir tanıyalım.

  7. El emeği göz nuru, İleri Fantezi: Levni & Sloth Pallas

    Tektosag'ın bastığı ilk plak ve ona eşlik eden ileri fantastik klip, Levni & Sloth Pallas'ın apartman avlusundaki kimya deneylerinin ardından bizle buluştu.

  8. Şarkı şarkı Ağaçkakan ve Fernweh RX albümü

    Ankara sokaklarına dadanan bir Godzilla ya da masa tenisinde tek kutuplu bir müsabaka... Ağaçkakan'ın Fernweh RX'inin gizemi çözüldü diyebiliriz.

  9. Atmosferik sineması ve akıcı sohbetiyle Guy Maddin ile bir buluşma

    Geçtiğimiz ay !f İstanbul kapsamında Türkiye’deki hayranlarıyla buluşan Guy Maddin’le, atmosferik sinemasının kapılarını aralamaya çalıştığımız bir sohbet gerçekleştirdik...

  10. Mert Fırat ve İlksen Başarır ile: Bir Varmış Bir Yokmuş üzerine

    "Başka Dilde Aşk"tan bu yana beraber ürettikleri işlerle Türkiye sinemasının dikkat çeken isimlerinden olan yönetmen İlksen Başarır ve oyuncu/senarist Mert Fırat'tan bu ay gösterime giren "Bir Varmış Bir Yokmuş" üzerine.

  11. Çiçek Kahraman’la Bütün Mahalleli Duysun

    Bu sene 14. Uluslararası !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nde Sanat Hayat İçindir! etkinliği kapsamında kurgu yaptığı filmlerden tanıdığımız Çiçek Kahraman’ın Bütün Mahalleli Duysun isimli video yerleştirmesi Salt Beyoğlu’nda ilk seyircileri ile buluştu.

  12. Birdman’in hatırlattığı 20 filmle beyazperdede oyuncu buhranları

    Geçtiğimiz ay en iyi film dahil dört dalda birden Oscar’ı kucaklayan Birdman, !f İstanbul’daki prömiyerinin ardından nihayet vizyona girdi. Bunu fırsat bilip, beyazperdede arızalı oyuncu karakterleri merkez alan filmlere odaklanmak ise boynumuzun borcuydu.

  13. Istırap, kentsel dönüşüm ve bizim çocuklar: Çekmeköy Underground

    Belgesel filmleriyle tanıdığımız yönetmen Aysim Türkmen’in ilk uzun metrajlı filmi Çekmeköy Underground’un bu ay gösterime girmesini bahane ederek, Türkmen’e filme dair merak ettiklerimizi sorduk…

  14. En iyi usûl eski usûl: Popolo Press

    Seyahatler sırasında keşdefilen "o dükkân"lardan biri olan, Montreal'deki Popolo'nun yaratıcısı, sahibi ve çalışanı Kiva Tanya Stimac ve baskı atölyesinde hangi yöntemleri neden kullanmayı tercih ettiği...

  15. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] yazı işleri müdürü Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler