Bir zamanlar ağaçlara fısıldayan Baby Dee’nin hayat boyu sürdürdüğü farklı kariyerler gibi “değişim”den ilham alan müziği…


Amerikalı müzisyen Baby Dee hayatı boyunca farklı kariyerler denedi. Sokak müzisyenliği yaptı, uzun bir süre New York’ta bir kilisenin orgcusuydu, sonra Atlantik Okyanusu sahilindeki eğlence bölgesi Coney Island’da akordeon çalıp gösteriler yaptı ve bir dönemse kendisi bir ağaç uzmanıydı. Baby Dee, yaşamındaki kariyer, şehir, tarz, cinsiyet, vb. bütün değişimleri besteleriyle birbirine bağlayıp özgün, değişken, hem janrların karışımı hem de janrların dışında bir müzik yapıyor. Şu ana kadar dört albüm çıkartmış olan müzisyen şimdilerde hem turneye çıkıp hem de yeni albümünü yayınlamaya hazırlanıyor. Baby Dee’yi, 28 Mart’ta Salon İKSV’de konser vereceği konser öncesi burada ağırlıyoruz.    

Müzik tarzın her şeyden bir parça içeriyor; farklı janrların karışımı ve doğaçlamanın içtenliğine sahip. Bu kişiliğinin ve geçmişinin bir sonucu mu?
Bilmiyorum. Tavuk muyum yumurta mı bilmiyorum. Doğaçlamayla ilgili şey şu: Bizim için müzik her zaman doğaçlama. Bazen daha çok bazen daha az ama her zaman doğaçlama yapıyoruz ve genellikle ne yaptığımızı biliyoruz. Ya bilmediğimiz zaman? İçine ettiğimiz zamanlarda dışarıya güven yayıyoruz. Yaşamda olduğu gibi sanatta da… Mükemmelin altındaki durumlarda sadece elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz.

Son albümün Regifted Light’ı yayınlayalı dört yıl oldu. Yeni bir albüm yapmayı planlıyor musun? Yeni şarkılar besteliyor musun?
Ah, yeni albüm! Yeni albüm çıkacağı için çok mutluyum. Bu albümle ilgili her şeyden çok memnunum. Özellikle de Christina de Vos’un harika sanat çalışmalarından. Regifted Light’ın da kapağını o çizmişti. Bu sefer kolaj yaptı. Ve evet, hepsi yeni şarkılar. İstanbul’da çalacağım setlist yeni şarkılardan oluşuyor. Şaşılacak bir şekilde, kayıt yaptığım grupla birlikte turnedeyim. Bu normalde neredeyse hiçbir zaman gerçekleşmez! Harika bir grup. Davulda Alex Nielson, basta Joe Carvel, gitarda Victor Hererras, kemanda Jordan Hunt.

Müzik kariyerinde başarılı olmak ve geniş bir dinleyici kitlesi tarafından fark edilmek sence az da olsa şans gerektiriyor mu? Bir ağacın birinin evine düşmesi ve senin müziğe geri dönme hikâyeni düşününce…
Daha çok, bir ton şans gerek diyelim. Ve başarı bazen basitçe geri kalan şey. Fark edilmek –bir noktaya kadar– kolay. Eğer tabiatın gereği birazcık garipsen o iş kendi kendine çözülür. Ama anlaşılan o ki zor olan kısım da bu.  

Görünen o ki sürekli bir değişim ve aksiyonu seviyorsun. Birçok farklı kariyer denedin, bir şehirden başka bir şehre taşındın, Amerika ve Avrupa’da turne yapmayı seviyorsun, vs… Bunu müziğine nasıl yedirdin? Sence insanlar genellikle bir değişimin arayışında mı?
Sanırım kim olduğumun değişken bir yanı var. Ama bunu sadece senin söylediğin aynı nedenden dolayı söylüyorum; çünkü bunu müziğimde görebiliyorum ve inişli çıkışlı geçmişimde de görüyorum. Başka birini kıvrandırabilecek değişimlerden geçtim. Tabii kesinlikle başka insanlar için konuşacak vasıfta değilim. Ancak insanlarda gördüğüm kadarıyla bir sonuca varacak olursam genellikle değişimden nefret ediyorlar ve genel olarak değişimi engellemek için uzun yollar kat ediyorlar. Dürüst olmak gerekirse de onları suçlamıyorum.

Multi-enstrümantalistsin, akordeon, arp, piyano, kilise organı çalıyorsun. Bu enstrümanları çalmaya nasıl başladığını anlatabilir misin?
Kötü bir şekilde…

Sokak sanatçısı olduğun zamanlardan aklına ilk gelen anın ne? Bir röportajında hayatının “en tatlı esintili ve en şans eseri dönemi” olarak tanımladığın zamanlardan?
Bir keresinde 6th Avenue ve Bleeker Street’nin köşesinde (New York) bir hanımefendi için çalmıştım; tüm eşyasını bir torbada taşıyıp sokaklarda yaşayan bir kadınmış gibi bir hâli vardı. Hiçbir şey beklemiyordum. Bazı zamanlar apaçık parasız olan insanlar için çaldım (hırslı paragöz bir fırsatçı olmadığımı belirtmek için değil bu çünkü kesinlikle öyleydim). Bana ilkel karikatür çizimlerinden oluşan küçük el yapımı bir kitap verdi. “Sanat! Ne şanslıyım” diye düşündüm ve kitabı açtığımda içinde 50 dolar vardı.

Şarkılarını alışılmadık yapan unsurlardan biri şarkı sözleri ve müziğin aslında uyuşmaması. Ekipçe Utrecht’te senin de sahne aldığın Le Guess Who? festivalindeydik. Performansın sırasında müzik nedeniyle duygusal hissediyorduk ama âniden komik veya garip şarkı sözleri duyuyorduk. Bu da diğer seyircilerde de olduğu gibi bizde gülme isteği uyandırıyordu. Şarkılarının bazıları çubuklar, otobüsler, dişler hakkında. Sözlerin metaforik anlamları var mı yoksa bu sadece alışılmışın dışında olmanın bir yolu mu?
Şarkı sözleriyle ilgili muhteşem olan şey şu ki sözleri ilk yazdığında neredeyse hiçbir zaman gerçekte ne demek istediğini bilmiyorsun. Her şey metafor. Tamamen her şey. Ama çok planlı değil. Bir söz yazarım ve sonra tıkanırım. Bazen yıllarca tıkanıp kaldığım olur. Fakat er ya da geç bir şeyler olur ve şarkı tekrar ilerler. İnsanları şaşırtmak veya şok etmek için farklı ya da alışılmadık olmaya çalışmıyorum. Çok ciddi şarkılar yazıyorum ve onları söylüyorum. İnanılmaz salak şarkılar yazıyorum ve onları da söylüyorum. Bu kadar basit. Kendime bunu yapma izni vermem uzun zaman aldı. Bazı insanlar bundan nefret ediyor ve modun değişmesi nedeniyle ihanete uğramış gibi hissediyor. Daha önce de söylediğim gibi onları suçlamıyorum, bunu tamamen anlayabiliyorum. Fakat yine söylediğim gibi, ciddi şarkılar yazıyorum ve onları söylüyorum, salak şarkılar yazıyorum ve onları da söylüyorum. Ciddi bir şekilde salağım. Buna alışın. Ciddi şarkılardan nefret eden bazı insanlar salak şarkılardan hoşlanıyor. Ve ciddi olan kısımlarda benimle kalacak kadar merhametlilerse işte o zaman bence tam salaklığın zenginleştirici keyfini hak ediyorlar. Aynı şey tersi için de geçerli.

New York’a taşındığın zamanlar ressamdın. Hâlâ resim yapıyor musun? Tablolarını gün yüzüne çıkarmayı düşünüyor musun?
Hayır.

  1. İdealize edilen çekiciliğe ulaşmanın gerilimleri: Erik Mark Sandberg

    Sandberg’in tüylü, göz alıcı ve hüzünlü sanatının asıl meseleleri, evrimi ve yaratım süreci...

  2. Görmeyi bilene güzellik bedava: Göksu Gül

    13 Mart'ta BLOK Artspace'de açılacak olan ilk solo sergisi Bedelsiz öncesi Göksu Gül’le bir sohbet.

  3. “Kadınlar savaştan özgün biçimlerde de etkilenir” – Barış İçin Kadın Girişimi

    Kobanê ve Şengal’le dayanışma amacıyla “Paylaşmaya Ben De Varım” kampanyasını başlatan Barış İçin Kadın Girişimi’nden Ayşe Toksöz’le 8 Mart Dünya

  4. Tabiatın gereği birazcık garipsen: Baby Dee

    Bir zamanlar ağaçlara fısıldayan Baby Dee'nin hayat boyu sürdürdüğü farklı kariyerler gibi "değişim"den ilham alan müziği...

  5. Her şey döngüsünü tamamlar: Earth

    Earth'ün acımasızca yükselen sesi ve çok sevdiği döngüleri.

  6. Surf ve rock’n’roll’un İspanya’ya göçü!

    Son yıllarda sayısı iyice artan İspanya merkezli gitar gruplarını bir tanıyalım.

  7. El emeği göz nuru, İleri Fantezi: Levni & Sloth Pallas

    Tektosag'ın bastığı ilk plak ve ona eşlik eden ileri fantastik klip, Levni & Sloth Pallas'ın apartman avlusundaki kimya deneylerinin ardından bizle buluştu.

  8. Şarkı şarkı Ağaçkakan ve Fernweh RX albümü

    Ankara sokaklarına dadanan bir Godzilla ya da masa tenisinde tek kutuplu bir müsabaka... Ağaçkakan'ın Fernweh RX'inin gizemi çözüldü diyebiliriz.

  9. Atmosferik sineması ve akıcı sohbetiyle Guy Maddin ile bir buluşma

    Geçtiğimiz ay !f İstanbul kapsamında Türkiye’deki hayranlarıyla buluşan Guy Maddin’le, atmosferik sinemasının kapılarını aralamaya çalıştığımız bir sohbet gerçekleştirdik...

  10. Mert Fırat ve İlksen Başarır ile: Bir Varmış Bir Yokmuş üzerine

    "Başka Dilde Aşk"tan bu yana beraber ürettikleri işlerle Türkiye sinemasının dikkat çeken isimlerinden olan yönetmen İlksen Başarır ve oyuncu/senarist Mert Fırat'tan bu ay gösterime giren "Bir Varmış Bir Yokmuş" üzerine.

  11. Çiçek Kahraman’la Bütün Mahalleli Duysun

    Bu sene 14. Uluslararası !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nde Sanat Hayat İçindir! etkinliği kapsamında kurgu yaptığı filmlerden tanıdığımız Çiçek Kahraman’ın Bütün Mahalleli Duysun isimli video yerleştirmesi Salt Beyoğlu’nda ilk seyircileri ile buluştu.

  12. Birdman’in hatırlattığı 20 filmle beyazperdede oyuncu buhranları

    Geçtiğimiz ay en iyi film dahil dört dalda birden Oscar’ı kucaklayan Birdman, !f İstanbul’daki prömiyerinin ardından nihayet vizyona girdi. Bunu fırsat bilip, beyazperdede arızalı oyuncu karakterleri merkez alan filmlere odaklanmak ise boynumuzun borcuydu.

  13. Istırap, kentsel dönüşüm ve bizim çocuklar: Çekmeköy Underground

    Belgesel filmleriyle tanıdığımız yönetmen Aysim Türkmen’in ilk uzun metrajlı filmi Çekmeköy Underground’un bu ay gösterime girmesini bahane ederek, Türkmen’e filme dair merak ettiklerimizi sorduk…

  14. En iyi usûl eski usûl: Popolo Press

    Seyahatler sırasında keşdefilen "o dükkân"lardan biri olan, Montreal'deki Popolo'nun yaratıcısı, sahibi ve çalışanı Kiva Tanya Stimac ve baskı atölyesinde hangi yöntemleri neden kullanmayı tercih ettiği...

  15. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] yazı işleri müdürü Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler