2015’in en heyecan verici albümlerinden biri olan Dumb Flesh’i yaratıcısından dinliyoruz.


Fuck Buttons üyesi Benjamin John Power’ın solo projesi Blanck Mass, geçtiğimiz yıl Sacred Bones etiketiyle yayınladığı ikinci albümü Dumb Flesh ile dinleyicilerini karanlık ve sürükleyici bir yolculuğa çıkardı. Power’ın kariyerinde ilk kez modüler synthesizer’ın ana enstrüman olarak kullanıldığı albüm olan Dumb Flesh, her dinleyişte farklı nüanslar fark edebileceğiniz, zengin bir ses skalası sunan parçalarla dolu. 2015’i Throbbing Ghistle ve Psychic TV üyesi Genesis P. Orridge eşliğinde hazırladığı The Great Confuso isimli EP’yle kapatan Blanck Mass, bizim için 2015 denince akla ilk gelen isimlerden biri olacak.

Senenin sonlarında, Utrecht’teki Le Guess Who? festivalinde nihayet canlı performansını da izleme şansına eriştiğimiz Blanck Mass’le şarkı yazım süreçlerinden remikslerine uzanan bir sohbete koyulduk ve yeni bir Fuck Buttons albümünün yolda olduğu müjdesini aldık!

Müzik yazarlarının çoğu Dumb Flesh’i bugüne kadar yaptığın en kolay dinlenebilir albüm olarak tanımlıyor. Bu tanımın sebebi bence şarkı yapılarından kaynaklanıyor. Bu yorumlar hakkında sen ne düşünüyorsun?

Sanırım bu kez dokusal olarak, ağırlıklı kullandığım ses paleti kendini muhtemelen bireysel yapı ve uzunluklarında biraz daha kısa ve anlık olan parçalara ödünç verdi. Bu yüzden belki de şarkıların uzunlukları, onları daha kolay dinlenebilir hale getiriyor olabilir. Aynı zamanda prodüksiyon da bunda rol oynuyor.

Yakın zamanda Edinburgh civarında küçük bir köye taşındığını okudum. Dürüst olmak gerekirse müzikte herhangi bir yer ya da lokasyona referans vermek konusunda iyi değilim. Sence yeni taşındığın yerin ve yeni rutinlerinin Dumb Flesh’te bir etkisi var mı?

Dumb Flesh’teki parçaları bu küçük köye taşınmadan önce yazmıştım, bu yüzden kesinlikle albümün kendisinde bir etkisi yok. Ama Doğu Lothian’a taşındığımdan beri çok fazla müzik üzerine çalışıyorum. Müzikal yaklaşımımı nasıl değiştirdiği hakkında spesifik örnekler vermek bu noktada zor. Vücudunuz ve ruhsal durumunuzda çevrenizdekilerin nasıl etkileri olduğunu görmek için “Mevsime bağlı duygusal rahatsızlık” gibi şeylere bakmanız gerek. Bu tür faktörler ruhsal durumunuzu sınırsız bir şekilde etkiler ve bunlar da doğrudan sizin yaratıcı üretimlerinize ilham verir.

Albüm boyunca her şarkının çok doğal şekillerde ortaya çıktığını hissedebiliyorum. Canlı çalmanın ya da doğaçlama yapmanın yaratım sürecinde rolü nedir?

İşin omurgası bu. Neredeyse her şey gerçek mekanizmalar/synthesizer’larla yapıldı. Bu makinelerin hedef için köle olmasından daha çok birbirinden farklı canlıların ortak yaşayışına benziyor.

Dergimizin önceki sayısında Moog’un Mother 32’si sebebiyle modüler synthesizer’ların dünyasını masaya yatırmıştık. Kullanıcısına çok fazla şey (!) sunan bu enstrümanla çalışmanın en çekici yanı senin için nedir? Şarkı yazım sürecini nasıl etkiliyor?

Benim için bu daha çok öğrenme aşamasıyla alakalı. Modüler synthesizer dünyasına girdiğimden beri kendi işimle ilgili çok daha geniş ve derin bir anlayışa sahibim. Küçük bir elektrik sinyalinden bu denli katmanlı ve zengin bir şeye ulaşabiliyor olmak çok güzel bir şey. Sesin doğada nasıl çalıştığını tekrar tekrar öğrenmek gibi bir şey. Suya daldığın zaman keşif denizinin gerçekten sonsuz olduğunu görebiliyorsun. Çok fazla mükafatı olan bir durum.

Çok ön planda olmasalar da Dumb Flesh’teki vokal örneklemelerinin kullanımı epey özgün. Sanki kelimeleri ve cümleleri bölüp yeni ve özgün bir vokal melodisi yaratıyorsun gibi hissediyorum. Bir vokal örneklemesi üzerinde çalışırken dikkat ettiğin şeyler neler?

Aradığım şey kuvvetli söz kesimleri ve ilginç fonetik kıvrımlar. Genellikle geri dönüşü olmayan bir noktaya kadar alçalan şeyler örneklemeler olmuyor, o yüzden başlangıç noktam gerçekten herhangi bir şey olabilir. Benim için fark etmiyor. Senin şimdi “Merhaba” deyişin de bir başlangıç noktası olabilir. Benim için önemli olan şey ruh dolu bir şey yaratabilmek.

Bu anlamda The Great Confuso EP’si için Genesis P. Orridge’le nasıl bir çalışma metodu seçtiğinizden de bahseder misin?

Gen’in hem Throbbing Gristle hem de Psychic TV’deki işlerinin her zaman büyük bir hayranıydım. İlk olarak “No Lite”ın remiksi ortaya çıktı, ki bu harikaydı. Sıra bana geldiğinde “The Great Confuso Pt. III” için bir monolog istiyordum ve Gen’in bu rol için harika bir aday olduğu aklıma geldi. Onun sesi The Great Confuso’nun ana fikrini göz önünde bulundurduğum zaman, şarkılara yerleştirebileceğim en karakteristik ve rezonant seslerden biriydi. Yapmaya çalıştığım şeyin ne olduğunu kolaylıkla anlayabileceğini biliyordum.

John Carpenter, Mogwai ve The Horrors gibi isimler için yaptığın harika remikslerin var. Başka müzisyenlerin şarkıları üzerine çalışmak konusunda seni en çok ne heyecanlandırıyor?

Başka birinin önceden ortaya koyduğu yaratıcı akıl yapısıyla kendine özgü estetiği bir araya getirmenin neredeyse her zaman kazanımları olan sürecini bir kenara bırakacak olursak, başkalarının hazırladığı yapıların kendilerine ait geniş bağlamlarından uzaklaşmasını duymayı seviyorum. Her şeyin zamanla çalındığında nasıl nüanslar ortaya koyduğunu duymak… Epey ilginç bir egzersiz aslında.

Fuck Buttons’ın Slow Focus sonrası yaptığı turnede görseller gerçekten baş döndürücüydü. O deneyimi yaşadıktan sonra Blanck Mass konseri için de benzer beklentilerim olmuştu. Le Guess Who? festivalindeki konserinde de aklımı uçuran görsellerle karşılaştım. Canlı performansların için görsellerin hazırlık aşamasında rol alıyor musun?

Evet, konsept olarak. Fikir estetik anlamda her zaman bana ait ama video benim uzmanlık alanım değil. Bu sebeple genellikle o tarafta her zaman yardım çağırmam gerekiyor.

Sacred Bones, ağırlıklı olarak türlerden ziyade konsept ve hislere odaklanan bir plak şirketi. Onlarla çalışmak nasıl?

Sacred Bones’la çalışmak gerçekten harika. O ailenin gerçekten bir parçasıymışım gibi hissediyorum. Şahane insanlar, her zaman eğlenceliler ve yalnızca müzik sevgisinden yola çıkarak yayınladıkları albümlerin yüzde yüz arkasında olan bir plak şirketine dahil olmak çok güzel.

Mart ayında ABD turnesi yapacaksın. Sonrasında planların neler? Yakın zamanda bir EP yayınladın ama yolda yeni bir Fuck Buttons ya da Blanck Mass kaydı var mı?

Ufukta yeni materyaller gözüküyor. Andy ve ben yeni Fuck Buttons albümü için çalışıyoruz ve her zaman yolda yeni Blanck Mass müziği olacak! Tüm açık yürekliliğimle, Türkiye’ye gelip orada bir konser vermeyi çok istiyorum. Umarım bunu önümüzdeki sene içerisinde yapabilirim.

Image
  1. Açıkta saklı: Dan Witz

    New York’taki Jonathan Levine Gallery’de nisanda açacağı kişisel sergisi öncesi, sokak sanatında 35 yıllık emek ve deneyimi, terleyen punk/hardcore izleyicisini konu eden gerçekçi tablolarla aynı kariyerde buluşturan ustayla muhabbet ettik.

  2. Beyaz yakalılar ve “freelance” çalışanlar da örgütlenir: Yeni dayanışma platformları

    Dünyada Mekân, Galatasaray Meydanı’ndaki Hazzopulo (Danışman) Pasajı No:1 Kat:1 adresinde beyaz yakalı ve freelance çalışanlar için bir dayanışma mekânı olarak

  3. 2015’in en iyi 100 yabancı albümü (100-51)

    Her haftasında heyecan verici albümlerin peşi sıra yayınlandığı 2015’in en iyi 100 albümünü sıraladık!

  4. 2015’in en iyi 100 yabancı albümü (50-1)

    Her haftasında heyecan verici albümlerin peşi sıra yayınlandığı 2015’in en iyi 100 albümünü sıraladık!

  5. 2015’in en iyi 25 yerli kaydı

    Yerli sahne için epey bereketli geçen yıldan akılda kalan EP ve albümler.

  6. 2015’in en iyi 10 albüm kapağı

    İllüstrasyonlar, fotoğraflar ve ilginç manzaralarla geçtiğimiz yılın en iyi 10 albüm kapağı.

  7. Anlık ve doğal: Blanck Mass

    2015’in en heyecan verici albümlerinden biri olan Dumb Flesh’i yaratıcısından dinliyoruz.

  8. Masaki Batoh ve Ben Chasny: Geçmiş, ruhaniyet, duyarlılık ve The Silence

    Six Organs of Admittance’ın arkasındaki adam Ben Chasny, efsanevi Japon müzisyen Masaki Batoh’a soruyor.

  9. 2015’in en iyi 100 filmi (100-51)

    Cannes, Berlin, Venedik, Sundance, Toronto gibi festivallerde prömiyerini yapmış, bizde vizyona girmiş ya da herhangi bir festivalde gösterilmiş ya da resmi satışa çıkmış 2015 yapımı filmler arasından, Bant Mag. yazarları ve katılımcılarına göre en iyileri aşağıdaki gibi sıraladık.

  10. 2015’in en iyi 100 filmi (50-1)

    Cannes, Berlin, Venedik, Sundance, Toronto gibi festivallerde prömiyerini yapmış, bizde vizyona girmiş ya da herhangi bir festivalde gösterilmiş ya da resmi satışa çıkmış 2015 yapımı filmler arasından, Bant Mag. yazarları ve katılımcılarına göre en iyileri aşağıdaki gibi sıraladık.

  11. 2015’in en iyi belgeselleri

    Son yıllarda filmlerden beklediklerinizi alamıyor gibi hissediyorsanız sizi belgesel bölümüne alalım. Özellikle 2000’lerin başlarından itibaren giderek daha geniş bir izleyici kitlesine hitap eden belgeseller, 2015’te de bizi yapımların kalitesi ve konuların çeşitliliğiyle hayal kırıklığına uğratmıyor.

  12. Sinemada 2015 – diğer listeler

    Türkiye sinemasında 2015 değerlendirmesi, yılın en iyi oyuncu performansları ve yılın hayal kırıklığı yaşatan filmleri burada.

  13. İçeriden dışarıya: Onur Saylak

    Onur Saylak’la, Rüzgârın Hatıraları, oyunculuğa bakışı, ilk yönetmenlik denemesi ve gelecek projeleri üzerine muhabbet ettik.

  14. Dünyayı değiştirecek güç: Brenda Myers-Powell

    Sarsıcı belgesel Dreamcatcher’ın konu edindiği derneğin kurucusu ve çalışanı Brenda Myers-Powell’la bir söyleşi.

  15. 2015’te sanat: Bir güncel sanat muhasebesi

    Açık Radyo’da Açık Dergi mikrofonundan tanıdığımız İlksen Mavituna güncel sanat üzerinden 2015’te İstanbul izlenimlerini yazdı.

  16. 2015’in iz bırakan kitapları: Editörlere sorduk

    Severek takip ettiğimiz farklı yayınevlerinden editörlere 2015’in iz bırakan kitaplarını sorduk.

  17. 2015’te plastik toplardan barikatlara: Yaşasın halkların yaratıcılığı!

    2015’de memleketten yaratıcı direniş manzaraları...

  18. 2015’ten kalan: Küçük tiyatroların büyük oyunları

    Açık Radyo frekanslarında Açık Dergi yayını içindeki “Tezahür” adlı köşesinden ve Time Out İstanbul için hazırladığı tiyatro içeriklerinden tanıdığımız Gülin Dede Tekin, 2015’i değerlendirdi.

  19. 2015’in en iyi oyunları: Bağımlı ve bağımsızlar

    Uzun zaman önce sinema sektörünü geçen oyun endüstrisinin yakın gelecekte en heyecan verici ürünleri çıkartacağını ortaya koyduğu bir yılın ardından.

  20. “İhtimal var, zorlamak lazım”: Cevdet Erek

    2015’in en aktif sanatçılarından Cevdet Erek ve motivasyon kaynakları.

  21. “En önemli hazinem hafızam”: Özge Samancı

    Özge Samancı’yla Türkiye’de büyümeye dair otobiyografik çizgi romanı Dare to Disappoint: Growing Up in Turkey üzerinden hafızaların derinlerine uzanan bir sohbete daldık.

  22. Bambaşka bir dilin mucidi: Hayal Pozantı

    New York’ta yaşayan genç sanatçı Hayal Pozantı, kendi sanatsal devrimini, çalışma prensiplerini ve resminde kurduğu şahsi dilini anlattı. Sanatçının kişisel soyut alfabesi resimde kendi başına öyle güçlü bir deneyim ki anlayabiliyor olmayı talep edeceğinizi bile sanmıyoruz.

  23. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] yazı işleri müdürü Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler