Filmin geçtiği dönemin öncesinde yaşanan, filmde rastlama ihtimalimizin çok düşük olduğu fakat arka planı anlamak için kritik olan kimi sorular ve yanıtlar.

Moebius, Jodorowsky’nin Dune‘u için yaptığı konsept çizimlerinden
Zaman çizelgesinin dünya yılı karşılığı nedir?
Dune‘daki zaman ifadeleri güneş yılı esaslı değil. Bu, dünyanın artık yaşanabilir bir gezegen olmadığı intergalaktik kurgu için gayet mantıklı bir karar oluyor hâliyle. Saganın uzmanları oturmuş hesaplamış ve ilk Dune romanının geçtiği zamanın dünya yılı olarak karşılığını M.S. 23.000’ler olduğunu bulmuş. Milat demişken… Dune’da bu B.G. ve A.G. –yani Uzay Loncası Öncesi (L.Ö. / Before Guild) ve sonrası (L.S. / After Guild)- olarak ikiye ayrılıyor. “Uzay Loncası (Spacing Guild) nedir?” sorusunu, şimdilik “galaksiler arası her türlü taşımacılık işinden sorumlu olan bir teşkilat” şeklinde, konunun derinlerine inmeden cevaplayalım. (Uzay Loncası’nın daha detaylı açıklaması, sonraki sorularda ve yazının 3. bölümünde mevcut.)
23.000 de öylesine belirlenmiş bir zaman değil. Günümüzden 23.000 yıl önceyi Paleolitik Çağ olarak işaretlediğimiz takvimleri düşünelim. “İlerleme nedir?”, “Çizgisel midir?”, “Zaman çizgisel mi akar?”… Bunlar ayrı birer tartışma konusu belki ama Dune zamanındaki insanların, mağarada yaşayan topluluklara uzaklığımız kadar ötede olduğunun farkına varmak önemli.
Peki dünyada ne oldu? Dünya bir planetoid tarafından 13402 L.Ö.’de gerçekleşen çarpışmanın ardından yaşanmaz hâle geliyor. Artık adı “Terra” olarak geçiyor. Uzay imparatorluğunun baş gezegeni de bu tarihten sonra Ceres oluyor. 3 yıl kadar bir sürede dünyadan kurtarılanlar buraya taşınıyor. 13.360 L.Ö’de Terra bir tür müze olarak korunuyor ve uzay boşluğunda salınmaya devam ediyor.
Dune Encyclopedia’nın sunduğu zaman çizelgesine göre 14.100-13.600 L.Ö. insanlığın uzayda kolonileşme faaliyetlerinin ilk dönemleri. 10 Dünyalar İmparatorluğu (Empire of Ten Worlds) adımlarıyla imparatorluk, uzayın derinliklerine doğru iyiden iyiye büyüyor.
Matematik dehası, zırh tasarımcısı Holtzman kimdir?
İbrahim Vaughn Holtzman 7593 L.Ö.’de Liesco II’de doğuyor. Bu yıllar Büyük Karanlık Çağlar olarak geçmekte. Matematik dehası olarak bilinen Holtzman, 7565 L.Ö.’de yarış aracıyla geçirdiği korkunç kazanın ardından, Liesco’nun ileri tıbbı sayesinde hayatta kalıyor kalmasına ama artık bir sayborga dönüşüyor. Bu korkunç kazanın pek çok acı sonucu oluyor Holtzman için. Yine de makinelere bağlı olmanın çalışmalarına büyük yararı dokunduğu kesin. Bu sayede zihnini evrendeki bilgisayar ağına sınırsız erişimle açabiliyor. Yani ulaşamayacağı veri yok da diyebiliriz.
Holtzman’ın sahip olduğu bu sınırsız güç sayesinde, daha önce hiçbir bilim insanının açıklama getiremediği sorulara çıkar yollar, cevaplar bulunuyor. Peki neden bu bilim insanının sözünü ediyoruz? Çünkü kendisinin yaptığı bu çalışmalar, evrende bilgisayarların tamamen yasaklanacağı dönemi başlatan Butleryan Cihadı’na giden yolu hazırlıyor.
Herbert’ın Holtzman üzerine bıraktığı sayfalarca not arasından dikkat çeken detaylar var tabii ki.
13004 L.Ö.’de keşfedilmiş olan süspansör sıfırlama etkisi (suspensor-nullification effect) üzerine yaptığı çalışmalar sayesinde hiperuzayda yer yön bulma hesabı yapılabilir hâle geliyor. Terim Holtzman Effect, HE olarak da anılıyor. 4 adet prensibi var ve bunları biraz paranoyasından biraz da Liescolulardan kaçmak için, 1862 yılda bir görünüp kaybolarak insanlıkla paylaşıyor. Bu sayede artık evrenin herhangi bir noktasıyla iletişim kurmak, yolculuk yapmak çok hızlı ve çok güvenli oluyor. İmparatorluğun merkezi otoritesi ve feodal yönetimler güçleniyor, kolonyalizm çalışmaları hız kazanıyor.
Holtzman’ın evrende yarattığı değişim bununla da sınırlı değil. 4 prensipten biri olan 2 boyutlu HE, Holtzman zırhlarını mümkün kılan teknolojinin gelişmesini sağlıyor ki bu zırhları filmde bol bol göreceğiz. Çok kaba bir açıklamayla, özel bir cihaz sayesinde gereken nesneyi çepeçevre enerji katmanıyla saran zırh, darbelere karşı bu nesneyi koruyor. Bir şehri koruyan enerji duvarı olarak da kullanılabiliyor.
“Uzak gelecekte geçen bilim kurgu hikâyesinde neden lazer silahlar yok da hâlâ kılıç, kalkan kullanılıyor?” minvalindeki soruları duyar gibiyiz. Bunun da bir açıklaması var. Butleryan Cihadı’ndan sonra makine ve bilgisayarların neredeyse tamamının yasak olması haricinde, bu enerji katmanı zırhla ilgili çok önemli bir detayı atlamamak lazım. Belirli hızlardaki katı objeler bu zırhtan geçebiliyor. Ancak lazer ışını gibi bir başka enerji kaynağı tarafından uyarıldığı anda atom bombası etkisi gösteriyor. Bu sebeple Lasgun gibi sagada daha önceleri kullanıldığını bildiğimiz silahlar yasaklanıyor.

Butleryan Cihadı neden önemli?
Evrende milat noktasını belirleyen bir savaş olduğunun altını yeniden çizelim. 200-108 L.Ö. arasında süren bu savaşın öncelikle görünen sebebini aktaralım. Savaşa adını veren, bir Bene Gesserit (kökenleri Terra’ya kadar uzanan mistik teşkilat) rahibesi olan Jehanne Butler. Komos gezegenindeki Xania bölgesinin yöneticisi olan Thet’r Butler ile bir kız bebek beklemekteler. Doğum sırasında yaşanan bir terslik sonucu fetüsün hayatına son veriliyor ve Jehanna bebeğinin ölümünün peşini bırakmayarak olayı araştırmaya karar veriyor. Bu çabasının sonucu olarak, gerekçesiz kürtajlar organize ederek insan nüfusunu kontrol etmeye çalışan bir yapay zekâ ağı ortaya çıkıyor.
Hâliyle büyük bir gürültü kopuyor. Bir insanın yaşayıp yaşamayacağına yapay zekânın karar verebilmesi, kısa sürede çok fazla tepki topluyor ve Jehanne’nin öncülüğünde yapay zekâlara karşı büyük bir savaş başlıyor. Jehanne Butler’ın 182 L.Ö.’deki ölümünden sonra bile hız kesmeden devam ediyor büyük savaş. İnsanlığın kendi suretindeki makinelere karşı duyduğu korkunun ve nefretin açığa çıktığı, kontrolsüzce salıverildiği bu dönemden söz ederken Herbert “katliam” ifadesini kullanıyor.
Butleryan Cihadı’ndan sonra her türlü “düşünebilen” makinenin kullanımı yasaklanıyor. Uzay teknolojisinde çığır açan I.V. Holtzman da bu savaşta yok edilenler arasında.
Uzay teknolojisini geliştiren bir topluluk olarak tanıtılan Ixianlar, Holtzman gibi öldürülmüyor ancak sürgün hayatı yaşamaya başlıyor. Ixianlara karşı insanlık büyük bir nefret besliyor. Bu da Eridani’nin 9. gezegeni olan IX’de yaşayan Ixianları başlangıçta zorunlu, sonradan kendilerinin de istediği bir izole yaşantıya yönlendiriyor. Yasaklanan modelleri üretmemek kaydıyla zamanlarını düşünmek ve keşif yapmak üzerine geçiriyorlar.
Butleryan Cihadı’nda biraz da karşı tarafa, AI’lara bakalım. Jehanne Butler’ın yüzeyini kazıyarak bulduğu, insanlığa hükmetme amacını taşıyan yapay zekâ planları savaştan çok öncelere dayanıyor aslında. Omnius adındaki yapay zekâ yaklaşık 900 yıl kadar evrendeki tüm bilgisayar ağını gizliden gizliye yöneterek planlarını yürürlüğe geçiriyor, hatta çoğu humanoid robotun ve özellikle Titanlar olarak geçen cymeks grubun (insan olarak doğan ancak zamanla cyborglara dönüşen varlıklar) aslında Omnius tarafından yönetildiğinden haberi yok. Yani Blade Runner, Terminator, Matrix, Battlestar Galactica gibi evrenlerdeki tüm düşünebilen makinelerin insanlık tarafından yok edildiğini düşünün. Hepsinin sonunu Butleryan Cihadı getiriyor.
Butleryan Cihadı’nın ardından Holtzman öncesi döneme geri dönülüyor desek yeridir. Galaksiler arası taşımacılık, haberleşme, iletişim işlemleri bilgisayarların hesaplamaları olmadan çok ağır işleyen süreçler hâline geliyor. Tüm bunlar Uzay Loncası’nın kuruluşuna ön ayak oluyor.

Mark Zug, 1997’de Last Unicorn Games için hazırlanan Dune kart oyunundan.
Yapay zekâ olmayan bir evrende galaksiler arası yolculuk nasıl mümkün?
Bu soruyla birlikte baharat Melange’ın özelliklerine ve Uzay Loncası’nın detaylarına girmeye başlıyoruz. Arrakis’teki baharatın etkileri uzun bir süre göz ardı edilen, anlaşılamayan bir sır. Hatta bir Bene Gesserit gizemi olarak görülmekte, test edilip onaylanmış durumda değil. Butleryan Cihadı sonrasında, bilgisayarların yok edilmesinin ardından seçeneksiz kalmış olmak, kimilerinin dikkatini yeniden baharata doğru çekiyor.
Frelo Mason (105 L.Ö – 29 L.Ö.) ve oğlu Jata Mason’un ( 60 L.Ö. – 31 L.S.) çalışmaları hem baharatın uzay-zamanı bükebilme özelliklerini kanıtlayıp, galaksiler arası seyahati yeniden eski hızına ve gücüne kavuşmasını sağlıyor hem de önceleri temelleri atılmış olan lonca teşkilatının yükselmesini. Mottoları da “Quilibet, Quolibet, Quandolibet” yani “Her Şey, Her Zaman, Her Yere” oluyor. Böylelikle evrendeki her türlü ulaşım, taşımacılık hatta turizm işlemleri tekelleşmiş oluyor.
Biraz da baharata ve özellikle bu maddenin onu aralıksız tüketen Uzay Loncası navigatörleri üzerindeki etkilerine göz atalım.
Baharat Melange, merkezi sinir sistemi, bağışıklık sistemine etki ediyor; insan vücudunda gözlerin sklero bölgesinde depolanıyor. Bağımlılık yaratan maddenin glikoprotein, bakır ve tarçın asidi barındıran kimyasal bir yapısı var.
Kullanılmaya başlandığı yaşa göre insan ömrünü 2 ila 4 kat artırma etkisine sahip. Kullanımı sonrası kişi, zaman boyutunda hareket edebiliyor. Bu da evrendeki ulaşımın bir bilgisayar hesaplamasına gerek kalmadan yapılabilmesini sağlıyor. Bir benzetme yapmak gerekirse, Dr. Strange’in Inifnity War’da 14,000,605 ihtimale göz atması gibi bir şey. Yani bir uzay aracının, bir yıldızın kalbine ya da bir kara deliğe uğratılmadan istenen koordinasyona ulaşmasını sağlıyor. Keza Uzay Loncası navigatörlerinin iş tanımı da bu. Ancak bu navigatörler, baharatı her an fazla dozlarda tükettikleri için vücutları kimi dönüşümler geçiriyor. Herbert’ın betimlemeleri korkutucu cinsten. Özel bir tankın içinde, sürekli olarak turuncu renkteki Melange gazı tüketiyorlar. Balık-insan karışımı bedenleri var. Yüzgeç şeklinde el ve ayaklara sahipler. Gözleri disk gibi ve artık siyaha yakın bir mavi. David Lynch yapımı filmde bu navigatörlerden görebilmek mümkün. Yeni filmde olup olmadıkları ise merak konusu.