Hermanos Gutiérrez şarkılarının; kronik uykusuzluğa deva olan, endişe hâlini ortadan kaldıran, sinirleri yatıştıran çarkıfelek çiçeği çayından sıkı bir bardak içmişsiniz gibi bir etkisi var. 1950’lerin Latin Amerika müziklerinden ilham alan ikilinin hem birbirini hem bünyeyi sarıp sarmalayan gitar melodilerinin büyüsüyle 2017’de tanıştık. Ekvadorlu bir anne ve İsviçreli bir babanın çocukları olan Alejandro ve Stephan Gutiérrez kardeşlerin yaşantılarında müziğin izleri çocukluk yıllarına kadar uzanıyor. Ama şarkı yazma şevkinin, aralarındaki mesafenin açılmasıyla birlikte kabardığından bahsediyorlar. 

Bir hikâye kurgusu yaratan sürükleyici enstrümantal parçalar yazmakta usta oldukları şüphe götürmüyor. 2020 mahsülü Hijos Del Sol (Güneşin Çocukları), birlikte çıktıkları bir yolculuğun ertesinde hayat verdikleri tematik bir albüm ve niyeti bu seyahatteki manzaraları gözlerinizin önüne getirmek, birlikte bakmak. Son tekli “Esperanza” ise belirsizlik içinde olan herkese umut aşılamayı amaçlıyor. Bunu dalga sesleri üstüne eklemlenen salaş ritmi ve bossa nova çağrışımlı akor dizisiyle kısa sürede başarıyor. 

Üretim pratikleri ve müzikal geçmişlerinin detaylarını Gutiérrez kardeşlerden dinleyelim. 

“Birçok farklı insan aynı anda aynı şarkıyı duyuyor ama dinlerken bambaşka yerlere gidiyor. Bizim için önemli olan bu yerler değil, dinleyicilerimizle paylaşmamıza izin verilen alan.” 

Klasik bir soruyla başlayalım. Hermanos Gutiérrez’in hikâyesi nerede ve nasıl başladı?

Beş yıl önce, Alejandro Zürih’e taşındığında ve aramızda bir kopukluk hissettiğimizde birlikte çalmaya başladık. Müzik sayesinde yeniden bağlantı kurabildik. Birbirimizi ziyaret ettiğimizde birlikte müzik yapmanın kendimizi ifade etmemize ve kelimelerle ifade edemediklerimizi birbirimizle paylaşmamıza yardımcı olduğunu hissettik. İlk albümümüz 8 Años işte böyle yaratıldı. Bizi bir nostalji duygusu içinde Latin köklerimize geri getiriyor, “abuelos”larımızla yaşadığımız çocukluk anılarımızı hatırlatıyor. O zamandan beri her şarkı, müzik aracılığıyla yeniden bağlantı kurmak isteyen iki kardeşin ruhunu yakalıyor. Aynı anda hem kardeş hem de en iyi arkadaşız.

Enstrümantal besteler yapan bir grup olarak şarkılarınızın isimlerini nasıl belirliyorsunuz?

Şarkılarımızla hayatımızdan hikâyeler anlatmaya çalışıyoruz. Dinleyicilerimizi bizimle birlikte ilham aldığımız yerlere doğru bir yolculuğa çıkarmak niyetimiz. Bu şekilde müzik aracılığıyla başkalarına ilham vermek ve onlarla bağlantı kurmak istiyoruz. Şarkı isimleri çoğunlukla şarkının ilk hissine dayanıyor. Daha sonra bu şarkıyla ne anlatmak istediğimizi veya şarkının bize ne anlatmak istediğini bulmak ise sürecin bir parçası! Her şarkının kendini net bir şekilde belli ettiğini söyleyemeyiz ama bu tam da müzikte sihrin başladığı nokta. Belli bir melodi size belli bir ânı hatırlatır ve ancak o zaman bu bağlantının şarkının özü olması gerektiğini anlarsınız. Şarkılarımıza “El Jardin” [Bahçe] gibi isimler de seçtik çünkü o şarkıyı ilk kez arkadaşlarımızın önünde güzel bir bahçede çalmıştık ya da “Esperanza” [Umut] ismi, küresel pandeminin ortasındayken müziğimizle aktarmak istediğimiz duyguydu. Yani ya bir anı, geçmişten bir deneyim, mevcut bir durum ya da birlikte yaptığımız bir yolculuk… Bunların hepsi şarkı isimlerini bulmamız için ilham verebiliyor. Örneğin son albümümüz Hijos de Sol,  çöl manzaralarının güzelliğine bir övgü niteliğinde. Arizona, New Mexico ve Meksika’nın bazı kuzey bölgelerinde yolculuğa çıktık ve birkaç hafta içinde bu albümü yazdık. Daha önce hiçbir albüm ruh hâli ve kavramsallığıyla bizim için bu kadar net olmamıştı. O yolculuktan döndükten hemen sonra hakkında anlatacak çok fazla şeyimiz olduğunu biliyorduk.

Müziğinizin kesinlikle çok sinematografik bir duygusu var. Bir filmin müziklerini yapacak olsanız bu hangisi olurdu?

Teşekkürler! Hem bizim için çok büyük ilham kaynağı oldukları hem de işlerine yaklaşımlarında vizyon sahibi oldukları için birlikte çalışmayı istediğimiz çok fazla harika yönetmen var. Ve çok fazla yönetmen, görüntü yönetmeni ve müzisyenin birden fazla proje için birlikte çalıştığını görmek ilginç. Meksikalı yönetmen Alejandro Iñarritu’nun Gustavo Santaolalla ile ortak çalışmaları bizim için çok ilham vericiydi. Ya da yönetmen Wim Wenders’in müzisyen Ry Cooder ile Paris, Texas’taki ortaklığı, mükemmel müziklere sahip oldukça güçlü bir görsellik. Bir gün dürüst ve otantik bir filmin müziklerini yapmayı umuyoruz. Şimdiye dek görülmemiş; hem görsel olarak güzel hem de duygusal olarak güçlü ve dokunaklı bir filmin.

Müziğinizin dinleyicilerini nereye götürmesini umuyorsunuz? 

Umarız müziğimizi dinlemek her bir dinleyiciyi kendi ruhunda bir iç yolculuğa çıkaracaktır. Elbette her dinleyici müziğimizle farklı şekilde karşılık bulacaktır. Herkesin kendi ortamı ve duygu bagajı farklı olduğundan müziğimizin algısı dinleyiciden dinleyiciye değişkenlik gösterecektir. Birçok farklı insan aynı anda aynı şarkıyı duyuyor ama dinlerken bambaşka yerlere gidiyor. Bizim için önemli olan bu yerler değil, dinleyicilerimizle paylaşmamıza izin verilen alan. Bu anlarda müziğimizle birlikte olmak… Bunun için daha fazla minnettar olamazdık.

Peki müzik ortamınız nasıl? Yeni şarkılar yazmak ya da doğaçlama takılmak için nerede bir araya geliyorsunuz? Yeni bir melodi nasıl vücut buluyor?

Yeni fikirler, yeni şarkılar çalmaya başladığımız kendi alanımız var. Genellikle birimizin bir fikri olur, onu diğerine çalar ve genellikle bir şey eksikmiş gibi hissedilir. Diğeri de kendi melodisini ya da kalıbını bulduğunda sihir başlar, sanki bir şey tamamlanmış gibidir. İşte o zaman, şarkının iki kardeşin ruhunu yakaladığını anlıyoruz.

Bahsettiğiniz üzere son tekliniz “Esperanza”, “Umut” anlamına geliyor ve herkesin pandemi süresince ihtiyaç duyduğu bir duygu. Pandemi sizi ve müzik yapma biçiminizi nasıl etkiledi?

Pandemi tuhaf bi his gibiydi. Duygularımızı bulup onları dinlemek için zamanımız oldu. Bazen umutsuz, kırılgan ve bilinmezliğe terk edilmiş hissettik. Tam da bu dönemde “Esperanza”yı yazdık. En sevdiğimiz parçalarımızdan biri oldu.

“Esperanza” dinleyicisinin umutlu olmasını istiyor. Umut, güzel bir rüzgârda, gün batımında ya da bir çiçekte; varlığını çoğunlukla unuttuğumuz doğanın hediyesi olan çok küçük şeylerde olabilir. Bu nedenle, bu şarkıyı görsel bir hikâye anlatarak paylaşmak gibi bir amacımız vardı. Bunu ancak Sevilla’dan inanılmaz yetenekli bir sanatçı olan Maria Medem ile iş birliği yaparak anlatabildik. Neyse ki Maria şarkıyı ve niyetini daha en başından hissetti. Biz de hem bu umut duygusunu aktaracak kadar güçlü, hem de animasyon kliple anlatacak kadar basit bir hikâyeyi kavramsallaştırmaya ve yaratmaya başladık. Her zaman şarkılarımızdan biri için bir animasyon yapmak istemiştik. Sonunda bunu gerçekleştirebileceğimiz için epey heyecanlandık. 

Çeviri: Yağmur Ruken

  1. Peter Kennard 50 yıldır fotoğraf bozuyor ve liderlerin tadını kaçırıyor

    Fotomontajlarıyla 50 küsur yıldır hem müzelerde hem eylemlerde olan meşhur sanatçı Peter Kennard’ın hâlâ üretmesi önemli olabilir. Ama kendini genç kuşağın yanında konumlandırması çok daha önemli. BM iklim zirvesi COP26 ile eş zamanlı göstereceği yeni enstalasyonuna hazırlanırken Kennard’la çevrimiçi ortamda karşılıklı bir çay içtik.

  2. 6 derece uzak teorisinden ilhamla 8 fotoğraf sanatçısı

    Cansu Yıldıran, Cemre Yeşil Gönenli, Devin Yalkın, Aino Väänänen, Civan Özkanoğlu, Ekaterina Solovieva, Ege Kanar ve Cemil Batur Gökçeer, görsel hikâyeleştirme diyarlarından bildiriyor.

  3. Deviantart’ın altın günlerinden hipertüketici algoritmalar devrine

    Meme’lere sadece mizah aracı olarak değil minik dijital bilgi paketçikleri olarak bakabilir miyiz? Şitposting sadece bir trollük yöntemi değil de neredeyse Dadaist bir post-internet tepkisi olabilir mi? Sanatçı Bora Akıncıtürk’le Mehmet Ekinci, internete özgü kültürel formlar ve akımlar üzerine bir muhabbete oturdu.

  4. Canlı müzik geri dönerken ekolojik kriz ve COVID bize neler söylüyor?

    Devasa miktarda karbon salımıyla küresel ısınmaya çanak tutan müzik sektörünü yeni normalimiz çerçevesinde nasıl iyileştirebiliriz? Venüler, festivaller ve turneler kapsamında “canlı” müziğin sürdürülebilir dönüşümü için yapılabileceklere bakıyoruz.

  5. Playlistlere yeniden kulak vermek ve dinlemeyi geri kazanmak

    Reklamcılık ve pazarlama stratejilerinin dışında kalan, dinleyicisini ve elbette sanatçıları pasifize etmeyen kataloglama/listeleme yöntemleri bulma hayali çok mu naif?

  6. Hissettirdikleri ve öğrettikleriyle The Velvet Underground

    Yeni Todd Haynes belgeseli sağ olsun, 2021 sonbaharına The Velvet Underground nostaljisi hâkim... Bugünlerde yeni albümlerini yayımlamış üç müzisyenden, grubun kendileri için ne ifade ettiğini kelimelere dökmelerini istedik. İşte Vanishing Twin, Anika ve Shannon Lay’den The Velvet Underground mektupları.

  7. Aklımdakiler: Islandman

    “Bizden önceki ve sonraki nesil arasında köprü görevindeyiz. Y kuşağı olarak görevimiz.”

  8. Anika’nın kendine tuttuğu aynada hepimizden yansımalar var

    Hem edebi hem sonik üslubuyla duyarlı ve her birimizle konuşmaya çalışan, beraber sorgulamaya çağıran “Change” albümünü irdelemek üzere Anika’ya bağlandık.

  9. Nene H hedonizmin değil, dürüstlüğün peşinde

    “Partilemeyi sadece hedonizm olarak görmeyen, bu ortamı kendileri için güvenli ve kendilerini ifade edebilecekleri bir alan olarak gören insanlar var. Ben de buna hizmet etmeye çalışıyorum açıkçası.”

  10. Bir piyanistin galaksi rehberi

    Ardı ardına yayınlar, tarzlar ötesi yaklaşım, rengârenk bir palet. Bize biraz anlatsana Çağrı Sertel.

  11. Müzik sayesinde yeniden bağ kuran iki kardeş ve Hermanos Gutiérrez ruhu

    Hermanos Gutiérrez şarkılarının; kronik uykusuzluğa deva olan çarkıfelek çiçeği çayından sıkı bir bardak içmişsiniz gibi bir etkisi var. Üretim pratikleri ve müzikal geçmişlerinin detaylarını Gutiérrez kardeşlerden dinleyelim.

  12. Fink ile “her ihtimale karşı” bir alternatif nostalji seansı

    Fink’in esas kişisi Fin Greenall, “IIUII” isimli nostalji atılımının ortaya çıkışını anlatıyor: “Ne zaman sahnede şarkı söylesem, şarkıyı söylediğim o orijinal yere gitmek zorunda kalıyorum. Bu yüzden derinlerde gezinen sanatçılar, seyirciyle hiç konuşmuyorlar veya onlara şakalar yapmıyorlar.”

  13. Tekel müziği

    Bugünün egemen sınıfları kültürün bütününe ya meta ya da eğlence muamelesinde bulunuyor. Bizler iki tanımlamayı da kabul etmemeliyiz.

  14. 8 görüntü yönetmeniyle konuştuk

    Üretim süreçleri nasıl işliyor? Yönetmen ile verimli bir iletişim süreci nasıl yürütülüyor? Ne gibi durumlarda inisiyatif kullanıyorlar? Teorik eğitimin gerekli olduğunu düşünüyorlar mı? Kalpleri pelikül mü dijital için mi atıyor?

  15. Céline Sciamma ile çocukluğun duygusal yoğunluğu ve “Petite Maman” üzerine

    “Ortaya çıkan işin çocukluk deneyimiyle uyumlu olduğunu umuyorum.” Hattın öbür ucunda, son filmi “Petite Maman”a dair sorularımızı yanıtlamak üzere Céline Sciamma var.

  16. A’dan Z’ye The Sopranos

    “The Many Saints of Newark” gündeminden hareketle: Katı senaryo kurallarından Emmy karnesine, “Sıkı Dostlar” ile görünmez bağlarından kendine has jargonuna, bir “The Sopranos” sözlüğü.

  17. Ozan Açıktan’ın 90’ları ve “Geçen Yaz” ile “Neyi unutmak istemezdin?” seansı

    Ozan Açıktan’la çok da bir şeyini özlemediğini söylediği 90’larda geçen son filmi “Geçen Yaz”ı konuştuk. Filmden 90’lara dair detayları sorduk ve bize kişisel tarihindeki yerlerinden bahsetmesini istedik.

  18. Nefretin büyüsü ve “hate-watching” dedikleri

    Seyir deneyiminizin aniden nefret duygusuyla yoğrulduğu, izlediklerinden kopamadığınız gibi duyduğunuz nefretten de istemsizce zevk almaya başladığınız oluyor mu? Evet, muhtemelen hate-watching’in büyüsü altındaydınız.

  19. 80’lerden bugüne video nasty: Neydi, ne oldu, ne olacak?

    Prano Bailey-Bond'un ses getiren “Censor”ını vizyonda izlemişken dünü, bugünü ve yarınıyla “Video nasty 101” dersi.

  20. Sinema alanında HIV anlatılarının seyri

    İhmalkârlık politikalarından ortak mücadelelere ve umutta kenetlenmelere.

  21. Sınırları belirsiz karakter müzesi “Cryptozoo”, artık “bizlerin”

    MUBI kataloğuna eklenen “Cryptozoo”nun yaratıcısı Dash Shaw’la, prodüksiyon süreci, karakterlerin ardındakiler ve güncel bağımsız animasyon sektörüne dair bir sohbet.

  22. “Dune” evreni hakkında sıkça sorulmayan sorular, bölüm 1

    Başlangıç noktamız Frank Herbert'ı bu kült uzay sagasını yazmaya iten motivasyonlar: Uzay operası nedir? “Dune”, kahraman figürüne nasıl yaklaşıyor? Bir bilim kurgu sagası için ekoloji neden önemli? Arapça terminoloji nereden geliyor?

  23. “Dune” evreni hakkında sıkça sorulmayan sorular, bölüm 2

    “Dune”un zaman çizelgesini anlamak için bir beyin fırtınası. Matematik dehası, zırh tasarımcısı Holtzman kimdir? Butleryan Cihadı neden önemli? Yapay zekâ olmayan bir evrende galaksiler arası yolculuk nasıl mümkün?

  24. “Dune” evreni hakkında sıkça sorulmayan sorular, bölüm 3

    “Dune”un politik yapısı evrende nasıl bir düzen yaratıyor? 3 büyük aile ne zaman kuruldu? Bene Gesseritler nasıl yeteneklere sahipler? Çöl solucanlarının baharat Melange ile alakaları ne?

  25. Künye

    yayın imtiyaz sahipleri ve etkinlik direktörleri Aylin Güngör [email protected] J. Hakan Dedeoğlu [email protected] yayın ve proje danışmanı Ekin Sanaç [email protected]