Julia Holter, Padme ve bu hafta başka ne dinlesek?

Yazı: Cem Kayıran, Elif Öz, İlayda Güler, Utkan Çınar, Zeynep Naz Günsal

Julia Holter, güneşi selamlamaya çağıran bir parçayla yeniden aramızda. Padme ve delice bir hızda yürüyen davullarına kapılıp gidecek yeni bir albümümüz var. Beirut bu kez Norveç’in kuzeyinden sesleniyor.

Taze yayımlanmış albüm ve teklilerden hazırladığımız güncellenen çalma listemiz sizi bekliyor! Öne çıkan kayıtlar ise hemen aşağıda.

TEKLİ: Julia Holter – Sun Girl
(Domino Recording Co / GRGDN Müzik)

Alan kayıtları, türlü türlü flütler, gayda, Yamaha CS-60, perküsyonlar, perdesiz bas ve Julia Holter’ın ifadeli, düşsel vokalleri… Son solo albümünü 2018’de yayımlamıştı Holter. Arada film müzikleri, bir Beverly-Glenn Copeland yorumu ve çeşitli remikslerle çıktı karşımıza. Yeni parça “Sun Girl”, başlı başına sayfalarını çevirmek için sabırsızlandıran bir hikâye gibi. Uçsuz bucaksız bir alana yayılıyor. Ressam ve animasyon sanatçısı Tammy Nguyen’in ellerinden çıkan müthiş bir klibi de var, işte burada.

TEKLİ: Clark – Vardo
(Throttle Records) 

Zihin açıcı prodüksiyonlarıyla elektronik müziğin uç köşelerinde nice harita açan figürlerden biri olan Clark’ın mayısta yine Throttle’dan çıkan, Thom Yorke’un prodüktörlüğün yanı sıra vokal mentorluğu yaptığı albümü Sus Dog’a 1 Aralık’ta eşlik edecek kışlık kafada albüm Cave Dog’dan ilk resmî tadımlığımız. Yoğun ama hafif, Clark ve Yorke’a ait narin, uzak, tiz seslerin titreşerek yayıldığı, temponun ise aralarda mola vererek istikrarla güçlendiği dramatik bir sekans ardından durgunlaşıp sade ve boğuk bir piyano tıngırtısıyla bitiveren bir tekli. 

ALBÜM: Beirut – Hadsel
(Pompeii Records)

İşlerini ona ilham veren yerlere göre isimlendirmek Beirut’un esas kişisi Zach Condon için yeni bir konsept değil. Grubun altıncı albümü, Condon’ın Norveç’in kuzeyindeki Hadsel’de bir kulübede geçirdiği zamana bir aşk mektubu gibi. Albümün ortaya çıkmasındaki en önemli rolü ise Gordon’ın kulübesinde çoktan olan ve sonrasında da stüdyoya taşıdığı pump orgmuş. Analog enstrümanlarla çalışmayı kariyeri boyunca önceliklendirmiş olan müzisyenin bu orgla takıntısı, kayıt sürecinde yalnızlık ve soğuk havanın her şeyden daha baskın olduğu bu kasabada, bütün vaktini müzikle geçiren müzisyen bu süreçle ilgili “gençliğimden beri bir kenara ittiğim kendi zihinsel çöküşümün içinde körü körüne tökezledim” diyor. Anlayacağınız Condon için her anlamda zorlayıcı ama bir o kadar da ilham verici birkaç ayın ürünü Hadsel. Albümü dinlerken kendinizi bir anda karla bezeli dağların ortasında hüzünlü duygularla yıkanmış hâlde bulabilirsiniz.

ALBÜM: Bas Jan – Back to the Swamp
(Fire Records)

İsmine kanıp bir batakılıktan seslendiğine bakmayın; keskin elektronik ritimler ve nefis armonilerle inşa edilmiş ışıl ışıl bir art pop albümündesiniz. Donuk vokaller, üslubuna sebep gösterircesine; yaşam hevesine kasteden toplumsal baskılar, depresyon, monotonluk hakkında söyleniyor. Sıradanlaştırılmış olan, insanı fütursuzca içine çeken birtakım engelleri müziğiyle söküp atmaya cesaret eden bu dört süper kadını, harika kapak görselinde de zombi kılığında görüyoruz.

ALBÜM: Cat Power – Cat Power Sings Dylan The 1966 Royal Albert Hall Concert
(Domino Recording Co / GRGDN Müzik)

Bob Dylan’ın 1966’da Manchester’daki Free Trade Hall’da verdiği konser (o dönemki kaçak kayıtlarda ismi Royal Albert Hall yazıldığı için bu albümün ismi de öyle. Cat Power da R.A. Hall’da kaydetmiş konseri) kanımca hem onun kariyerinin zirve performanslarından biridir hem de seyircinin onun elektrogitarlarla rock n’roll’a geçişine verdiği tepkilerle (“Hain!”) rock müzik tarihinin enteresan anlarından biri. Artık 30 yıla yaklaşan ilginç ve etkileyici kariyeriyle, başkasıyla karıştıramayacağınız sesiyle günümüzün en güçlü kadın vokallerinden ve büyük Dylan fanı Cat Power da oldukça zor bir işe soyunuyor ve bu konserini baştan sona tekrarlıyor yeni albümünde. Konserin akustik, folk bazlı ilk yarısı zaten Cat Power’ın da güçlü yanı; bu bölümde de harika iş çıkarmış. Özellikle sözleri içselleştirdiğini rahatlıkla hissediyorsunuz. Daha hareketli ikinci kısımda ise grubu hakikaten üst düzey iş çıkarırken Power’ın vokal stilinin çok da uymadığını söyleyebiliriz. Özellikle “Leopard-Skin Pill-Box Hat” gibi şarkılarda. Ayrıca daha önce de cover albümlere imza atarken yorumladığı şarkılara farklı dokunuşlardan kaçınmayan müzisyen burada olabildiğince sadık kalmış orijinallere. Bu da iyi mi kötü mü dinleyiciye bırakmalı. Onun dışında kayıt, çalım her şey çok iyi. 

TEKLİ: Yaeji – easy breezy
(XL Recordings / GRGDN Müzik)

İlk solo albümü With a Hammer ile 2023’ün en dikkat çekici işlerinden birine imza atan Kore asıllı ABD’li müzisyen Yaeji, bu hafta yayınladığı easy breezy isimli yeni teklisiyle de formunda. Bossa Nova-vari gitarların altına drumnbass-vari ritimlerle şarkının adına yakışan huzurlu bir atmosferi var müziğin. Gene Korece ve İngilizce karışık basit sözler ve ‘90ların “kendin-yap” stili videosuyla şarkı listelerinizde bulunmasının hiçbir sakıncası yoktur. Yaeji günümüzün en ilgi çekici müzisyenlerinden. Takipte kalınmalı.

ALBÜM: Patrick Shiroshi – I Was Too Young To Hear Silence 
(American Dreams Records)

Bazı albümler var ki adı bile yetiyor insanı çarpmaya, derdini anlatmaya. Los Angeleslı saksafoncu Patrick Shiroshi, sonik araştırmasını mimariye yaslanarak yapıyor bu kez. Müzikte büyük hacimli dini yapıların akustiğinden faydalanmak da bir yol, malumunuz. Shiroishi ise bu yöntemi gündelik hayatın merkezlerinden biri olan bir araç parkına taşıyor. Tek seferde alınan kayıtlar, sesin “negatif alan”ını keşfederek, saksafondan yayılan titreşimlerin etraftaki beton duvarlarla nasıl etkileştiğini; yumuşak, gergin, hafif ya da yoğun tonların nasıl karakter değiştirdiğini inceliyor.

TEKLİ: Rosie Tucker – Unending Bliss
(Sentimental Records)

Son işinden bu yana yaklaşık iki yıl geçen ABD’li müzisyen biraz sinirli, biraz bıkkın bir tekliyle geri dönüyor. Rosie Tucker, kişisel “düşmanları” ve affetme hakkında bir rock güzelliği olan “Unending Bliss”in sözlerinin öneminin altını çiziyor ve şunları söylüyor: “Kişisel kavgalarla ilgili ve aynı zamanda, hayatta kalabilmek için birbirimize pislik gibi davranmamızı teşvik eden koşullara duyduğum öfkeyi anlatıyor.” 

TEKLİ: Real Bad Man & YUNGMORPHEUS – The Amazing Randi (Ft. Kool Keith & Fatboi Sharif)
(Real Bad Man Records) 

Los Angeles çıkışlı yeraltı rap prodüktörleri Real Bad Man ve YUNGMORPHEUS’un, sıradaki ortak albümleri The Chalice & The Blade’den salıverdikleri ilk teklinin mistik ve dumanlı lirik videosuyla gizemli atmosferini hepten aşılayan bir parça. RBM’in bu yıl çıkmış üçüncü uzunçalar iş birliği olacak koleksiyonda 90’ların absürt, gerçeküstü ve yırtık üslubunun eski ustalarından Kool Keith ve deneysel garipliğinden şaşmayan çağdaş rapçi Fatboi Sharif var. Yola konan taşlara rağmen üste gelmek ve burada kalmak hakkında öğütlerve temenniler dizmişler. 

ALBÜM: Padme – Hâlâ!!
(Tamar Records)

Rüzgâr gibi geçen bir punk çılgınlığı için hazırlanın. İstanbul çıkışlı dörtlü Padme dördüncü stüdyo albümünde DIY ses dünyalarında garage punk ve pop punk numaralarını art arda sıralıyor. Arada “polis kimi koruyor?” diye sormayı eksik etmeden hemen sonraki parçada bir sevgiliye aynı günün akşamında buluşmayı temenni ediyorlar. Çoğunluğunda davulların delice bir hızda yürüdüğü şarkıları yakından dinlediğinizde arada girip çıkan synthler ve sampleları duyabilirsiniz. 

TEKLİ: Heartworms – May I Comply 
(Speedy Wunderground / GRGDN Müzik)

Gitar müziğinde zifiri karanlığa, tekinsizliğe dair ne varsa bu şarkıda toplanmış gibi; yaratılan atmosfer, synth pop etkileriyle iyice içine hapsediyor; sanki ruhun dehlizlerinde gezdiriyor. Türün imza prodüktörlerinden Dan Carey’nin plak şirketi Speedy Wunderground kataloğunda parlayan Londralı besteci ve şair Jojo Orme namıdiğer Heartworms yeni teklisinde, geride kalmış bir ilişkiyi atlatmakla uğraşıyor. Gözlerini üzerimize diktiği klip de ürperme hissini katlamakta.

ALBÜM: Berke Can Özcan – Twin Rocks
(Omni Sound)

Berke Can Özcan, Türkiye’nin güneybatısındaki antik Likya kıyılarının bir kısmını çevreleyen 520 km uzunluğundaki bir yürüyüş parkuru olan Likya Yolu’nun sonik haritasını çıkarıyor. Norveçli trompet ustası Arve Henriksen ve Brooklynli bariton saksafoncu Jonah Parzen-Johnson, yolculuğun iki ayrı yarısı boyunca Özcan’a eşlikçi. Albümü tamamladığınızda hem bu çetin parkurun hem de takibi müthiş keyifli sesler diyaloglarının verdiği bir öfori sarıyor bünyeyi.

TEKLİ: Tierra Whack – Chanel Pit
(Interscope Records)

Revaçtaki filmci Alex Lillin yönettiği araba yıkamalı, kırmızı beyaz hâkimiyetindeki klibi moral yükselten, yine renkli dili ve kafiyeleriyle hunharca esneten, düzenlemeleri ve beatleriyle olduğu kadar duruşuyla da özgünlüğüne ekledikçe ekleyen Tierra Whack, 2021’de sırasıyla yayımlanan kısaçalarlar ve geçtiğimiz yıl fırlattığı bir dizi tekliden sonra bu Frank Ocean – Chanel övgüsüyle gelmiş. Whack World (2018) takipçisi stüdyo albümünün habercisi tekli ayrıca Whack’in 24 Kasım’da yayına girecek Hulu belgeseli Cypher’ı da gündeme getirdi.

TEKLİ: The Smile – Wall of Eyes
(XL Recordings / GRGDN Müzik)

Thom Yorke, Jonny Greenwood, Tom Skinner üçlüsü yeni albüm için arayı açmıyor. 26 Ocak’ta yayımlanacak ikinci albümle aynı ismi taşıyan parça, sürreel kırılmalar ve rafine bir melankoli sunuyor. Aralarında There Will Be Blood, Phantom Thread, Boogie Nights ve Magnolia gibi yapımların bulunduğu güçlü bir filmografiye sahip Paul Thomas Anderson yönetmenliğinde çekilmiş görsel eşlikçisini de buraya bıraktık.

TEKLİ: Yaya Bey – crying through my teeth & the evidence 
(Big Dada / GRGDN Müzik)

İki şarkılık yeni kısaçalarında ABD’de Siyah bir kadın olma deneyimini merceğe alıyor Yaya Bey. Daha yavaş seyreden ve blues esintili “crying through my teeth”te kişisel tarihinde yaşadığı zorluklar ve finansal sıkıntılarla ilgiliyken; temponun biraz daha arttığı “the evidence” ise çok zorlayıcı bir yas dönemininin bir ürünüymüş. Şarkının hem rejisinde hem koreografisinde sanatçının da katkısı olduğu görsel eşlikçisini de burada bulabilirsiniz. 

ALBÜM: Art Feynman – Be Good The Crazy Boys
(Western Vinyl)

70 ve 80’lerden sıyrılan Steely Dan, Talking Heads, Oingo Boingo gibi sakin sakin çığır açan sıra dışı isimleri anımsatarak farklı farklı tınılarda, ortak gerçeklikte absürt ve coşkulu bir sonik mecra yaratmış Luke Temple. “Desperately Free”, “Passed Over”, “Therapy at 3 AM” gibi teklilerden albümü bu bölgelerde geçireceğini çaktırmıştı ama cüretli, etkili, basitçe “N’oluyo ya?!” dedirterek beklentileri yanıltan, neyin çarpacağını bilemediğin yerin cereyanıyla dolu, anksiyete, heyecan ve hevesin önde olduğu Be Good The Crazy Boys ile böylesine coşacağını belli etmemişti sanki. Dev ekibiyle stüdyoda canlı kaydettiği hırslı iş ile Art Fenyman kişisinin modern insan dertlerinden türemiş yarı parodik bir alter egodan, bunların yarattığı anksiyeteleri bünyesinde birleştirip kendini tiye alan, ama bunlara ses veren bir sembolüne dönüşmüş gibi. Omuzları sallayan “Early Signs of Rhythm”, drama ve mizahının yanı sıra hızıyla ondan da öteye giden zımba gibi ve coşkulu “In CD” ile yaptığı açılış ardından koleksiyonun çıkış teklisi “All I Can Do” çözümlü düzenlemesi geri vokallerin melodileri ile havada tüy gibi yükseliyor. Tuhaf ve mistik groove’uyla “He Dances”,  bıkmışlığın dinginleştirdiği zirve parça “Chasing My Life”, kapanış işlevli psikedelik “I Do” da akıştan sıyrılan diğer epik parçalar. 

TEKLİ: Nusantara Beat – Kota Bandung / Layung TEKLİ: Nusantara Beat – Kota Bandung / Layung
(Bongo Joe)

Endonezya müziğinin yeterince keşfedilmemiş çeşitliliğini yenilikçi yorumlarla sunan Amsterdamlı kolektif Nusantara Beat; biri Sunda şehrine bir saygı duruşu olarak, diğeri ise aşk uğruna yazılmış ülkeye has iki 70’ler klasiğine bambaşka çehreler kazandırıyor. Enstrümantal dinamizm bir yana; solo, koro fark etmeksizin vokaller o kadar lezzetli ki… Bu müziğin vadettiği psikedelik deneyim, güneşin tatlı yakıcılığıyla da dalgaların yumuşak serinliğiyle de çok ilgili.

TEKLİ: Sleater-Kinney – Say It Like You Mean It
(Loma Vista)

Yıpratıcı bir ilişkinin sona erişini betimleyen parça, kalp atışlarına karışan davulları ve kirli gitar tonlarıyla bu kalp sıkışıklığını aynalıyor. Bizzat Carrie Brownstein tarafından çekilen “Say It like You Mean It” klibinde de tanıdık bir yüz var. Succession’ın Gerri’si olarak tanınan J. Smith-Cameron, bu hisli şarkının her hecesinin hakkını veren bir lip-sync performansıyla karşımızda! Buradan izlenebilir.

ALBÜM: Nídia – 95 MINDJERES
(Principe Discos)

DJ Nídia Borges’in bu dördüncü stüdyo işi, elektronik bağlamda çeşitli Afrika-Portekiz desenlerine özgü groove ve poliritmik hassasiyetleri techno mecralara yediriyor yine. Gine-Bissau ile Cape Verde’de kökleri olan müzisyenin projesi,  PAIGC’nin (Gine ve Yeşil Burun’un Bağımsızlığı için Afrika Partisi) 60’lar ve 70’lerde bu bölgenin sömürgeden bağımsızlığı için mücadelesinde merkezi rol almış 95 kadın özgürlük savaşçısının belirleyici rolü etrafında çerçeveleniyor. Yörenin kuduro, batida, tarraxinha gibi alt türlerini kollarını kendi minimal ve rafine üslubuna uyarlayan Bordeaux yerleşkeli prodüktör bir kere bile boş yere vurulmamış, bulaşıcı ve sınırda ayartıcı beatlerle uygulamaya dökmüş tarzını. Her albümünde gittikçe daha da uzun sürelerle çalışan Nídia’nın bu uzunçaları evde ayrı, dans pistinde ayrı etkileri olacak kararlı bir prodüksiyon harikası.

TEKLİ: Arlo Parks – Jasmine
(Transgressive Records / GRGDN Müzik)

Hem müzisyen hem şair Arlo Parks, İngiliz müzisyen Jai Paul’un 2013’e tarihlenen teklisi “Jasmine”i kendi tarzında yorumlamış. Parks’ın aranjmanı orjinalinden daha dinamik ve vokalleriyle daha sıcak diyebilirz. Ayrıca son Arlo Parks albümü My Soft Machine’in, içinde bu cover dâhil birkaç yeni şarkının olduğu genişletilmiş versiyonunu da 8 Aralık’ta yayımlanacak.

TEKLİ: Apsilon – Baba
(Four Music Productions)

2021’de müziğini paylaşmaya başlayan Berlin çıkışlı müzisyen Apsilon, Almanya’da göçmen kimliğiyle ilgili arada kalmışlık hissine ses verdiği rap kıtalarına ara verip, yeni teklisinde yine hakkında çok dürüstçe ve daha sık konuşulması gereken bir konuya değiniyor. Konserlerinde bir süredir yer verdiği “Baba”da Apsilon, rap yapmaktansa âdeta konuşurcasına babasına sesleniyor: “Babamın sırtı güçlü / Geceleri yanında çok şey taşıyor / Keşke biraz daha zayıf olsaydı / O zaman kendine bu kadar zarar vermezdi.” Zayıflık göstermek ve duygularını daha açık yaşamak konusunda babası ona yolu açsaydı, kendisinin de her şeyi sırtlanmak zorundaymış gibi hissetmeyeceğinden bahsediyor. Apsilon, bu kişisel numarasında her zamanki davul ağırlıklı alt yapıların yerini piyano eşliğinde çok daha sakin ve duygusal bir beste alıyor. Şefkat, dürüstlük ve derin bir sevgi üzerinden işleyen parçanın, Apsilon’un kendi dedesi tarafından tıraş edildiği ve böylece ailenin erkekleri arasında ilişkiyi biraz daha keşfettiği klibini de buraya bırakıyoruz.

TEKLİ: Dua Lipa – Houdini
(Warner Records)

Son bir aydır, geçmişi sildiği Instagram hesabında 90’lar estetiğinden ilham aldığı, saçlarını kızıla boyadığı taze imajıyla arzıendam etmekte Dua Lipa. Kendisi için yeni bir dönemin işareti olan bu değişikliğin ilk meyvesi, Tame Impala’nın Kevin Parker’ıyla birlikte kaydedilmiş bir disco marşı. “Gecenin sona yaklaştığı ve biraz da terlediğiniz ama partinin bitmesini istemediğiniz saat 04.00 hissi”ni temsil ediyor parça.

ALBÜM: Lost Frequencies – All Stand Together
(Sony Music)

Tropik house tınılarını electro-pop unsurlarıyla birleştiren Belçikalı hit makinesi Lost Frequencies’in yeni albümü. Sene içerisinde yayımlanmış ve liste favorisi olmuş parçaların yanı sıra Zak Abel, Netsky, Declan J Donovan ile yapılan yeni düetler de akışta mevcut. Albüme ismini veren parçanın, mimari dokulara daldıran klibi de buradan izlenebilir.

ALBÜM: Aesop Rock – Integrated Tech Solutions
(Rhymesayers Entertainment)

Hip hop âleminin en geniş kelime haznesine sahip (bkz. The Pudding) Ian Matthias Bavitz’ın Aesop Rock mahlasıyla yayımladığı 10. albüm Integrated Tech Solutions. Retro-fütüristik bir mecrada “arzulanan bir çoklu deneyim yaratmak için geliştirilmiş, yaşam tarzına ve sektöre özel uygulamalar” sunan bir kuruluş hakkında konsept bir iş. Hikâyecilik yine her şeyin önünde, albüm hayali ve kötü niyetli devasa bir şirketi merkez alıyor. Arada öfkelensek, harharlansak da umutlu bir yere dümeni kırarak sonlanıyor ITS. 

EP: Blakhol – Violet
(Mümkün İşler / Warner Music Türkiye)

Duygusal, hareketli, melankolik ve nostaljik bir müzik deneyimi sunan Ankaralı üçlü Blakhol’un dört parçalık EP’si. Nilipek. eşliğinde kaydedilen “Buz”, Terry Jorrys’in grubun sesi olan Misucmake’in mikrofon başına geçtiği “Shiver” ve yakında ismini daha çok duyacağımız Mabastet eşlikli “Expanse”, ekibin vintage synthesizerlar ile yarattığı atmosferin farklı köşelerinde bir seyir vadediyor.

TEKLİ: Marika Hackman – Slime 
(Chrysalis Records)

“No Caffeine” ve “Hanging”den sonra 12 Ocak’ta varacak albümü Big Sigh’dan bir tekliyle daha çıkagelen İngiliz multi-enstrümantalist, şarkı yazarı ve vokalistin özlemli akorlarla başlayıp ürkütücü ve uğursuz perdelerle yinelenerek yükselen, bu enerjiyi nakaratına akıttığı zarafetle çatışmaları betimleyen bir aşk /ihtiras parçası. “I want your head above mine “/ “Başını kendiminkinin üzerinde istiyorum” cümlesinin çizdiği resimle romantik kalıptan sıyrılan tekliye ait klip ortaçağda iki kadın şövalyenin arasında geçen zincir zırh kaplı kuir bir çarpışma. Hackman aynı zamanda Anne-Sofie Lindgaard ile klibin eş yönetmeni.