2023: En iyi 20 tiyatro oyunu

Alışılmışın dışında sahne ve dekor tasarımları, ışıldayan performanslar, hakkı verilen uyarlamalar, birbirine giren duygu durumları… En iyi 20 tiyatro oyunu seçkimiz, prömiyerini 2023’te yapan oyunlardan oluşuyor.


84 90 62 74 / Old Fools (Craft Tiyatro)

Aşklarının bütün aşamalarını izlemeye davet edildiğimiz Vivian ve Tom’un dünyasında, anıların arasında geziniyoruz. Anılar bizim hafızamızda kendine bir yer edinirken, Tom’unkinde yavaş yavaş kayboluyor. Alzheimera yakalanan Tom, anılarıyla vedalaşıyor. Vivian ise kendisinden başka kimsenin hatırlamayacağını bildiği yeni anların boşluğunda savruluyor. Olgu Baran Kubilay ve İdil Sivritepe’nin performanslarıyla 90 dakika nasıl geçiyor anlamıyoruz. Zelal Buldan 

Annemden Kalan Gül Ağacı Üzerinde Çaydanlık Beyaz Bir İz Bıraktı (Ba-Tiyatro & H6 Act) 

Bir kayıp, o kayıptan geriye kalan hayaletler, sesler, leke ya da anılar… Sunduğu parçalı anlatıyla, akademik ve şiirsel olanı kol kola geçiren diliyle mekâna özgü tasarlanan oyun, geleneksel anlatıdan başka türlü olana dair buruk, bir o kadar da neşeli bir karşılaşma alanı yaratıyor. Bir anne kız ilişkisi üzerinden geçmişe açılan bir öyküyü merkezine alırken; izleğini bir kadının parçalı anlatısı etrafında örüyor. Dekor, ışık ve ses tasarımındaki incelik, anlatının katmanları arasındaki oyunsu geçişleri pratik kılmakla birlikte mekânın dokusundaki tekinsiz hissi de koruyor. Yağmur Ruken Kahraman

Aşalım Bunları (Reka Kolektif)

Çağın götürdükleri, muhakkak bizden. Getirdikleri, kime ve neye? Sürüklenmek. Bir durup dinlenmek. Mümkün olur mu bu? Ne zaman? İnat etmek, bilenmek, gözünü hırs bürümek, hakkı yenmek, hakkını almak istemek, hak etmek, hak ettiğine inanmak, elde etmek, çok yaklaşmışken vazgeçmek. Bir umut. Bir kin. Bir hınç. Bir yas. Aslında pekala “ciddi”, insana dair ve hayatın içinden meseleleri; klasik yapının bozulduğu dinamik bir yolla aktaran Aşalım Bunları, Aslı Ekici ve Efe Reis’in kaleminden çıkarken, rejide yine bu iki isim yer alıyor. Ceren Kaçar ve Görkem Örskıran’ın kıpır kıpır, cıvıltılı performansıyla da köpüren oyun, izledikten sonra zihinde belli anları döndürmeye devam ediyor. Özellikle yeni seslerin peşindekiler sezonda mutlaka yakalamalı. Deniz Dursun

Balina (Craft Tiyatro & Zorlu PSM & Freestage) 

Samuel D. Hunter’ın aynı isimli oyunundan uyarlanan oyun; çok hassas, her an kırılabilir ve tam da bu yüzden her an kırabilir insanların hikâyesi. Bir baba-kızın yaşam ile ölüm arasındaki kısacık karşılaşması Balina. Bir veda, bir ayrılık, ayrılığın getirdiği koyu pişmanlık; pişmanlığın arasına saklanıp, nerede olduğunu açık etse de o geçmişin seni yenmesine göz yumduğun bir kabulleniş hikâyesi. Esin Çalışkan

Bir Terennüm (Orchestra Theatre)

Günümüz yerli tiyatro yazarları arasında kalemini en sevdiğim isimlerden Firuze Engin’in seyirciyi şefkatle saran iki kuşağın hikâyesini anlattığı metni, geçtiğimiz yılın en başarılı yönetmenlerinden Gülhan Kadim’in incelikli elleriyle buluşunca tiyatro adına umutları yeşerten bir oyun ortaya çıkmış. Kadim’in oyunun alametifarikası sürprizlerini başarıyla sahneye taşıdığı oyun, İpek Türktan ve Tolga İskit gibi sahnede parıldayan iki oyuncusuyla da dikkat çekiyor. Gülin Dede Tekin

Büyük Zarifi Apartmanı (İstos Sahne)

H. Can Utku’nun yazdığı ve proje tasarımını İlyas Özçakır’ın üstlendiği Büyük Zarifi Apartmanı; Beyoğlu’nda, adını aldığı 150 yıllık bir apartmanda mekâna özgü sahneleniyor. Kurmacanın gerçekle yoğrulduğu bu oyun, İstanbul’da yaşayan Rumlara, klişeye kaçmadan ve neredeyse yeniden soluk aldırarak ışık tutarken; tiyatro ve sinemayı da iç içe geçirdiği bir alternatifin peşine takılıyor. Her odasında ayrı -ama günün sonunda ortak- bir hikâyeyi yakaladığımız bir daireden apartmana, oradan da şehrin kolektif hafızasına uzanan temposuyla sezonun görülmesi gereken işlerinden. Deniz Dursun

Canavar (İki Tiyatro)

Aslı ve Derya bir Anadolu şehrinin küçük bir evinde yaşamaktadır. Uzun zamandır görmedikleri roman yazarı kuzenleri Kemal Sönmez’in ziyaretiyle havadan sudan başlayan muhabbet bizleri geçmişin kapalı defterlerinin, aile sırlarının ve travmaların birer birer açıldığı bir mutfak masası sohbetine götürüyor. Bir aile yemeği olan “kapama”nın kokusu eşliğinde üzeri kapanmış bir aile dramına şahit oluyoruz. Derya’nın, Aslı’nın ve Kemal’in düşlerinin yükü omzumuzda… Zelal Buldan

Çirkin (Dolkun Production)

Firuze Engin’in yazdığı, Güray Dinçol yönetmenliğindeki Çirkin, dijital enstalasyon ile anlatı tiyatrosunu birleştirerek izleyiciyi farklı ve masalsı bir yolculuğa çıkarıyor. Nihal Yalçın’ın Şiva’yı, Onur Berk Arslanoğlu’nun ise Tavuk’u canlandırdığı oyunda kostüm, makyaj ve dijital enstalasyon seyirciyi görsel bir şölenin ortasına bırakıyor. Masalların her zaman çok uzaklarda olması gerekmiyor; işte Çirkin tam karşımızda, sağımızda, solumuzda. Tavuk’un kıymetli yumurtası kadar aramızda… Zelal Buldan

Ders (kumbaracı50)

Ionesco’nun 1951 yılında yazdığı, bir öğretmenin öğrencisine verdiği özel ders başlığı altında eleştiren, düşündüren, güldüren ve tiyatro okullarının okunmazsa olmazı hâline gelen oyunu Ders, şimdilerde kumbaracı50’ye emanet. Candan Seda Balaban’ın yönettiği oyunda Yiğit Sertdemir, Şirin Keskin İndere ve Semah Tuğsel’i izliyoruz. Yaratıcı reji buluşlarıyla, sahnenin her bir köşesinin verimli kullanımıyla dikkat çeken oyun; rahatsız etme, koltuklarımızdaki konforumuzu bozma gibi görevlerini fazlasıyla yerine getiriyor. Ah Mösyö, dişlerimiz çok ağrıyor… Zelal Buldan

Flu Lysistrata (Bakırköy Belediye Tiyatroları)

Flu Lysistrata, tarihin ilk savaş karşıtı oyunlarından Aristofanes’ın Lysistrata‘sına; “bugünün sorularına cevap olabilir mi” diyerek yeniden bakıyor. Geleneksel anlatı biçimlerinin çerçevesiyle oynayan tercihleriyle -Lysistrata metnini çalışan bir tiyatro ekibini izlediğimiz kurgusuyla ve süreçte yazılan oyuncuların otobiyografik anlatılarını dâhil eden metniyle- sezonda öne çıkan oyun; kimlik, cinsellik, iktidar ve statüko gibi kavramların temsiline dair onca soruyu kucağımıza bırakıveriyor. Yönetmenliği Barış Arman’a, dramaturjisi Ceren Ercan’a emanet Flu Lysistrata, yan yana olmaktan hayli keyif alan kalabalık oyuncu kadrosu, orkestrası ve özlediğimiz bir arada olma hissini göğsümüze iliştirmesiyle sezonun armağanlarından. Yağmur Ruken Kahraman

Geçen Gün (Kundura Sahne & Çıplak Ayaklar Stüdyosu)

Performans, dans, müzik ve tiyatro unsurlarının tek potada eritildiği Geçen Gün, bazen yanıtı apaçık ortada olan sorular soruyor bazen de hiçbir zaman doldurulamayacak boşluklara birlikte bakmaya çağırıyor. Tophane Noise Band’in ses laboratuarından çıkanları canlı canlı deneyimlemek büyük zevk. Grubun konumlandığı (ve sık sık terk ettiği) istasyon dışında oldukça minimal bir dekorla; yeri geldiğinde aynı kişiye yeri geldiğinde onlarca kişiye bürünen Esme Madra ve Ozan Çelik’in nefeslerine karışıp şehrin kakafonisine eklemleniyor izleyici. Cem Kayıran

Hamiyet (Mom & Peyk Yapım)

Hamiyet, yıllardır gönlümüzü de kulaklarımızı da çelen Peyk grubunun ilk müzikali. Hikâyesini grubun solisti İrfan Alış’ın kurguladığı, şarkıları topluluk tarafından yazılan oyunun yazarlığı Deniz Madanoğlu’na; yönetmenliği Işıl Kasapoğlu’na ve performansları yan yana ışıldayan oyuncu kadrosuna emanet. İstanbul’un dışındaki bir işçi mahallesinde kocası ve iki kızıyla sürdüğü rutin hayatı 1980 darbesiyle darmadağın olan Hamiyet’in hayatı odakta. Yağmur Ruken Kahraman

Kel Diva (Oyun Atölyesi)

Yanlış ellerde paldır küldür ne olduğu anlaşılmayacak bir iş olabilecek bu eser, Muharrem Özcan rejisiyle sahneye tam da olması gerektiği gibi taşınmış. İnsan eli teknolojiyle iletişime sekte vuran detaylar çok yerinde seçilmiş ve anlatımı kolaylaştırıyorlar. Bay Smith’in elinde bir tablet; Bayan Smith, akşam yemeğini sosyal medya hesabında led halka ışık kullanarak çektiği hikâyeyle anlatıyor. Smithler, en aristokrat görünümleriyle, yapay zekâ destekli ekranlarda konuşuyor. Martinlerin ellerinde sürekli kurcaladıkları cep telefonları var. Herkes sürekli konuşuyor. Fakat hiçbir şey anlatmıyor. Başak Tanrıverdi 

Kibritin Ucunda (Zorlu PSM)

Beyaz yakalı bir işletme mezununun çocukluğu, babasının ölümü, iş hayatı ve evlilik hazırlığı aynı gece sorgulanıyor, izleyiciye de eş zamanlı olarak aktarılıyor. İzleyicinin ruh sağlığını tamamen Rıza Kocaoğlu’nun kalp atışlarını hızlandıran bir performansla canlandırdığı Kerem’in insafına bırakıyor. Yazarı Murat Mahmutyazıcıoğlu, yönetmeni ise Kayhan Berkin. Aysu Uzer 

Kim Bu Ben (Tiyatro.iN)

Kim Bu Ben, Rose Leilani imzalı metniyle bugüne dair sözünü; odağına aldığı Daphne ve Adam çifti üzerinden söyleyen aşk dolu bir gerilim. Bir gün sanal kimliklerinin çalınan çiftin hayatı; bu kimliklerle suçlar işlenince kararırken; neoliberalizmden küresel iklim krizine kadar şimdinin çokça derdini püsürünü de tartışmaya açıyor. Müzikleri Kenan Doğulu’ya; yönetmenliği Engin Hepileri’ye emanet edilmiş; Beyza Şekerci, Onur Ünsal ve Neslihan Arslan’ı bir araya getiren leziz performanslarıyla sezonun görülmesi gerekenlerinden. Yağmur Ruken Kahraman

Parrhesia 2 (Tiyatro Kast & Echoes Sahne) 

Bu zamanda hakkında konuşmanın bile gittikçe zorlaştığı hakikatin -ve insan olmanın gerekliliklerinin- peşine düşüyor. Sahne üzerinde hakikate dair konuş(ama)makla ilgilenen oyun, dile gelemeyenleri göstermenin de bir yolunu bulurken; otobiyografik ögelerin de gömülü olduğu hareket-beden-ses ortaklığındaki yapısıyla öne çıkıyor. Çeşitli sorular etrafında devinen bedenlerin bir aradalığını ve oyunun kendisini pek de ciddiye almayan tonunu çok sevdim. Yağmur Ruken Kahraman

REM (sfrpztf)

Eylül’deki başarılı performansı ile Afife Tiyatro Ödülleri’nde aldığı Yılın En Başarılı Genç Kuşak Sanatçısı ödülünün ardından bunun tesadüf olmadığını kanıtlayarak kendi yazıp yönettiği ve dahası sahnede devleşerek oynadığı REM ile çıktı geçtiğimiz sene karşımıza Uğur Kanbay. Çocukluğundan başlayarak canlandırdığı tüm karakter geçişlerindeki doğallığı ve başarısıyla tek kişilik oyunların parlayan yıldızı oldu benim için. Gülin Dede Tekin

Saatleri Ayarlama Enstitüsü (484 Urban Garden)

Doğu ile batı, geleneksel ile modern arasındaki eşikleri mesken edinen, ne o ne de bu yana ait hisseden Hayri’nin hayattaki yerine dair sorduğu sorularla ilişkilenmeye teşne olduğumuz oyun; zaman ve kimlik kavramları etrafındaki meselesini tiyatro ve sinemanın kol kola yürüdüğü bir rejiyle izleyenlere sunuyor. Bir buçuk saati aşan tek kişilik ve hayli kalabalık performansıyla Serkan Keskin’in oyunculuk şöleninin altını çizmeden geçmeyelim. Yağmur Ruken Kahraman

Sığınak (Craft Tiyatro)

Craft Tiyatro’nun kataloğunda görmeye alıştığımız türden bir anlatı. Öteki olmaya, mülteci olmaya dair etkileyici bir oyun Sığınak. Martyna Majok’un kaleme aldığı oyunun rejisi İbrahim Çiçek’e, çevirisi ise Hira Tekindor’a ait. Uğur Uzunel, Selin Şekerci ve Ulvi Kahyaoğlu’nun performansları kesinlikle akılda kalıyor. Hande Sönmez

Terörizm (Bahçe Galata)

Prömiyerini 27. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında yapan Terörizm, beş farklı sahne ile insanların birbirine yabancılaşmasını, hissizleşmesini ve vahşileşmesini anlatıyor. Dünyanın kapkaranlık, tekinsiz bir yer olduğunun farkına varıp sarsılıyoruz. En masum görünen güç dinamiklerinin içinde olmanın bile insanın içindeki korkunç duyguları canlandırmasını, mağdur ile suçlu kavramlarının birbirine girmesini izliyoruz. Tuana Özcan