Trust – Joyland / Arts & Crafts
+ Açıklanmasından yayınlanmasına kadar her hafta yeni bir single’ı ile karşılaştığımız Joyland, önümüzdeki iki yıl boyunca Trust ihtiyacımızı karşılayabilecek kalitede bir albüm.
– “Rescue, Mister”, “Capitol” ve “Icabod” gibi parçaların dominantlığı diğerlerini biraz arka plana itiyor. A.A.
Rescue, Mister

Freddie Gibbs & Madlib – Piñata / Madlib Invazion
+ Madgibbs içinde tutamadığı Vintage sosuna bolca bulanmış tempolarıyla 90’ların sokak aralarında gezen, cömert bir albüm yapmış. Her şeyi tarifine uygun yapınca gerisi sadece biraz sihir…
– Madlib’in bir ritim üstadı olarak anılması rap konusunda kendisini bir tık aşağı çekmiş, misafirini ise gereğinden fazla öne çıkarmış.  S.K.
Shame

Real Estate – Atlas / Domino
Atlas ile mevcut tarzını koruyan Real Estate, söz yazarlığı konusunda ise kendilerini ne kadar geliştirdiklerini kanıtlıyor. Özellikle güneşin batmasına yakın, deniz kenarında dinlendiği takdirde tadından yenmeyecek olan bu albüm, aynı zamanda yaklaşan yaz aylarının da habercisi.
– Albüm boyunca her şey fazla tozpembe gözükebilir ancak içinde bulunduğumuz dönemde bu gibi albümlere fazlasıyla ihtiyacımızın olduğuna inanıyorum. E.B.
“Primitive”

AYIN GERİ DÖNENİ: Linda Perhacs – The Soul of All Natural Things / Asthmattic Kitty Records
Linda Perhacs, eşine az rastlanacak hikâyelerden birinin çok gecikmiş ikinci perdesiyle karşımızda. İlk albümü Parallelograms’ı 1970’te yayınlayan Perhacs’ın bu albümündeki şarkıları yıllar sonra birçok filmde –hattâ Daft Punk’ın Electroma’sında bile– kullanılmıştı. Söz konusu albümün üzerinden geçen tam 44 yılın ardından, Perhacs yine epey etkileyici bir albüm olan The Soul of All Natural Things ile geri döndü. Albümün prodüktörlüğünü, ilk Linda Perhacs albümü yayınlandıktan on yıl sonra dünyaya gelen Fernando Perdomo üstleniyor. Tabiî ki dinlediğimiz albüm Parallelograms’la karşılaştırıldığında daha pürüzsüz ve ağırbaşlı. Perhacs’ın büyüleyici sesi ve eşsiz şarkı söyleyişi üzerine kurulu olan albüm Flamenko’dan melankoliye, çok farklı uçlarda yüzüyor. Hattâ albümün sonlarına doğru dinlediğimiz “Immunity”, Radiohead’in In Rainbows’undan bir şarkıymış gibi tınlıyor. C.K.
Prisms Of Glass

Cloud Nothings – Here and Nowhere Else / Carpark / Mom + Pop
+ Işık fırtınası yaratan punk ve noise pop tınıları eşliğinde olgunlaşma peşindeki Cloud Nothings bir yandan ruhunu ararken bir yandan “No Toughts” taki çığlıklarıyla iyi ki de bir Disney filmi gibi mutlu-mesut melodiler yapmıyor.
– Attacks Of Memory ile kıyaslamayı bırakırsak daha fazlasını aramayız, ki böylece yanımıza pek çok güzel şarkı kâr kalır.  S.K.
Psychic Trauma

Joan As Police Woman – The Classic / PIAS
+ Joan As Policewoman, nam-ı diğer Joan Wasser’in abartılı olmayan özgün vokallerinin öne çıktığı ve çeşitli enstrümanların kullanıldığı retro-soul albümü dinlemeye değer.
– Adı “The Classic” olsa da yıllar sonra klasikleşecek bir albüm değil. Joan, beşinci albümüne yeni ve yaratıcı bir şey katmamış. A.T.
Holy City

Liars – Mess / Mute
+ Yaptığı her albümde bize başka bir yüzünü göstermeyi alışkanlık hâline getiren Liars’ın yeni albümü yüksek tempolu elektronik şarkılardan oluşuyor ve üçlü bu yeni deneyden de heyecan verici bir sonuç çıkarmayı başarıyor.
– Birçok Liars albümünün aksine, her zaman dinlenebilecek bir albüm değil Mess. C.K.
I’m No Gold

SORU-CEVAP: Crippled Black Phoenix – White Light Generator / Cool Green Recordings
Justin Greaves’in bugüne kadar yanına onlarca farklı müzisyeni alıp hayata geçirdiği projesi Crippled Black Phoenix, yedinci stüdyo albümü White Light Generator’ı yayınladı. CBP’nin yeni albümünü Greaves’ten dinlemek istedik! C.K.

Bu albümün hazırlık sürecinde sizin için en büyük yenilik neydi?
Albümün oluşmasındaki en büyük yenilik albümün kendisiydi! Her zaman albüm kayıt ediş şeklimizde biraz şans bizimle birlikte olmuştur. Yani işler yolunda gittiği zaman, ki bu sefer de öyle oldu, ortaya çıkan şeye bir yenilik diyebilirsin. Bunun dışında nihayet Daniel’ın vokallerle ilgilendiği bir albüm kaydetmek harika. Onunla kesinlikle aynı sayfadayız, ki bir önceki vokalistle bu tür bir iş arkadaşlığı yaşamadığımızı düşünecek olursak bu da bir tür yenilik.

White Light Generator diskografinizin yedinci uzunçaları. Bu albümün bugüne kadar yayınladığınız diğer albümlerden hangisine daha yakın tınladığını düşünüyorsunuz?
Evet, yedinci albüm… Şimdiden mi? Önceki albümlerden herhangi birine bir benzerlik taşıdığını düşünmüyorum, hepsi birbirinden farklı albümler, ama yine de CBP gibi tınlıyor çünkü bu CBP. Şarkıları aynı adam yazıyor, bugüne kadar hep böyleydi. Farklılıklar büyük oranda onun o sıralarda farklı ruh hâllerinde ya da durumlarda olmasıyla ortaya çıkıyor. Ama bir kıyaslama yapacaksak, White Light Generator albümünün CBP’nin kimliğinin köklerine çok yakın olduğunu söyleyebilirim. Eğer albümden dinamik şarkıları çıkarırsanız ve daha fazla atmosferik şarkı eklerseniz daha eski işlerimize benzeyen bir şeye ulaşabiliriz.

Albüm sakin ve akustik bir şarkı olan “Sweeter Than You” ile açılıyor ve albümün son şarkısı olan “A Brighter Tomorrow” da bir tür ağıt gibi tınlıyor. Bu iki şarkının arasında da ağırlıklı olarak gürültülü ve progresif CBP şarkıları var. Albümün şarkı yazımından biraz bahseder misiniz? White Light Generator’da takip edilen bir tür hikâye mi var?
Belirli bir hikâyeden bahsedemeyiz belki ama albümlerimizde bütüne hâkim olan temalar var. Buna bir tür arkadan desteklenen bir albüm gibi bakabilirsiniz. Bence bir şekilde bilinçli olarak sakin imajı veren bir şarkıyla başlayıp en sonunda da bitip tükeniyor. Basit bir şekilde “Sweeter Than You”nun bir kişi tarafından çalınması gerektiğini düşündüm ve bu biz de olabilirdik. Şarkıdaki duygu harika ve genel olarak CBP albümlerinde insan doğasının olumsuz yanlarına eğiliyoruz ve şarkı bu durumu aksine çeviriyor bir şekilde. Aynı şekilde insanların şikâyetçi olduğu ve Bu ne ya? diye sordukları şeyler yapmayı seviyorum, bu onları sonrası için daha meraklı hâle getiriyor! Albümün tamamına gelecek olursak, sanırım bu albümü yazarken düşündüğüm şey ispat edecek hiçbir şeyim olmadığıydı. Bu yüzden sadece iyi titreşimler aldığım şeyler yazdım ve kaydettim. Müzik benim ruh hâlim ve toplumsal bakış açımla örtüşüyordu. Eğer albümün bir hikâyesi varsa, bu da önemsiz bir adamın hayatla ilgili yaptığı yorumlar olacaktır.

Canlı performanslarınızda şarkıların bir başka seviyeye ulaştığını biliyorum. Bu albümdeki şarkıları canlı çalma fırsatınız oldu mu?
Hayır, henüz bu şarkıların hiç birini konserlerimizde çalmadık. Hattâ öncelikle nasıl çalabileceğimizi öğrenmemiz gerekiyor! O yüzden bu soruyu bana turne bittikten sonra sorman gerek… Eğer ağlamaya başlamazsam bil ki iyi çalmışızdır!

Sana göre bir dinleyici için White Light Generator’ı en iyi şekilde deneyimlemesini sağlayacak ortamı betimler misin?
Bir dağda, karanlıkta ve çok yüksek sesle dinlenerek! Ya da buna alternatif olarak, Loch Ness’in dibinde, palamut yiyerek 😉
‘’Northern Comfort’’

Neneh Cherry – Blank Project / Smalltown Supersound
+ Four Tet’in prodüktörlüğünü üstlendiği yalın Blank Project, karanlık bir tünelin verdiği aciliyet ve tedirginlik gibi insanın içine işliyor. Cherry’nin sesi ve metalik ritimler, başka bir şeye gerek yok.
– Albüme balıklama atlamak lâzım, yoksa sadeliğin içinde bazı şarkılar ağırlaşıyor, kayboluyor. L.A.
‘’422’’

Tycho – Awake / Ghostly International
+ Ayın kendi gelmeden adı gelen başka bir albümü Awake, sıcak atmosferiyle havalar ısındıkça daha da efektif bir hâle gelebilecek enstrümantal ve sakin bir çalışma.
– Gökyüzü bu denli kararsızken tüketilmemesi gerekiyor, bahara saklanmalı. A.A.
Montana

Aloe Blacc – Lift Your Spirit / Interscope Records
+ “İnsanları mutlu etmek için müzik yapıyorum” diyen Blacc gerçekten de içimize mutluluk katacak dinamik bir albüm yapmış. Sizi ayaklandırıp dans ettirecek bir albüm değil belki ama güneş yüzünüze vurur, sokaklarda neşeyle dolaşırken dinleyebileceğiniz bir müzik.
– 4 yıl önce “I Need a Dolar” ile yakaladığı başarı gibi hepimizin ağzına takılacak kadar öne çıkan bir şarkı bulunmuyor. A.T.
The Man

Black Lips – Underneath the Rainbow / Vice
+ Grubun kuruluşundan bu yana koruduğu asi havasını bu albümde de rahatlıkla fark edebiliyoruz. Eğlenceli, agresif ve patavatsız bir albüm olan Underneath the Rainbow, Black Lips hayranlarını hayal kırıklığına uğratmayacaktır.
– Birbirinden ayırt etmekte güçlük çekilebilecek şarkılar.  E.B.
“Boys in the Wood”

AYIN KONSER ALBÜMÜ: Mark Kozelek – Live at Victoria Teatern and Stenhammarsalen / Caldo Verde Records

21 yıldır verimli bir şekilde üreten Mark Kozelek aynı zamanda canlı performanslarını  derlemekten kaçınmayan, dinleyicisini bahtiyar eden bir müzisyen. İsveç’te yer alan Malmö Victoria Teatern’de verdiği konserde Jimmy Lavelle, Desertshore ile yaptığı şarkıların yanı sıra Sun Kill Moon adıyla bu yıl çıkardığı ve şimdiden yılın listelerinde üst sıralarda olacağına kesin gözüyle bakılan Benji‘yle solmuş anıların kapağını açıyor. Şiirselliğini gitarının sade sesiyle birleştirirken, salonun yankıları uzak tutan tok güzelliğini kaçırmıyor. Seyahat ederken bir yandan da anılar biriktirmeye devam eden müzisyen, hayranları için de bir güzellik yapıp günlüğünden küçük çizimler paylaşıyor. S.K.
All Mixed Up

The Men – Tomorrow’s Hits / Sacred Bones
+ 30 yıllık rock & roll arşivini karıştıran The Men onu pekiştirmenin, büyütmenin ve olgunlaştırmanın haklı gururu içinde. Kuşkusuz Tomorrow’s Hits sadece yarının değil, dünün bügündeki ve yarındaki hikâyesi.
– Eğer bir miktar “Another Nights” üzerine “Pearly Gates” alabiliyorsanız, siz bu albümü sevmişsiniz demektir. S.K.
Pearly Gates

Kid Cudi – Satellite Flight: Journey To Mother Moon / Wicked Awesome
+ Kid Cudi’nin paranormal dünyasına uçuş yapıyoruz. Deneysel ve çağdaş fantazya tadında bir albüm olmuş. Keşfe değer.
– Albümün sonuna geliyorsunuz ama sizi çarpacak, etkisinden çıkamayacağınız bir şarkıyla karşılaşmıyorsunuz. Yani aradığınız vortekse bir türlü ulaşılamıyor.  S.U.
Too Bad I Have To Destroy You Now

Kassem Mosse – Workshop 19 / Workshop
+ Kassem Mosse’nin kendine has tekno/house anlayışı fazlasıyla minimalist ve dinleyiciyi kesinlikle yormuyor.
– Bu sebeple bazı şarkıların biraz fazla boşluklu olduğunu söylemek mümkün. C.K.
Untitled A1

I/O – Saudade / Bandcamp
+ Bol bol post-rock biraz da math-rock etkileşimli, sık değişen atmosferi ve kaliteli kayıtlarıyla sarsıcı bir ilk albüm.
– Zaman zaman kendinize “acaba şu an Explosions in the Sky mı dinliyorum?” sorusunu sorabilirsiniz. Yine de bir ilk albüm için hiç de fena değil. A.A.
Twins

Juan Wauters – N.A.P. North American Poetry/ Captured Tracks
+ The Beets’in Uruguay asıllı solistinin haylaz ve ilgisiz tonlarda seslendirdiği mini mini akustik folk-pop şarkıları tatlı bir kopuklukla ilerliyor.
– Biraz gıy gıy, biraz tekrarlı şarkılar vücutta tembel damar yoksa ters etki yaratabilir. L.A.
Water

Sierra Swan – Good Soldier / Swan World Records
+ Akıl sağlığı hakkında endişeli olduğumuz Billy Corgan’ın prodüktörlüğünde hazırlanmış akıcı bir şarkıcı / şarkı yazarı albümü Good Soldier. Sierra Swan’ın vokal melodileri 90’ları fazlasıyla anımsatıyor.
– Albüm, bir ana akım pop albümü gibi vokallerin her şeyin önünde olduğu ve bazı detayların hak ettiği belirginlikte tınlamadığı bir prodüksiyona sahip. C.K.
Little Soldier

FAKAP ÖNERİYOR:
Metronomy – Love Letters / Because Music

İstanbul bağımsız müzik sahnesinin kendine has gruplarından Fakap, bu ay Teftiş için Metronomy’nin son albümünü yorumladı.

2014’ün ilk heyecan verici albümlerinden biri olan Love Letters ile Metronomy tekrar gömlek değiştirmişe benziyor. Önce biraz sound konuşacak olursak, oldukça “kapalı” duyulan bir miks tercih edilmiş. The English Riviera’nın future retro soundundan alışıldık retroya geçiş gözlemleniyor. Daha az sterilize edilmiş, daha yakın duyulan bir Metronomy var karşımızda. Acaba sahnede de, The English Riviera dönemi sahne dağılımlarının aksine, birbirlerine daha yakın duracaklar mı diye merak etmeden duramıyoruz. Soundla paralel olarak şarkılarda da alçakgönüllülüğe yönelim söz konusu. İlk parça “The Upsetter”ın başlangıcında duyduğumuz mekanik, ama aynı zamanda insani ritim ve eşlik eden cılız vokal albümün tavrını özetliyor. “Boy Racers”a gelindiğinde artık The English Riviera‘dan çok, grubun ilk albümü Pip Paine‘i hatırlıyoruz. Love Letters bestecilik adına üzerinde en fazla düşünülmüş Metronomy albümü gibi duyuluyor. Böyle bir madalyonun elbette ki iki yüzü var: Zamanla değerlenen şarkılarla karşı karşıya olabiliriz. Diğer taraftan, dinleyiciyi ilk dinleyişte yakalayan Metronomy rastgeleliği biraz fazla temizlenmiş. Arsızca bayağı armonilerin ehlileştirilmesine yönelik girişimler yer yer heves kırıcı.

Özetle sound ve hissiyat olarak en tutarlı ilerleyen Metronomy albümü ile karşı karşıyayız fakat muhtemelen aynı sebepten ötürü hem Nights Out hem de The English Riviera‘dan daha heyecansız bir albüm Love Letters. Fakat “The Most Immaculate Haircut” ve “Never Wanted”ı dinleyince Metronomy’nin beğendimiz yanlarının hâlâ oralarda bir yerde olduğunu anımsıyoruz. Bazı eleştirmenler Metronomy’nin albümden albüme dalgalanmalarını “tutarsızlık” olarak nitelendirse de bu hercai yapıları bizce grubun en ilgi çekici niteliği ve bir sonraki albümü merakla bekleme sebebimiz. “Tutarlı olarak tutarsız” Metronomy’yi beğenerek takip ediyoruz.

The Most Immaculate Haircut

Eagulls – Eagulls / Partisan
+ Bir zamanlar Paul Simonon’un da dediği gibi punk İngiliz’dir ve olmadığın bir şey gibi davranamazsın. Leeds menşeli grup Eagulls, 2012 yılında geçirdiği başkalaşım sürecinde bunun farkına varmış olacak ki DIY basların liderliğinde bu hissiyatı olabildiğince güçlendirmiş.
– Şiddetli bir punk duyarlılığı yaratıyor olsa da, hayat değiştiren bir janr içinde ne yazık ki çok da farklı bir şey sunmuyor. S.K.
Possesed

Elbow – The Take Off and Landing of Everything / Fiction
+ Elbow her zamanki gibi şaşırtmıyor: Guy Garvey’nin bir hikâye anlatırcasına dizdiği vokal melodileri ve çok riske girmeyen ama dinleyiciyi soğutmayan orkestrasyon bir arada.
– Eğer Elbow’un bundan önceki albümlerine aşinaysanız, size burada pek yeni bir şey yok.
New York Morning

Kylie Minogue – Kiss Me Once / Parlophone
+ Modern pop’un en alımlılarından Minogue; yine çıtkırıldım dansı, şuh şarkıları ve cazibe yüklü sesiyle vitesi turbo’ya alıyor.
– Bu albümü dinlemek elinizi soslu mısır dolu bir kaba daldırmak gibi. Yedikçe yiyorsunuz ve çok kısa bir süre sonra boş tabağı yokluyorsunuz. O çok lezzetli mısırlar bir anda bitivermiş!  S.U.
Into The Blue

Nick Waterhouse – Holly / Innovative Leisure 
+ Nick Waterhouse son albümü Holly ile 1950’lerin rhythm & blues ruhunu 2010’lara geri getiriyor. Öne çıkan gitar ritimlerine kendinizi kaptırıp rock’n’roll yapmaya başlayıvermeniz olası.
-Eski dönemlerin hali hazırda efsane rock’n’roll albümleri varken niye oturup Waterhouse dinleyeyim ki diye düşündürtebilir. Yine de, o efsane albümleri gereğinden fazla dinlemişseniz bu albüm sizi mutlu edebilir. A.T.
This Is A Game

Sam Lao – West Pantego / Self-released
+ Dallaslı MC Sam Lao’nun ilk EP’si yoğun bas altında ilerleyen kafiyeli hikâyeler, pürüzsüzlüğüyle şaşırtan vokaller, dinmeyen bir kalite ve ayağa kalkma ihtiyacı sunuyor.
– Dinledikçe uzasın istiyor insan, ama bir türlü olmuyor. L.A.
Run!

Barzin – To Live Alone In That Long Summer / Ghost Records
+Barzin Hosseini, Toronto’da yürüdüğü sokaklarda başkalarının evlerine içeride onlarla olma arzusuyla bakarken ruhu kentsel bir yalnızlıkla dolu. Albümün gölgesinde saklanıp kendini gizlemeye çalışan sevgili Tony Dekker (Great Lake Swimmers) saklanma, pek güzelsin.
– Bu albüm daha az içe dönük ya da daha az nostaljik olmayacak, bilesiniz. S.K.
Fake It ‘Til You Make It

KESİŞİM KÜMESİ: The War On Drugs – Lost In The Dream / Secretly Canadian
(Kesişenler: The War On Drugs – Kurt Vile – Bill Callahan)

Kurt Vile ile Adam Granduciel’in Türkçedeki “ölümüne kanka” tabirinin anlatmaya yetmeyeceği “bromance” ilişkisi yaptıkları müzikte de kendini hissettiriyor elbette. İkilinin 2000’lerin başında başlayan arkadaşlığı sonradan “Kurt Vile’ın solo projesi” ve “The War on Drugs” olarak dönüşümlü işbirliğine dönüşmüştü. Şimdilerde ise The Violators’ı da yanına katarak devam ettiği solo projesi dünya çapında büyük ilgi gördüğünden Kurt Vile, The War on Drugs ekibine dâhil değil ama Granduciel, The Violators’ın kadim üyesi olarak stüdyoda da konserlerde de Vile ile birlikte çalmaya devam ediyor.

Başta da söylediğimiz gibi, iki tarafın nostaljik gitarlarla donatılmış müziği kaçınılmaz olarak sıkça kesişiyor: Amarika’nın bağrından kopup geldiklerini bas bas bağırıyor ikisi de. Bir diğer ortak noktaları ise, aynı Amerikan topraklarının yetiştirdiği en büyük ozanlardan Bill Callahan gibi, “oralara” ait ve modern hayattan çok çekmiş bireysel hikâyeleri yarı bıkkın yarı sevgi dolu anlatabilmeleri.

Son albümü Lost in the Dream’i geçtiğimiz şubat ayı içerisinde yayınlamış olan The War on Drugs, Dylan ve Springsteen gibi “babalar”ın izinden, albümün adına yaraşır bir şekilde hülyalı hülyalı ilerliyor. Psikedelik tınılara sıkça sarınan Lost in the Dream’i eşsiz kılan, “bildiğimiz” ve çok sevdiğimiz sesleri sanki ilk defa duyuyormuşuz gibi bir his yaratması. Evet, burası Amerika ama 70’lerde değil, 2000’leri turluyoruz tam gaz!

Kurt Vile ve saz ekibi The Violators’ın son albümü Wakin’ on a Pretty Daze’in uçarılığının tam aksi bir istikamette giden War on Drugs, Hollywood filmlerinin o sert bakışlı ağır adamı olmaya aday! S.M.
Red Eyes

Le1f – Hey (EP) / Terrible Records
+ New York alternatif rap sahnesini başarıyla yansıtan, cesur, dinamik ve tutarlı bir EP.
– Son 2 yılda Le1f tarafından yayınlanan 2 EP, 3 mixtape var ama hâlâ albüm yok. Keşke EP değil de LP olsaydı. A.A.
Boom

Max Cooper – Human / Fields
+ İnanılması güç detaycılık, akıl dolu melodiler ve tarif edilmesi zor bir atmosfer. Max Cooper’ın 7 senelik müzik kariyerinin ilk uzunçaları olan Human, sesin farklı boyutlarıyla deneyler yaparak  techno’nun sınırlarını sonuna kadar zorluyor.  
– Dinlemesi zor bir albüm. Albümü tamamıyla anlayabilmek için doğru bir ruh hali şart. E.B.
“Empyrean”

RAC – Strangers, Pt. I / Interscope Records
+ Kendi parçalarından çok yaptığı remikslerle tanıdığımız RAC, katılımcılarıyla beslenen neşeli ve elektronik ağırlıklı bir albümle karşımızda.
– RAC’ın önceki çalışmalarındaki özgün öğeler yerine her katılımcısının tarzına göre şekillenen parçalarla karşılaşıyoruz, toplama bir albümü andırıyor. A.A.
Let Go

  1. Film Okuma 101: Jay Shaw

    19. yüzyıl Polonya poster estetiğinden ilham alan grafik dili ve yeniden hayal ettiği film afişleri ile Jay Shaw tek bir imge ile merak uyandırmanın sırrını çözmüş nadir ve takdir edilesi tasarımcılardan biri.  Yaratıcılığını aktarmanın sınırsız yollarının arasından, film afişlerini tekrar imgelemeye nasıl karar verdin? Bu formatın senin için çekiciliği nedir?Yaklaşık altı yıl önce, Mondo adındaki bir şirket Tyler Stout’un The Thing’inin serigrafik afişini çıkarmıştı. Ben de o dönemlerde bir sayfayı arıyordum ve bir web araması beni o afişe yönlendirdi. Bir haftadır satın alınabilir durumdaydı, bir tane aldım ve elime ulaşır ulaşmaz anında âşık oldum. Daha önce de serigrafi işleri görmüştüm ancak

  2. Yerel, adil, temiz, sağlıklı gıda: Bükoop

    Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde kurulan Boğaziçi Mensupları Tüketim Kooperatifi (Bükoop) tüketicinin sağlıklı gıdaya ulaşmasını sağlamanın yanında üreticiyi desteklemeyi amaçlıyor. Üretici ve tüketicinin karşılıklı güven ilkesiyle alışverişine aracı olan Bükoop küçük çiftçi ve kentliler arasında bir bağ kuruyor. Doç. Dr. Ferit Öztürk, Asya Saydam ve Serkan Kaptan Bükoop’un işleyişi, kooperatifçilik ve sağlıklı gıda üzerine sorularımızı yanıtladı. Bükoop adında bir kooperatif kurma fikri nasıl ortaya çıktı? Hayata geçiş sürecini biraz anlatır mısınız?Ferit: Kentlilerin Çiftçilerle Dayanışma İnsiyatifi (KEÇİ) diye bir oluşum vardı. Başta Çiftçi-sen olmak üzere, akademik personel ve kampüs çalışanı, bir miktar da dışarıdan aktivist ile kampüste buluştuk. “Kentlilerin tarım için yapabilecekleri neler var?” fikrinden ziyade; yok olan

  3. Alternatif bir iktisat ders kitabı: Mim Savaşları

    Adbusters ekolünün elinden çıkma Mim Savaşları: Neoklasik İktisadın Yaratıcı İmhası kitabı, Metis yayınevi ve Express dergisi işbirliğiyle Türkçeye kazandırıldı. Kitabın çevirisine el atanlardan 13Melek, kitabın işaret ettiği fikirleri özetledi. Metis yayınevi ve Express dergisinin işbirliği ile küresel İşgal Et hareketlerinin fikri ilham kaynaklarından olan Adbusters ekolünün imza attığı Mim Savaşları: Neoklasik İktisadın Yaratıcı İmhası adlı kitap Türkçeye kazandırıldı.  Bu yazıda, Haziran 2013 Gezi Direnişi’nde kaybettiğimiz canlara ithaf edilen çeviriye el atanlardan biri olarak kitabın işaret ettiği belli başlı fikirleri özetlemeye çalışacağım. Mim Savaşları kendini alternatif bir iktisat ders kitabı olarak konumlandırıyor. Zira kapitalizm bugün bir krizden geçmekte. İktisatçıların modelleri aciz, türlerin soyunun tükenişini, kaynakların yok oluşunu, iklim değişikliğini

  4. Müzikte sokak hafızası

    Moondog'dan Space Lady'e, Space Lady'den Siya Siyabend'e efsaneler ve saklı hazinelerle müziğin sokaklardaki özgürleştirici hafızası...

  5. Kaşlar Fatima Al Qadiri için kalkıyor

    Kıtaları aşan bir hayat hikâyesi ve beklentileri bozan bir bakış...

  6. #C2CISTONIGHT 18-19 Nisan’da İstanbul’da!

    Bu seneki #C2CISTONIGHT kapsamında izleme fırsatı bulacağımız sanatçıları “kim, ne zaman, niçin” gibi sorularla tanıttık.

  7. Daha bilinçli ama hâlâ keyifli: Chet Faker

    Albümün çıkışının ardından Avrupa’da turne yapacak olan Chet Faker’a, New York’ta bir taksideyken yeni albümü, konserleri ve esprili ismiyle ilgili merak ettiklerimizi sorduk.

  8. Yeniden yaratılan elementler: Pregnant Head

    Pregnant Head adını verdiği projesiyle içindeki duygusal yükü müziğine yansıtarak özgün çalışmalar ortaya koyan Cem Bayramçavuş’a merak ettiklerimizi sorduk.

  9. Video röportaj: Can Khan Oral

    Bant Mag. sordu, 4 Nisan’da yeni albümünü yayınlayacak olan Can Khan Oral, Mexico City’den cevapladı.

  10. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yeni müziğe dair bu ayki mesaimiz, artısıyla eksisiyle, burada.

  11. Müziğe dair kısalar

    Frankie Goes to Hollywood ve Ada'nın homofobiyle imtihanı, Savai & Gökalp K.'ın ilk uzunçaları, "entel arkadaşların kırılganlığı"na dair kısa kısa...

  12. Oynamaktan yorulanları yönetmen koltuğuna alalım: John Turturro

    İster oyuncu olun ister senarist ya da yönetmen, fark etmez. Sinemada taze bir şey söylemenin ayırt edici özelliği hiç şüphesiz karakter yaratmak... Benzersiz, ilham verici, merak uyandırıcı, rahatsız edici, mide bulandırıcı… Sizin gibi olmayan herhangi birilerini, benzersiz karakterlere dönüştürdüğü filmlerin unutulmaz oyuncusu John Turturro’yu bu ay yönetmen koltuğunda ağırlıyoruz.

  13. 33. Istanbul Film Festivali'ne Özel Festival Günlüğü

    Bu yıl 5-20 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek festivalde hangi gün ne yapmalı, nereden nereye koşturmalı?

  14. İstanbul Film Festivali’nden Her Ruh Hâline Uygun Listeler

    Bu yılki İstanbul Film Festivali’nin 200’ü aşkın filmden oluşan programı içerisinde kaybolanlara yol gösterecek dev bir hizmet…

  15. Bu ay ne izlesem?

    Sinemaseverlerin İstanbul Film Festivali coşkusuna kapılacağı nisan ayında, vizyon son aylardaki heyecanın bir tık gerisinde kalsa da, sevilen yönetmenlerin merakla beklenen son filmleri vizyonda yerini alıyor.

  16. Radikal demokrasi için kamera başına!

    “Demokrasi” kavramının gündemimizi bir hayli meşgul ettiği bu günlerde Doc Next Network “radikal demokrasi” üzerine bir video yarışması düzenlemekte. Yarışmanın

  17. “Artık tamam, zamanı geldi. Bir çıkmam lâzım”: Merve Morkoç

    İstanbul’un genç sanatçılarından Merve Morkoç hem sokaklara çiziyor hem de kâğıtlara. 17 Nisan’daki kişisel sergisi 2+1’den önce Merve’yi yakalayıp birkaç soru sorduk.

  18. Avrupa’dan Moğolistan yönünde eşine az rastlanır bir macera: Mongol Rally

    16 bin kilometre ve bir ay süren Mongol Rally, yardım amaçlı düzenlenen en garip etkinliklerden biri. Herhangi bir destek ekibi olmadan, zorlu parkuru mümkün olan en düşük bütçeyle ve en basit araçla bitirmenin amaçlandığı Mongol Rally’i geçtiğimiz senelerde tamamlayan iki katılımcıya sorduk!

  19. Cheetos Gelişim Merkezleri ile Yarına Hazırlanan bir Nesil

    PepsiCo Türkiye'nin GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ile yürüttüğü sosyal sorumluluk projesi Cheetos Gelişim Merkezleri, 2014 yılına girmemizle beraber 10 seneyi doldurmuş oldu. Cheetos Gelişim Merkezleri’nin geçtiğimiz 10 senesi, geleceği ve sosyal sorumluluk üzerine PepsiCo Kurumsal İletişim Müdürü Didem Sinik ile bir sohbet gerçekleştirdik.

  20. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] yazı işleri müdürleri J. Hakan Dedeoğ[email protected] Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör