İstanbul Teknik Üniversitesi’nde sürdürdüğü mimarlık eğitiminden vakit buldukça odasına kapanan ve Pregnant Head adını verdiği projesiyle içindeki duygusal yükü müziğine yansıtarak özgün çalışmalar ortaya koyan Cem Bayramçavuş’a merak ettiklerimizi sorduk.


Biraz klişe olacak ama seni daha iyi tanıyabilmek adına bu soruyla başlasak daha iyi olur diye düşünüyorum, müziğe nasıl başladın?
Evde kardeşime hediye gelen gitarı çalarak başladım. Gitar çalmayı öğrenirken parça öğrenip çalmak zor geldiği için hep kendi kendime bir şeyler uydurup onları çalardım. Her zaman da bir enstrümanı çalarken doğaçlama bir şeyler yapmayı daha eğlenceli bulmuşumdur. Gitardan sonra işin içine klavye ve bilgisayar da girdi. Böyle böyle geliştirdim kendimi.    

Pregnant Head projesi nasıl ortaya çıktı? Pregnant Head’ın müziği etkileyen faktörlerden, akımlarından ve gruplardan bahsedebilir misin?
Lise zamanı beraber çaldığımız bir grup vardı. Sonuçtan hiçbirimiz pek tatmin olmuyorduk. O zamanlar yeni yeni elektronik müzik dinlemeye başlamıştım. Bir gün bilgisayarıma Ableton kurdum ve neler yapılabileceğini gördüm. Yolları ayırdık ve ben Pregnant Head projesiyle tek başıma yola devam ettim. 

Çok farklı tarzlarda müzik dinlerim, ilginç bulduğum elementleri, noktaları kendim yeniden yaratmaya çalışıyorum ve bunlardan yeni şeyler yakalamaya çalışıyorum. Bazen tatmin edici şeyler çıkıyor ortaya, bazen çıkmıyor. Yayınlamadığım çok farklı tarzlarda bir sürü parça var aslında ama albümler kendi içinde bir bütün olsun istediğim için albüm içinde çok farklı sulara yönelmiyorum. Ambient müziğinde bütünlük bana önemli gibi geliyor. İsim vermek gerekirse en etkileyici olanı Aphex Twin sanırım. Daha fazlası için; http://www.lastfm.com.tr/user/cembcavus

İstanbul Teknik Üniversitesi’nde mimarlık okuyorsun, gözlemlediğim ve duyumladığım kadarıyla oldukça yoğun geçen bir eğitim süreciniz var. Okulla ilgili projelerden kafanı kaldırıp müzikle ilgilenmek için yeterince vaktin oluyor mu? Çalışma rutininden ve ortamından bahsedebilir misin?
Doğru duymuşsun, gerçekten de çok yoğun. Okuldan eve genelde akşam 10’da 11’de geldiğim için okul zamanı pek bir şey yapamıyorum.  Ama sonuçta benim de kafamı bir şekilde kafamı dağıtmam lâzım, o zaman da müzik yapıyorum. Yoğun olunca insan daha üretken oluyor galiba, çünkü klavyenin başına oturunca illa ki bir şeyler çıkıyor. Bazen yolda yürürken falan aklıma geliyor bir şeyler. Bir dönem bitince elimde albümün yarısını dolduracak kadar malzeme oluyor zaten. Geri kalanını ve son dokunuşları da tatil zamanı, bir ay gibi sürede yapıyorum. Çalışma ortamım minicik odam. MIDI klavye, bilgisayar ve kulaklık. Albümü baştan sona her şeyini tek başına yapmak aslında gayet yorucu olabiliyor ama değiyor sanırım.  

Bugüne kadar Disintegration (2013)Era (2013) ve Afterlove (2014) olmak üzere üç adet kayıt yayınladın, bu kayıtların her biri senin için ne ifade ediyor? Aralarında ne gibi farklılıklar var?
Bu üç kayıt aslında üçleme gibi bir şeydi ve Afterlove ile sona erdi. Her birinin benim için ne ifade ettiği albümleri dinleyince veya parça içimlerine bakınca hissediliyor bence. Müzikal anlamda en tatmin edici olanı Afterlove. Diğerlerine geri dönüp baştan sona dinlemeye kalkınca açıkçası biraz sıkılıyorum ama Afterlove’da öyle olmuyor. Umarım ileride de bu değişmez.

Geçtiğimiz ay yayınladığın son kayıt Afterlove‘ın hazırlık süreci nasıldı? Şarkıların oluşması ne kadarlık bir zamanı kapsadı?
Afterlove’a ekimin sonunda başladım. Aslında Era’dan sonra bir süre daha albüm yapmak yoktu aklımda ama bir gün Moda Nero’nun terasında otururken aklıma Afterlove’ın son şarkısının ilk vokalleri geldi. O akşam Moda’da iki üç saat yürüdüm ve yürürken şarkının bütün vokallerini ve sözlerini tamamladım. Sonra eve gidip şarkıyı albümdeki hâline getirdim ve yeni bir albüm daha hazırlamak istediğimi anladım. Bunalımdayım da zaten, iyi geldi.

Pregnant Head dışında ilgilendiğin veya dâhil olduğun proje(ler) var mı?
Kendi başıma bir şeyler yapmaktan sıkıldım, artık biraz da başka insanlarla beraber çalışmak istiyorum. Bu aralar deneysel bir kısa filme müzik yapıyorum. Film müziklerini hep çok etkileyici bulmuşumdur. Oyun, film, her türlü deneysel çalışmalar. Bütün bunlara açığım ve herkesle çalışmak isterim aslında. 

Hem görsel hem de işitsel sanatlarla ilgilenen biri olarak, bu ikisinin iç içe geçmesiyle hazırlanan görsel albümler hakkında ne düşünüyorsun? Aklında bu tarz fikirler var mı?
Müziği tek başına dinlemek bence müziği hissetmek için çok daha etkili. Görsel albümler de deneyim olarak bence çok güzel ama sürekliliğini koruyacağını düşünmüyorum. Yani sabahtan akşama kadar aynı şeyi defalarca izlemem ama dinlerim. Buna benzer bir şeylere girişimim oldu benim de ama bütün albümü kapsayacak bir şey yapamadım, zamanım olmadı. Arkadaşlarla bir bloğumuz var ara ara oraya hazırladıklarımı koyuyorum. http://ucuca.net/category/cem/

Son olarak, hem Pregnant Head hem de Cem Bayramçavuş olarak geleceğe dair ne gibi planların var?
Bu üç albümden sonra farklı tarzda bir şeyler yapmak istiyorum. Bundan sonraki albüm büyük ihtimallere bu üçüne de benzemeyecek. Aklımda bazı şeyler var, ufak ufak bir şeyler de deniyorum. Sonuç ne olur bilemiyorum tabiî. Bundan başka, film müziklerine yönelmek istiyorum. Sadece film müzikleri yaparak bile yoluma devam edebilirim. Umarım ilerde güzel insanlarla beraber çalışma şansım olur.

http://pregnanthead.bandcamp.com/
  1. Film Okuma 101: Jay Shaw

    19. yüzyıl Polonya poster estetiğinden ilham alan grafik dili ve yeniden hayal ettiği film afişleri ile Jay Shaw tek bir imge ile merak uyandırmanın sırrını çözmüş nadir ve takdir edilesi tasarımcılardan biri.  Yaratıcılığını aktarmanın sınırsız yollarının arasından, film afişlerini tekrar imgelemeye nasıl karar verdin? Bu formatın senin için çekiciliği nedir?Yaklaşık altı yıl önce, Mondo adındaki bir şirket Tyler Stout’un The Thing’inin serigrafik afişini çıkarmıştı. Ben de o dönemlerde bir sayfayı arıyordum ve bir web araması beni o afişe yönlendirdi. Bir haftadır satın alınabilir durumdaydı, bir tane aldım ve elime ulaşır ulaşmaz anında âşık oldum. Daha önce de serigrafi işleri görmüştüm ancak

  2. Yerel, adil, temiz, sağlıklı gıda: Bükoop

    Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde kurulan Boğaziçi Mensupları Tüketim Kooperatifi (Bükoop) tüketicinin sağlıklı gıdaya ulaşmasını sağlamanın yanında üreticiyi desteklemeyi amaçlıyor. Üretici ve tüketicinin karşılıklı güven ilkesiyle alışverişine aracı olan Bükoop küçük çiftçi ve kentliler arasında bir bağ kuruyor. Doç. Dr. Ferit Öztürk, Asya Saydam ve Serkan Kaptan Bükoop’un işleyişi, kooperatifçilik ve sağlıklı gıda üzerine sorularımızı yanıtladı. Bükoop adında bir kooperatif kurma fikri nasıl ortaya çıktı? Hayata geçiş sürecini biraz anlatır mısınız?Ferit: Kentlilerin Çiftçilerle Dayanışma İnsiyatifi (KEÇİ) diye bir oluşum vardı. Başta Çiftçi-sen olmak üzere, akademik personel ve kampüs çalışanı, bir miktar da dışarıdan aktivist ile kampüste buluştuk. “Kentlilerin tarım için yapabilecekleri neler var?” fikrinden ziyade; yok olan

  3. Alternatif bir iktisat ders kitabı: Mim Savaşları

    Adbusters ekolünün elinden çıkma Mim Savaşları: Neoklasik İktisadın Yaratıcı İmhası kitabı, Metis yayınevi ve Express dergisi işbirliğiyle Türkçeye kazandırıldı. Kitabın çevirisine el atanlardan 13Melek, kitabın işaret ettiği fikirleri özetledi. Metis yayınevi ve Express dergisinin işbirliği ile küresel İşgal Et hareketlerinin fikri ilham kaynaklarından olan Adbusters ekolünün imza attığı Mim Savaşları: Neoklasik İktisadın Yaratıcı İmhası adlı kitap Türkçeye kazandırıldı.  Bu yazıda, Haziran 2013 Gezi Direnişi’nde kaybettiğimiz canlara ithaf edilen çeviriye el atanlardan biri olarak kitabın işaret ettiği belli başlı fikirleri özetlemeye çalışacağım. Mim Savaşları kendini alternatif bir iktisat ders kitabı olarak konumlandırıyor. Zira kapitalizm bugün bir krizden geçmekte. İktisatçıların modelleri aciz, türlerin soyunun tükenişini, kaynakların yok oluşunu, iklim değişikliğini

  4. Müzikte sokak hafızası

    Moondog'dan Space Lady'e, Space Lady'den Siya Siyabend'e efsaneler ve saklı hazinelerle müziğin sokaklardaki özgürleştirici hafızası...

  5. Kaşlar Fatima Al Qadiri için kalkıyor

    Kıtaları aşan bir hayat hikâyesi ve beklentileri bozan bir bakış...

  6. #C2CISTONIGHT 18-19 Nisan’da İstanbul’da!

    Bu seneki #C2CISTONIGHT kapsamında izleme fırsatı bulacağımız sanatçıları “kim, ne zaman, niçin” gibi sorularla tanıttık.

  7. Daha bilinçli ama hâlâ keyifli: Chet Faker

    Albümün çıkışının ardından Avrupa’da turne yapacak olan Chet Faker’a, New York’ta bir taksideyken yeni albümü, konserleri ve esprili ismiyle ilgili merak ettiklerimizi sorduk.

  8. Yeniden yaratılan elementler: Pregnant Head

    Pregnant Head adını verdiği projesiyle içindeki duygusal yükü müziğine yansıtarak özgün çalışmalar ortaya koyan Cem Bayramçavuş’a merak ettiklerimizi sorduk.

  9. Video röportaj: Can Khan Oral

    Bant Mag. sordu, 4 Nisan’da yeni albümünü yayınlayacak olan Can Khan Oral, Mexico City’den cevapladı.

  10. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yeni müziğe dair bu ayki mesaimiz, artısıyla eksisiyle, burada.

  11. Müziğe dair kısalar

    Frankie Goes to Hollywood ve Ada'nın homofobiyle imtihanı, Savai & Gökalp K.'ın ilk uzunçaları, "entel arkadaşların kırılganlığı"na dair kısa kısa...

  12. Oynamaktan yorulanları yönetmen koltuğuna alalım: John Turturro

    İster oyuncu olun ister senarist ya da yönetmen, fark etmez. Sinemada taze bir şey söylemenin ayırt edici özelliği hiç şüphesiz karakter yaratmak... Benzersiz, ilham verici, merak uyandırıcı, rahatsız edici, mide bulandırıcı… Sizin gibi olmayan herhangi birilerini, benzersiz karakterlere dönüştürdüğü filmlerin unutulmaz oyuncusu John Turturro’yu bu ay yönetmen koltuğunda ağırlıyoruz.

  13. 33. Istanbul Film Festivali'ne Özel Festival Günlüğü

    Bu yıl 5-20 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek festivalde hangi gün ne yapmalı, nereden nereye koşturmalı?

  14. İstanbul Film Festivali’nden Her Ruh Hâline Uygun Listeler

    Bu yılki İstanbul Film Festivali’nin 200’ü aşkın filmden oluşan programı içerisinde kaybolanlara yol gösterecek dev bir hizmet…

  15. Bu ay ne izlesem?

    Sinemaseverlerin İstanbul Film Festivali coşkusuna kapılacağı nisan ayında, vizyon son aylardaki heyecanın bir tık gerisinde kalsa da, sevilen yönetmenlerin merakla beklenen son filmleri vizyonda yerini alıyor.

  16. Radikal demokrasi için kamera başına!

    “Demokrasi” kavramının gündemimizi bir hayli meşgul ettiği bu günlerde Doc Next Network “radikal demokrasi” üzerine bir video yarışması düzenlemekte. Yarışmanın

  17. “Artık tamam, zamanı geldi. Bir çıkmam lâzım”: Merve Morkoç

    İstanbul’un genç sanatçılarından Merve Morkoç hem sokaklara çiziyor hem de kâğıtlara. 17 Nisan’daki kişisel sergisi 2+1’den önce Merve’yi yakalayıp birkaç soru sorduk.

  18. Avrupa’dan Moğolistan yönünde eşine az rastlanır bir macera: Mongol Rally

    16 bin kilometre ve bir ay süren Mongol Rally, yardım amaçlı düzenlenen en garip etkinliklerden biri. Herhangi bir destek ekibi olmadan, zorlu parkuru mümkün olan en düşük bütçeyle ve en basit araçla bitirmenin amaçlandığı Mongol Rally’i geçtiğimiz senelerde tamamlayan iki katılımcıya sorduk!

  19. Cheetos Gelişim Merkezleri ile Yarına Hazırlanan bir Nesil

    PepsiCo Türkiye'nin GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ile yürüttüğü sosyal sorumluluk projesi Cheetos Gelişim Merkezleri, 2014 yılına girmemizle beraber 10 seneyi doldurmuş oldu. Cheetos Gelişim Merkezleri’nin geçtiğimiz 10 senesi, geleceği ve sosyal sorumluluk üzerine PepsiCo Kurumsal İletişim Müdürü Didem Sinik ile bir sohbet gerçekleştirdik.

  20. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] yazı işleri müdürleri J. Hakan Dedeoğ[email protected] Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör