2023: Yerli sahneden 60 kayıt

Yazılar: Asena Büyük, Cem Kayıran, Deniz Taşar, Elif Öz, İlayda Güler, Güven Yalın, Zeynep Naz Günsal

Geride kalan yılla hesaplaşmalarımız yerli müzik sahnesiyle devam ediyor. 2023 takvim yılında yayımlanmış EP ve albümlerden 60’lık listemizde heyecan uyandıran kesişmeler, kolektif hafızaya işlemiş deneyimlere verilen reaksiyonlar ve bol miktarda iyi his mevcut.


Adamlar – Harekete kimse mâni olamaz. Part II
(Sony Music Türkiye)

Adamlar’ın ses dünyası için yepyeni patikalar çizen Harekete kimse mâni olamaz. EP’sinin devam anlatısı. Besteleri Tolga Akdoğan’a ait dört parçanın düzenlemesinde Akdoğan ve Emre Malikler birlikte çalışmış. Yine günlük hayattan, kolektif ruh hâllerinden bahsediyor Adamlar. Favorilerimizden “Okyanus”a kulak verelim: “Garip bi’ şeydir hatırlamak.  Uçak camından bana bakan gelecek ve geçmişten atak yapar. Yenilirim her seferinde. Ve tekerlek döner.”



Adoya – Bozuk Rüya
(Avrupa Müzik Yapım)

Sunset Stream’den tanıyabileceğiniz Ada Öykü Erdem’in solo projesi Adoya ile ilk uzunçaları. Her birinde farklı yazım ve düzenleme metotlarını takip ettiği yedi parçada; yeri geliyor Bobby Vinton’la düet yapma hayalini gerçekleştiriyor, aşkı en derinine kadar yaşamayı öğütlüyor, “normal” olana adapte olmak zorunda olmadığımıza dair kulaklara küpe anlatılar kurguluyor. 

Ah! Kosmos & Hainbach – Blast of Sirens 
(FUU)

Ah! Kosmos, Hainbach ve kallavi bir vintage synthesizer koleksiyonunun buluşması Blast of Sirens. Dokusallığı ve akışkanlığıyla dinleme deneyimini her daim dinamik tutan; seslerin bir araya geliş biçimlerinin çıkılan her katta büyük bir haz uyandırdığı bir albüm. Dark ambient tınılarına meraklı olanlar ıskalamasın.

Alizade – LATIN VIRGIN
(New Wave)

Bling bling! Alizade’nin tavrıyla, flowlarıyla ve enerjisiyle her parçası başlı başına bir partiye dönüyor LATIN VIRGIN’de. Bu yedi parçalık koleksiyonun yegane niyetinin keyif almak ve keyif vermek olduğunu henüz ilk parça “YALLA”nın beatini duyduğunuzda anlayabiliyorsunuz. Dilimize dolanan cümlelerden bazıları: “Siyah araba si-siyah araba” / “Ben bir bitch yanımda bitchler” ve pek tabii “Estağfurullah, es-es-estağfurullah, ah, ah”.

Astro Dehan – Ağıt
(Hexe Music)

Baba Sad ve Apartmanlar gibi bağımsız sahnenin gürültücü gruplarından tanıdığımız Dehan Kılıçarslan’ın ilk solo yayını. Bulutlu synth tonlarının hâkimiyetindeki dört parçalık EP’de Dehan’dan duymaya alıştığımız cayır cayır gitar rifflerinden apayrı bir sonik harita ile karşılaşıyoruz. Adı üstünde, içerde sizi derbeder arpejler ve yer yer duyulan derbeder vokaller bekliyor. 

Bade Nosa – Zemheri Bitti
(Mudita Records)

Bade Nosa’nın üstüne titrendiği her ânında hissedilen ilk albümü, kendi hayatındaki yaşanmışlıklardan doğmuş olsa da herkes kendine dair bir sürü detayla karşılaşabilir. Her şarkının ayrı bir his taşıdığı evreninde müzisyenin berrak vokallerinin olduğu kadar yer yer dramatik enstrümantasyonun da etkisi büyük. Melankolik dünyasında kaybolmak ve kendine, hayatına, kadınlığına ve kalbine sahip çıkmak arasında bir denge bulmuş bir karakteri dinliyoruz.

Balina – Ateşten Yıllar
(The state51 Conspiracy)

Önceki Balina yayınlarından aşina olduğumuz cayır cayır progresif rock düzenlemeleri, çok daha geniş bir ilham havuzundan uzanıyor bu kez. Baştan söyleyelim: Beş parçaya bölünse de tek seferde ve kesintisiz deneyimlenmesi yaratıcıları tarafından bizzat önerilen dinleme biçimi. Grup üyelerinden Alican Öyke ile sohbetimiz burada.

Barış Demirel – Bi’ Aralar İyiydim
(Universal Music Türkiye)

Sık sık kabuk değiştiren, yenilikçi tavrıyla dinleyicisinin merakını daima üzerinde tutan trompetçi, şarkı yazarı ve prodüktör Barış Demirel, coşkuyu da kederi de eksiksiz yaşatan bir albümle çıkageldi. Kamufle, Islandman, Da Poet ve Kayra gibi kadim dostlarıyla iş birliklerinin de yer aldığı Bi’ Aralar İyiydim’de yine kişisel arayışlarını toplu iç dökümlerine aksetmiş. 

Berke Can Özcan – Twin Rocks
(Omni Sound)

Arve Henriksen ve Jonah Parzen-Johnson ortaklığında kaydedilen koleksiyon, Türkiye’nin güneybatısındaki antik Likya kıyılarının bir kısmını çevreleyen 520 km uzunluğundaki bir yürüyüş parkuru olan Likya Yolu’nun sonik haritasını çıkarıyor. Berke Can Özcan’ın bambular, soda şişesi kapakları, pipetler, ev anahtarları ve toprak saksılardan kendi elleriyle yaptığı enstrümanların sesi; çelik davullar, çanlar, gong ve vibrafon gibi yıllardır yakınında tuttuğu yol arkadaşlarından çıkardığı titreşimlere karışıyor.

Bîdar – İçi Kafamın
(Bağımsız)

İsmi çok isabetli konulmuş bir EP, İçi Kafamın. Bîdar dört parçada dört farklı üslubu, ayrıksı şarkı yazarlıklarını deneyimliyor ve her biri üzerinde pek güzel duruyor. Bir parçada sofistike bir caz kulübünde viski kadehinizi titreten groove’a kapılabilir; bir diğerinde bir şöminenin yanında günlüğünüzü doldurduğunuzu hissettirebiliyor. İçi Kafamın’ı birbirini takip eden klipleriyle deneyimlemek için de buraya.

Black Sea Storm – İsmimi Bulutlardan Aldım
(Bağımsız)

Kendini “konargöçer bir rock grubu” olarak tanımlayan Black Sea Storm, 2002’den bu yana Ali Deniz Özkan liderliğinde farklı sulara dalıp çıkıyor. Projenin son mahsulünün kayıtları Monterrey, Culiacán, Mazatlán, Guadalajara, Hermosillo ve Querétaro şehirlerinde seyyar bir stüdyo kurulumuyla yapılmış. 90’ların çeşitli alternatif rock yaklaşımlarını tek potada eritirken yolda olma hâlinin çeşitlilğini de eksiksiz bir şekilde yaşatıyor akışı boyunca.

Brek – 1990
(KARE)

Müzisyenin, kayıtsızca geçişinden şikayetçi olduğu yıllarını ve anılarını kendi tarzında bir kapsüle alma biçimi. Brek’in stüdyosunda minik bir ekiple kaydettiği, hikâyeleri, anıları ve sevdikleriyle donattığı kayıt; geride bıraktıklarımız, geri getirmeye çalıştıklarımız ve akıp giden zamanı karşımıza oturtmak için bir fırsat sunuyor.

Büşra Kayıkçı – Places
(Parlophone Records)

Mimari ve müzik arasındaki en belirgin ortaklıklardan biri, her iki disiplinin de tasarım ve inşa süreçlerine tabi olması. Büşra Kayıkçı, bestelerini oluşturan çeşitli müzikal elementleri modüler olarak tasarlayıp kendisini bir doyum noktasına ulaştırana kadar harmanladığı, bir süre dinlendirdiği ve geri döndüğünde son kıvamını bulduğu bir yaratıcı yaklaşım izliyor. Böylelikle piyanodan kâğıda aktarılan müzik, her icrasında yeniden inşa ediliyor.

Büyük Ev Ablukada – Defansif Dizayn
(Olmadı Kaçarız)

“Yangın Akvaryum” ile ilk seslerini 2022 yazında duyduğumuz yeni Büyük Ev Ablukada albümü Defansif Dizayn, 2023’ün son ayına girerken yayımlandı. Kadrosuyla birlikte ses paletinin de genişlediği bu koleksiyon; yine çeşitli duygu durumları, tanıdık karakter tasvirleri ve hep bir ağızdan söylenesi nakaratlarla dolup taşıyor. Ardındakileri ve daha fazlasını Bartu Küçükçağlayan’dan dinlemek isteyenleri buraya alalım.

Can Çankaya – Flaneur
(Bağımsız)

Ülke caz sahnesinin en üretken figürlerinden Can Çankaya’nın ilk solo albümü. Kendisine davulda Volkan Öktem, kontrbasta Apostolos Sideris’in eşlik ettiği 12 şarkı arasında ölümünün 50. yılında Aşık Veysel’i anmak için kaydedilmiş bir “Güzelliğin On Par’ Etmez” yorumu da bulunmakta. Çankaya’nın kariyerinin tamamına yayılan çeşitliliğin sıkıştırılmış bir versiyonu Flaneur; sıkışığa bakmayın içerisi çok ferah.

CEHENNEM MIXXXTAPE 01
(CEHENNEM)

Londra merkezli etkinlik serisi CEHENNEM’in ilk toplaması, Türkiye yeraltı sahnesinden kuir ve kadın+ prodüktörlerin üretimlerini bir araya getiriyor. 17 parçalık albümde Age Reform & Okay Vivian, Robogeisha, Jtamul & Sissy Misfit, Çiçek Çocuk & Düş gibi isimlerden kesitler var.

Çağrı Sertel – Places 
(Space Goats)

Caz ve pop sahnesinden birçok isimle de iş birlikleri yapan çok yönlü müzik insanı Çağrı Sertel için oldukça hareketli bir seneydi. Senenin ikinci yarısında niyeti dans ettirmek olan yeni canlı performans ve kayıtlarıyla karşımıza çıkan Sertel, yılın başlarında da bir solo piyano albümü yayımlamıştı. Places, adını farklı şehirlerden alan ve bazen tuşesiyle, bazen boşluklarıyla, bazen de melodik kurgularıyla oralara ait duyulan yedi parçadan oluşuyor.

Dilhan Şeşen – Kumdan İnşa Putlarla
(Gülbaba Records)

Şeşen, “canlılık” duygusunun hep gözetildiği ilk albümünü yer yer dalgalı yer yer bir çarşaf durgunluğunda olan bir okyanusa benzettiğini söylüyor. Yedi dakikalık açılık şarkısı “Hergele” de bunun minyatür bir örneği gibi. Avangart öğelerin zenginleştirdiği Kumdan İnşa Putlarla, yarattığı karanlık düzlemde yer yer alternatif rock, yer yer indie pop sularında gezintiye çıkarıyor. 

Deniz Tekin – Yüzyıllardır Aynı Dert
(Little Jobs)

Deniz Tekin, ilk albümü Kozakuluçka’dan tam altı yıl sonra Yüzyıllardır Aynı Dert ile döndü. Elektrik gitarda Deniz ile beraber Efe Demiral, basta Kunter Kınacı, davulda Berkan Tilavel’i duyduğumuz koleksiyon, birçoklarımız için başucu albümü oldu bile. Yoğun duygular ve sorularla yıkandığımız 45 dakikalık yolculuk; kişisel olan her şeyin politik olduğunu ve hayatın absürt olanla ne kadar iç içe olduğunu hatırlatıyor.

Dolu Kadehi Ters Tut – Ölüm Dansı
(Bağımsız)

Nağmeli melodileriyle çaresiz bir aşka ses veren “Yol Görünmüyor”un ağırlığını veya kıvrak bir 90’lar hard rock güzellemesi olan “Aynen”in savurduğu serseri enerjiyi aynı albüme sığdırabilmek pek kolay iş değil. Sekiz yıl içinde yayımladığı beşinci albümünde Dolu Kadehi Ters Tut ekibinin kurduğu büyük hayallere ortak olmak için hiç çaba sarf etmeye gerek yok.

Dozi Ozovski – Sanki Bir
(Shalgam Records)

Ankara çıkışlı müzisyen Dozi Ozovski, içine bir avuç funk baharatı da döktüğü synth-pop karışımıyla sosyal kaygıları, zihinlerde yankılanan susmayan sesleri şarkılaştırıyor. Daha önce de ortaklaştığı prodüktör Undermoz’la üç düeti de barındıran Sanki Bir’in nefis kapak görseli de Sena Çelebi imzalı. 

Ekin Fil – Rosewood Untitled
(re:st)

Ekin Fil’in atmosferik şarkıları, bu kez doğanın direniş gücüne dair düşünme, hatta empati kurma çabası olarak hayat bulmuş. 2021 yazında Türkiye’de gerçekleşen orman yangınlarının ruhuna yüklediklerini seslerle aktarmanın bir yolunu aramış. Hem bir acil durum çağrısı hem bir iyileşme alanı Rosewood Untitled. Kırılgan, kararlı ve sabırlı. 

Elif Yalvaç – My Heart Of Noise
(Möller Records)

İngiltere’de yaşayan müzisyen ve besteci Elif Yalvaç’ın My Heart Of Noise albümü, her biri farklı disiplin ve kültürlerden müzik insanlarıyla yaptığı ortak parçalardan oluşuyor. Ses kaynaklarını ve alan kayıtlarını birer yapboz parçası gibi iç içe geçirdiği albümde; ilişkilenme biçimlerinin çeşitliliğine, yaratıcı diyalogların yarattığı titreşimlerle kafa yorduruyor.

Goblin Daycare – Q: EP? A: EP!!
(Mevzu Records)

Hiçbiri iki dakikaya ulaşmayan altı lo-fi punk güzelliğinden oluşan bu EP’yi 32 diş sırıtır bir hâlde sağa sola savrularak eşlik ederek deneyimlemek isteyeceğinize şüphe yok. Kendinizi tutmayın, ayağa kalkın. Freakout gibi freakout!

GodBud – Sermons of Sand
(Hexe Music)

İstanbullu doom metal üçlüsünün iki uzun parçadan oluşan son numarası, fantastik edebiyattan ilham alan tematik bir iş. Frank Herbert’in Dune evreninde Bene Gesseritlere ait Missionaria Protectiva geleneğinden yola çıkan Sermons of Sand ile Arrakis’te başlayan bir maceraya atılıyoruz. Gerçek anlamıyla bir çöl müziği! 

Granul – Groove Palette
(YUKU Music)

Hem teknolojik uğraşları hem de leftfield ve kulüp gelenekleri arasında mekik dokuyan sonik ifade biçimleriyle yerli elektronik müzik sahnesinin heyecan sebeplerinden biri Granul. Tematik albümü Groove Palette, sayıların beat üretmekte küresel olarak kullanılan ortak dil olmasından yola çıkıyor. Sayıların eşleşmesinden çıkan farklı groove ve ritimlerle, janrları yok sayan, yenilikçi bir dans müziği tasarımı dinliyoruz.  

Guguou – Worlbmon
(Shalgam Records)

Deneysel pop kolektifinin son numarası, ne zaman neye çarpacağınızı bilmeden atladığınız dipsiz bir kuyu gibi. Bazı sekanslarda bir davul makinesine sırtınızı yaslayıp salınırken, bazı anlarda da üçlünün tekerlemelerine bağıra çağıra eşlik ederken bulacaksınız. “Bisiklet” şarkısında da dedikleri gibi “Bu müzik sana iyi gelecek”. 

Güneş – POP
(Sony Music Türkiye)

Güneş, kendine özgü pop anlayışıyla hayat verdiği yeni albümünde kendisiyle özdeşleşen trap ve R&B dokunuşlarını yeni bir filtreden geçiriyor. Işıltılar ve parti hissi ön planda ama “MAHVET” ve “1999” gibi parçalarda daha kırılgan bir üslupla karşılaşıyoruz. Türkçe sözlü hyperpop müziği için bir köşetaşı olacağına şüphe yok.

hiçamahiç – Düşünürüm
(Mevzu Records)

Biri Nirvana coverı, biri remiks dokuz parçayla yine dişinizi sıktıran bir melankoli yokuşunda buluşuyoruz hiçamahiç ile. 90’lar alt kültürünün farklı uçlarından aldığı ilhamla shoegaze / emo geleneklerine bugünden bir yorum getiriyor Düşünürüm. Favorilerimizden “Sonsuza Dek!”in feedbacklerinde buluşalım.

Human Scum – drowned hopes
(badmash)

Huzuru zifiri karanlıkta bulanlara geliyor. Kaan “Golem” Akay’ın Human Scum mahlasıyla yayımladığı ikinci solo albümünde, bazen bir loop ile bazen de hacimli ses bloklarıyla akıtıyor öfkesini. Adı üstünde, umuda pek yer yok. Önceki işi deceitful gibi sınır tanımayan ama ona kıyasla daha rafine bir kayıt.

Islandman – Popsicle Obstacle
(Music for Dreams)

Islandman’in “kendi pop çağına start verdiği” albüm. Karışımda yine hem Anadolu tınıları hem galaksiler ötesi ses blokları hem de kıvrak ritimler var. Dramatik atmosferinin içinde keyifle kaybolduğumuz “Kalpler” de ayrı bir paranteze alınması gereken bir kayıt. Finale yaklaşırken işittiğimiz flüt solosuna da bizden kalpler geliyor…

Kaptan Kadavra – Mental Yara
(Bağımsız)

Nazik bir açılış yaparak “Hepimiz insanız” hatırlatmasında bulunan Mental Yara, sonrasında farklı insanlık hâllerini çığlık çığlığa masaya yatırıyor. Sıkı riffler, keskin senkoplar ve sürükleyici bir kurguyla yaklaşık 45 dakika boyunca nabzı yükselten bir dinleyişe dönüyor.

Kayra – Ömrümün Son Güzel Günleri
(Bağımsız)

Bir Kayra albümü, sayfalarını hızla çevirdiğiniz sürükleyici bir roman etkisine sahiptir her zaman. Dördüncü uzunçaları Ömrümün Son Güzel Günleri’nde de hikâyeciliğini, kelime tercihlerini, kafiyelerini ve muhtemelen diskografisinin en akılda kalıcı nakaratlarını takip etmek canlandırıcı bir deneyim. Kimi iş birlikleriyle çeşitlenen sonik dünyası da sözel anlatıyı alabildiğine derinleştiriyor.

Kayra, A-Bacchus, Vinyl Obscura – Cehennem Kundaklayanlar
(somilk)

“Zihnen ve halet-i ruhiye olarak rap dünyasının tam ortasındaki” üç kişi; Kayra, A-Bacchus ve Vinyl Obscura’dan altı parçalık taptaze bir kısaçalar huzurlarınızda. Rap’in geldiği yoldan geriye doğru baktıran, arşivlere dalan Cehennem Kundaklayanlar; üçlünün, taşlarını müzikal geleneklerinden izlerle döşediği yeni bir patikada, naif ve sert olanın uyumuna ses veriyor.

Kum & Bedeviler – Apartmanlar
(Sony Music)

Can sıkıntısı, iktidar ve toplum eleştirisi ama en çok da aşk hikâyeleriyle yüklü sapasağlam bir albüm. Canlı kaydedilen uzunçalarda melankolik gitar akorlarına tekdüze ve kararlı davul ritimleri eşlik ederken ve Kum’un şahsına münhasır kirli vokalleri ve samimi sözleriyle tamamlanıyor parçalar.

Lalalar – En Kötü İyi Olur
(Bongo Joe Records / Dunganga Records)

Lalalar, En Kötü İyi Olur ile belki daha önce eskizlerini gördüğümüz karakterini iyice somutlaştırıyor. Hem sokağın hem parıltılı kulüplerin müziği bu. Yine haylaz, yine başına buyruk, yine söyleyecek çok şeyleri var. Ama hem kendilerinin hem onlara eşlik eden herkesin iyi vakit geçirdiğinden emin olmadan kontak kapatmaya niyetleri yok. 

Lara Di Lara – ESKİSİ GİBİ DEĞİL
(Grace Records)

Albümün açılışını yapan “Intro: Tohum”u seslendirmek bile büyük bir hizmet; teşekkürler Lara Di Lara. Bencillik, hırs, açgözlülüğün nefes aldırmadığı, erdemlerin içinin bir bir boşaldığı şu zamanda, kapıdan içeri bir annenin sonsuz sevgisi ve güveniyle, neredeyse duasıyla girmek, başlı başına harika. Kaydın geri kalanında da Lara Di Lara’ya has o sakin, şefkatli, olgun tavrı buram buram hissediyoruz; her bir parçanın anlatısını parlatan incelikli enstrümantasyonlar, ortaya dökülerek kalbin yükünü alan içten duygular ve akışta yaptığı çeşitli sürprizlerle şifa veriyor.

Mabel Matiz – Fatih
(Pose Records)

20 prodüktör katkısı ve dokuz düetle şekillenen bu kayıt; poptan halk müziğine, new wave’den incesaz’a, birbirinden uzak müzikal coğrafyalar arasındaki yolları hevesle arşınlıyor. Mabel artık harflerin üstüne daha çok basıyor, kendini daha iyi biliyor ve bazen gevşeyen, bazen sertleşen, yer yer erotikleşen vokallerine bakılırsa, üslubunu çeşitlendirmek konusunda da daha açık. 

Min Taka – Partiyi Durdurun!
(Bağımsız)

Geçtiğimiz iki yılda salıverdiği “*melatonin*”, “SPIDERMAN”, “CİN SODA” ve “F*ckboi” gibi teklilerin ardından ilk Min Taka stüdyo albümü aramızda. Partiyi Durdurun; özgün, minimal ve derinlikli dili ile hepten ışık saçıyor. Synth pop çizgisinde gitmeyi sürdürerek caz, R&B, dnb gibi türlere dair fikirlerden faydalandığı; kimi zaman melankolik, daima pırıl pırıl bir parçalar bütünü. 

Mx. Sür – Erotik Politik Romantik
(XSM Recordings)

Mx. Sür soruyor: “Erotik bulduğumuz her dokunuş, tersinden bakınca Politik mi? Duyduklarımız hiç başlamamış Romantik bir aşk masalı mı: Başlamayan…(!) biter mi?” Dört parçalık Erotik Politik Romantik EP’si, tansiyonu epey yüksek bir kulüp müziği koleksiyonu. Bitişiyle birlikte etrafınızda irili ufaklı yıldızlar belirdiğini fark edeceğiniz “Shorolo212”nun etkisinden sıyrılmak pek kolay değil.

Naci Oğuz – Kirpi İkilemi
(Bağımsız)

Sosyal etkileşimlerin ardındaki tezatlarla dolu katmanlar ve onları deneyimlemenin bıraktığı yabancılaşma hissinden dem vuran Kirpi İkilemi, gitar ve perdesiz gitarı dramatik bir anlatıcı olarak kullanarak kökünü farklı kültürlerden almış çeşiti tınıları, karanlık ses desenleri oluşturacak biçimde işliyor.

Özgür Lokum –  Sesli Notlar
(Bağımsız)

Kendini “sıcak iklimi seven, güneyli bir birey” olarak tanımlayan Özgür Lokum’un ilk EP’si. Yer yer akustik gitar arpejlerine, yer yer banjo melodilerine kapılıp sıcak kıyılara vurduran dört parçanın kayıtlarında Özgür Lokum’a Miraç Yavuz, Ethem Saran ve Burak Dursun eşlik etmiş. Kendisiyle Sesli Notlar’a dair sohbetimiz de burada.

Padme – Hâlâ!!
(Tamar Records)

İstanbul çıkışlı Padme dördüncü stüdyo albümünde DIY ses dünyalarında garage punk ve pop punk numaralarını art arda sıralıyor. Arada “polis kimi koruyor?” diye sormayı eksik etmeden hemen sonraki parçada bir sevgiliye aynı günün akşamında buluşmayı temenni ediyorlar. Çoğunluğunda davulların delice bir hızda yürüdüğü şarkıları yakından dinlediğinizde arada girip çıkan synthler ve sampleları duyabilirsiniz. 

Parya & Rinxlaya – görüntü kaybı
(Venüs Müzik)

İki eski dost Parya ve Rinxlaya’nın ilk ortak albümü görüntü kaybı, mideye inen bir yumruk gibi. Aynı salvoyu tekrar tekrar yeme isteği uyandırıyor, o ayrı. Açılış şarkısı “birine yeniden merhaba demenin otopsisi”, dinlediğimizin bir daimi bilinç akışı hâli olduğunu açık ediyor. Oset düeti “itlaf”ı dinledikten sonra “kıyamet herhalde böyle gelen bir şey” diye düşünmemek elde değil. Favorilerimizden “ellikuruş”un fısıltılı nakaratı içinde bol bol kaybolduğumuz da doğrudur.

Pesüs – Balkonda Deniz
(Kazandibi Records)

Mehmet Korkmaz ve Yiğit Tornacı’nın başka müzisyenlerle dallanıp budaklanan grubu Pesüs’ün ilk albümü, yılın en heyecan uyandıran tanışmalarından biriydi şüphesiz. Bir Edip Cansever şiirini şarkılaştıran ve Göksu Hazal Subaşı’nın vokalleriyle eşlik ettiği “Güneşin Yazdığı”, Kuzey Avrupa cazı orkestrasına evrildikleri  “Mısır Kalyonu” ve progresif düzenlemesiyle tesirli bir albüm finali yapan “Kassel”; ikilinin besteciliğinin ne denli geniş bir haritaya yayıldığına örnek olacaktır. Heyecanı bir an olsun eksilmeyen bir akışa sahip.

Puck – Horror Vacui
(Shalgam Records)

Maceracı düzenlemeleri, girift enstrümantasyonu ve sürükleyici iniş-çıkışlarıyla içinde kaybolmaya fazlasıyla elverişli bir albüm. “Pango un die Katzen” parçasının son düzlüğündeki kırık arpejler ve tansiyonu yükselten davul ataklarından çıkıp kısa bir nefes aldıktan sonra sağlı sollu yumruklar savuran “Robin Goodfellow”a geçmek gibi lezzetli anlarla dolu. 

Randy Esen – Not Alone
(Bağımsız)

Bu albüm, hızlı üretim ve tüketim çağında tam da ihtiyacımız olan şey çünkü bizi durduruyor, tüm dikkatimizi üzerine çeviriyor, düşündürüyor, gerçekten hissetmemizi ve özümsememizi sağlıyor. Üst düzey bir müzisyenlik ve ham duygularla dolu. Hayat ve zamanla ilişkimiz üzerine düşünmeye teşvik eden felsefi bir konsept üzerine kurulu. Randy Esen, eşi ve oğullarından bir aile, bir miras koleksiyonu. Deniz Taşar’ın Esen ailesiyle söyleştiği röportaj da tam burada.

RAW – W.A.R.
(Bağımsız)

Selçuk Artut ve Alp Tuğan 2016’dan bu yana RAW adı altında gerçekleştirdiği canlı kodlama performanslarıyla, değişken ve kapsayıcı audiovisual deneyimler yaratıyor. İkili, sekiz parçalık W.A.R. (We Are Raw) albümüyle İşitsel ve görsel ifadelerin alışılmış sınırlarını yok sayan bir düsturun mümkün olduğunu ispatlıyor. İkiliyle albüme dair sohbetimiz burada.

The Ringo Jets – Radio Ringo
(FERMENT RECORDS)

The Ringo Jets’in tüm türlerden kaçışının manifestosu; asıl baharatı tabii ki grubun en eski ve daimi dostu garage rock. Eddie Van Halen, Curtis Mayfield, Silk Sonic, Kraftwerk, Led Zeppelin, The Who, AC/DC, The Kinks ve geçmişten koca bir ilham şelalesi; Lale – Deniz – Tarkan üçlüsünün frekansında dalgalara karışıyor. 

RSPC – FFF
(Venüs Müzik)

Ağaçkakan ve Armonycoma or slt’nin güç birliği, leftfield hip hop ikilisi RSPC (eski adıyla roadside.picnic) uzun süren uykusundan uyandı. Ters köşe yok; RSPC bildiğini okumaya devam ediyor. Tansiyonu zigzaglar çizen 12 şarkı, yılların biriktirdiği ateşle cayır cayır yanıyor.

Sami Baruh – XXOZO
(XSM Recordings)

“Uzaylılar, yılanlar ve Sovyet uzay köpekleri ile paralel evrende dans.” Etnik Sentetik mahlasıyla yaptığı prodüksiyonlarla da tanınan Sami Baruh’un tematik EP’sindeyiz. Lale Müldür’ün 2011 tarihli ses kayıtları baz alınarak bestelenen açılış parçası “XXOZO”, erken dönem techno düzenlemesi eşliğinde uzaydan gelen yarı kadın yarı yılan hayali bir varlık hakkında bir anlatı. EP’deki diğer parçalarda alternatif bir gerçeklikte yaşanan hikâyeleri anlatıyor. Kana kolay karışıyor, tekrar tekrar döndürülüyor.

Sinağrit Baba – Onun Sabah Alarmı
(Bağımsız)

Bir uyumsuzun bilinç dönüşümü hikâyesinin anlatıcılığını yapan kentli rock geleneğinden beslenen 10 parçalık konsept albüm. Dayatılan yaşam biçimlerine karşı seçilmiş hayatsızlığın savunuculuğunu yapan “Teşebbüs” ile başlayan koleksiyon, tüm uyumsuzları birlikte yürümenin mümkünlüğüne ikna ediyor.

Soft Analog – DANS İLLÜZYON
(Apartment Disco)

Albümü başlattığınız anda yeni ve gizemli bir dünyanın kapılarından girip dansa etmeye başlıyorsunuz âdeta. İkili başından sonuna kendi evrenlerini yarattıkları albümde enerjinin bir an bile düşmediğine emin oluyor. Fakat burada çoğunlukla karanlık bir resim çizildiğini; şüphe, kaçış, bıkkınlık gibi hislerin bolca olduğunu söylemiş olalım. Albüm bittiğinde ise biraz silkinmiş, “uyanmış”, yenilenmiş bir hâlde buluyorsunuz kendinizi. 

Sunfear – Electra
(Müstesna Records)

Farklı disiplin ve estetiklerde üretimlerini sürdüren Eylül Deniz’in Sunfear mahlasıyla yayımladığı ikinci albüm. Gerçek ve gerçek dışı olan arasındaki sınırların silikleştiğini her dönemecinde hissettiren koleksiyon, müzisyenin hikâyeciliği adına da yeni açılımlar barındırmakta. Beklenmedik çarpışmalarla katmanlanan bir rüya seansı Electra.

T-POP 2
(XSM Recordings)

“Ooo malın iyisini biliyorsun! Bende aradıklarının fazlasını bulacaksın!” Temel unsurları nostalji, asorti, dans, esans ve ambiyans olan XSM Recordings icadı T-POP janrıyla ikinci kez haşır neşir olmaya çağıran toplama albüm. Ceytengri’den Basic Disarm’a, Sister Kür’den Nene H’e, Mx. Sür’den CicexCocux’a, DJ Hamam’dan Eylül Deniz’e 20 katılımcının dansa çağırdığı leziz bir derleme.

Tuğçe Şenoğul – Atlas – Yerdeniz
(Bağımsız)

Tuğçe Şenoğul’un çeşitlendirme hevesini karşıya direkt geçiren, olgunlaşmış, daha da lezzetlenmiş vokallerini dinleyebilmek; bu kısaçalar vesilesiyle ortak üretimlerin sağladığı zenginliğin tadını çıkarabilmek güzel. Ama belki de en güzel olan, akış boyunca onunla birlikte yalpalayabilmek; canı yanarken, ferahlarken, ararken, bulurken; farklı hikâyelerde aynı hislerle buluşarak iyileşebildiğimizi görmek.

Varhız & Simo – GENDE
(Warner Music Türkiye)

Rio de Janeiro’dan filizlenen baile müziğini, İzmir’in Tepecik semtinde Roman kültürüyle buluşturan Varhız ve Simo’nun güç birliği. Yüksek enerjili beş parçayı bir araya getiren GENDE, hem kulakların pasını silme hem de ikilinin yaşantısını, duruşlarını müdanasız bir şekilde yansıtma niyetiyle hayat bulmuş.

Voyvo – Zaman Zehir
(Shalgam Records)

Zaman Zehir, deforme olmuş insan etkileşimi, zamanın baskısı ve varoluşun çalkantılı birliği etrafında şekilleniyor. “Cimri”nin büyülü arpejleriyle dinleyiciyi karşılayan albüm, “Gezegen”in gümbür gümbür ritimleri ve yüksek tansiyonlu gitarlarıyla gerilimi tırmandırıyor. “Işığın Güncesi”nin şifalı sözleriyle hipnotik ve varoluşsal bir patikayı takip ediyoruz.

Yangın – PLASTİK
(33 Q∴ S∴)

Dinleyeni gençleştiren, zaman – mekân mefhumunu bulandıran, bağırıp çağırarak içi dışa çıkaran, içel çatışmalara ışık tutan bir albüm. Aynı cümleyi tekrar eden açılış parçası “Düşerdi Yıldızlar”, kemik titreten basları ve parçanın tansiyonuna yön veren gitar numaralarıyla, PLASTİK’in kalanında nasıl köşelere savrulacağımızın bir özetini çıkarıyor sanki.

Zeynep Toraman – In A Dark House
(Obscure & Terrible)

Berlin’de yaşayan besteci Zeynep Toraman’ın sonik paletini yoğun synth blokları, alan kayıtları ile kimi yaylı enstrümanlar ve piyanodan alınmış samplelar oluşturuyor. Ortaya çıkardığı kompozisyonlar ise her dinleyişte etrafınızı bambaşka renkler ve manzaralarla donatacak kadar açık, soyut ve yalın. “Chimes”ın tek akorla yaydığı gerilimi beş dakikada ağır ağır üzerinizden alıp huzura boğması, yılın en büyük doğa olaylarından biri.