Portrelerine bağımsızlık sonrası Mali’nin enerjisini sığdıran fotoğrafçı Malick Sidibé (1935-2016), dünya genelinde “Bamako’nun Gözü” lakabıyla anılıyor. Hayat dolu portreleri ve Bamako’nun dinamik gece hayatını yakalayan kareleriyle tanınan Sidibé, 2007 yılında Venedik Bienali’nin Yaşam Boyu Başarı Altın Aslan Ödülü’nü kazanan ilk Afrikalı sanatçı olmuştu.

Malili fotoğrafçıyı yeniden gündemimize getiren, Marsilya – Londra merkezli yayınevi Loose Joints’ten geçtiğimiz haftalarda çıkan Painted Frames adlı yeni kitap oldu. Sidibé’nin bugüne dek başka yayınlarda yer almamış portrelerini bir araya getiren kitapla birlikte  New York’ta Jack Shainman Gallery’de Malick Sidibé: Regardez-Moi isimli bir sergi de ziyarete açıldı.

Loose Joints’in tek bir tema altında topladığı bu koleksiyon, Sidibé’nin hayatının sonuna doğru Malili sanatçılarla iş birliğiyle ortaya çıkardığı, cam boyama tekniğiyle çerçevelenmiş fotoğraflardan oluşuyor. Çerçevelerin enerjik ve renkli motifleriyle siyah – beyaz portrelerin oluşturduğu kontrast, Painted Frames’in öne çıkan detayları arasında başı çekiyor. Ortaya çıkan teknikler arası uyum, Mali’nin jenerasyonları arasında kesintisiz bir birliğin ve bağın varlığına temas ediyor.

Yazar ve editör Amy Sall’ın kitap için kaleme aldığı önsöz, Malick Sidibé’nin Jack Shainman Gallery ile olan uzun süreli dostluğunun nasıl başladığını ve Painted Frames derlemesindeki cam çerçeveli portrelerin oluşum sürecini aydınlatıyor. Sall’ın anlattığına göre, 1960’larda özellikle Senegal’de fotoğraf makineleri ve fotoğraf çekilme kültürü yaygınlaştıkça, cam boyama teknikleri fotoğraf çerçeveleri olarak kullanılmaya başlamış.

1960’ta Mali’nin Fransa’dan bağımsızlığını ilan etmesiyle ülkede dinamik bir dönüşüm süreci başlamış. Özellikle genç kesimin yenilikçi ve iyimser bakış açılarının, zaman zaman başkaldıran tutumlarla birleşmesiyle birlikte Bamako hızla ilerleyen ideolojik ve politik dönüşümlerin merkezi hâline gelmiş. Sidibé bu dönemin süratle değişen dinamiklerini yakalamak üzere stüdyosunda, Nijer Nehri’nin kenarlarında ve gece kulüplerinde kamerasıyla birlikte halkın yenilikçi ruhunu takip etmiş. 

Bir portre, nasıl hem içimize işleyecek kadar kişisel olup hem de bir toplumu büyük bir somutlukla yansıtabilir? Malick Sidibé’nin renkli motifler içindeki fotoğraflarına bakarken, bu ikilemin şaşırtıcı bir hızla cevaplandığına tanık oluyoruz. Sanatçı, fotoğrafladığı kişileri görülmek istedikleri şekilde, kimliklerini filtrelemeden yakalamayı başarıyor. Bu kişiye özgü detayları odak noktası hâline getiren Sidibé, bir yandan kültürel nüanslara ve zamanın atmosferine de dikkatimizi çekmeyi başarıyor.

Portrelerinde, siyah camlı güneş gözlüklerinin arkasından kameraya bakan gençleri, desenli etekleriyle Studio Malick’in samimi atmosferinde poz veren arkadaş gruplarını görüyoruz. Fonda rock‘n’roll ve soul şarkılarının çaldığı partilerde gençlerin dans figürlerinin enerjisi ve vücut dillerinin doğallığı göze çarpıyor. 

“Asıl devrim müzikti. Yeni bir çağa giriyorduk ve insanlar dans etmek istiyordu. Müzik bizi özgürleştirdi. Birdenbire gençler birbirine yaklaşabiliyor, onları ellerinde tutabiliyordu. Önceden buna izin verilmezdi. Ve herkes yakın dans ederken fotoğraflanmak istiyordu.” -Malick Sidibé

Malick Sidibé’nin, Malili sanatçılarla iş birliği içinde yarattığı dinamik cam çerçeveli portrelerini ilk defa bir araya getiren Painted Frames’de görülen yaratıcı pozlar ve derin bakışlar, halk arasında albümlerde saklanan hatıralar ve evlerin duvarlarını süsleyen portrelerin sıcaklığını ve doğrudanlığını anımsatıyor. Kitabıa buradan ulaşabilirsiniz.

Malick Sidibé hakkında

Malick Sidibé’nin hikâyesinin başlangıç  noktası Bamako sokakları, 1950’lerin ortası. Gérard Guillat-Guignard’ın stüdyosunda çırak olarak adım attığı kariyerini, kısa sürede dönemin gençlik kültürüne mercek tutan güçlü bir gözlemcilikle bambaşka bir seviyeye taşıdı. Brownie Flash’ıyla yakaladığı ilk karelerden itibaren Malili gençlerin dans pistlerinde, plajlarda, kulüplerde, gecelere karışan neşesinde hep onun izi görülebiliyor. Bamako’nun ritmini siyah-beyazla belgeleyen Sidibé, dönemin özgürlük arzusunu, yeni kimlik arayışlarını ve flört anlarını samimi bir üslupla aktardı.

1970’lerde stüdyosunu bir sosyal sahneye dönüştüren Sidibé, elektrikli ışıklarla aydınlanan Studio Malick’te poz verdirdiği insanların canlılığını âdeta tuvale işler gibi karelerine yansıttı. 1990’lar ve 2000’lerde Salif Keita ve Ali Farka Touré gibi müzisyenler uluslararası alanda tanınmaya başlarken, aynı dönemde Malili fotoğrafçılar da dünya çapında ilgi görmeye başladı. Malick Sidibé, sadece Mali’nin değil; tüm kıtanın hafızasına ışık tutan bir figür oldu.


Loose Joints’in 2025 yayınlarından diğer tavsiyeler:

Bravo –  Felipe Romero Beltran 

Rio Bravo nehrinin 270 kilometrelik bir kesimine odaklı göç, direnç ve dayanışma hikâyelerini ele alan Felipe Romero Beltran’ın fotoğraf koleksiyonu, ABD – Meksika sınırındaki hayatlara yeni perspektifler getiriyor. Beltran’ın belgelediği günlük objeler, mimari detaylar ve yalın portreler nehrin etrafındaki hayatlara hâkim olan sakin ancak belirsizlik dolu atmosferi üç bölümde keşfediyor. Doğal sınırların çevrelerine olan etkilerini ve farklı rollerini belgeleyen Bravo, şubat ayında yayımlandı. 

The Classroom – Hicham Benohoud 

1990’lar Fas’ının sert eğitim sistemine karşı çıkmak amacıyla sanat öğretmeni Hicam Benohoud öğrencileriyle beraber pedagojik bir fotoğraf projesine atılmış. The Classroom’daki fotoğraflar, yaratıcı, komik ve absürdist kompozisyonlarla birlikte aynı zamanda şiddet ve baskı temaları üzerine nüanslı göndermelere yer veriyor. Koleksiyonun tamamı, Benohoud’un orijinal arşivindeki negatiflerden derlenmiş.

The Great Room – Katherine Hubbard 

Analog fotoğrafçılık, yazı ve performans alanlarında disiplinlerarası çalışmalarıyla bilinen Katherine Hubbard, annesiyle iş birliği ile ortaya çıkardığı son derece kişisel çalışmasıyla karşımızda. A Slight Cast Down at the Edge of the Lips adlı kitabıyla 2024 yılında Guggenheim Fellowhsip’inin sahibi olan Hubbard, pandemi zamanında annesinin hafıza kaybıyla beraber gelen yas dolu süreci deneyimsel karanlık oda teknikleriyle yansıtmayı amaçlamış. 

  1. “Sözü devirince şiir olmaz ama neyse…”: SIRRI SÜREYYA ÖNDER (1962-2025)

    Türkü gibi günlere.

  2. Anı parçalarının pek de tatlı olmayan kısımları: ASUMAN TANYAŞ ve Kalıntı Kutusu

    “Çoçukluk hikâyelerimizdeki doğaüstü varlıkların doğaya karışmaları, içinde yuvalanmaları, her an rahatsız edebilmeleri bana cazip geldi.” 

  3. Bir ulusun hafızası MALICK SIDIBÉ'nin renkli çerçevelerden taşıyor

    Loose Joints’ten geçtiğimiz haftalarda çıkan Painted Frames kitabı, Malili fotoğrafçı Malick Sidibé'nin, cam boyama tekniğiyle çerçevelenmiş portrelerinden oluşuyor.

  4. NE DİNLESEK?: Bağımsız sahnede 2025

    Gündemlerin altında kalıp kaybolma riskine karşı 2025 yılı içinde şimdiye kadar yayımlanan bağımsız müziklerden bir derleme.

  5. Bir tür sezgisel şifa gibi: DERADOORIAN

    “Kendimi her zaman rahat alanımın dışına itmek ve yeni bir şey yaratmaya çalışmak istiyorum. Bazen bunun benim için iyi olduğunu hissediyorum ama belki dinleyici için değil.”

  6. Mesele biraz gülmek değil miydi?: GEORDIE GREEP

    "Her şeyi çok ciddiye alıyormuş gibi davranmaktan kaçınmak hoşuma gidiyor.”

  7. Güneş açtıran duygu kazısı: LORADENİZ

    İlk albümü Sun Shone'un yaratım sürecinde zihninde dolaşanları ve arayışlarını dinlemek üzere Loradeniz’le sohbete koyulduk.

  8. Kelimenin tam anlamıyla: HİSSİKABLELVUKU

    Cereyan’ın ortaya çıktığı koşulları, bu birlikteliğin açtığı yeni kapıları ve gelecek planlarını Hissikablelvuku üyelerinden dinledik. 

  9. Nereye gidiyoruz Edward?: Miguel Gomes ile bir GRAND TOUR sohbeti

    Miguel Gomes’in sekizinci uzun metrajı, bizi aşk kovalamacası gibi bilinmeyen bir yolculuğa çıkarıyor; zamanlar ve imgeler arasında gezinen bu hipnotik macerada kimse nereye neden gittiğini bilmiyor.

  10. Birlikte var olabilen ikilikler: SOUND DREAMS OF ISTANBUL

    “Filmin, bir saatlik bir müzik eseri gibi kendi ritmine sahip olmasını istedim; farklı dinamikleri barındıran, izleyiciyi sürekli merak içinde tutan, kimi zaman şaşırtan, kimi zaman gülümseten bir akış yakalamak benim için çok önemliydi.”

  11. Seyir defteri: SEVERANCE 2. sezon

    10 bölümlük ikinci "Severance" sezonuna, hafta hafta tuttuğumuz seyir defteriyle tekrar bakma vakti.

  12. Eterik kafes: SEVERANCE

    Lumon şirketinin, çalışanlarının zihnini ikiye ayırarak onların acı, zaman ve mekân hissinden yoksun bir "içsel" versiyonunu yarattığını biliyoruz. Bu hâl, eterin bedende yarattığı duruma neredeyse birebir denk düşüyor.

  13. Kaitlyn Dever, Isabela Merced ve Young Mazino cevaplıyor: THE LAST OF US 2. sezon

    "The Last of Us" evrenine birlikte adım atan oyuncular Kaitlyn Dever (Abby), Isabela Merced (Dina) ve Young Mazino (Jesse), set deneyimlerini anlatıyor.

  14. Kardeşlik denen girift yapı: Vuslat Saraçoğlu ve BİLDİĞİN GİBİ DEĞİL

    Bir geçmiş ne kadar farklı hatırlanabilir?

  15. Funda Eryiğit ve Erdem Şenocak, ÖLÜ MEVSİM’i anlatıyor

    Funda Eryiğit ve Erdem Şenocak ile senaryoya yaklaşımları, yönetmen Doğuş Algün’le kurdukları yaratıcı iş birliği, karakterlerinin duygusal katmanları ve daha fazlasını üzerine bir "Ölü Mevsim" sohbeti.

  16. Yeniden başlayabilme ihtimali: Zeynep Köprülü ve Nazan Kesal ile SU YÜZÜ üzerine

    Zamanında yaşanması gerekenler ve yaşanamayanların ardından “Yüzleşmeli ve iyileşmelisin,” diyor Su Yüzü, “artık büyümelisin de sanki, kendi iyiliğin için…”.

  17. Yaşamla ilgili her şey: İŞÇİ FİLMLERİ FESTİVALİ'nin geçmişi ve bugünü

    Özgür Balcı ve Zeynep Yüksel ile bu yıl 20. yaşını kutlayan festivalin doğuşunu, politik vizyonunu ve festival hafızasında önemli yer edinen Sırrı Süreyya Önder'i konuştuk.

  18. hmmm? - LUISA MIELENZ

    Duygu durumları, mekânlar, zamanlar ve kaydedilenlere dair sorular sorduk. Luisa Mielenz arşivinden fotoğraflarla yanıtladı.

  19. Künye

    .