Çoğu müzisyenin gelirlerinin büyük kısmını konserlerden elde ettiğini düşünecek olursak, müziğin ekonomisini konser ekonomisine bakmadan anlamamız mümkün gözükmüyor… 


Geçmişte müzik endüstrisini bir telif hakkı endüstrisi olarak sınıflandıran ve teknolojinin müziğin dağıtımı ve sanatçıların gelirleri üzerindeki etkisine kısaca değinen birkaç yazı kaleme almıştım. Müziğin ekonomisi derya deniz bir konu, iktisatçılar için de muhtelif sebeplerden dolayı ilgi çekici bir araştırma alanı. Öncelikle müzik herhangi bir üründen farklı özelliklere sahip. Maddî takas değerinin dışında insanlara manevî tatmin verebilmesi ve daha sonra detaylandıracağımız sosyal boyutu sebebiyle geleneksel iktisadî çerçevelerin ve alışıldık piyasa mekanizmalarının ötesine geçebilen bir ürün. Bunun dışında teknolojik gelişmelerin en derinden etkilediği sektörlerden biri. Sadece internetten bahsetmiyoruz, tarih boyunca önce sesin kayıt altına alabilmesi, daha sonra da ses kayıt formatlarının çeşitlenmesi sebebiyle müzik sektörü de kapsamlı dönüşümlerden geçti. İki aya yayılacak bu yazının çıkış noktası ise çoğu müzisyenin gelirlerinin büyük kısmını albüm satışları ya da telif haklarından değil, konserlerden elde etmesi. Bu sebepten konser ekonomisi, müziğin ekonomisine dair çözümlemeler yapmak için doğal bir başlangıç noktası.

İlk olarak bahsedeceğimiz mevzu, sektörün içindeki gelir dağılımı. Sözleşmeleri inceleyince ortalama büyüklükte grupların bile plak şirketlerinden aldıkları avansların dışında albüm kayıtlarından ciddî bir gelir elde etmediğini görüyoruz. Zira şirketler albümün tanıtım masrafları gibi maliyetleri bu avansa sayıyor ve tüm maliyetler geri dönmeden sanatçılara herhangi bir satış telifi ödemiyor. İşin daha da fenası alınan avanslar da gruplar tarafından yapımcı ya da kayıt maliyetleri için harcanıp eriyebiliyor. Geçmişte yanlış sözleşmelere imza atan bazı müzisyenlerin ürettikçe borç batağına saplandığına tanık olmuşluğumuz var. Bu sözleşme yapısı sebebiyle konser gelirleri müzisyenler için hayatî önem arz ediyor. Bu durumun sonucu ise ilginç bir asimetri: Tüketicilerin müziği plak, CD ya da dijital formatlarda satın almaya harcadığı para bilet harcamalarına göre çok daha fazla, ancak müzisyenlerin bakış açısıyla bilet satışlarından kazanılan gelir albüm satışlarından daha önemli. Eskiden konserler albüm satışlarına olumlu yansıyacakları düşüncesiyle bazen zararına verilirdi, dijital çağda ise bu durum tersine döndü. Müzisyenler yeni albümleri tekrar yollara düşmek için bahane olsun diye kaydediyor.

Konser sözleşmelerine gelelim. Müzisyenler genelde bir organizatörle anlaşıyor ve peşin bir garanti ödemeyle bilet satışları belli bir seviyeyi aşarsa yüzde olarak pay alıyor. Bu belli seviyenin aşılması için organizatör reklam, kira, ekipmanın taşınması gibi masraflarını çıkarmalı ve kendisi de belli bir kâr elde etmeli. Bilet satışları iyi gider de o seviye aşılırsa ek gelirin aslan payı müzisyene gidiyor. Kesin yüzdeler vermek zor zira rakamlar sanatçıların pazarlık gücüne bağlı olarak değişken. Bu pazarlığın bir kısmı da bilet fiyatına ilişkin zira fiyat herkesin kazancını etkileyen bir faktör. Grubun seyahat masraflarını aldığı avanstan ödemesi mümkün ama alınan avans da buna göre yüksek oluyor. Her ne kadar zaman zaman ufak bir yüzdesi konser mekânına kalsa da konser esnasında satılan tişört ve plak gibi ürünlerin gelirinin büyük kısmı gruba ait. Mekâna ise kiranın dışında satılan içkinin, varsa otopark ya da vestiyer gibi yan hizmetlerin parası kalıyor. Elbette birçok mekân aynı zamanda organizatör görevi de üstlenebiliyor ve böylece üçgenin iki köşesini birden tutuyor. Bu tipteki sözleşmelerin iktisat jargonunda etkin sözleşmeler olduğu söylenebilir, zira gelirler tarafların ihtisas alanlarına göre dağıtılıyor. Bu denkleme bazen sponsorlar girip maliyetleri sübvanse edebiliyor. Bunun bedeli ise müziğin bir bahane hâlini alması, konserlerin kurumsal logoların tepemizden baktığı birer pazarlama aktivitesine dönüşmesi.

Biraz da fiyatlandırma ve toplam gelirlere dair tarihsel verilere bakalım. ABD verilerine bakınca ortalama konser bileti fiyatının 1981’den 2012’ye dek yüzde 400 arttığını, enflasyonun ise aynı dönemde yüzde 150 olduğunu görüyoruz. Aslında bu fark 1996’ya kadar o kadar yüksek değildi ancak konser fiyatlarının artış ivmesi ile enflasyon arasındaki makas son 15 senede çok açıldı. Fiyat ayrımcılığı konusuna bir sonraki yazıda gireceğiz ancak bir konserde satılan en pahalı biletin ortalama fiyatındaki artışın yüzde 400’ü de aştığını not düşmeli. Diğer bir deyişle aynı konser için satılan biletler arasındaki fiyat dengesizliği yıllar geçtikçe arttı. Konser bileti fiyatlarının sinema, tiyatro ya da spor müsabakası gibi diğer eğlenceliklerin biletlerine göre daha fazla arttığını da söyleyelim. 2000’lerde fiyat artışlarının sebep olduğu bir talep azalması ve kapasite kullanımında düşüşler mevcut ancak fiyat artışı talep azalmasına baskın çıkmış ve toplam konser gelirleri artmış. Toplam gelirlerdeki artış ufak kulüplerden 2 bin500 kişiden fazla kapasiteli büyük arenalara kadar her türlü konser mekânı için geçerli. İktisadî deyişle talebin fiyat esnekliğinin 1’den az olduğu bir piyasadan bahsediyoruz. Son üç-dört senede ise küresel iktisadi buhranların etkisiyle toplam konser gelirlerinde bir düşüş söz konusu, örneğin konser pazarına dair kapsamlı veriler sunan Pollstar’a göre krizin tepe noktasında olduğu 2009 ve 2010 arasında toplam gelirler yüzde 12 düşmüş. Belki de fiyatlar artabileceği kadar arttı ve izleyiciler açısından bıçak kemiğe dayandı. Eğer sektör büyümek istiyorsa bir sonraki yazıda daha detaylı bahsedeceğimiz ikinci el piyasasını kontrol altına almalı ve masada para bırakmaya son vermeli.

Peki konser fiyatları neden son 30 senede enflasyona nazaran çok daha hızlı yükseldi? İktisatta Baumol-Bowen illeti denen bir kavram var. Konser, verimliliğin yavaş arttığı bir sektör. Bir konseri vermek 20 yıl önce de aşağı yukarı bugün gerektirdiği miktarda insan ve zaman gerektiriyordu. Belki elektronik ekipmanların maliyeti azalmış olabilir ama piroteknik mühimmatı gibi modern gereksinimler bu maliyet düşüşünü dengeliyor. Verimliliğin yükselmediği sektörlerde fiyatların verimliliğin iyileştiği sektörlere oranla daha hızlı artması normal. Yalnız bu durum 90’lara kadar olan bilet fiyatı artışlarını açıklasa da 90’lardan sonraki keskin yükselişe dair pek ipucu vermiyor. Bunu açıklamak için ortaya atılan bir hipotez, 1996’da ABD’de geçirilen bir yasayla radyo sektörüne neredeyse tek başına hâkim hâle gelen ve aynı zamanda birçok TV kanalı, billboard ve konser mekânına sahip Clear Channel şirketinin tekel etkisi. Bu şirketin yatay ve dikey kurumsal bağlantılarını kullanarak ortalama bilet fiyatlarını yukarı çekmiş olması mümkün. Ancak bu hipotez de bilet fiyatlarının Kanada ve Avrupa’da da artmış olmasını açıklamıyor. Son hipotez ise 90’ların sonlarından itibaren albüm satışlarının düşmesi sebebiyle bilet fiyatları üzerinde bir baskı oluşması. Nobel ödüllü iktisatçı (!) David Bowie’nin dediği gibi “Müzik bir gün su ve elektrik gibi bir şeye dönüşecek. Çok fazla konser vermeye hazır olun çünkü elinizde kalan tek özel şey bu olacak”. Bu açıklama caz müzisyenlerine odaklanınca destek buluyor. Zira caz belki de dinleyicilerinin ses kalitesine verdiği önem sebebiyle internetten en az indirilen müzik türü ve caz müzisyenlerinin konser fiyatları son 15 senede diğer türlerdeki konserlerin fiyatlarına göre çok daha az artış gösterdi.

Önümüzdeki ay, yazının ikinci bölümünde fiyat ayrımcılığı, süperstar etkisi, bilet dağıtım ağı ve ikinci el piyasa gibi konulara değineceğiz. İki bölüm için de geçerli olan kaynakça ise hemen aşağıda.

Baumol, William J. ve Bowen, William G., (1966). “Performing arts: the economic dilemma”, New York: The Twentieth Century Fund.”
Connoly, Marie ve Kruer, Alan B. (2005), “Rockonomics: the economics of popular music”, NBER Working Paper Series
Courty, Pascal (2000), “An economic guide to ticket pricing in the entertainment industry”, Louvain Economic Review, 66, 167-191.
Courty, Pascal (2003), “Some economics of ticket resales”, Journal of Economic Perspectives, 17, 85-97.
Frith, Simon (2007), “Live music matters”, Scottish Music Review, 1, 1-17.
Holt, Fabian (2010), “The economy of live music in the digital age”, European Journal of Cultural Studies, 13, 243-261.
Krueger, Alan B. (2004), “The economics of real superstars: the market for concerts in the material world”, Journal of Labor Economics, 23, 1-30.

  1. Beş yıl önce on yıl önce

    1 Ekim 1908105 yıl önce bugün, Ford Model T otomobilleri 825 dolardan satışa sunuldu, 1927’ye kadar piyasada kaldı. 2 Ekim

  2. Eleanor Davis: Kendiniz için çizin, para için başka bir şey yapın

    Eleanor Davis çizgi roman ve karikatür dünyasından ekmeğini kazanmayı başarabilen isimlerden bir tanesi. The New Yorker, The New York Times, The Guardian gibi baba mecralarda sık sık rastlanabilen işlerine anaokulunda aldığı "en iyi motor beceriler" ödülünden bu yana çoğalan bir ödüller bütünü eşlik ediyor.

  3. Olgu Ülkenciler: Zevkli Rezalet

    2011'de gerçekleşen Das Fenomen sergisinin ardından bir senelik bir nadasa yatan Olgu Ülkenciler ilhamlı uykusundan 4-26 Ekim'de C.A.M Galeri'de görülebilinecek olan Zevkli Rezalet isimli yeni bir sergi ile uyandı.

  4. Bio Müzik: Doğadan çıkan anlık kompozisyonlar

    İçinde bulunduğumuz döngüde zaten sürekli bir müzik yok mu?

  5. Sürpriz: Alan McGee geri döndü!

    Louder Than War, eski Creation Records patronu Alan McGee ile yeni plak şirketi 359, yolda olan biyografisi ve yeni Liverpool üzerine konuştu...

  6. Esmerine ve Kanadanın Derinliklerine Dalmak

    İki haftalık bir Kanada turnesine çıkıp, Jerusalem In My Hear, Saltland, gibi müziklerle tanışıp, Constellation ailesini deneyimledikten sonra insanın “paylaş” tuşuna basası geliyor. Buyrun.

  7. 100. albümün arifesinde Constellation Records

    1997 yılından bu yana Godspeed You! Black Emperor, Silver Mt. Zion, Vic Chesnut, Evangelista gibi isimlere ev sahipliği yapan Constellation Records’ın kurucularından Ian Ilavsky ile bir hafta gezindikten sonra aklıma takılanları sordum.

  8. Hakan Vreskala ve şapkasından çıkan yeni numarası: Stand-up and Fight

    Esmerine kadrosuna dahil olan Hakan Vreskala'nın Kanada’da vurmalıları ve sahne ruhuyla izleyenleri mest edişini izlerken aslında bununla da yetinemeyeceğini biliyordum. İşte Vreskala’nın yeni numarası ve kafasındaki diğer konular.

  9. Konser ekonomisine dair: Bıçak kemiğe dayandı mı?

    Çoğu müzisyenin gelirlerinin büyük kısmını konserlerden elde ettiğini düşünecek olursak, müziğin ekonomisini konser ekonomisine bakmadan anlamamız mümkün gözükmüyor...

  10. Ayaküstü: Konserlerdeki kast sistemi

    Konserlerdeki sahne önü VIP alanları ve onlara ne kadar gıcık olduğumuz üzerine…

  11. Ekin Fil ve biblo dan yeni müzikler

    Ekin ve Pınar Üzeltüzenci kardeşler, peşisıra yayınladıkları yeni solo albümleri hakkında bu sefer birbirlerine soru sordu.

  12. Seyfettin Efendi ve Olağanüstü Maceraları

    1920’ler Türkiye’sinde dolaştıran hikâyeler artık basılı...

  13. Beyazperdenin Gergin Astronotları

    Bu ay gösterime giren Gravity’nin verdiği ilhamla, sinema tarihinde uzayın derinliklerinde gezinen ve bolca stres yaşayan kahramanları anmak istedik…

  14. James Franco hakkında bir yazı daha

    Bu ay Filmekimi’nde yönetmenliğini üstlendiği As I Lay Dying gösterilen, başrolünde oynadığı This Is The End filmi vizyona giren, konuk oyuncu olarak yer aldığı The Mindy Project dizisinin, onun oynadığı bölümleri yayınlanan, kısacası bu ay da, her ay olduğu gibi yine dört koldan üzerimize üzerimize gelen James Franco hakkında, bir yazı daha.

  15. Nike’dan Çağrı: Hareket Et!

    Nike Türkiye'nin "Hareket Et" kampanyası, potansiyelleriyle evde oturmaya pek bayılan Türk insanına potansiyel enerjilerini kinetiğe dönüştürmeleri için birtakım meydan okumalarda bulunuyor. Kampanya süresince nike.com/hareketet adresinden verilecek online aksiyon görevlerini yerine getirenler arasından seçilecek üstün performans sahipleri ise baştan sona insan hareketiyle yaratılmış özel posterlerden birinin sahibi olacak.

  16. Bu ay ne izlesem?

    Sinema salonlarında gerçek olaylardan yola çıkarak çekilmiş filmlerin cirit attığı ekim ayında, haklarında şimdiden Oscar bahisleri açılmış bir avuç film de gösterime giriyor.

  17. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yeni müziğe dair bu ayki mesaimiz, artısıyla eksisiyle, burada.

  18. Müziğe dair kısalar

    Pop müzik ve kadın düşmanlığı, nostalji, yabancılaşma ve acı...

  19. Çıfıt

    Görüyoruz-beğeniyoruz, dinliyoruz-ilgileniyoruz, yiyoruz-bayılıyoruz, okuyoruz-şaşırıyoruz, sonra da sizinle paylaşıyoruz.

  20. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngör [email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] sorumlu yazı işleri müdürü J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın