“Yılan, çok anlamlılığı açısından tam da hayatın kendisindeki çelişkileri karşılıyor benim için. Döngüsel ve kültürlerarası bir şekilde negatif ve pozitif olarak anlam değiştiriyor. Hatta aynı kültürün içinde bile bu çift kutupluluğu barındırıyor.”


İnsanoğlu olarak içinden geçtiğimiz bu zorlu dönemde, varoluşsal sıkıntılarımıza deva olması için “yılan”a başvuran, senelerdir Bant sayfalarında da birçok işiyle karşılaşmış olduğunuz, pek yetenekli ressam Baysan Yüksel, 5 Mayıs’ta ArtNext’te açılacak Serpent isimli sergisinin yaratım süreci, tekniği ve evriminin detaylarına giriyor.

Image
Image

Öncelikle seni tanıyalım, Baysan Yüksel kimdir, çoğunlukla ne çizer ve neden çizer?
Sanatçı ve bir insan türü. Anlamlandırmak için çizer, anlayabilmek için, farkına varabilmek ve bunları aktarabilmek için çizer ve bunlarla ilgili şeyler çizer.

Bildiğimiz kadarıyla ikinci kişisel sergin Serpent, bir önceki kişisel sergin Vahşi Batı’dan tamamen farklı bir konuya odaklanıyor. İşlerinin temasını nasıl seçiyorsun, ya da tema mı seni seçiyor?
Vahşi Batı sınırları aramakla ilgiliydi, Serpent ise sınırları aşmak üzerine. Yanımda sürekli defter bulundururum ve bir süre sonra çizdiklerim ve yazdıklarımın bir noktada yoğunlaştığını fark ederim. Yani hem temayı seçen benim hem de tema beni seçiyor, biraz yumurta tavuk meselesi gibi..

Image

Resimlerindeki baskın görsel dil çok çocuksu, basit, dokulu ve karanlık. O anlamda çok karakteristik. Tekniğin bugünkü hâline nasıl geldi? Söylemek istediğini söylemek için doğru yolun bu olduğuna nasıl karar verdin?
Benim için bir şeyler anlatma isteğinin altında yatan şey hep varoluşsal sıkıntılar oldu. Bunlar da oldukça karmaşık ve yoğun şeyler ve retorik sorulara bile cevap bulma isteğinden şekilleniyor ve katmanlanıyor. Varoluşun kendisi zaten karanlık bir olgu. Bir anlamı var gibi ve aynı zamanda yok gibi. Bu da tek başına hayatın bütününü çok çelişkili bir hâle getiriyor. Bu karmaşayı ve yoğunluğu da daha da karmaşık bir dille aktarmaya çalışmak o karanlığı daha da karanlık hâle getirir diye düşünüyorum o yüzden karmaşık olanı basit çizgilerle aktarmak ve yalınlaştırmak benim için önemli. Çok uzun zamandır çiziyorum ve resim yapıyorum. Teknik yıllar içinde kendiliğinden gelişti. Benim için samimiyet çok önemli, o yüzden anlatım dilimin samimi olmasını istedim ve üretirken kendimi hep akışa bıraktım. Kendimi bildim bileli hep bir şeyler yaratan, üreten biriyim. Hikâye anlatmak benim için çok önemliydi. Birçok farklı yöntem denedim ve en yalın, bununla birlikte en derin anlatım şekli benim için bu oldu ve süreç içinde kendiliğinden gelişti.

Image
Image

Serpent’teki yılan sembolizmiyle ilgili olarak, yılan çok güçlü bir metafor. Aynı değerleri aktarabilecek başka semboller var mıydı aklında? En son nasıl yılanda karar kılındı?
Yılan, çok-anlamlılığı açısından tam da hayatın kendisindeki çelişkileri karşılıyor benim için. Döngüsel ve kültürlerarası negatif ve pozitif olarak anlam değiştiriyor. Hattâ aynı kültürün içinde bile bu çift kutupluluğu barındırıyor. Bu kadar çelişkili ve başka anlamları üst üste ve katman katman barındıran bir başka sembole denk gelmedim. En çok kullandığım bir başka sembol de gözdür mesela ama o bu kadar geniş bir çerçeveyi kapsamaz. Şu an durduğum yerden geçmiş, bugün ve geleceğin şekillenişine baktığımda gördüğüm şey de bu, çelişki ve yılan sembolü bu noktada devreye girdi.

Image

Yılanın kültürel anlamlarıyla ilgili çok araştırma gerekti mi? Öğrendiğine şaşırdığın, hiç bilmediğimiz bir anlamlandırılması var mıymış?
Oldukça yoğun bir araştırma gerekti, hattâ hala araştırmaya devam ediyorum ve bu konuyla ilgili bir tez hazırlıyorum. Birçok anlamlandırması var ama benim en çok hayret ettiğim bu sembolün hâlâ yaşıyor oluşu ve güncel olarak ortaya çıkışıyla ilgili oldu. Tez görüşmesinde hocam, 1999 depreminden sonra çocuklarla resim çalışması yaptıklarını ve bütün çocukların yılan çizdiğini anlattı. Depremde İzmit’teydim ve o süreç boyunca çok soğukkanlı davranmıştım. Bilinçaltında zaman olgusu yoktur; bugün bu sembolün yüzeye çıkışıyla deprem deneyimi arasında da bir bağlantı olabilir tabii.

Serpent’teki işlerin buhranını (ki bence tüm hissi çok iyi aktarıyor) ve yılan sembolünün döngüselliğini göz önünde bulundurunca biraz umut kırıyor gibi geliyor bana. Seni de endişelendiriyor mu?
Şu anda dünyadaki düzen ve gidişat benim umudumu kırıyor. Bir süre, her şey dönüşebilir ve dünyadaki tüm canlılar için âdil ve paylaşımlı bir hâle gelebilir diye düşünüyorum. Yani, bence bu mümkün ve aslında çok kolay. Ama bugüne bakınca bütün o çelişki ve karmaşa beni çok yoruyor ve farkındayım ki büyük bir çoğunluğu da aynı şekilde yoruyor bu durum. Dolayısıyla, evet beni endişelendiriyor ve kendimi görünmez bir tehdit altında hissettiriyor. Bunun yanında dünyada harika şeyler var; sadece var olmalarının yeterli olduğu. Ve “neden bunu göremiyoruz bir türlü?” diye defalarca sorguluyorum.

Image
Image

Blogundaki işlerine bakınca, her işte görsel dilinin ve tekniğinin değiştiğini görüyoruz. Ve hepsi harika çalışıyor! Çok fazla malzemeyle, çok fazla deneme gerektiriyor olsa gerek. Günlük yaratıcı rutinin nasıl işliyor? En çok neler seni üretmeye itiyor?
Yaratıcı süreç benim için buluş yapmak gibi ve deneysellikle birlikte işliyor. Birçok uyaran bu süreci tetikleyebilir. Farklı alanlarda bir çok şey okuyorum ve araştırıyorum, meraklı biriyim. Bazen çok acayip bir rüya görmüş oluyorum ve bütün gün onu düşünüyorum Orada bir şey buluyorum, sonra o başka bir şeyi tetikliyor ve bir diğerini. Üretim oluşana kadar çok fazla düşünme pratiği yapıyorum ve bu bazen çok kısa bir sürede gerçekleşebiliyor. Yani defterimi çıkarıp çizene kadar binlerce şey düşünmüş ve birçok buluş yapmış olabiliyorum. Bunların bazıları yarı yolda kayboluyor, güçlü olanlarsa ortaya çıkıyor.

Sanırım bu seriler, özellikle de Serpent, senin için de kişisel bir yolculuk niteliğinde. İşlerinle nasıl evriliyorsun? Bir şeyleri daha iyi anlamlandırmana yardımcı oluyor mu?
Yaratıcı süreç bir katarsis oluşturuyor ama bu kısa sürüyor. Bunun yanında algıları derinleştiriyor ve anlamları katmanlı hâle getiriyor. Serpent uzun bir kişisel yolculuk benim için ve hâlâ da devam ediyor. Üretirken hissettiğim şey, benimle birlikte her şeyin de fırçanın veya kalemin ya da diğer malzemelerin ucundan geçtiği ve yüzeye dokunduğu. Bunu büyük bir ruh gibi düşünebilirsiniz. Kişisel olanın bütünle evrilmesi gibi.

Şu sıralar, üzerinde çalıştığın ya da çalışmak istediğin bir mevzu var mı? Serpent’ten sonra senden nasıl işler görüyor olacağız?
Yılan sembolizmiyle ilgili çalışmaya devam edeceğim. Dediğim gibi bu çok-katmanlı, derin bir alan ve tek sergi bunun için yeterli gelmiyor. Aklımda resimlerin yanısıra üç boyutlu işler ve enstalasyonlar var, onlar üzerine çalışıyor olacağım.

  1. Yediğiniz içtiğiniz sizin olsun, bize gezdiklerinizi çizin: They Draw & Travel

    Haritaların sihirli dünyasına hoş geldik.

  2. İran politik tarihine bir de buradan bakın: Sheida Soleimani

    “Ergenliğin son yıllarına kadar hep katı bir şekilde İranlı olduğumu düşündüm ve Amerikalı olma fikrini reddettim. Büyüdükçe fark ettim ki, benim aklımdaki İran fikri, aslında batılı bir merceğe göre şekillenmişti.”

  3. Bir yol gösterici olarak “Serpent”: Baysan Yüksel

    “Yılan, çok anlamlılığı açısından tam da hayatın kendisindeki çelişkileri karşılıyor benim için. Döngüsel ve kültürlerarası bir şekilde negatif ve pozitif olarak anlam değiştiriyor. Hatta aynı kültürün içinde bile bu çift kutupluluğu barındırıyor."

  4. Küresel haberlere farklı gözler: Politik beslenme çantası

    İllüstrasyon: Sadi Güran

  5. “Taraflıyız ve bir gündemimiz var”: Joris Leverink

    Röp: 13melek

  6. Yasemin Mori’yle şarkı şarkı ‘’Finnari Kakaraska’’

    Kara deliklerden çıkıp Yasemin Mori'ye yeni albümü Finnari Kakaraska'yı şarkı şarkı sorduk ve çınarların gölgesine uzandık. Berat Pekmezci çizdi.

  7. Şarkı şarkı Ars Longa ve ”Günler”

    Ezeli ve ebedi "söz"leriyle Ars Longa’ya yeni albümü "Günler"i şarkı şarkı sorduk. Yağız Yılmaz çizdi.

  8. Ruh hâlleri ve atmosfere odaklanan sesler: Jacco Gardner

    Sürreal bir yaklaşım ve melodik popu kendine has bir şekilde kesiştiren Jacco Gardner’in ikinci albümü sahiden heyecan veriyor.

  9. Sevginin çoklu hâli: Unknown Mortal Orchestra

    “Çalışmalarımız adına durgun zamanlar geçirmek veya eskiden yapılan çalışmalara gölge düşürecek bir sürece girmektense grubu dağıtmak ve iyi zamanlarımızı hatırlamak bana her zaman daha iyi gelmiştir.”

  10. Danielle de Picciotto’dan “yuva” fikrine saygı duruşu

    İlk solo albümü için doğru zamanı yakalayan De Picciotto, yıllar sonra doğduğu yeri ziyaret ediyor.

  11. Kadınlar elektronik müzik için “baskılıyor”: DJ Mo

    “Kadınlar yalnızca erkeklere kıyasla kendilerini eleştirmeye çok daha yatkınlar ve bu nedenle çoğu zaman insanlarla müziklerini paylaşmadan önce yıllar boyu stüdyolarında çalışıyorlar.”

  12. Karanlığın içinden eve kaçmak: RAN

    Önceki sayfalarda Mo Loschelder’le Berlin, tekno kültürü ve kadın prodüktörler üzerine konuşmamızın ardından, şimdi bir süredir Berlin’de yaşayan genç bir kadın prodüktörün, Ran’ın dünyasını ziyaret ediyoruz.

  13. Dans, soğuk ve bazen bolca üzgünlük: She Past Away

    “Yeni albümde hissiyat olarak pek bir değişiklik yok. Belki biraz yavaşladığımızı ve daha kontrollü olduğumuzu söyleyebilirim.”

  14. Kot-tişört gezen bir albüm: Palmiyeler EP

    “Duvarlarımıza poster astığımız zamanlarda, benim odamda Kill'em All posteri, Tarık’ın odasında da Fedon posteri vardı. Gerçekten…”

  15. Hal Hartley’le röportaj yapmanın tarifsiz mutluluğu

    Hartley, Henry Fool’un ne kadar büyük bir aptal olduğunu, zekânın ana akım kültürde ne kadar yüzeysel kullanıldığını ve kendi filmografisinden en sevdiğini kısa ve net cümlelerle anlattı ve kendisine olan hayranığımızı katmerledi.

  16. Kamera önünden arkasına: Yönetmenlikte iddialı 12 oyuncu

    Beyazperdenin oyuncu-yönetmenleri arasına, bu ay bizde de gösterime giren ilk filmi Lost River’la Ryan Gosling de giriyor. Bize de fırsat bu fırsat deyip, oyuncu-yönetmenlerin dünyasını didik didik etmek düşüyor…

  17. Barış Atay ve Funda Eryiğit ile ‘’Eksik’’ üzerine

    “Neye inanmamız gerektiğini, nasıl düşünmemiz gerektiğini söyleyen yapıtlar objeleşmeye, bir ideolojinin ya da siyasi sistemin malzemesi hâline gelmeye açık olurlar.”

  18. Akıl kaçırmak için yeni neden: ‘’Ex-Machina’’

    Alex Garland’ın yönettiği ve geçtiğimiz ay dünya prömiyerini gerçekleştirdiği SXSW’de bilim-kurgu hayranlarını yepyeni tartışmalara gark ederek heyecandan çıldırtan Ex-Machina, bir film değil, bir mesele olarak ele alınmayı hak ediyor.

  19. Korkunç bir atmosfer harikası: ‘’It Follows’’

    Amerikan bağımsız sinemasından çıkan yakın tarihli atmosferik korku gerilim furyasının son meyvesi It Follows, sakin ve derinden yaydığı tedirginliği, tüm bir seyir boyunca seyircisi üzerinde egemen kılan, şaşırtıcı bir film.

  20. Niyeti bariz dergi: ‘’Socrates’’

    Sporu tekniği-taktiğiyle değil, hikâyesiyle seven bir ekibin nevi şahsına münhasır dergisi Socrates, yayın hayatına merhaba dedi.

  21. Mobil, özgün, herkesin: ‘’H-art Collective’’

    “Bizce etkileyici fotoğraf çekmek, onun neyle çekildiğine bağlı değil.”

  22. Heartland: Amerika’nın Kalbine Bir yolculuk

    Tommy Hilfiger 2015 İlkbahar / Yaz Kadın Koleksiyonu Heartland, renkli, rahat çizgisiyle gerçek Amerikan stilini yansıtıyor. Üç farklı temadan oluşan koleksiyon,

  23. Libertango

    Hikaye ve çizgi: Sadi Güran

  24. Kırık çıkık

    Hikaye ve çizgi: Furkan Birgün

  25. Tomurcuk

    Hikaye ve çizgi: Merve Atılgan

  26. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] yazı işleri müdürü Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler