Hartley, Henry Fool’un ne kadar büyük bir aptal olduğunu, zekânın ana akım kültürde ne kadar yüzeysel kullanıldığını ve kendi filmografisinden en sevdiğini kısa ve net cümlelerle anlattı ve kendisine olan hayranığımızı katmerledi.


Bant Mag. ekibinin önemli bir kısmının hastalıklı bir biçimde tutulmuş olduğu ve her yaptığı işi baş tacı ettiği birkaç film, grup, müzisyen ya da yönetmen, bu sayfalar aracılığıyla dikkatinizi çekmiştir muhtemelen. Bu listenin başında gelen isimlerden biri olduğu tartışma götürmeyen Hal Hartley ile ilgili tutkumuz gerçekten de birçok şeyin üstünde.

Özellikle 90’lı yıllar nostaljisine daldığımızda, duygusunu en derinde yaşadığımız bir demet filmin yazarı, yönetmeni ve müziklerinin bestecisi olması bir yana, Hal Hartley’nin kişiliğini de son derece ilginç buluyor ve büyük hayranlık besliyoruz.

Dergi sayfalarımıza çeşitli defa, çeşitli şekillerde yansımış olan Hal Hartley ile nisan ayı içerisinde bir röportaj kapma fırsatı yakaladığımızda ise elbette geçtiğimiz sayıda hazırladığımız geniş kapsamlı Hal Hartley karakterleri dosyasının aşırı yakın tarihli olduğunu bir kenara bırakıp, meseleye kafadan daldık ve kendisine merak ettiğimiz birkaç soru sormayı başardık.

Kendisi her röportajcının kabusu olacak şekilde kısa kısa cevaplar verdi ve kesinlikle karşılıklı bir sohbeti tercih ederdik; kim bilir belki bir gün bu da gerçekleşir. (Zira genel yayın yönetmenimiz Aylin Güngör bundan yıllar yıllar önce bunu gerçekleştirmiş, hattâ buluşmanın bir video kaydını dahi almış ve fakat sonrasında kaybetmiş.) Ancak yine de buna da şükür diyor ve sizi bu soru cevaplarla baş başa bırakıyoruz.

Ana akım kültürde zekânın tarafsız, hakkaniyetli ya da objektif bir şekilde sunulduğunu görmüyorum.

Henry Fool’u çekerken bir üçleme planlamadığını biliyoruz Henry Fool‘u takip eden iki filmle birlikte, bunu bir üçlemeye dönüştürme fikri ilk kez ne zaman ortaya çıktı?
Önce Parker Posey’nin karakteri Fay Grim’e bir film çekmek istedim. Yarattığımız bu küçük suç çetesine bayıldığımdan, sonrasında da üçüncü bir film yapmalıyım diye düşündüm.

18 yıla yayılan bu üçlemenin finaline baktığımızda, hikâyelerinizin kahramanlarının epey yol almış olduğunu görüyoruz. Fay, telaşını ve hırsını bir kenara bırakmış ve her şeyi biraz daha kabullenmiş görünüyor. Onun yetiştirdiği Ned, kararlı ve makûl biri… Yalnızca Henry, tıpkı 18 yıöncesinde olduğu gibi kaçmak, kaybolmak istiyor ve oğluna da bunu öğütlüyor. Onu bu kadar tahammülsüz ve umutsuz yapan şey ne sizce?
Henry tam bir aptal. Büyümek, gelişmek, ilerlemek, bir şeyi tamamlamayı başarmak gibi şeylere muktedir değil. Ama onun bu boş beleşliği ve palavracılık yeteneği, diğer insanları, gerçek şeylere yönelme konusunda cesaretlendiriyor. Zaten Henry’nin olayı da bu.

Yarattığınız karakterlere baktığımızda, onlar konuştuklarında bir diyalogdan ziyade monolog varmış izlenimi almak mümkün. İlk filminiz The Unbelievable Truthtan, Ned Riflea kadar tüm filmlerinizde bunu söylemek mümkün… Filmlerinizdeki karakterleri konuştururken neye önem veriyorsunuz?
Ben daima zekânın görülebilir, duyulabilir olmasını isterim. Ana akım kültürde (her yerde) zekânın tarafsız, hakkaniyetli ya da objektif bir şekilde sunulduğunu görmüyorum. İnsanları eğlendiren tek şey aptallık, yüzeysellik ve alaycılık. Böyle işler, içten ya da otantik olarak nitelendirilmenin tek ölçütüne dönüştü ama gerçekte olan tek şey reklam ve mastürbasyon! Benim insanlarla kurduğum bağ, bundan daha kuvvetli olmalı.

Bugünlerde, insanlarıçoğunun filmleri bilgisayar ve tabletlerinden izlemelerini anlayışla karşılayan filmler yapmaya çalışıyorum.

Ned Rifleda Susan karakterini oynayan Aubrey Plaza, yarattığınız dünyaya organik şekilde eklemlenmiş görünüyor. Siz Plazanın filme sağladığı katkı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Açıkçası Aubrey’nin saçma sapan bir filmde daha oynamamaya ihtiyacı vardı, benim de filmde yapmaya çalıştığım şeyi anlayıp aynen uygulayabilecek, yetenekli bir oyuncuya… Durum bundan ibaret!

Ned Rifleın bütçesinin önemli bir kısmını oluşturan Kickstarter destekleri beklentilerinizi ne ölçüde karşıladı? Sizce Kickstarter gelecekteki projelerinizi desteklemek açısından önemli bir alternatif oluşturmaya devam edecek mi?
Filmin tamamı Kickstarter’daki destekçilerle finanse edildi. Bugünlerde sanatsal bir iş yapmanın başka mantıklı yolu yok bence.

Filmlerinizin kitlelere ulaşması konusunda daima bağımsız yollar seçtiniz ve son olarak Ned Rifle’ın dağıtımını da kendi başınıza yapıyorsunuz. Size göre seyircilerin filmlerinizi hangi formatta ya da nasıl izlediğinin bir önemi yok mu?
Bence pek yok. Tabii ki filmlerimi sinemada izledikten sonra ne kadar etkilendikleriyle ilgili e-mail atan pek çok insan oluyor ama insanların önemli bir kısmı filmlerimi DVD’den ya da online izliyor. Ve onlar da aynı şekilde etkilenebiliyor bu filmlerden. Bugünlerde, insanların çoğunun filmleri bilgisayar ve tabletlerinden izlemelerini anlayışla karşılayan filmler yapmaya çalışıyorum.

35mm filme geri dönmemeniz bir tercih mi, yoksa 35mm yapım maliyetleri hâlâ bir engel teşkil ediyor mu?
HD bence film prodüksiyonu konusunda gerçekleşen en doğal ve takdir edilesi evrim! Açıkçası artık 35mm filmle baş etmek zorunda kalmadığıma son derece memnunum.

Emekliye ayrılıp artık bir roman yazarı olarak devam etmek beni çok mutlu edecek.

Filmlerinizin neredeyse tamamının müziklerini kendiniz bestelediniz. Filmlerinize müzik yapma aşaması nasıl gerçekleşiyor? Müzikler filmi yazarken mi beliriyor yoksa film bittikten sonra mı?
Çoğunlukla filmin müziğini, kurgu aşamasındayken besteliyorum. Ama melodiler ve armoniler, filme hazırlanırken çıkmış oluyor genelde.

Her ne kadar yarattığınız sıradışı karakterler ve özgün hikâyelerle adınızı duyurduysanız da uyarlamak istediğiniz bir hikâye veya roman var mı?
Bir süredir Yeni Ahit’e, “Havarilerin İşleri”ne (“The Acts of the Apostles”) dayanan bir Aziz Paul filmi yazıyorum. Eğer bu filmi çekmeyi başarabilirsem, emekliye ayrılıp artık bir roman yazarı olarak devam etmek beni çok mutlu edecek.

Louieyi izliyor musunuz? Louis C.K. bu dizide bir anlamda sizin sinemanızı televizyona taşıyormuş gibi geliyor bana. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Louie’nin tüm bölümlerini izledim ama ben Louie’den biraz daha farklı bir şey yapmaya çalışıyorum. Bence kendi filmlerim, yapmaya çalıştığım şey için daha iyi bir referans olurdu.

Ned Rifle neredeyse 20 yıla yayılan bir döneme nokta koydu. Şimdiki planlarınız neler? Üzerinde çalıştığınız yeni projeleriniz var mı?
Şu sıralar televizyona dizi hâlinde yayınlanacak bir komedi işi yazıyorum.

Kendi filmleriniz arasında bir favoriniz var mı?
Favori filmim Meanwhile.

Fay Grimin çekimlerinin bir kısmı İstanbulda gerçekleşmişti. Daha önce de !f İstanbul festivali için Türkiyeyi ziyaret etmiştiniz. Burada ilk dönem filmlerinizden itibaren sizi takip eden azılı bir hayran kitleniz var. Yakın zamanda yeniden ziyaret etmeyi düşünür müsünüz?
İstanbul’a bayılıyorum. Orada yakın arkadaşlarım var. Hattâ filmin Amerika’daki gösterimleri arasında mekik dokumakla meşgul olduğumdan İstanbul Film Festivali’ndeki Ned Rifle gösterimlerine gelemediğime de üzüldüm (ama yapımcım ve eşi geldi).

(Çeviren: Cihan Uzunoğlu)

  1. Yediğiniz içtiğiniz sizin olsun, bize gezdiklerinizi çizin: They Draw & Travel

    Haritaların sihirli dünyasına hoş geldik.

  2. İran politik tarihine bir de buradan bakın: Sheida Soleimani

    “Ergenliğin son yıllarına kadar hep katı bir şekilde İranlı olduğumu düşündüm ve Amerikalı olma fikrini reddettim. Büyüdükçe fark ettim ki, benim aklımdaki İran fikri, aslında batılı bir merceğe göre şekillenmişti.”

  3. Bir yol gösterici olarak “Serpent”: Baysan Yüksel

    “Yılan, çok anlamlılığı açısından tam da hayatın kendisindeki çelişkileri karşılıyor benim için. Döngüsel ve kültürlerarası bir şekilde negatif ve pozitif olarak anlam değiştiriyor. Hatta aynı kültürün içinde bile bu çift kutupluluğu barındırıyor."

  4. Küresel haberlere farklı gözler: Politik beslenme çantası

    İllüstrasyon: Sadi Güran

  5. “Taraflıyız ve bir gündemimiz var”: Joris Leverink

    Röp: 13melek

  6. Yasemin Mori’yle şarkı şarkı ‘’Finnari Kakaraska’’

    Kara deliklerden çıkıp Yasemin Mori'ye yeni albümü Finnari Kakaraska'yı şarkı şarkı sorduk ve çınarların gölgesine uzandık. Berat Pekmezci çizdi.

  7. Şarkı şarkı Ars Longa ve ”Günler”

    Ezeli ve ebedi "söz"leriyle Ars Longa’ya yeni albümü "Günler"i şarkı şarkı sorduk. Yağız Yılmaz çizdi.

  8. Ruh hâlleri ve atmosfere odaklanan sesler: Jacco Gardner

    Sürreal bir yaklaşım ve melodik popu kendine has bir şekilde kesiştiren Jacco Gardner’in ikinci albümü sahiden heyecan veriyor.

  9. Sevginin çoklu hâli: Unknown Mortal Orchestra

    “Çalışmalarımız adına durgun zamanlar geçirmek veya eskiden yapılan çalışmalara gölge düşürecek bir sürece girmektense grubu dağıtmak ve iyi zamanlarımızı hatırlamak bana her zaman daha iyi gelmiştir.”

  10. Danielle de Picciotto’dan “yuva” fikrine saygı duruşu

    İlk solo albümü için doğru zamanı yakalayan De Picciotto, yıllar sonra doğduğu yeri ziyaret ediyor.

  11. Kadınlar elektronik müzik için “baskılıyor”: DJ Mo

    “Kadınlar yalnızca erkeklere kıyasla kendilerini eleştirmeye çok daha yatkınlar ve bu nedenle çoğu zaman insanlarla müziklerini paylaşmadan önce yıllar boyu stüdyolarında çalışıyorlar.”

  12. Karanlığın içinden eve kaçmak: RAN

    Önceki sayfalarda Mo Loschelder’le Berlin, tekno kültürü ve kadın prodüktörler üzerine konuşmamızın ardından, şimdi bir süredir Berlin’de yaşayan genç bir kadın prodüktörün, Ran’ın dünyasını ziyaret ediyoruz.

  13. Dans, soğuk ve bazen bolca üzgünlük: She Past Away

    “Yeni albümde hissiyat olarak pek bir değişiklik yok. Belki biraz yavaşladığımızı ve daha kontrollü olduğumuzu söyleyebilirim.”

  14. Kot-tişört gezen bir albüm: Palmiyeler EP

    “Duvarlarımıza poster astığımız zamanlarda, benim odamda Kill'em All posteri, Tarık’ın odasında da Fedon posteri vardı. Gerçekten…”

  15. Hal Hartley’le röportaj yapmanın tarifsiz mutluluğu

    Hartley, Henry Fool’un ne kadar büyük bir aptal olduğunu, zekânın ana akım kültürde ne kadar yüzeysel kullanıldığını ve kendi filmografisinden en sevdiğini kısa ve net cümlelerle anlattı ve kendisine olan hayranığımızı katmerledi.

  16. Kamera önünden arkasına: Yönetmenlikte iddialı 12 oyuncu

    Beyazperdenin oyuncu-yönetmenleri arasına, bu ay bizde de gösterime giren ilk filmi Lost River’la Ryan Gosling de giriyor. Bize de fırsat bu fırsat deyip, oyuncu-yönetmenlerin dünyasını didik didik etmek düşüyor…

  17. Barış Atay ve Funda Eryiğit ile ‘’Eksik’’ üzerine

    “Neye inanmamız gerektiğini, nasıl düşünmemiz gerektiğini söyleyen yapıtlar objeleşmeye, bir ideolojinin ya da siyasi sistemin malzemesi hâline gelmeye açık olurlar.”

  18. Akıl kaçırmak için yeni neden: ‘’Ex-Machina’’

    Alex Garland’ın yönettiği ve geçtiğimiz ay dünya prömiyerini gerçekleştirdiği SXSW’de bilim-kurgu hayranlarını yepyeni tartışmalara gark ederek heyecandan çıldırtan Ex-Machina, bir film değil, bir mesele olarak ele alınmayı hak ediyor.

  19. Korkunç bir atmosfer harikası: ‘’It Follows’’

    Amerikan bağımsız sinemasından çıkan yakın tarihli atmosferik korku gerilim furyasının son meyvesi It Follows, sakin ve derinden yaydığı tedirginliği, tüm bir seyir boyunca seyircisi üzerinde egemen kılan, şaşırtıcı bir film.

  20. Niyeti bariz dergi: ‘’Socrates’’

    Sporu tekniği-taktiğiyle değil, hikâyesiyle seven bir ekibin nevi şahsına münhasır dergisi Socrates, yayın hayatına merhaba dedi.

  21. Mobil, özgün, herkesin: ‘’H-art Collective’’

    “Bizce etkileyici fotoğraf çekmek, onun neyle çekildiğine bağlı değil.”

  22. Heartland: Amerika’nın Kalbine Bir yolculuk

    Tommy Hilfiger 2015 İlkbahar / Yaz Kadın Koleksiyonu Heartland, renkli, rahat çizgisiyle gerçek Amerikan stilini yansıtıyor. Üç farklı temadan oluşan koleksiyon,

  23. Libertango

    Hikaye ve çizgi: Sadi Güran

  24. Kırık çıkık

    Hikaye ve çizgi: Furkan Birgün

  25. Tomurcuk

    Hikaye ve çizgi: Merve Atılgan

  26. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] yazı işleri müdürü Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler