Sürreal bir yaklaşım ve melodik popu kendine has bir şekilde kesiştiren Jacco Gardner’in ikinci albümü sahiden heyecan veriyor.


İki yıl önce yayınladığı ilk albümü Cabinet Of Curiosities ile uzun uzun vakitler geçirdiğimiz, dinlemekten bir türlü sıkılmadığımız Hollandalı müzisyen Jacco Gardner, ikinci albümü Hypnophobia’yı bu ay yayınlıyor. İlk albümünde nispeten mutlu ve 60’lardan beslenen şarkılar yapan Gardner’in yeni albümünden yayınlanan ilk iki şarkı bizi daha karanlık bir psikedelinin beklediğine işaret ediyor. Zira albümün ismi de bu durumun altını çizercesine seçilmiş.

Gardner’ın müziğinde akıcılık, tekrar ve sürreal dokunuşlar ön plana çıkıyor. Kimi şarkılarında tek bir fikrin uzun uzun yoğurulduğuna tanık olurken kimi zaman da kendinizi Jacco’yla birlikte şarkı söylerken bulabiliyorsunuz. Günümüzde iyice çiğnenmiş bir akım hâline gelen, 60’lar ve 70’lerden ilham alma alışkanlığının belki de en özel ve yaratıcı örneklerine imza atıyor Jacco Gardner.

Hollandalı müzisyeni, uzun soluklu turnesine çıkmadan bir gün önce bir Skype konuşmasında yakaladık ve kendisinden hem Hypnophobia’yı hem de müzikal anlamda onu besleyen, etkileyen şeyleri dinledik!

Image

Turnen yarın başlıyor ve albümün de yakında çıkmak üzere. Bu aralar nasıl hissediyorsun, neler yapıyorsun?
Gayet iyi hissediyorum. Çok fazla heyecan ve yapılacak çok fazla şey var tabii ki. Bir yandan da birçok hazırlık ve tanıtım çalışmaları var. Sanırım albümün yayınlanmasına iki hafta kaldı. Epey meşgul ama güzel zamanlar.

Geçtiğimiz ay SXSW’deydin ve epey yoğun bir takvimin vardı. Orada yeni şarkıları çaldınız mı?
Sekiz ay önce, ilk olarak “Find Yourself” ile yeni şarkıları çalmaya başladık ve sonrasında da diğerlerini eklemeye başladık. SXSW’de beş yeni şarkı çaldık. Hâlâ birkaç şarkı daha ekliyoruz. Yeni albümün tamamını bu turnede çalmayacağız diye tahmin ediyorum, çünkü şarkıların tamamı canlı performanslar için uygun değil. Sanırım albümden sekiz şarkıyı çalacağız.

Albümü yine kendi başına mı kaydettin peki?
Davulları ben çalmadım ama diğer her şeyi ben çaldım.

Peki yine aynı ekiple mi konser veriyorsun?
İlk kadrodan iki kişi gruptan ayrıldı. Bu yüzden iki kişiyi değiştirmek durumunda kaldık. Şimdi ben gitarları çalıyorum ve yeni bir davulcumuz var.

Biraz da yeni albümüHypnophobiadan bahsedelim. Albümden yayınladığın ilk iki şarkının ardından, bu albümüCabinet Of Curiositiese nazaran daha karanlık bir albüm olacağını düşünmeye başladım.
Evet doğru, biraz daha karanlık bir albüm. Bazı insanlar daha hafif olduğunu düşünüyor ama ben buna katılmıyorum.

Albümdeki şarkıların yazım sürecinden bahseder misin? Önceki albüme göre neler değişti?
Şarkıların bir kısmı turnedeyken yazıldı. Enstrümanlarımdan bazı sample’lar aldım. Kayıtları yaparken sample’lar üzerinde de çalışabiliyordum. Minibüste ufak bir klavyem vardı. Stüdyoda çok fazla vakit geçirecek fırsatım olmadı. Yoldayken yazdığım şeyler oldu. Bu süreç, ilk albüme göre farklıydı. Sonucunda da farklı şarkılar ve farklı türde sesler ortaya çıktı. Sadece şarkı yazımı için kullandığım bazı sesler var. Bu seslerin bir kısmını, pratik olması sebebiyle sample olarak kullanmama rağmen albümde de kullandım. Bu bir farklılık. Bir yandan, ilk albümde olduğu gibi stüdyoda gitar çalarak ya da klavyede çeşitli akorlar deneyerek yazdığım şarkılar da oldu.

İlk albümünde altı yıllık geçmişleri olan şarkıların vardı. Hypnophobia’da da böyle şarkılar yer alıyor mu?
Hayır. Bu da aslında bir başka farklılık. Yeni albüm biraz daha âna odaklı sanırım. Aynı dönemde hem yazıldı hem kaydedildi. İlk albümle kıyasladığın zaman bu büyük bir değişiklik. İlk albümdeki şarkıların büyük kısmı, son hâllerini kaydetmeden önce üzerine yıllardır çalıştığım şarkılardı. Ama yeni albüm için kaydettiğim şarkıların büyük kısmı, yazım aşamasında ilham aldığım şeylerden beslenerek ortaya çıktı. Bu bir anlamda tek yönde hareket etmek anlamına da geliyor.

Bu söylediklerinle birlikte, sample’ları şarkılarda kullanma durumun daha fazla şey ifade etmeye başladı. Sanırım daha fazla anlık kararlardı bunlar.
Evet kesinlikle. Çünkü bu sesleri yoldayken kullanabiliyordum. Bir yandan turnede olmaktan da ilham alıyordum. Bu otomatik bir şekilde gerçekleşti sanırım. Turnedesin ve daha önce hiç gitmediğin yerleri görüyorsun. Bir yandan yeni sesler buluyorsun. Bunlar birbirlerini ister istemez etkiliyor.

O zaman bir an önce İstanbul’a gelip buradan da ilham alman gerekiyor!
Oraya önceden bir kez gelebildim ve gerçekten harikaydı. Çok güzel bir şehir! Ağbim altı ay kadar İstanbul’da yaşadı ve ben de onu bir hafta ziyaret edebildim. Oraya bir tek o zaman gelebilmiştim.

Peki müzikal olarak seni etkileyenler ne oldu? Şarkıları yazdığın dönemde neler dinliyordun?
Etrafımdaki insanların müziklerinden etkilendim. Gruptaki herkesin harika müzik zevkleri var. Ayrıca, klavyecim Frank’le birlikte yaşamak da bu anlamda etkiledi beni. Daha önce hiç duymadığım müzikler dinletiyor bana. Hepimizin benzer bir müzik zevki olduğunu söyleyebilirim. Sinematik, ritmik ve 70’ler… Bir anlamda psikedelik ama bir garaj grubu gibi değil sanırım.

Albümün ilk single’ı olan Find Yourselfi, Mixed Feelings isimli bir şarkıyla birlikte yayınladın. Sanırım bu şarkı albümde yer almıyor. Bu şarkıyı albüme koymamanın sebebi neydi?
Albümü bitirmiştim ve single yayını için bir B-yüzü şarkısına ihtiyacım vardı. Çok fazla şarkım yoktu ve bu B-yüzü için ideal bir şarkı gibi hissettirdi. Albümün sonuna da ekleyebilirdim ama B-yüzü olarak daha doğru olduğunu düşündüm. Ayrıca albümde çok fazla enstrümantal şarkı var. Bir tane daha eklemek çok fazla olabilirdi.

Find Yourself şarkısını ilk dinlediğimde arkadaşlarıma yoldaki albümün daha karanlık ve hipnotik olacağını söylemiştim. Sonrasında da albümün adınıHypnophobia olduğunu okudum ve her şey bir anda daha uyumlu bir hâl aldı.
O şarkının klibini izledin mi?

Evet, çok sevdim! Onun hakkında bir soru sormak üzereydim. Klipteki fikir kime ait?
O da epey karanlık bir klip aslında. Arkadaşım olan yönetmen Bear Damen’la çalıştım. Birkaç fikri vardı. İlk fikrini beğenmedim ve ona şarkıyı ve ne anlattığını açıkladım. Sonrasında ikinci bir fikirle geldi ve o da son fikir oldu. Klibi İsviçre’de çekti. Sonrasında bazı şeyler değişti. Ama büyük oranda her şey onun fikriydi. Sıvılar ve diğer görseller ikimizin ortak çalışmasıyla ortaya çıktı. O görselleri bir süredir yapıyordum. Ama büyük oranda onun hayalperestliği var klipte. Çok güzel bir klip yaptı ve bundan dolayı çok mutluyum.

Bir önceki röportajımızda seni müzikle tanıştıranın kardeşlerin olduğunu söylemiştin.
İnsanlar bana müzik dinlemeye nasıl başladığımı sorduğunda gerçekten tam olarak hatırlayamıyorum. Ağbilerim ve ablam gitar, saksafon ve diğer birçok enstrümanı çalıyorlardı. Ben daha müzikal olarak bir şey yapmadan önce onların hepsi müzik okullarına gidiyor ve enstrüman öğreniyorlardı. Bu yüzden çok doğal bir şekilde gelişti.

https://www.youtube.com/embed/YDSiImxP6Vw

Peki onlar müziğin hakkında ne düşünüyor?
Bu değişkenlik gösteren bir şey. Ağbilerimden biri daha çok elektronik ve dans müziğiyle ilgileniyor. Bir radyoda DJ ve gerçekten farklı bir müzik zevki var. En büyük ağbim de daha çok Türkiye ve Etiyopya müziklerine düşkün, ağırlıklı olarak ritmik merkezli, funk tarzı müzikler. Ablam da müzik terapi alanıyla ilgileniyor. Yine de hepsi müziğimi ve neden bu şekilde müzik yaptığımı anlayabiliyor.

Sanırım ablanla kayıt yaptığın bir fotoğraf görmüştüm. O da albüm için miydi?
Evet, albümdeki iki şarkıda çaldı.

Son bir sorum daha var. Eğer yeni albümünü, senin müziğinden bihaber birine anlatmaya çalışsaydın neler söylerdin?
Hmm… Düşsel ve sürreal bir atmosferi olduğunu ve odağının genellikle ruh hâlleri ve atmosferde olduğunu söylerdim. Sanırım yine de melodik pop derdim. Çok fazla deneysel fikirler olsa da dinlenebilir ana akım pop müziğiyle bir dengesi olduğunu düşünüyorum. Tabii ki 60’lar ve 70’lerden ilham aldığımdan da bahsederdim.

  1. Yediğiniz içtiğiniz sizin olsun, bize gezdiklerinizi çizin: They Draw & Travel

    Haritaların sihirli dünyasına hoş geldik.

  2. İran politik tarihine bir de buradan bakın: Sheida Soleimani

    “Ergenliğin son yıllarına kadar hep katı bir şekilde İranlı olduğumu düşündüm ve Amerikalı olma fikrini reddettim. Büyüdükçe fark ettim ki, benim aklımdaki İran fikri, aslında batılı bir merceğe göre şekillenmişti.”

  3. Bir yol gösterici olarak “Serpent”: Baysan Yüksel

    “Yılan, çok anlamlılığı açısından tam da hayatın kendisindeki çelişkileri karşılıyor benim için. Döngüsel ve kültürlerarası bir şekilde negatif ve pozitif olarak anlam değiştiriyor. Hatta aynı kültürün içinde bile bu çift kutupluluğu barındırıyor."

  4. Küresel haberlere farklı gözler: Politik beslenme çantası

    İllüstrasyon: Sadi Güran

  5. “Taraflıyız ve bir gündemimiz var”: Joris Leverink

    Röp: 13melek

  6. Yasemin Mori’yle şarkı şarkı ‘’Finnari Kakaraska’’

    Kara deliklerden çıkıp Yasemin Mori'ye yeni albümü Finnari Kakaraska'yı şarkı şarkı sorduk ve çınarların gölgesine uzandık. Berat Pekmezci çizdi.

  7. Şarkı şarkı Ars Longa ve ”Günler”

    Ezeli ve ebedi "söz"leriyle Ars Longa’ya yeni albümü "Günler"i şarkı şarkı sorduk. Yağız Yılmaz çizdi.

  8. Ruh hâlleri ve atmosfere odaklanan sesler: Jacco Gardner

    Sürreal bir yaklaşım ve melodik popu kendine has bir şekilde kesiştiren Jacco Gardner’in ikinci albümü sahiden heyecan veriyor.

  9. Sevginin çoklu hâli: Unknown Mortal Orchestra

    “Çalışmalarımız adına durgun zamanlar geçirmek veya eskiden yapılan çalışmalara gölge düşürecek bir sürece girmektense grubu dağıtmak ve iyi zamanlarımızı hatırlamak bana her zaman daha iyi gelmiştir.”

  10. Danielle de Picciotto’dan “yuva” fikrine saygı duruşu

    İlk solo albümü için doğru zamanı yakalayan De Picciotto, yıllar sonra doğduğu yeri ziyaret ediyor.

  11. Kadınlar elektronik müzik için “baskılıyor”: DJ Mo

    “Kadınlar yalnızca erkeklere kıyasla kendilerini eleştirmeye çok daha yatkınlar ve bu nedenle çoğu zaman insanlarla müziklerini paylaşmadan önce yıllar boyu stüdyolarında çalışıyorlar.”

  12. Karanlığın içinden eve kaçmak: RAN

    Önceki sayfalarda Mo Loschelder’le Berlin, tekno kültürü ve kadın prodüktörler üzerine konuşmamızın ardından, şimdi bir süredir Berlin’de yaşayan genç bir kadın prodüktörün, Ran’ın dünyasını ziyaret ediyoruz.

  13. Dans, soğuk ve bazen bolca üzgünlük: She Past Away

    “Yeni albümde hissiyat olarak pek bir değişiklik yok. Belki biraz yavaşladığımızı ve daha kontrollü olduğumuzu söyleyebilirim.”

  14. Kot-tişört gezen bir albüm: Palmiyeler EP

    “Duvarlarımıza poster astığımız zamanlarda, benim odamda Kill'em All posteri, Tarık’ın odasında da Fedon posteri vardı. Gerçekten…”

  15. Hal Hartley’le röportaj yapmanın tarifsiz mutluluğu

    Hartley, Henry Fool’un ne kadar büyük bir aptal olduğunu, zekânın ana akım kültürde ne kadar yüzeysel kullanıldığını ve kendi filmografisinden en sevdiğini kısa ve net cümlelerle anlattı ve kendisine olan hayranığımızı katmerledi.

  16. Kamera önünden arkasına: Yönetmenlikte iddialı 12 oyuncu

    Beyazperdenin oyuncu-yönetmenleri arasına, bu ay bizde de gösterime giren ilk filmi Lost River’la Ryan Gosling de giriyor. Bize de fırsat bu fırsat deyip, oyuncu-yönetmenlerin dünyasını didik didik etmek düşüyor…

  17. Barış Atay ve Funda Eryiğit ile ‘’Eksik’’ üzerine

    “Neye inanmamız gerektiğini, nasıl düşünmemiz gerektiğini söyleyen yapıtlar objeleşmeye, bir ideolojinin ya da siyasi sistemin malzemesi hâline gelmeye açık olurlar.”

  18. Akıl kaçırmak için yeni neden: ‘’Ex-Machina’’

    Alex Garland’ın yönettiği ve geçtiğimiz ay dünya prömiyerini gerçekleştirdiği SXSW’de bilim-kurgu hayranlarını yepyeni tartışmalara gark ederek heyecandan çıldırtan Ex-Machina, bir film değil, bir mesele olarak ele alınmayı hak ediyor.

  19. Korkunç bir atmosfer harikası: ‘’It Follows’’

    Amerikan bağımsız sinemasından çıkan yakın tarihli atmosferik korku gerilim furyasının son meyvesi It Follows, sakin ve derinden yaydığı tedirginliği, tüm bir seyir boyunca seyircisi üzerinde egemen kılan, şaşırtıcı bir film.

  20. Niyeti bariz dergi: ‘’Socrates’’

    Sporu tekniği-taktiğiyle değil, hikâyesiyle seven bir ekibin nevi şahsına münhasır dergisi Socrates, yayın hayatına merhaba dedi.

  21. Mobil, özgün, herkesin: ‘’H-art Collective’’

    “Bizce etkileyici fotoğraf çekmek, onun neyle çekildiğine bağlı değil.”

  22. Heartland: Amerika’nın Kalbine Bir yolculuk

    Tommy Hilfiger 2015 İlkbahar / Yaz Kadın Koleksiyonu Heartland, renkli, rahat çizgisiyle gerçek Amerikan stilini yansıtıyor. Üç farklı temadan oluşan koleksiyon,

  23. Libertango

    Hikaye ve çizgi: Sadi Güran

  24. Kırık çıkık

    Hikaye ve çizgi: Furkan Birgün

  25. Tomurcuk

    Hikaye ve çizgi: Merve Atılgan

  26. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] yazı işleri müdürü Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler