“İranlı olduğum için insanlar gördüklerinin doğrudan baş örtüsü ya da çarşafa bir referans olduğunu düşünüyor ama gerçekten amacım bu değil.”


İranlı sanatçı Amir H. Fallah, üç boyutlu enstalasyonlardan duvar resimlerine pek çok farklı alanda muazzam üretimler yapıyor. En iyi bilinen ve rağbet gören çalışmalarıysa, kendi eşsiz tarzını ortaya koyan, figürleri kumaşlarla kaplayan portre çalışmaları. Amir H. Fallah bize işlerinin kavramsal çerçevesinden, sanatsal evriminden, iş prensiplerinden ve insanların portrelerinde onların fiziksel özelliklerini görmenin neden yanıltıcı olabileceğinden bahsetti.

Image

Peering Through, 2016, panel üzerine akrilik ve kurşun kalem 

Image

Day Of Recollection, 2016, panel üzerine akrilik ve kurşun kalem

Image

Milk Maid, 2016, panel üzerine akrilik ve kurşun kalem 

Resimlerin, portreleme sanatının bir keşfi tadında. Sanat anlayışın nasıl bu noktaya geldi? Bize biraz ilham kaynaklarından ve işlerinin evriminden bahsedebilir misin?

Ben her zaman gerçek hikâyelere ve kişilere ilgi duydum. Resim yapmaya başladığımdan beri işlerim hep kişisel deneyimler etrafında dönüyordu. Tamamı otoportreden ibaret değildi ama kesinlikle otobiyografik öğeler taşıyordu. İşler geliştikçe ben de diğer kişilerin hikâyelerine ilgi duymaya başladım ve onların hikâyelerini işlerime nasıl konu edebileceğim üzerine düşündüm. Kendi işlerimi geleneksel anlamıyla portre işleri olarak görmüyorum. Daha çok portrenin anlamsal çerçevesini genişletebilmek ve nelerin birer portreye çevrilebileceği üzerine çalışıyorum. Şu anda mesela bir sanatçıyla ilgili bir sergi üzerinde çalışıyorum ve tüm sergide tek bir tam figür ya da surat yok. Resimlerin pek çoğu manzara resmi, ama ben onları birer çeşit portre olarak görüyorum,

Bence öncelikle portreleme tekniğini daha yakından tanıyarak başlamalıyız. Bize üretim sürecini baştan sona anlatabilir misin?

Aslında ben birkaç çeşit proje üzerinde ve farklı araçlarla çalışıyorum ama sanırım en çok figürlerin tamamen kumaşlar ve kişisel eşyalarla kaplı olduğu işlerimle tanınıyorum. Bu resimlere başlamadan önce öznelerimi evlerinde ziyaret edip onlarla çok samimi röportajlar gerçekleştiriyorum. Sonra evlerinde tur atıyoruz ve evlerindeki objelerle, dekoratif öğeler ve kumaşlarla ilgili sohbet ediyoruz. Ben sonra bu objeleri toplayıp, objelerle öznemin etrafında durağan resimler oluşturuyorum. Figürlerin suratları her zaman saklanmış oluyor ve yalnızca vücudun el ya da ayak gibi kısımları görülebiliyor. Bu fotoğrafları stüdyoya götürüp sonrasında resmin ilk temelleri olarak kullanıyorum. Ama fotoğraflar hiçbir zaman birebir transfer olmuyor, çoğu zaman resmetme sürecinde çok fazla değişiklik yapıyorum.

Modellerini nasıl seçiyorsun? Arkadaşların arasından mı? Eğer değilse nasıl bir seçim sürecin oluyor?

En başta çoğunlukla arkadaşlarımın resimlerini yapıyordum ama o iş birkaç farklı yöne ilerledi. Bir noktada daha önce hiç tanışmadığım bir sanatçıyla ilgili bir seri hazırladım ve koleksiyoncuların siparişlerini çizdiğim bir seri de oldu. Ama sanırım en ilginci bir emlak satışından yola çıkarak yaptığım seriydi. Online ilanlardan rastgele bir ev seçtim, evi ve eski sahiplerine ait olan her şeyi satın aldım. Ebeveynler vefat etmişti ve altmış yıllık eşyalarının hepsi hayatta kalmış diğer aile üyeleri tarafından satılmaktaydı. Bu eşyaları alıp stüdyoya götürdüm ve ondan sonraki altı ayımı bu ailenin günlüklerini, albümlerini ve filmlerini deşerek geçirdim. Bu eşyalar sayesinde hiç tanışmadığım bir aileyle ilgili kocaman bir sergi hazırladım.

Image
Image

First Person Shooter Game, 2016, tuvale yerleştirilmiş kağıt üzerine akrilik, kurşun kalem, kolaj ve yağlıboya 

Bu portreleme tekniğinden yola çıkarak portrelerinin kimlik oluşturmakla ilgili olduğunu söyleyebilir miyiz? Portrelerin dışındaki işlerinin ne kadarı kimlikle ve mahremiyetle ilgili? Bu konuyla ilgili sen nasıl hissediyorsun?

İşlerimin hepsi oldukça mahrem ve bir şekilde kimlik meselesiyle ilişkileniyor. İnsanların gerçek hayat hikâyeleriyle uğraşıyorum ve tüm bu süreç boyunca onların hayatları, aileleri, dertleri, umutları ya da arzularıyla ilgili oldukça kişisel hikâyeler dinliyorum.

Peki bu kumaşları nasıl portrelerin önemli bir figürü olarak kullanmaya başladın? Form için oldukça etkileyici bir çözüm. Peki kavramsal anlamda nasıl çalışıyor?

Aslında benim için bu figürlerin kaplanması tamamen amaca hizmet ediyordu. Figürlerin fiziksel kimliğini, yalnızca vücudun silueti seçilebilecek kadar gizlemek istedim. Bu benim için figürü hem soyutlaştırmak hem de karmaşıklaştırmak için bir yöntem. Bu yöntemle figürlerin kilosunu, boyunu, yaşını hatta cinsiyetini bile gizleyebiliyorsun. Bu bilgiler olmadan da birinin kimliğiyle ilgili herhangi bir yargı yapmak için yalnızca etrafındaki eşyaları kalıyor izleyiciye. Bence bu portrelemenin biraz daha dürüst bir yolu. Fiziksel özellikler yanıltıcı ve çoğu zaman kişinin kim olduğuyla ilgili bir şey anlatmıyor.

Peki bu betimleme tekniğinin bir meta anlamı var mı? Politik bir okuma yapabilir miyiz?

İranlı olduğum için insanlar gördüklerinin doğrudan baş örtüsü ya da çarşafa bir referans olduğunu düşünüyor ama gerçekten amacım bu değil. Tabii ki de aradaki bağlantıyı görebiliyorum ama işlerim kültürel geçmişimden ne kadar etkileniyor emin değilim. John Smith isminde bir Amerikalı olsaydım mesela bu okumanın bu kadar sık yapılacağını sanmıyorum.

Image

Perpetual Grip, 2015, panel üzerine akrilik ve kurşun kalem 

Image

Undying Devotion, 2015, panel üzerine akrilik ve kurşun kalem 

Image

Reflect, 2016, tuvale yerleştirilmiş kağıt üzerine akrilik ve kurşun kalem  

Aslında bu noktaya kadarki tüm sorular The Collected serisiyle ilgiliydi ve bu serideki resimlerde oldukça belirgin bir özne ve mekân ilişkisi var. Ama The Arrangement’taki resimler bana tarz olarak daha karmaşık ve belirsiz geliyor. Bize The Arrangement’ın yaratım sürecinden bahsedebilir misin?

Bu serideki çalışmalar benim Hollanda ve Flaman resminin altın çağında yapılan natürmortlara ilgimle başladı. Bu dönemdeki işler çok fazla sembolik anlam ve kodlarla bezeli. Durağan bir çiçek buketi resminin hayatın döngülerine, ölüme ve daha fazlasına referans verebiliyor olması fikri benim çok ilgimi çekiyor. Yakın geçmişte de The Collected ve The Arrangement’taki bazı işleri harmanlayan bir seri üzerinde çalışmaya başladım ve o işler bu sene içinde Dubai’de The Third Line’da sergileniyor olacak.

Üç boyutlu işlerin de resimlerinden tarz olarak çok farklı. Araçlarını değiştirmek sana nasıl bir “yeni başlangıç” hissi verdi?

Ben kendimi öncelikli olarak bir ressam olarak görüyorum ama her serginin başlı başına bir enstalasyon olduğu görüşündeyim. Her sergi için resimlerin yaşayabileceği belirli alanlar oluşturmaya çalışıyorum. Bence bu resimlerin seyirciyle diyaloğunu farklı yönlerde geliştirmek için bir yöntem ve sergi alanının kullanımıyla ilgili de deneysel bir uygulama. Daha geçen yıl bir sergi için birkaç duvar resmi, iki katlı büyük yapılar, kilden heykeller, fotoğraflar ve bir ses tasarımı işi yaptım.

Sanatının hangi yönde ilerleyeceğini öngörebiliyor musun? Resim alanındaki keşiflerine devam edecek misin? Yoksa daha çok üç boyutlu işler mi üretiyor olacaksın? Aklında çalışmak istediğin yeni ya da deneysel bir alan var mı?

Önümüzdeki birkaç sene boyunca belirli alanlara özel, birkaç aracı bir arada kullanan enstalasyonlar üzerinde çalışıyor olacağım. Her sergim genelde bir tema üzerine oluyor ve o temalardan işler çıkıyor. Yapmayı gerçekten çok istediğim bir iş, iki senedir üzerine düşündüğüm bir video projesi. Çok büyük ve oldukça hareketli bir proje olacak. Başlamak için sabırsızlanıyorum.

Son olarak, çocukluğunda bir süre Türkiye’de yaşadığını öğrendik. Ne zamandı tam olarak? Daha sonra buraya hiç geri döndün mü?

Beş yaşımdayken Ankara-İstanbul arası gidip gelerek Türkiye’de bir buçuk sene geçirdim. Oldukça küçüktüm ama plajda yüzme öğrendiğim zamanları, anaokulunda akıcı Türkçe konuştuğum günleri hatırlıyorum. Maalesef o günden bu yana Türkçe konuşmayı unuttum ama kesinlikle gitmek isterim. Özellikle de orada geçirdiğim zamanı konu alacak bir sergi gerçekleştirmek için gitmek çok isterim. Umarım bir şekilde bunu yapabilirim.

Image
Image
Image
  1. Portrelemenin biraz daha “dürüst” yolu: Amir H. Fallah

    “İranlı olduğum için insanlar gördüklerinin doğrudan baş örtüsü ya da çarşafa bir referans olduğunu düşünüyor ama gerçekten amacım bu değil.”

  2. “Varlığımın sahneyi değiştirmemesini isterim”: Cheryl Dunn

    New York’un sürekli devinen ruhunu en iyi sokakları anlatabilirse, Cheryl Dunn da sokakları ve yaratıcı ruhları en etkileyici şekillerde anlatan fotoğraf ve belgesel sanatçılarından biri olabilir.

  3. “Bir makine düşlemek”: Özgür Mumcu – Tolga Karaçelik

    Özgür Mumcu’nun haziran başı yörüngeye oturan ilk romanı Barış Makinesi’ni Mumcu’yla karşılıklı irdeleme işini, geçtiğimiz yıla Sarmaşık filmiyle damga vuran yönetmen Tolga Karaçelik’e bıraktık.

  4. Dergi yaratma ve saklama tutkusu: Basılı inatlar

    Nefes kesici bir şeyler basmaya çalışma ve onları saklama tutkusu baki diyerek ilham verici bazı fikirlere dalıyor ve sözü basılan dergilere bırakıyoruz.

  5. “Hayat gibi müzik de sürekli değişken”: Cem Yıldız

    “Beslendiğim nokta tamamen gelenek. Elektronik müziği çok seviyorum ama kendime çok sade bir şekilde sazcıyım diyebilirim. Bağlama kadar çok sevdiğim bir enstrüman daha yok.”

  6. Yakmalı mı, yayınlamalı mı: Geride kalan kayıtlar

    Prince’in binlerce kayıtla dolu gizli kasasından hareketle, müzisyenlerin yayınlandığına tanık olamadıkları albümlerini hatırlıyoruz.

  7. Aynı sonik dünyanın farklı yüzleri: Dieterich & Barnes

    Bir gün The Coral Casino’ya gel, hayatın tadını çıkar!

  8. Artık yalnız ve daha kararlı: Nite Jewel

    “Müzik yapmaya başladığım ilk zamanların şerefine her şeyi kendim yapmak istedim.”

  9. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

  10. “Şarkılara gereken saygıyı göstermek”: Who Are We Who We Are

    Berke Can Özcan ve Feryin Kaya’yla son dönemlerde epey hareketli olan plak şirketleri üzerine.

  11. A’dan Z’ye: Damon Albarn

    Yıllar sonra 23. İstanbul Caz Festivali kapsamında bir kez daha buluşacağımız Damon Albarn’ın kariyerine dair A’dan Z’ye her şey!

  12. Tribeca Film Festivali: Üç zihin açıcı belgesel

    Geçtiğimiz nisan ayında gerçekleştirilen Tribeca Film Festivali’ni takip eden Merve Kayan, festivalin dikkat çeken belgesellerinden All This Panic, Obit ve The Last Laugh’ı gördü ve Bant Mag. için kaleme aldı.

  13. Švankmajer, kitle fonlaması ve kültür endüstrisinden kaçış: Böceklerin bağımsızlığı

    Sanat sinemasının usta yaratıcılarından Jan Švankmajer ve Alejandro Jodorowsky’nin son filmlerini finanse ederken yardım aldığı kitle fonlaması yöntemi, uzun süredir tüm dünyada endüstriyel üretim mecburiyetine yaratıcı bir alternatif sağlıyor.

  14. 69. Cannes Film Festivali: Tüm sezon konuşulacak otuz film

    Bu yıl 11-22 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilen 69. Cannes Film Festivali’nde yine onlarca film izleyici ve sektör karşısına çıktı, geriye yıl boyu konuşacağımız bir avuç önemli film kaldı.

  15. “Rams” ve “Belgica” bu ay vizyonda: Beyazperdenin husumetli kardeşleri

    Haziran ayında gösterime giren iki bol ödüllü film Rams ve Belgica’nın ortak özelliği, birbiriyle husumet içerisindeki, dalgalı ruh halli kardeşlik ilişkilerini mercek altına alması... Kardeş kardeşe bunu yapmaz dedirten yakın tarihli filmleri değerlendirmenin şimdi tam sırası.

  16. Murat Meriç’in kaleminden Türkiye hikâyeleri: 100 Şarkıda Memleket Tarihi

    “Nereden bakarsanız bakın, Türkiye tarihini güler yüzle yazamıyorsunuz çünkü çok acılar çekilmiş, hâlâ çekiyoruz.”

  17. “Hayvanların vahşiliğiyle ilgileniyorum”: Toufic Hamidi

    9 Temmuz’da Bant Mag. Mekân’da açılacak Mevsimler – Fasıl II sergisinde işlerini göreceğimiz Toufic Hamidi’yle deneme, deney ve üretime yaklaşımı üzerine.

  18. Dalgalı deniz, deforme figürler: Sedat Girgin

    9 Temmuz’da Bant Mag. Mekân’da açılacak olan Mevsimler - Fasıl II sergisinde yeni bir dizi işiyle karşımıza çıkacak Sedat Girgin’le çizgileriyle yarattığı dünya ve hazırladığı yeni çalışmalar üzerine...

  19. “Varoluşumuzu onurla ve gururla göstermek”: İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası

    “Biliyoruz ki ‘aşk örgütlenmektir’. Bu yüzden, aşk, arzu, dostluk, eşitlik, özgürlük, adalet, barış, emek, umut, yaşam, dayanışma ve sokakta olmak için, örgütleniyoruz.”

  20. İlişkimiz eski, dostluğumuz baki: Köpek

    On binlerce yıldır sevgimizi de kahrımızı da esirgemediğimiz sevgili dostlarımız köpeklere dair bir takım bilgiler, öyküler ve anekdotlar.

  21. Kendini sıkışmış hissedenlere ilaç gibi mizah: KALT

    Son dönemin en heyecan verici oluşumlarından biri olan KALT’ın kurucularını karşımıza aldık ve merak ettiğimiz ne varsa sorduk!

  22. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın yönetmeni Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler