Prince’in binlerce kayıtla dolu gizli kasasından hareketle, müzisyenlerin yayınlandığına tanık olamadıkları albümlerini hatırlıyoruz.


2016’nın müzik adına en büyük kayıplarından biri olan Prince, 21 Nisan’da elli yedi yaşında hayatını kaybetti. Funk, soul, disko, rock ve daha birçok türe ait parçalarıyla âdeta bir ikon haline gelen sanatçının müziğe olan tutkusunu ve bağlılığını şu sözleriyle anlamak pek mümkün: “Eğer bir gün müzik yapmazsam, ölürüm”…

Üretkenlik konusunda gerçekten etkileyici bir düzeyde müzik yapan Prince’in geçtiğimiz sene eski menajeri Alan Leeds tarafından sorgulanan gizli kalmış kayıtları, sanatçının ölümü sebebiyle yeniden gündemde. 2015 tarihli Hunting for Prince’s Vault belgeseline konuk olan birçok müzisyen, menajer ve sanatçının yakın çevresi onun müzik obsesyonu, gizli kasası ve yayınlamadığı kayıtlarla ilgili daha önce duyulmamış detayları açıkladı. 1983 yılında Purple Rain’in kayıtlarının yapıldığı esnada Prince’le çalışmaya başlayan ses mühendisi Susan Rogers’ın isteğiyle sanatçının tüm kayıtları bir çatı altında toplanmaya başlamış ve bu sıralar bahsi geçen gizli kasanın temelleri aslında o dönemde atılmıştı. “Doksan altı saat kesintisiz stüdyoda olduğu zamanları biliyorum” açıklamasını yapan Rogers, sanatçının neredeyse her gün bir şarkı yaptığını da söylüyordu. Minneapolis’teki evinde bulunan kasanın içinde yer alan şarkıların büyük bir kısmını dinleme imkânına erişmiş olan aranjör ve besteci Brent Fischer, “Prince, yaptığı şarkıların hiçbir zaman yayınlanmayacağını bile bile bizimle paylaşırdı. Bazen çeşitli ses kayıtlarını da gönderdiği oluyordu” demişti. Prince’in Paisley Park’taki evinde yaklaşık iki bine yakın yayınlanmamış materyal olduğu söyleniyor. Eğer bu doğruysa, uzun yıllar yetecek kadar Prince albümü yayınlanabilir. “Bir gün bunların hepsini yakacağım” diyen Prince’in ardından herhangi bir albüm yayınlanmalı mı? Bunun kararını kim vermeli? Hayatını kaybeden bir müzisyenin, bunca zamandır gizlediği kayıtlarının (izinsiz bir şekilde) gün yüzüne çıkması ne kadar doğru?

Bugüne kadar birçok müzisyenin ailesi veya yakınlarının isteğiyle yayınlanan kayıtlar, genellikle sanatçıların başarılarını (maddi ve manevi) uzun yıllar sürdürmek amacıyla yapılıyor. Plak şirketlerinin ellerindeki kayıtları kullanmak istemesi elbette daha çok para kazanmak istemeleriyle açıklanabilir, fakat geçtiğimiz yıllarda daha farklı örnekler de karşımıza çıktı. Örneğin, 2011 yılında hayatını kaybeden Amy Winehouse için işler bu şekilde ilerlememişti. Universal etiketiyle yayınladığı iki stüdyo albümüyle tüm dünyaya ismini duyuran Amy Winehouse, eğer hayatını kaybetmeseydi, Mark Ronson ve Salaam Remi’yle birlikte üçüncü bir albüm yayınlayacaktı. Universal Music’in İngiltere CEO’su David Joseph geçtiğimiz senenin başında, Amy Winehouse’un yayınlanmamış bütün kayıtlarını sildiğini ve bunu tamamen etik açıdan doğru bulduğu için yaptığını açıkladı. “Onun vokal kayıtlarına sahip olmak ve bunu kullanmak bana göre bir şey değil” diye savunan Joseph, tek istediğinin sanatçının haklarını korumak olduğunu da belirtti.

Prince’in gizli kasasının gizeminden yola çıkarak öldükten sonra kayıtları yayınlanan veya albüm kayıt aşamasında hayatını kaybeden müzisyenleri ve albümlerini hatırlamak istedik.  

Jeff Buckley

Amerikalı müzisyen ve söz yazarı Jeff Buckley, 1994’te yayınladığı Grace albümünün ardından 1997’de hayatını kaybetmişti. Buckley’nin 1993 yılında ilk albümünü yayınlamak üzere çalışmalar yaptığı dönemde çeşitli müzisyenlerden esinlenerek yorumladı şarkılar ve Grace albümünde yer alan bazı şarkıların demo kayıtları geçtiğimiz sene sonlarına doğru ortaya çıkmıştı. Genç müzisyenin o dönemki favorilerinden olan Bob Dylan, The Smiths, Led Zeppelin’in şarkılarını seslendirdiği kayıtları oldukça ilgi gördü.

Marvin Gaye

Soul efsanesi Marvin Gaye, 1968 yılında Amerikalı prodüktör ve müzisyen Bobby Scott’la New York’ta stüdyoya girmişti. Neredeyse on sene sonra yeniden düzenlenen kayıtları The Ballads ismiyle yayınlamak için hazırlıklar yapan Gaye, 1977 yılında yeniden eski kayıtları üzerinde bir süre çalıştı ancak parçaların tam hazır olmaması gerekçesiyle yayınlamadı. 1984 yılında hayatını kaybeden Marvin Gaye’in The Ballads ismiyle yayınlanması planlanan kayıtları plak şirketi Motown tarafından 1997 yılında Vulnerable albümünde toplandı. Gaye’in ölümünden sonra yayınlanan üçüncü stüdyo albümü olan Vulnerable’ın prodüktörleri arasında Amy Herot, Art Stewart gibi isimler de yer alıyordu.

Kurt Cobain 

Nirvana kurucusu Kurt Cobain’e dair bugüne kadar hiç yayınlanmamış görüntüler ve seslerin yer aldığı belgesel Montage of Heck, geçtiğimiz senenin ortalarında izleyicilerle buluşmuştu. Brett Morgan, film için hazırlık ve araştırma yaptığı dönemde Cobain’e ait çeşitli kayıtlara da rastlamıştı. Yaklaşık iki yüz saati bulan kayıtlar arasından Morgan’ın özel seçkisiyle hazırlanan Montage Of Heck: The Home Recordings albümünde toplam otuz bir şarkı ve demo kayıtlar yer aldı. Cobain’e dair oldukça özel ve nadir görüntülerin yer aldığı Montage of Heck’in yönetmeni Morgan, bu kayıtları tamamen içinden geldiği için ve herhangi bir maddi beklentisi olmadan yayınladığını da aynı dönemde açıklamış olsa da beraberinde ortaya çıkan birçok tartışmanın önüne geçememişti.

Cem Karaca

2004 yılında hayatını kaybeden Türkiye müzik tarihinin en önemli isimlerinden Cem Karaca’nın on ikinci ölüm yıldönümünde İzzet Öz, tam kırk üç yıl önce Cem Karaca’nın Moğollar’la birlikte yaptığı kayıtlardan oluşan 2.2.1973 albümünü geçtiğimiz aylarda yayınladı. Ankara’daki Güneypark Gazisonu’nda sahne alan Cem Karaca ve Moğollar, konser sonrasında İzzet Öz’ün ısrarı ile yeniden stüdyoya giriyor ve altı şarkı kaydediyor. Cem Karaca’nın kayıt esnasında, çeşitli konuşmaları da kaydetmek istemesiyle harika bir albüme dönüşen 2.2.1973’te “İhtiyar Oldum”, “Edalı Gelin”, “Ala Geyik Destanı” gibi şarkılar yer alıyor. 

Karen Carpenter

Altmışların sonlarında müzik yapmaya başlayan iki kardeş olan Karen ve Richard Carpenter’ın kurduğu The Carpenters, yetmişlerin favori gruplarından olmayı başarmıştı. 1983 yılında hayatını kaybeden davulcu ve vokalist Karen Carpenter’ın ardından kardeşi Richard, 1984’te An Old-Fashioned Christmas albümünü yayınlamıştı. Birlikte uzun yıllar çalan iki kardeşin şimdiye kadar yayınlamadığı birçok parçasının olduğu da biliniyordu. Karen Carpenter’ın ölümünün üzerinden on üç yıl geçtikten sonra kendi ismiyle yayınlanan ilk ve tek solo albümü, 1979-1980 yıllarında prodüktör Phil Ramone’la birlikte yaptığı kayıtlardan oluşuyordu.

Arthur Russell

Müzik dünyasının en yetenekli şarkı yazarlarından biri olan Arthur Russell, 1992’de, kırk yaşında hayatını kaybetmişti. Yakın çevresi tarafından özellikle yaptığı kayıtları yarım bırakmasıyla tanınan müzisyenin, sonradan bu kayıtlara geri dönerek çalışmayı sevdiği de biliniyordu. Her zaman tamamlanmış bir tane albümü olmasını isteyen Russell’in geriye bıraktığı bini aşkın kayıt ve birçok materyal de bulunuyor. Sanatçının yetmişler ve seksenlerde yaptığı çalışmaların bir kısmı, Russell’ın ölümünün ardından altı toplama albüm ve bir EP başta olmak üzere çeşitli varyasyonlarla yayınlandı.  Deneysel müziğe olan merakıyla kendine has bir şekilde yaptığı kayıtları dinlediğimiz Russell’ın adına yayınlanan son albüm ise geçtiğimiz sene haziran ayında gelen Corn oldu.

Eva Cassidy

Amerikalı şarkıcı Eva Cassidy, 1996’da hayatını kaybetmeden önce sadece bir albüm yayınlayabilmişti. BBC Radio 2 DJ’leri Mike Harding ve Terry Wogan’ın sanatçının ölümünün ardından radyoda çaldıkları “Over the Rainbow” ve “Fields of Gold” şarkıları, kısa sürede İngiltere’de fenomen haline gelmiş ve birçok listede üst sıralara yerleşmişti bile. Cassidy’nin ölümünün ardından gelen başarısı 1998 çıkışlı Songbird albümüyle devam etti. The Wizard of Oz filminde tanınan “Over the Rainbow” parçasının da yer aldığı albümün ardından Eva Cassidy’nin ölmeden önce yaptığı kayıtlardan oluşan sekiz albüm daha yayınladı.

Elliot Smith

Geçtiğimiz senenin yaz aylarının başlarında yayınlanan belgeseli Heaven Adores You ile yeniden gündemimize gelen Elliot Smith, 2003 yılında aramızdan ayrılmıştı.  2002-2003 yıllarında çeşitli kayıtlar yapan Smith’in yeni bir albüm hazırlığında olduğu da biliyordu. Ekim 2003’te hayatını kaybeden Smith’in kayıtları, ailesinin isteği üzerine eski prodüktörü Rob Schnapf ve eski kız arkadaşı Joanna Bolme tarafından son hallerine getirilmek üzere düzenlendi. Düzenlenen otuz parça arasından seçilen on beş şarkının yer aldığı From A Basement on the Hill albümü 2004 yılında müzikseverlerle buluştu. Smith’in ölmeden önceki son zamanlarında kaydedilen şarkıların birçoğunda depresyon ve uyuşturucu konularına göndermeler yapan sözler hakimdi. Albümde ayrıca, henüz sözleri yazılmamış enstrümantal parçalar da yer aldı.

Morphine

Duyabileceğiniz en etkileyici seslerden birine sahip olan Mark Sandman’in caz, blues ve rock geleneklerini birleştirerek özgün bir tat yakaladığı grubu Morphine, doksanların favori isimlerinden biri olmuştu. Aynı zamanda sadece iki telli bas çalmasından dolayı dönemin en yaratıcı basçılarından biri olarak anılan Mark Sandman, 1999 yılında İtalya’da verdikleri bir konser sırasında hayatını kaybetti. Sandman’in ölümünün ardından hazırlığı içinde oldukları albümün kayıtlarını tamamlayan grup üyeleri, 2000 yılında The Night albümünü yayınladı. On bir şarkının yer aldığı albümde diğer albümlerden farklı olarak çeşitli perküsyon ve klavye öğeleri de kullanıldı.

J Dilla

Yeraltı hip-hop sahnesinin doksanlar ortasındaki en önemli ve yetenekli müzisyenlerinden biri olan J Dilla, aktif olarak müzik yaptığı dönemde birçok müzisyenle birlikte çeşitli projelerde yer almıştı. Üçüncü stüdyo albümü için çalışmalarını sürdürdüğü sırada 2006’nın şubat ayında hayatını kaybeden müzisyenin The Shining albümü aynı yıl yayınlandı. J Dilla’nın ardından yayınlanan albümler Jay Loves Japan, Jay Stay Paid ve geçtiğimiz ay yayınlanan The Diary albümü ise sanatçının eskiden yapmış olduğu kayıtların farklı versiyonlarını içeriyordu. 

Image
  1. Portrelemenin biraz daha “dürüst” yolu: Amir H. Fallah

    “İranlı olduğum için insanlar gördüklerinin doğrudan baş örtüsü ya da çarşafa bir referans olduğunu düşünüyor ama gerçekten amacım bu değil.”

  2. “Varlığımın sahneyi değiştirmemesini isterim”: Cheryl Dunn

    New York’un sürekli devinen ruhunu en iyi sokakları anlatabilirse, Cheryl Dunn da sokakları ve yaratıcı ruhları en etkileyici şekillerde anlatan fotoğraf ve belgesel sanatçılarından biri olabilir.

  3. “Bir makine düşlemek”: Özgür Mumcu – Tolga Karaçelik

    Özgür Mumcu’nun haziran başı yörüngeye oturan ilk romanı Barış Makinesi’ni Mumcu’yla karşılıklı irdeleme işini, geçtiğimiz yıla Sarmaşık filmiyle damga vuran yönetmen Tolga Karaçelik’e bıraktık.

  4. Dergi yaratma ve saklama tutkusu: Basılı inatlar

    Nefes kesici bir şeyler basmaya çalışma ve onları saklama tutkusu baki diyerek ilham verici bazı fikirlere dalıyor ve sözü basılan dergilere bırakıyoruz.

  5. “Hayat gibi müzik de sürekli değişken”: Cem Yıldız

    “Beslendiğim nokta tamamen gelenek. Elektronik müziği çok seviyorum ama kendime çok sade bir şekilde sazcıyım diyebilirim. Bağlama kadar çok sevdiğim bir enstrüman daha yok.”

  6. Yakmalı mı, yayınlamalı mı: Geride kalan kayıtlar

    Prince’in binlerce kayıtla dolu gizli kasasından hareketle, müzisyenlerin yayınlandığına tanık olamadıkları albümlerini hatırlıyoruz.

  7. Aynı sonik dünyanın farklı yüzleri: Dieterich & Barnes

    Bir gün The Coral Casino’ya gel, hayatın tadını çıkar!

  8. Artık yalnız ve daha kararlı: Nite Jewel

    “Müzik yapmaya başladığım ilk zamanların şerefine her şeyi kendim yapmak istedim.”

  9. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

  10. “Şarkılara gereken saygıyı göstermek”: Who Are We Who We Are

    Berke Can Özcan ve Feryin Kaya’yla son dönemlerde epey hareketli olan plak şirketleri üzerine.

  11. A’dan Z’ye: Damon Albarn

    Yıllar sonra 23. İstanbul Caz Festivali kapsamında bir kez daha buluşacağımız Damon Albarn’ın kariyerine dair A’dan Z’ye her şey!

  12. Tribeca Film Festivali: Üç zihin açıcı belgesel

    Geçtiğimiz nisan ayında gerçekleştirilen Tribeca Film Festivali’ni takip eden Merve Kayan, festivalin dikkat çeken belgesellerinden All This Panic, Obit ve The Last Laugh’ı gördü ve Bant Mag. için kaleme aldı.

  13. Švankmajer, kitle fonlaması ve kültür endüstrisinden kaçış: Böceklerin bağımsızlığı

    Sanat sinemasının usta yaratıcılarından Jan Švankmajer ve Alejandro Jodorowsky’nin son filmlerini finanse ederken yardım aldığı kitle fonlaması yöntemi, uzun süredir tüm dünyada endüstriyel üretim mecburiyetine yaratıcı bir alternatif sağlıyor.

  14. 69. Cannes Film Festivali: Tüm sezon konuşulacak otuz film

    Bu yıl 11-22 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilen 69. Cannes Film Festivali’nde yine onlarca film izleyici ve sektör karşısına çıktı, geriye yıl boyu konuşacağımız bir avuç önemli film kaldı.

  15. “Rams” ve “Belgica” bu ay vizyonda: Beyazperdenin husumetli kardeşleri

    Haziran ayında gösterime giren iki bol ödüllü film Rams ve Belgica’nın ortak özelliği, birbiriyle husumet içerisindeki, dalgalı ruh halli kardeşlik ilişkilerini mercek altına alması... Kardeş kardeşe bunu yapmaz dedirten yakın tarihli filmleri değerlendirmenin şimdi tam sırası.

  16. Murat Meriç’in kaleminden Türkiye hikâyeleri: 100 Şarkıda Memleket Tarihi

    “Nereden bakarsanız bakın, Türkiye tarihini güler yüzle yazamıyorsunuz çünkü çok acılar çekilmiş, hâlâ çekiyoruz.”

  17. “Hayvanların vahşiliğiyle ilgileniyorum”: Toufic Hamidi

    9 Temmuz’da Bant Mag. Mekân’da açılacak Mevsimler – Fasıl II sergisinde işlerini göreceğimiz Toufic Hamidi’yle deneme, deney ve üretime yaklaşımı üzerine.

  18. Dalgalı deniz, deforme figürler: Sedat Girgin

    9 Temmuz’da Bant Mag. Mekân’da açılacak olan Mevsimler - Fasıl II sergisinde yeni bir dizi işiyle karşımıza çıkacak Sedat Girgin’le çizgileriyle yarattığı dünya ve hazırladığı yeni çalışmalar üzerine...

  19. “Varoluşumuzu onurla ve gururla göstermek”: İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası

    “Biliyoruz ki ‘aşk örgütlenmektir’. Bu yüzden, aşk, arzu, dostluk, eşitlik, özgürlük, adalet, barış, emek, umut, yaşam, dayanışma ve sokakta olmak için, örgütleniyoruz.”

  20. İlişkimiz eski, dostluğumuz baki: Köpek

    On binlerce yıldır sevgimizi de kahrımızı da esirgemediğimiz sevgili dostlarımız köpeklere dair bir takım bilgiler, öyküler ve anekdotlar.

  21. Kendini sıkışmış hissedenlere ilaç gibi mizah: KALT

    Son dönemin en heyecan verici oluşumlarından biri olan KALT’ın kurucularını karşımıza aldık ve merak ettiğimiz ne varsa sorduk!

  22. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın yönetmeni Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler