Geçtiğimiz nisan ayında gerçekleştirilen Tribeca Film Festivali’ni takip eden Merve Kayan, festivalin dikkat çeken belgesellerinden All This Panic, Obit ve The Last Laugh’ı gördü ve Bant Mag. için kaleme aldı.


Image

ALL THIS PANIC
Yön: Jenny Gage & Tom Betterton

All This Panic filminin ardındaki ikili, moda fotoğrafçılığı geçmişi olan yönetmen Jenny Gage ve eşi görüntü yönetmeni Tom Betterton. Filmde, New York’ta Brooklyn’de büyüyen bir grup genç kız, zihinlerinden ve kalplerinden geçenleri kameraya anlatırken, çabuk geçen fakat insanı derinden etkileyen ilk gençlik yılları gözler önüne seriliyor. Filmin konusu, büyük şehirde büyüyen karakterlerinin ilk bakışta çok da zor veya ilgi çekici gibi görünmeyen hayatları. Lena ve birbirine çok da bağlı olmayan arkadaşları iyi bir mahallede yaşayıp, modaya uygun giyiniyor ve erkeklerle ilgili sohbet ediyorlar. Gage ve Betterton, genç kızların günlük hayatlarını titizlikle kayda alırken zaman ilerliyor, kızlar büyüyor ve üç yıl boyunca bir anda değişen kişiliklerini daha derin bir şekilde gözlemleyebiliyoruz. Kamera kızların umutlarını ve kalp kırıklıklarını incelikle işliyor, yine de büyümek için geçilen yollar oldukça engebeli. Yaşlanmaktan korkan Ginger, oyuncu olmayı ve kişisel bağımsızlığını hemen kazanmayı fazlasıyla istiyor. Sıkı bir feminist olan Sage, yakın zamanda babasını kaybetmenin acısıyla ve imtiyazlı bir özel okulda azınlık olmakla başa çıkmaya çalışıyor. Olivia cinsel kimliğini keşfetme yolunda ama lezbiyen olduğunu anladığı zaman bile sevdiklerine bunu açıklamak ayrı zor. Varlığı ve güçlü hitabetiyle filme yön veren Lena, ailesiyle sürekli olarak ciddi sorunlar yaşıyor ama dayanıklılığı ve hayata dair içten ilgisi onu (ve aynı zamanda filmin belkemiğini) güçlü kılan şeyler… Detaycı estetiğiyle All This Panic, yetişkinliğe adım atan gençliğin özgün bir tasvirini yaparken, film boyunca kendini keşfetme yolunda bir anda geçilecek sihirli bir çizgi olmadığını da vurguluyor.


Image

OBIT
Yön: Vanessa Gould

Obit belgeseli The New York Times gazetesinin vefat ilanları bölümüne etkileyici bir hassasiyetle yaklaşmış. Gazetelerde yakın zamanda vefat eden kişilerin kısa biyografilerinin yayınlandığı bu bölüme ayrılan yerin gitgide azalması bu işi kaybolan bir sanata dönüştürüyor. Vefat ilanı bölümünün yazarları her gün, hayatlarıyla bir şekilde dünyayı değiştirmiş olan insanların hikâyelerini anlatmak için masa başına oturuyor. Bu iş genellikle Michael Jackson, Ronald Reagan gibi çok tanınan kişilerin hayatlarını tekrar tekrar yazmak oluyor ama bazen de William P. Wilson gibi daha az tanınan kişilerle ilgili,  ilgi çekici yazılar çıkabiliyor. Wilson, John F. Kennedy’nin Richard Nixon’la 1960’ta yaptığı tarihi tartışmada, Kennedy’nin TV imajını yaratan yardımcısıydı. Eğer vefat ilanı The New York Times’da yayınlanmasaydı, hikâyesi bilinmeden göçüp giden biri olacaktı. Tam da bu noktada Bruce Weber, Margalit Fox gibi yazarlar ve Jeff Roth gibi arşiv görevlileri öne çıkıyor. Onların görevi insanların ölümünden sonra hikâyelerini hem ilgi çekici hem de en dürüst haliyle yayınlamak. Roth, The New York Times arşivinin yani morgun kalan en son arşiv görevlisi. Kendisi izleyiciye gazetenin yüz binlerce kupürü barındıran mevcut arşivinde sadece yakın zamanda ölmesi beklenen VIP’ler dolabını yakından gözlemleme şansı vermiyor, aynı zamanda dijital arşiv çağında elle tutulur tarihin son kalan kahramanlarından biri olarak da karşımıza çıkıyor… Obit, seyirciyi içine çekmeyi beceren birçok diğer belgesel gibi, karakterlerini en rahat oldukları anda, yani işlerini yaparken kayda alıyor ve izleyenlere fazla yenilik vaat etmeden keyif veriyor.


Image

THE LAST LAUGH
Yön: Ferne Pearlstein

İş komediye gelince geçilmemesi gereken yasak bölge nedir? Pearlstein’ın The Last Laugh’ında komedyenlere yönelttiği soru bu. 1967’de The Producers‘ta izleyiciyi şoke eden Mel Brooks için bir Nazi esprisi ve Nazi soykırımı esprisi arasındaki fark, işte bu yasak bölgenin sınırını çizmekte. Brooks, Nazilerle ilgili bir espri yapabilir ama bir Nazi soykırımı şakası onun için yasak bölgedir. Buna karşılık Sarah Silverman bir yaşam boyu başarı ödülü seremonisinde tam da Brooks’un kaçındığı bir Nazi soykırımı esprisiyle onu onurlandırır. Ekranlarda sıkça görülen farklı komedyenlerin fikir ve stillerinin çatışması The Last Laugh’ta eğlenceli bir montaj ortaya çıkarmış. Ancak Nazi soykırımından kurtulan Renee Firestone bu konu hakkındaki düşüncelerini açıklayınca film gerçekten ilginç bir bakış açısı kazanıyor. En karanlık zamanlarda dahi komedinin gücüne inanan Firestone, gülmeyi kötülükten intikam almanın bir yolu olarak görmekte. Onun için, kahkaha bir kurtuluş. Bir Nevada toplantısında soykırımdan sağ çıkan başka biri ise Firestone’a katılmadığını, yaşamı boyunca tanık olduğu korkunç olayları düşündüğünde gülmeye dair bir şey bulmadığını belirtiyor… Film, komedi ve insan psikolojisinin arasındaki ilişkinin derinine inmiyor, ki bu film için kaçırılmış bir fırsat olarak görülebilir. Bunun yerine yüzeyden giderek Nazi soykırımından beri insanların komedide nelerden kaçındığı konusunu aktarıyor. 11 Eylül saldırılarından sonra bazı komedyenler saldırılar hakkında espri yapmak bir yana, gelecekte kahkaha atılabileceğini dahi tahayyül edemediklerini söylüyorlar. Bir süre sonra, yaralar iyileşmeye başladıkça, başka bir tabunun daha yıkıldığını görüyoruz. Film boyunca “Komedi, trajedi ve zamanın toplamıdır” düşüncesiyle ilgili farklı fikirler aktarılıyor ancak The Last Laugh’ın en ilgi uyandıran kısmı tarihin objektifinden komediyi analiz ediş şekli.

  1. Portrelemenin biraz daha “dürüst” yolu: Amir H. Fallah

    “İranlı olduğum için insanlar gördüklerinin doğrudan baş örtüsü ya da çarşafa bir referans olduğunu düşünüyor ama gerçekten amacım bu değil.”

  2. “Varlığımın sahneyi değiştirmemesini isterim”: Cheryl Dunn

    New York’un sürekli devinen ruhunu en iyi sokakları anlatabilirse, Cheryl Dunn da sokakları ve yaratıcı ruhları en etkileyici şekillerde anlatan fotoğraf ve belgesel sanatçılarından biri olabilir.

  3. “Bir makine düşlemek”: Özgür Mumcu – Tolga Karaçelik

    Özgür Mumcu’nun haziran başı yörüngeye oturan ilk romanı Barış Makinesi’ni Mumcu’yla karşılıklı irdeleme işini, geçtiğimiz yıla Sarmaşık filmiyle damga vuran yönetmen Tolga Karaçelik’e bıraktık.

  4. Dergi yaratma ve saklama tutkusu: Basılı inatlar

    Nefes kesici bir şeyler basmaya çalışma ve onları saklama tutkusu baki diyerek ilham verici bazı fikirlere dalıyor ve sözü basılan dergilere bırakıyoruz.

  5. “Hayat gibi müzik de sürekli değişken”: Cem Yıldız

    “Beslendiğim nokta tamamen gelenek. Elektronik müziği çok seviyorum ama kendime çok sade bir şekilde sazcıyım diyebilirim. Bağlama kadar çok sevdiğim bir enstrüman daha yok.”

  6. Yakmalı mı, yayınlamalı mı: Geride kalan kayıtlar

    Prince’in binlerce kayıtla dolu gizli kasasından hareketle, müzisyenlerin yayınlandığına tanık olamadıkları albümlerini hatırlıyoruz.

  7. Aynı sonik dünyanın farklı yüzleri: Dieterich & Barnes

    Bir gün The Coral Casino’ya gel, hayatın tadını çıkar!

  8. Artık yalnız ve daha kararlı: Nite Jewel

    “Müzik yapmaya başladığım ilk zamanların şerefine her şeyi kendim yapmak istedim.”

  9. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

  10. “Şarkılara gereken saygıyı göstermek”: Who Are We Who We Are

    Berke Can Özcan ve Feryin Kaya’yla son dönemlerde epey hareketli olan plak şirketleri üzerine.

  11. A’dan Z’ye: Damon Albarn

    Yıllar sonra 23. İstanbul Caz Festivali kapsamında bir kez daha buluşacağımız Damon Albarn’ın kariyerine dair A’dan Z’ye her şey!

  12. Tribeca Film Festivali: Üç zihin açıcı belgesel

    Geçtiğimiz nisan ayında gerçekleştirilen Tribeca Film Festivali’ni takip eden Merve Kayan, festivalin dikkat çeken belgesellerinden All This Panic, Obit ve The Last Laugh’ı gördü ve Bant Mag. için kaleme aldı.

  13. Švankmajer, kitle fonlaması ve kültür endüstrisinden kaçış: Böceklerin bağımsızlığı

    Sanat sinemasının usta yaratıcılarından Jan Švankmajer ve Alejandro Jodorowsky’nin son filmlerini finanse ederken yardım aldığı kitle fonlaması yöntemi, uzun süredir tüm dünyada endüstriyel üretim mecburiyetine yaratıcı bir alternatif sağlıyor.

  14. 69. Cannes Film Festivali: Tüm sezon konuşulacak otuz film

    Bu yıl 11-22 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilen 69. Cannes Film Festivali’nde yine onlarca film izleyici ve sektör karşısına çıktı, geriye yıl boyu konuşacağımız bir avuç önemli film kaldı.

  15. “Rams” ve “Belgica” bu ay vizyonda: Beyazperdenin husumetli kardeşleri

    Haziran ayında gösterime giren iki bol ödüllü film Rams ve Belgica’nın ortak özelliği, birbiriyle husumet içerisindeki, dalgalı ruh halli kardeşlik ilişkilerini mercek altına alması... Kardeş kardeşe bunu yapmaz dedirten yakın tarihli filmleri değerlendirmenin şimdi tam sırası.

  16. Murat Meriç’in kaleminden Türkiye hikâyeleri: 100 Şarkıda Memleket Tarihi

    “Nereden bakarsanız bakın, Türkiye tarihini güler yüzle yazamıyorsunuz çünkü çok acılar çekilmiş, hâlâ çekiyoruz.”

  17. “Hayvanların vahşiliğiyle ilgileniyorum”: Toufic Hamidi

    9 Temmuz’da Bant Mag. Mekân’da açılacak Mevsimler – Fasıl II sergisinde işlerini göreceğimiz Toufic Hamidi’yle deneme, deney ve üretime yaklaşımı üzerine.

  18. Dalgalı deniz, deforme figürler: Sedat Girgin

    9 Temmuz’da Bant Mag. Mekân’da açılacak olan Mevsimler - Fasıl II sergisinde yeni bir dizi işiyle karşımıza çıkacak Sedat Girgin’le çizgileriyle yarattığı dünya ve hazırladığı yeni çalışmalar üzerine...

  19. “Varoluşumuzu onurla ve gururla göstermek”: İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası

    “Biliyoruz ki ‘aşk örgütlenmektir’. Bu yüzden, aşk, arzu, dostluk, eşitlik, özgürlük, adalet, barış, emek, umut, yaşam, dayanışma ve sokakta olmak için, örgütleniyoruz.”

  20. İlişkimiz eski, dostluğumuz baki: Köpek

    On binlerce yıldır sevgimizi de kahrımızı da esirgemediğimiz sevgili dostlarımız köpeklere dair bir takım bilgiler, öyküler ve anekdotlar.

  21. Kendini sıkışmış hissedenlere ilaç gibi mizah: KALT

    Son dönemin en heyecan verici oluşumlarından biri olan KALT’ın kurucularını karşımıza aldık ve merak ettiğimiz ne varsa sorduk!

  22. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın yönetmeni Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler