New York’un sürekli devinen ruhunu en iyi sokakları anlatabilirse, Cheryl Dunn da sokakları ve yaratıcı ruhları en etkileyici şekillerde anlatan fotoğraf ve belgesel sanatçılarından biri olabilir.


Bir şehrin sürekli devinen ruhunu en iyi sokakları anlatabilir. Sayısız karakter, sayısız kesişen an ve hayatlar en iyi sokak fotoğrafçılığıyla anlatılabilir. “Kameranı alıp sokağa çıkmak yeter” diyor Cheryl Dunn ve asla uyumayan şehir New York’ta yaşayan bir sanatçı olarak tam da böyle yapıyor. Seksenli yıllardan bugüne ürettiği ilham verici işlerle hayranlık uyandıran fotoğraf ve belgesel sanatçısı Cheryl Dunn’ın fotoğraf ve belgesel dünyasına ilk adım atışı bir boks ringinde başlıyor. New York’un ikon haline gelmiş on üç sokak fotoğrafçısını (Bruce Davidson, Elliott Erwitt, Jill Freedman, Bruce Gilden, Joel Meyerowitz, Rebecca Lepkoff, Mary Ellen Mark, Jeff Mermelstein, Clayton Patterson, Ricky Powell, Jamel Shabazz, Martha Cooper ve Boogie) konu ettiği belgesel filmi Everybody Street’te bu sanatçıların gözünden New York’un yıllar içindeki değişimine tanık oluyoruz. Bicycle Gangs of New York ise New York’un bisiklet çetelerini konu edinen bir başka heyecan verici belgeseli ve bu belgeseli aynı zamanda arşivlik bir kitap olarak da yayınlıyor. Geçtiğimiz günlerde yirmi yılı aşkın süredir dünyanın çeşitli festivallerinde yakaladığı anları Festivals Are Good adlı bir kitapta bir araya getiren Cheryl Dunn’la sokak fotoğrafçılığına bakışını, ilham kaynaklarını ve gelecekteki projelerini konuştuk. 

Image
Image
Image

Everybody Street gerçekten ilham verici bir belgesel. İnsanda kamerayı alıp sokağa fırlama isteği uyandırıyor. Bir röportajında sokak fotoğrafçılığını demokratik olduğu için sevdiğini söylemişsin. Sence sokak fotoğrafçılığı her karakterde insana göre midir?

Tabii ki… Bu dünyada şeyleri ne kadar farklı seyrettiğimizle, nasıl gördüğümüzle ve gördüklerimizi nasıl yorumladığımızla çok ilgili… Ve bu değişkenler tüm insanlar için çok farklı.

Belgeselde sokakta çekim yapan her türlü karakteri ve tarzı görüyoruz. Farklı sanatçıların tabii ki konularına farklı yaklaşımları var. Genelde senin bakışın nedir? Sen nasıl yaklaşıyorsun? Sınırların neler? 

İnsanların beni görmemesine çalışıyorum çünkü onların davranışlarını veya doğal sahneyi değiştirmek istemiyorum, ama bunu yapmak zordur, her durum farklı bir strateji gerektirir. İnsanlara karşı saygılı olmaya çalışıyorum, bu benim için çok önemli. Zor anlar yaşayan birinin fotoğrafını çekerken genellikle insanlık hallerini ya da toplumun durumunu yorumluyor oluyorum. Eylemlerimin birisini kötü hissettirdiğini sezinlersem geri çekilirim ancak onlar fotoğraflarının çekildiğini bilmiyorlarsa, o zaman yapılan şeyin hiçbir zararı yoktur. Bazen elinde bir şey tutan veya sokakta dilencilik yapan biriyle konuşurum ve onlarla iletişime geçtikten sonra onları çekip çekemeyeceğimi sorarım ve genellikle hep tamam derler.

Şu ana kadar kariyerinin ilk yıllarından başlayarak birikmiş çeşitli sanatçı, konu ve farklı başlıklarda geniş bir görüntü arşivin olduğunu varsayıyorum. Bunun nasıl bir arşiv olduğu çok merak uyandıran bir konu…

Evet, bir arşivim var. Muazzam mı bilmiyorum ama yıllar geçiyor ve birikmeye başladı. Şu an insanların bana gelip yirmi yıl öncesinde olan sahnelerin kitapları için resimler istediği bir zaman. Ben her zaman gittiğim her sanat olayında bir dizi çekim yaptığım, şeyleri organize ettiğim ve de bulabildiğim için memnun olurum. Kilit nokta budur!

Festivals Are Good kitabın 1994’te Woodstock’ın 25. yıl dönümünden beri festivallerde çektiğin fotoğrafları bir araya getiriyor. Tüm bu yıllar boyunca merceğin arkasında olmak, büyük müzik festivallerine ve izleyicilerin heyecanına dair algını nasıl etkiledi ve değiştirdi?

Aynı zamanda bir katılımcı ve gözlemciyim. Her zaman çekim yapmanın peşindeyim. Böylece tüm deneyimim bir iş haline geliyor ve bu faaliyetlerin hepsini yapmayı seviyorum. Benim algım gerçekten değişmedi, fotoğraf çekimine gelince insanların davranışlarının bazı yönlerinin değiştiğini düşünüyorum ancak hayranların davranışları bir açıdan tutarlı kalıyor. Gerçek anlamda gençlik dolu bir heyecan oldukça saf ve zamanın ötesindedir. O heyecanı izlemekten ve derinliğini yakalamaya çalışmaktan yorulmadım.

Ne zaman ve hangi motivasyonlarla bir belgesel projesi olarak bu işin kaba taslağına karar verdin?

1994 yılında başladım. Sadece gidip çekim yapmak istiyordum. Bu yüzden de resimlerimi ve onları isteyip istemediklerini görmek için her yıl dergilere yaklaşıp biriyle anlaşma yapmaya çalışacaktım. Bunu sadece zevk aldığım bir şey olduğu için yapıyordum. Sanırım sadece merak ettiğim bir yoldan gidiyorum, başarıyı nasıl elde edeceğim üzerine strateji geliştirip daha sonra uzun bir süre bunun üzerinde çalışıyorum. Bu çalışmadan çıkaracağım şey, bunu geniş ölçüde başardığımı, onun hakkında bir fikir belirtme fırsatına sahip olduğumu ve bir dizi görsel olarak dünyaya kazandırdığımı hissettiğim zamandan çok sonra gelecek.  

Image
Image
Image
Image

Farklı konu ve başlıkları belgelerken ve keşfederken ne kadar görünmezsin? Profesyonel boks ringinde çekim yaparken diyelim? Veya festival alanında?

Mümkün olduğunca görünmez kalmaya çalışırım, duvardaki bir sinek gibi. Eğer yapabilirsem varlığımın sahneyi değiştirmemesini isterim. 

Bir sokak fotoğrafçısı gözüyle New York’taki değişimi nasıl yorumluyorsun?

Değişim kaçınılmazdır. Stüdyomun yer aldığı aşağı Manhattan’daki mahallemin 1989 yılından bu yana belgelediğim tarihi şu anda gerçekten çok büyük değişikliklerden geçiyor ve bu benim için oldukça ilginç bir deneyim. İyi sokak fotoğraflarının aynı yerde bulunan çelişkili zıtlıklar hakkında olduğunu düşünüyorum. Böylece eski ve yeni çatışması ilginç bir gerilim yaratıyor.

Sence New York’ta bugün, otuz yıl öncesiyle kıyaslandığında, sokak ve belgesel fotoğrafçılığı bir kadın için ne kadar farklı olabilir?

Otuz yıl önce bir kamerayla sokaklarda dolaşan bir kadın olmak kesinlikle daha az yaygındı ve belki de tehlikeli olduğu düşünülürdü. Filmimde Rebecca Lepkoff bu konuda konuşuyordu. Kırklarda ya da ellilerde çekim yaparken kentin sert bir yerinde olduğunu anlatıyordu ve bir polis, ona orada olmaması gerektiğini, bir kadın için çok tehlikeli olduğunu söylüyordu. O da adama kendi işine bak diyordu. Bir kadın olarak, insanlar sıklıkla kendi korkularını size yansıtmanın kabul edilebilir olduğunu düşünürler ve ben bunun bir saçmalık olduğunu düşünüyorum.

Bugün sokak fotoğrafçılığına ilham veren şeyleri değerlendirirken, fotoğraf tekniğini ne dereceye kadar önemsiyorsun?

Şahsen tekniği çok önemserim. Bütün kariyerim boyunca bunun üzerinde çalıştım. Zaman zaman onu yok sayabilirim ancak çok iyi biliyorum ve istediğim zaman kullanabilirim. Ekipmanımın ne yapabileceğini kesinlikle biliyorum. Işığın ne yaptığını ve bu ışıkla kendi ayarlarımın çekim için nasıl birleşeceğini… Sokak fotoğrafçılığının farkı tüm bu kararları ve seçimleri bir anda yapmak zorunda kalmanız ve bazen yeterince hızlı olamamanız.

Fotoğraf çekmenin, çekenin psikolojisi üzerinde nasıl bir etkisi var? Fotoğraf çekmeyi kişisel bir arınma aracı olarak görüyor musunuz? Fotoğraf çekmenin hızla ve sürekli değişen dünyada bir şeylere tutunma ve tutma isteğiyle bir alakası var mı?

Bence var, benim için öyle. Ben her zaman yaşadığım değerli eşsiz an hakkında düşünürüm ve onu kaydetmem gerekir. O anı geleceğe yönelik bir delil, bir kayıt, bir belge olarak yakalamak oldukça önemlidir. Bunu belgesel sanatları genelinde düşünmek istiyorum. Ya da bir belgesel sanatçısı olarak düşünmek…

Büyürken kimlerden etkilendin; fotoğrafçılar, sokak sanatçıları veya film yapımcıları?

Fotoğrafçılardan Diane ArbusBruce Davidson ve belgesel yapımcısı Les Blank’in isimlerini verebilirim.

Şu anda ne üzerinde çalışıyorsun? 

İki uzun metrajlı belgesel üzerinde. Her ikisi de sanatçılar hakkında… 

Image
Image
  1. Portrelemenin biraz daha “dürüst” yolu: Amir H. Fallah

    “İranlı olduğum için insanlar gördüklerinin doğrudan baş örtüsü ya da çarşafa bir referans olduğunu düşünüyor ama gerçekten amacım bu değil.”

  2. “Varlığımın sahneyi değiştirmemesini isterim”: Cheryl Dunn

    New York’un sürekli devinen ruhunu en iyi sokakları anlatabilirse, Cheryl Dunn da sokakları ve yaratıcı ruhları en etkileyici şekillerde anlatan fotoğraf ve belgesel sanatçılarından biri olabilir.

  3. “Bir makine düşlemek”: Özgür Mumcu – Tolga Karaçelik

    Özgür Mumcu’nun haziran başı yörüngeye oturan ilk romanı Barış Makinesi’ni Mumcu’yla karşılıklı irdeleme işini, geçtiğimiz yıla Sarmaşık filmiyle damga vuran yönetmen Tolga Karaçelik’e bıraktık.

  4. Dergi yaratma ve saklama tutkusu: Basılı inatlar

    Nefes kesici bir şeyler basmaya çalışma ve onları saklama tutkusu baki diyerek ilham verici bazı fikirlere dalıyor ve sözü basılan dergilere bırakıyoruz.

  5. “Hayat gibi müzik de sürekli değişken”: Cem Yıldız

    “Beslendiğim nokta tamamen gelenek. Elektronik müziği çok seviyorum ama kendime çok sade bir şekilde sazcıyım diyebilirim. Bağlama kadar çok sevdiğim bir enstrüman daha yok.”

  6. Yakmalı mı, yayınlamalı mı: Geride kalan kayıtlar

    Prince’in binlerce kayıtla dolu gizli kasasından hareketle, müzisyenlerin yayınlandığına tanık olamadıkları albümlerini hatırlıyoruz.

  7. Aynı sonik dünyanın farklı yüzleri: Dieterich & Barnes

    Bir gün The Coral Casino’ya gel, hayatın tadını çıkar!

  8. Artık yalnız ve daha kararlı: Nite Jewel

    “Müzik yapmaya başladığım ilk zamanların şerefine her şeyi kendim yapmak istedim.”

  9. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

  10. “Şarkılara gereken saygıyı göstermek”: Who Are We Who We Are

    Berke Can Özcan ve Feryin Kaya’yla son dönemlerde epey hareketli olan plak şirketleri üzerine.

  11. A’dan Z’ye: Damon Albarn

    Yıllar sonra 23. İstanbul Caz Festivali kapsamında bir kez daha buluşacağımız Damon Albarn’ın kariyerine dair A’dan Z’ye her şey!

  12. Tribeca Film Festivali: Üç zihin açıcı belgesel

    Geçtiğimiz nisan ayında gerçekleştirilen Tribeca Film Festivali’ni takip eden Merve Kayan, festivalin dikkat çeken belgesellerinden All This Panic, Obit ve The Last Laugh’ı gördü ve Bant Mag. için kaleme aldı.

  13. Švankmajer, kitle fonlaması ve kültür endüstrisinden kaçış: Böceklerin bağımsızlığı

    Sanat sinemasının usta yaratıcılarından Jan Švankmajer ve Alejandro Jodorowsky’nin son filmlerini finanse ederken yardım aldığı kitle fonlaması yöntemi, uzun süredir tüm dünyada endüstriyel üretim mecburiyetine yaratıcı bir alternatif sağlıyor.

  14. 69. Cannes Film Festivali: Tüm sezon konuşulacak otuz film

    Bu yıl 11-22 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilen 69. Cannes Film Festivali’nde yine onlarca film izleyici ve sektör karşısına çıktı, geriye yıl boyu konuşacağımız bir avuç önemli film kaldı.

  15. “Rams” ve “Belgica” bu ay vizyonda: Beyazperdenin husumetli kardeşleri

    Haziran ayında gösterime giren iki bol ödüllü film Rams ve Belgica’nın ortak özelliği, birbiriyle husumet içerisindeki, dalgalı ruh halli kardeşlik ilişkilerini mercek altına alması... Kardeş kardeşe bunu yapmaz dedirten yakın tarihli filmleri değerlendirmenin şimdi tam sırası.

  16. Murat Meriç’in kaleminden Türkiye hikâyeleri: 100 Şarkıda Memleket Tarihi

    “Nereden bakarsanız bakın, Türkiye tarihini güler yüzle yazamıyorsunuz çünkü çok acılar çekilmiş, hâlâ çekiyoruz.”

  17. “Hayvanların vahşiliğiyle ilgileniyorum”: Toufic Hamidi

    9 Temmuz’da Bant Mag. Mekân’da açılacak Mevsimler – Fasıl II sergisinde işlerini göreceğimiz Toufic Hamidi’yle deneme, deney ve üretime yaklaşımı üzerine.

  18. Dalgalı deniz, deforme figürler: Sedat Girgin

    9 Temmuz’da Bant Mag. Mekân’da açılacak olan Mevsimler - Fasıl II sergisinde yeni bir dizi işiyle karşımıza çıkacak Sedat Girgin’le çizgileriyle yarattığı dünya ve hazırladığı yeni çalışmalar üzerine...

  19. “Varoluşumuzu onurla ve gururla göstermek”: İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası

    “Biliyoruz ki ‘aşk örgütlenmektir’. Bu yüzden, aşk, arzu, dostluk, eşitlik, özgürlük, adalet, barış, emek, umut, yaşam, dayanışma ve sokakta olmak için, örgütleniyoruz.”

  20. İlişkimiz eski, dostluğumuz baki: Köpek

    On binlerce yıldır sevgimizi de kahrımızı da esirgemediğimiz sevgili dostlarımız köpeklere dair bir takım bilgiler, öyküler ve anekdotlar.

  21. Kendini sıkışmış hissedenlere ilaç gibi mizah: KALT

    Son dönemin en heyecan verici oluşumlarından biri olan KALT’ın kurucularını karşımıza aldık ve merak ettiğimiz ne varsa sorduk!

  22. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın yönetmeni Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler