“Mümkün olduğunca otomatik pilotta kalmaya ve yeni resimler yaparken özgür çağrışımlara alan tanımaya özen gösteriyorum.”


San Francisco’da yerleşik sanatçı Seamus Conley’nin hiper gerçekçi üslubu sıradan karakterlerin sanal kimliklerini keşfetmenin peşinden gidiyor. Fantezi ve gerçeklik unsurlarını birbirine karıştırmayı çekici bulan sanatçı, insanı ilk karşılaşmada içine çeken ortamlar yaratıyor. Seamus Conley’den hiper gerçekçiliği neden benimsediğini, yöntemlerini, gerçeklik algısını ve gündüz düşlerini dinledik.

Image

İşlerin, yarattığın karakterlerin keskin birer portresini sunmaktan ziyade daha anlık ruh halleri ve ortamlar yaratmanın peşinde gibi görünüyor. Ucu özellikle açık bırakılan ve hayallere sevki kolaylaştıran bu ortamları yaratmada sana esas çekici gelen unsurlardan biraz bahsedebilir misin?

Öyle sanıyorum ki işlerimin ruh halleri “Neden buradayız?” gibi büyük sorulardan yola çıkıyor. Asla çözemeyeceğim ve asla merakımı kaybetmeyeceğim sorular bunlar. Gün içinde karşılaştığımız bilgi ve imgelerin yoğunluğu bu kişisel açmazları daha da büyütebiliyor. Ben artık iç ve dış kimliklerimizin yanı sıra sanal kimlikler de geliştirdiğimize inanıyorum. Tüm bunların kişisel deneyimlerimle birleşimi işlerimin içine işlemiş görsel sıkıntılara katkı sağlıyor.

Resimlerin sinematik olarak o kadar güçlü ki neredeyse her biri başka filmlerden alınmış sahneler sunuyor. Bu sahnelerin ortaya çıkmasına ilham veren hikâye örgüleri oluyor mu? Yani altlarında yatan, hayal ettiğin hikâyeler var mı?

Sanıyorum yıllar içinde estetik olarak belirleyici genel bir fikir ya da tema geliştirmeye çalıştım. Mümkün olduğunca otomatik pilotta kalmaya ve yeni resimler yaparken özgür çağrışımlara alan tanımaya özen gösteriyorum. Aynı zamanda içinden geçtiğimiz günlerin farkında olmayı ve işlerimin de bunu yansıtmasını istiyorum. Bu yüzden belirli hikâyeler söz konusu değil. Benim çalışma şeklimi düşünürsek böyle bir yaklaşım çok sert ve katı resimlerle sonuçlanabilirdi.

Image
Image

Karakterlerinin hep sırtları dönük. Onları arkadan görüyoruz, sahnelere girişlerini izliyoruz. Hatta bazen kendimizi yalnızlıklarına gözümüzü dikmiş bakarken buluyoruz. Bu karar nasıl şekillendi?

Birkaç yıl önce modellerle çalışmayı bıraktım ve resimlere referans olacak fotoğrafları sokakta çekmeye başladım. Samimi bir an yakalamanın ve pozların, ışığın ya da insanların kıyafetlerinin üzerinde hiçbir kontrolüm olmamasının peşindeydim. Bu tarz işlerde pek göremediğim bir gerçeklik ya da bir spontanlık olmasını istiyordum yaptıklarımda. Bugünlerde gizemli şeyler yakalamak pek mümkün değil ve bence birinin suratını karartmak buna yardımcı oluyor.

Çocuklar, kaykaycılar, punklar; karakterlerin herkes olabilir mi? Ortak noktaları var mı?

İlgimi giden şey belli özneler yerine birçok farklı karakterle çalışabilmek. Resimlerdeki figürlerin çoğu San Francisco’daki pazar yerinde çektiğim fotoğraflardan geliyor.

İşlerinin “gerçekliği ya da birtakım gerçekleri fanteziyle buluşturmakla” ilgilendiğini söylüyorsun. Hiper gerçekçi tekniğinle bu fantezileri oldukça ikna edici şekillerde yarattığını kabul edebilir ve bu durumun arkadaki fikirlere yeni boyutlar getirdiğini söyleyebiliriz. Teknik olarak hep bunun peşinde mi oldun? Yoksa keşfettiğin başka teknikler ya da yaratım biçimleri oldu mu?

Çocukluğumdan beri hiper gerçekçi resimlere ilgi duydum ve yağlı boya kullanmaya başladığım günden beri bunu yapmaya çalıştım. Tatmin olacak seviyeye gelene kadar da vazgeçmek istemedim. Daha gevşek boyama teknikleriyle deneyler yaptığım olduysa da kendimi dönüp dolaşıp hep hiper gerçekçi üsluba dönerken buldum. Benim için hâlâ çok doyurucu bir süreç. Takıntılı doğamı bir üretime dönüştürmeme olanak sağlıyor ve zihnimi rahatlatıyor. Gelecekte işler değişebilir ama şimdilik benim için fikirlerimi aktarmanın ve yaptığım işten tatmin olmanın yolu bu.

Image
Image

Resimlerin sıklıkla iç dünyada var olmayı dış dünyada var olma haliyle bir araya getiriyor ki bu dünyaların gerçekliklerini eşleştirmek insanın başlıca mücadelelerinden biri sayılabilir. Bana işlerindeki karanlığın çıkış noktası biraz bu gibi geliyor. Katılır mısın?

Katılıyorum. İç ve dış dünya deneyiminin çok fazla öfke ve karmaşa yaratabileceğini gösterebildiğimi umuyorum. Zihnindeki senaryolar ne kadar netse hayal kırıklığına uğraman da o kadar kolay oluyor. Aynı zamanda bazı şeyleri hiç olmadıkları kadar büyütüp büyük korkular yaratman da çok mümkün. Bazı işlerimdeki karanlık hissiyatlar bu fikirlerden yola çıkıyor.

Peki işlerin bu mücadeleleri ele almakla ne kadar ilgileniyor? Yoksa bu durumları etkileyici bulduğun için onları sadece göstermek mi istiyorsun?

Sanırım işlerimde bu düşüncelere yer vermek kendi hayatımda, düşünme biçimimde ve bu durumlarla ilişkimde bazı dönüm noktalarına sebep oldu. Ayrıca bu mücadelelerle birçok insan ilişki kurabiliyor, tuval üzerinde görmek oldukça ilgi çekici olabiliyor.

Yarattığın ortamlarda bir “rüya” hissi olabiliyor. Gördüğün rüyalar üretimlerini hiç besliyor mu?

Genelde rüyalarımı hatırlamakta zorlanan biriyim. Sanırım resimlerim daha ziyade hayallerimin birer ürünü olarak ortaya çıkıyor. Çocukluğumdan beri çok hayalci biri oldum. Benim için asıl zor olan uyanıkken gerçekliği yakalamak olmuştur hep.

Seni en çok etkilemiş kurgu romanlara birkaç örnek vermeni istesek? 

Büyük bir Kurt Vonnegut hayranıyım. Onun yazdığı her şey diyebilirim.

Şu an ne üzerine çalışmaktasın?

Yeni bir stilize portre serisi üzerine çalışıyorum. Son birkaç yıldır yaptığım işlerin dışına çıkıp yeni bir şeyler denemeye karar verdim. Geçtiğimiz yıllar sergi tarihlerine yetişmeye çalışmakla geçti. Ama bu sene çok çalışmak ve çok fazla çizim yapmak istiyorum. Beklenmedik işler ortaya çıkarmak istiyorum. Hatta resimlerimi alışılmışın dışında şekillerde sunmaya bile yoğunlaşabilirim.

Image
  1. Küçük odalara sığan büyük evrenler: Hey Jüpiter

    Çok da tarafsız olamayacağımız bir müjdeyle karşınızdayız: Bant Mag. veteranı, illüstrasyon editörümüz Sadi Güran’ın ikinci solo sergisi Hey Jüpiter 25 Şubat’ta Bant Mag Havuz’da açılıyor...

  2. Biz kimiz? Neden buradayız?: Seamus Conley

    “Mümkün olduğunca otomatik pilotta kalmaya ve yeni resimler yaparken özgür çağrışımlara alan tanımaya özen gösteriyorum.”

  3. Çerçöpten tuvale, resimden yerleştirmeye doğru: Serpilen

    Leyla Gediz’le, 9 Şubat’ta The Pill’de açılan son solo sergisi “Serpilen” üzerine kısa bir sohbet...

  4. A’dan Z’ye: George Michael

    2016’nın son günlerinde aramızdan ayrılan “gerçek diva” için A’dan Z’ye sayıyor, George Michael’ın şarkıları, hayatı ve bıraktığı izlere dair bazı detayları hatırlıyoruz.

  5. Aklımdakiler: Ceyl’an Ertem

    Kendi dünyasını donatan büyülü bir emek olarak hayatlarımıza giren "Yine de Amin" heyecanını divalar, dostlar ve farklı konuklarla paylaştık, akıllarındaki soruları öğrenip Ceyl’an Ertem’den yanıtlarını aldık.

  6. Milyonlarca halet-i ruhiyenin özeti: Yeni Gevende albümü “Kırınardı”

    Gevende üyeleri Ahmet Kenan Bilgiç ve Serkan Emre Çiftçi’yle, Kırınardı üzerine...

  7. Şarkı şarkı: Lara Di Lara ve “Hazineler İçindesin”

    Yerli sahnenin en dikkat çeken şarkı yazarlarından Dilara Sakpınar’ı 123 grubuyla uzun yıllardır takip ediyoruz. 2015’ten bu yana solo üretimler yaptığı kimliği Lara Di Lara'yla dinlediğimiz Sakpınar, bir süredir üzerinde çalıştığı ve naif sesine eşlik eden harika melodilerle ortaya çıkardığı tam 16 parçayı ikinci stüdyo albümü Hazineler İçindesin’de topladı. Albümdeki parçaların hikâyelerini, Lara Di Lara bir bir anlatırken Ferit Güleç de resimliyor.

  8. Aklımdakiler: Bubituzak

    Nevi şahsına münhasır seslerle dolu bir albümle, adeta bir kutlama havasında ikinci uzunçalar Boyutlar ile geri dönen Bubituzak’tan Ali Güçlü Şimşek’e eşi, dostu aklında ne varsa sordu.

  9. XX: 10 maddede BaBa ZuLa’nın 20. yıl albümü

    BaBa ZuLa’nın 20 yıllık ilham verici müzikal serüvenine alternatif bir tarih anlatısı getiren derleme albüm XX’i 10 maddede özetlemek gerekirse...

  10. Sessiz gün doğumunda bomboş bir sahil kasabası: Palmiyeler’den “II (Venus)”

    Bir süredir yeni parçaları üzerinde çalışan Palmiyeler, ilk uzunçalarları II (Venus)’u Tantana Records etiketiyle yayınladı.

  11. Elektro saz, Almanya ve ilham kaynakları üzerine: Elektro Hafız ve Derya Yıldırım

    Almanya’da yerleşik iki müzisyen, müzikal yaklaşımlarının yapıtaşlarını konuşuyor.

  12. Sónar İstanbul ziyareti öncesinde: Prins Thomas

    Space disco akımının önde gelen isimlerinden Prins Thomas, mart sonunda Zorlu PSM’de gerçekleşecek konseri öncesinde sorularımızı yanıtladı.

  13. Sónar + D: AUDIOVISUAL programında bizi neler bekliyor?

    Küratörlüğünü Lalin Akalan’ın üstlendiği AUDIOVISUAL, müzik, sinema, iletişim ve görsel sanatlarda aktif olan birçok sanatçının son dönem projelerinin görücüye çıkacağı programıyla Sónar İstanbul katılımcılarına benzersiz bir deneyim yaşatacak.

  14. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

  15. 2016: En iyi 50 yabancı albüm (50-26)

    Bant Mag. ekibinin 2016’da yayınlanmış albümler arasından seçtiği “En İyi 50 Albüm” listesi huzurlarınızda!

  16. 2016: En iyi 50 yabancı albüm (25-1)

    Bant Mag. ekibinin 2016’da yayınlanmış albümler arasından seçtiği “En İyi 50 Albüm” listesi huzurlarınızda!

  17. 2016: Yerli sahneden en iyi 30 albüm

    Müzikal açıdan epey bereketli geçen yıldan geriye kalanlar...

  18. 2016: En iyi 50 film

    Bant Mag. ekibinin 2016’da yayınlanmış filmler arasından seçtiği “En İyi 50 Film” listesi huzurlarınızda!

  19. 2016: Belgeseller, animasyonlar ve Türkiye sineması

    2016 yılında izlediğimiz en iyi belgeseller, en iyi animasyonlar ve en iyi yerli yapımlar...

  20. Alışılmadık bir yıldız: Adam Driver

    Bugünlerde hem Jim Jarmusch imzalı Paterson’da hem de Martin Scorsese’nin tutku projesi Silence’da izleme şansı bulacağımız, kendini hiçbir türle kısıtlamak istemediğini söyleyen aktörün filmografisine daha yakından bakıyoruz.

  21. Taviani’lerden Arquette’lere: Beyaz perdenin başarılı kardeşleri

    Şubat itibariyle vizyona giren Manchester by the Sea’deki performansıyla adından söz ettiren Casey Affleck ve abisi Ben Affleck’ten ilhamla, beyaz perdenin başarılı kardeşlerini masaya yatırıyoruz.

  22. Denize sırtını vermiş bize bakan iki çift göz: Swiss Army Man ve Moonlight

    Şubat ayında peş peşe haftalarda gösterime giren Swiss Army Man ve Moonlight, merkeze aldığı karakterlerin cinsel yönelimleri ile dertlerini ya da kabullerini incelikli bir dille ele alıyor.

  23. Westworld: Hiçbir “askiliğin” çıkmayacağı yer

    HBO diyarı Westworld'deki glitch'ler (kısa süreli teknik arızalar), bize içinde yaşadığımız dünyanın arızalarına dair bir şeyler söylüyor olabilir...

  24. 2016: Erkek şiddetinin grafiği

    bianet 2008 yılından beri Türkiye’de erkek şiddetinin çetelesini tutarak bu konudaki yegâne verileri üretiyor. Türkiye’de erkek şiddetinin kapkaranlık 2016 grafiğini paylaşırken Çiçek Tahaoğlu’na da birkaç soru yönelttik.

  25. Sanatsal deneyler yapan bir laboratuvar: TOZ Artist Run Space

    “Toz’u kurarken hayalimiz organik, hiyerarşik olmayan ve açık bir yapı oluşturmaktı.”

  26. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın yönetmeni Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler