Şubat ayında peş peşe haftalarda gösterime giren Swiss Army Man ve Moonlight, merkeze aldığı karakterlerin cinsel yönelimleri ile dertlerini ya da kabullerini incelikli bir dille ele alıyor.


Swiss Army Man’in kahramanı Hank’i, intihar etmek üzere bir ipi boynuna geçirirken görüyoruz ilk kez. Pek de barışık olmadığı kendi hayatından vazgeçmiş bir adam olarak artık içinde bulunduğu hayata tahammül gösteremiyor oluşunu, sarsak bir intihar girişimiyle taçlandırıyor. Bu sırada ıssız bir adada olduğunu anlıyoruz Hank’in. Kendi ıssız adasında kendinden vazgeçmiş bir adam o. Varoluş kaygılarını da alıp aramızdan ayrılmaya çalışıyor. Neyse ki son dakika kıyıya vurmuş bir erkek bedeni görüyor ve tahammül edemediği hayatı bir anda değişiveriyor.

Moonlight’ın kahramanı Chiron, henüz ilkokula giden bir çocukken ve ona kendi adından çok Little diye hitap edilirken, akranlarının sataşmaları ve zulmünden nasibini alıyor. Little’ı ilk ve hemen her görüşümüz, bir kabadayı grubu tarafından gücendirildiği anlara denk geliyor. Aralarına alıp eğleniyorlar Little’ın “erkekliği”yle. Dünyanın tüm zorbalığını yüklendikleri çocuk omuzlarından erkekliklerini Little’ın üstüne boca ediveriyorlar âdeta. O çocuklardan biri olmayı tam olarak vicdanına yedirememiş Kevin anlıyor bir tek Little’ı. Üzerine varmadığı gibi, onu kendi sikletinde görüp, ona biriyle boğuşma şansını bahşediyor. Boğuşuyor Little ve Kevin ve neredeyse Little kazanıyor… Film ilerliyor, Little büyüyor, artık ona adıyla hitap ediliyor. Ancak zulüm bitmiş değil. Neyse ki bir deniz kıyısına ay ışığı vurmuş bir gece, Kevin da var resimde. Ve ergen Little, yani Chiron’un tahammül edemediği hayatı bir anda değişiveriyor.

KAHRAMAN PIRTLAR ve MAĞRUR AYIŞIĞI

Hayatlar değişiverse de toplumsal baskı ve küçük grupların zulmü üzerlerinden eksik olmuyor Swiss Army Man’in Hank’i ya da Moonlight’ın Chiron’unun. Her iki karakter de diğer tüm insanlardan biraz eksik hissettirilmiş öteden beri. Hank toplumun belirlediği “normal”in hakkını vermekte zorlandığı için, Chiron yalnızca başka biri gibi olmayı değil kendi gibi olmayı benimsediği için diğer tüm insanlardan biraz eksik olmakla lanetlenivermiş. Bu laneti Swiss Army Man’de kıyıya vuran bir ceset olan Manny, Moonlight’ta ise Chiron’u olduğu kişi gibi görebilmeyi başaran tek akranı Kevin bozmaya uğraşıyor. Belli ölçüde başarıya da ulaşıyorlar üstelik ama lanetin sınırları onların da üstünde bir toplum kabulüyle çizilmiş olduğundan, kimsenin gücü tek başına yetmiyor bu düzeni bozmaya.

Manny bir ceset olmanın da verdiği avantajla gönlünce pırtlıyor film boyu. Hank’le iletişimlerinin kopmaz bir parçası bu pırtlar. Manny’nin kaçırdığı her gaz onların ilişkisine bir başka derinlik kazandırıyor. Manny’nin motor gibi kullandığı pırtlarıyla önündeki engelleri aşıyor Hank: denizleri aşıyor, karanlık kalpleri aydınlatıyor, hayatında ilk kez bir insanı öpüyor. Hayatında kendisini en çok anlayan kişinin, onunla yalnızca pırtlayarak (anal yolla) iletişim kurması, Hank’in kim olduğuna dair bazı şeyler söylüyor elbette. Ancak kim olduğunun da bir önemi yok, kim olursa olabilir Hank. Biz de tüm bir Swiss Army Man süresince yalnızca bununla ilgileniyoruz zaten seyirci olarak. Hank kim olursa olsun, yeter ki kendi olsun istiyoruz. Diğer insanlar da buna bu kadar basit bakabilsin istiyoruz.

Moonligt’ta ise Chiron’u henüz küçük bir çocukken sahiplenip, kol kanat geren Juan, onun hayatında örtük bir baba sembolü. Aklına takılan soruların yanıtını Juan’dan alabiliyor Little. Kendisine zulmeden yaşıtlarının öfkesini, Juan’ın kendisini denize sokup su üstünde yüzdürmesiyle serbest bırakabiliyor. Sürekli kendisine bağıran uyuşturucu bağımlısı annesinin uzağında kalabiliyor Juan sayesinde. Kim isterse o olabileceğini öğreniyor Juan’dan Little. Ergenliğinde ise Chiron, çocukluğunda öğrendiği kişi olmaya çalışırken Kevin’ın ayışığı ile karşılaşıyor. Çocukluğundan beri Juan’dan öğrendiklerini ve içinde taşıdıklarını pratik edebileceği tek âna ulaşıyor. Kevin, herkes itip kakarken Chiron’un yanında olmuş, onu eksik hissettirmemiş tek akranı. Kevin onun gözlerinin içine bakabilen, kafasını omzuna koyabileceği tek kişi. Sırf Kevin var diye kim olduğunun bir önemi yokmuş gibi hissedebiliyor Chiron. Yalnızca kendi olabiliyor.

BİZE BAKAN GÖZLER ve BAKTIĞIMIZ YÜZLER

Swiss Army Man ve Moonlight’ın, kahramanlarına sıfır yargı ve sonsuz empati ile yaklaşan senaryoları incelikle kotarılmış detaylarıyla insanı etkisi altına alan bir işçilik barındırıyor. Her iki filmin de finale dek kahramanlarını geçirdiği yollar birbirinden ayrılsa da finalde iki film de kahramanlarının sırtını sonsuz bir denize verip, onları gözlerimizin içine baktırıyor; onları yargılayan, anlayan, kızan, seven, öfkelenen, anlayışla karşılayan, yok sayan ya da varoluşlarıyla gururlandıran gözlerimizin içine baktırıyor. Hank de Chiron da o sırada onlara tam karşıdan bakan bizlerden ne eksik ne de daha fazla insanlar. Bizden daha eksik hissettirilmeyi de hak etmiyorlar tam da bu yüzden…

Yalnızca yukarıdakilere benzer cümleler kurdukları ya da bunları düşündürdükleri için dahi görmezden gelinemeyecek bu iki film, bu yazının konusu olmayan teknik başarılarıyla da göz doldururken, muazzam bir dille anlattıkları hikâyelerinin arkasına hepimizin kimliklerini de gizliyor aslında. Hayatta tam olarak kim olduğumuzun cevabı, bize çok benzeyen ve bize hiç de benzemeyenlerin yüzlerinde her gün bize bakıp duruyor. Aslında kim olduğumuz ya da kalplerimizin ne kadar büyük olduğunun cevabı, her gün sokakta yanımızdan geçip giden ya da öylesine durmuş bize bakan milyonlarca Hank ve milyonlarca Chiron’un yüzünde gizli belki de. Ve biz hangi insan olmayı seçiyoruz bu hayatta? O yüzleri gizleyip görmezden gelen mi, yoksa o yüzlerin üzerindeki gizi görmezden gelen mi? 

Image
  1. Küçük odalara sığan büyük evrenler: Hey Jüpiter

    Çok da tarafsız olamayacağımız bir müjdeyle karşınızdayız: Bant Mag. veteranı, illüstrasyon editörümüz Sadi Güran’ın ikinci solo sergisi Hey Jüpiter 25 Şubat’ta Bant Mag Havuz’da açılıyor...

  2. Biz kimiz? Neden buradayız?: Seamus Conley

    “Mümkün olduğunca otomatik pilotta kalmaya ve yeni resimler yaparken özgür çağrışımlara alan tanımaya özen gösteriyorum.”

  3. Çerçöpten tuvale, resimden yerleştirmeye doğru: Serpilen

    Leyla Gediz’le, 9 Şubat’ta The Pill’de açılan son solo sergisi “Serpilen” üzerine kısa bir sohbet...

  4. A’dan Z’ye: George Michael

    2016’nın son günlerinde aramızdan ayrılan “gerçek diva” için A’dan Z’ye sayıyor, George Michael’ın şarkıları, hayatı ve bıraktığı izlere dair bazı detayları hatırlıyoruz.

  5. Aklımdakiler: Ceyl’an Ertem

    Kendi dünyasını donatan büyülü bir emek olarak hayatlarımıza giren "Yine de Amin" heyecanını divalar, dostlar ve farklı konuklarla paylaştık, akıllarındaki soruları öğrenip Ceyl’an Ertem’den yanıtlarını aldık.

  6. Milyonlarca halet-i ruhiyenin özeti: Yeni Gevende albümü “Kırınardı”

    Gevende üyeleri Ahmet Kenan Bilgiç ve Serkan Emre Çiftçi’yle, Kırınardı üzerine...

  7. Şarkı şarkı: Lara Di Lara ve “Hazineler İçindesin”

    Yerli sahnenin en dikkat çeken şarkı yazarlarından Dilara Sakpınar’ı 123 grubuyla uzun yıllardır takip ediyoruz. 2015’ten bu yana solo üretimler yaptığı kimliği Lara Di Lara'yla dinlediğimiz Sakpınar, bir süredir üzerinde çalıştığı ve naif sesine eşlik eden harika melodilerle ortaya çıkardığı tam 16 parçayı ikinci stüdyo albümü Hazineler İçindesin’de topladı. Albümdeki parçaların hikâyelerini, Lara Di Lara bir bir anlatırken Ferit Güleç de resimliyor.

  8. Aklımdakiler: Bubituzak

    Nevi şahsına münhasır seslerle dolu bir albümle, adeta bir kutlama havasında ikinci uzunçalar Boyutlar ile geri dönen Bubituzak’tan Ali Güçlü Şimşek’e eşi, dostu aklında ne varsa sordu.

  9. XX: 10 maddede BaBa ZuLa’nın 20. yıl albümü

    BaBa ZuLa’nın 20 yıllık ilham verici müzikal serüvenine alternatif bir tarih anlatısı getiren derleme albüm XX’i 10 maddede özetlemek gerekirse...

  10. Sessiz gün doğumunda bomboş bir sahil kasabası: Palmiyeler’den “II (Venus)”

    Bir süredir yeni parçaları üzerinde çalışan Palmiyeler, ilk uzunçalarları II (Venus)’u Tantana Records etiketiyle yayınladı.

  11. Elektro saz, Almanya ve ilham kaynakları üzerine: Elektro Hafız ve Derya Yıldırım

    Almanya’da yerleşik iki müzisyen, müzikal yaklaşımlarının yapıtaşlarını konuşuyor.

  12. Sónar İstanbul ziyareti öncesinde: Prins Thomas

    Space disco akımının önde gelen isimlerinden Prins Thomas, mart sonunda Zorlu PSM’de gerçekleşecek konseri öncesinde sorularımızı yanıtladı.

  13. Sónar + D: AUDIOVISUAL programında bizi neler bekliyor?

    Küratörlüğünü Lalin Akalan’ın üstlendiği AUDIOVISUAL, müzik, sinema, iletişim ve görsel sanatlarda aktif olan birçok sanatçının son dönem projelerinin görücüye çıkacağı programıyla Sónar İstanbul katılımcılarına benzersiz bir deneyim yaşatacak.

  14. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yakın zamanda keşfettiğimiz, etkilendiğimiz ve paylaşmak istediğimiz müziklerden bir seçki.

  15. 2016: En iyi 50 yabancı albüm (50-26)

    Bant Mag. ekibinin 2016’da yayınlanmış albümler arasından seçtiği “En İyi 50 Albüm” listesi huzurlarınızda!

  16. 2016: En iyi 50 yabancı albüm (25-1)

    Bant Mag. ekibinin 2016’da yayınlanmış albümler arasından seçtiği “En İyi 50 Albüm” listesi huzurlarınızda!

  17. 2016: Yerli sahneden en iyi 30 albüm

    Müzikal açıdan epey bereketli geçen yıldan geriye kalanlar...

  18. 2016: En iyi 50 film

    Bant Mag. ekibinin 2016’da yayınlanmış filmler arasından seçtiği “En İyi 50 Film” listesi huzurlarınızda!

  19. 2016: Belgeseller, animasyonlar ve Türkiye sineması

    2016 yılında izlediğimiz en iyi belgeseller, en iyi animasyonlar ve en iyi yerli yapımlar...

  20. Alışılmadık bir yıldız: Adam Driver

    Bugünlerde hem Jim Jarmusch imzalı Paterson’da hem de Martin Scorsese’nin tutku projesi Silence’da izleme şansı bulacağımız, kendini hiçbir türle kısıtlamak istemediğini söyleyen aktörün filmografisine daha yakından bakıyoruz.

  21. Taviani’lerden Arquette’lere: Beyaz perdenin başarılı kardeşleri

    Şubat itibariyle vizyona giren Manchester by the Sea’deki performansıyla adından söz ettiren Casey Affleck ve abisi Ben Affleck’ten ilhamla, beyaz perdenin başarılı kardeşlerini masaya yatırıyoruz.

  22. Denize sırtını vermiş bize bakan iki çift göz: Swiss Army Man ve Moonlight

    Şubat ayında peş peşe haftalarda gösterime giren Swiss Army Man ve Moonlight, merkeze aldığı karakterlerin cinsel yönelimleri ile dertlerini ya da kabullerini incelikli bir dille ele alıyor.

  23. Westworld: Hiçbir “askiliğin” çıkmayacağı yer

    HBO diyarı Westworld'deki glitch'ler (kısa süreli teknik arızalar), bize içinde yaşadığımız dünyanın arızalarına dair bir şeyler söylüyor olabilir...

  24. 2016: Erkek şiddetinin grafiği

    bianet 2008 yılından beri Türkiye’de erkek şiddetinin çetelesini tutarak bu konudaki yegâne verileri üretiyor. Türkiye’de erkek şiddetinin kapkaranlık 2016 grafiğini paylaşırken Çiçek Tahaoğlu’na da birkaç soru yönelttik.

  25. Sanatsal deneyler yapan bir laboratuvar: TOZ Artist Run Space

    “Toz’u kurarken hayalimiz organik, hiyerarşik olmayan ve açık bir yapı oluşturmaktı.”

  26. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın yönetmeni Ekin Sanaç[email protected] kreatif direktör Aylin Güngö[email protected] editörler