Geçtiğimiz ay gösterime giren All is Lost’ta azgın dalgalara karşı tek başına ayakta durmaya çalışan ve tüm bir filmi yalnız başına sırtlayan Robert Redford’u izleyince, beyazperdenin yapayalnız karakterleri etrafında şöyle bir gezinelim dedik.


All is Lost (2013)

Yalnız: İsimsiz (Robert Redford)

Amaç: Hoyrat dalgalar karşısında hayatta kalabilmek

Daha önce Tom Hanks’li Cast Away ya da Ang Lee’nin Life of Pi’ında karşımıza çıkan, korkunç bir deniz felaketinden sonra tek başına hayatta kalma çabasını, henüz felaketin öbür ucuna geçememiş bir karakter üzerinden anlatan All is Lost’un kahramanı, adını dahi bilmediğimiz yaşlı bir adam. Ne geçmişine ne geleceğine dair pek bir fikrimiz yok, ailesi, eşi dostu var mı, o da meçhul ama bu maceradan sağ kurtulmasını çok istiyoruz.


Sous le sable (2000)

Yalnız: Maria Drillon (Charlotte Rampling)

Amaç: Kaybolan kocanın ardından zihin sağlığını koruyabilmek

François Ozon’un en özene bezene yarattığı karakterlerden biri olan Maria’yı yazlık evinin kumsalında kendini dinlerken görüyoruz önce. Bir süre sonra kocasını kaybediyor. Ancak bu kaybın kısa süreli mi olduğu yoksa ebedî bir yolculuğu mu temsil ettiği, en az Maria’nın zihni kadar bulanık… Yıllara meydan okumuş konforlu bir ilişkinin sıcak kucağından kalkıp, buz gibi yalnızlığın koynuna uzanan Maria’nın listemizdeki en kırık kalplerden birine sahip olduğunu söylemek zor değil.


 Jeanne Dielman, 23 Quai du Commerce, 1080 Bruxelles (1975)

Yalnız: Jeanne Dielman (Delphine Seyrig)

Amaç: Bir günü daha akşam edebilmek

Belki de tüm bir sinema tarihinin en epik rutinine sahip karakteri Jeanne Dielman. Mutfağında oturmuş kahvesini içiyor, patatesini soyuyor, boş boş etrafa bakıyor. Belli ki bunu her gün yapıyor. Ergen bir evlat sahibi, dul bir kadın olan Dielman kesif bir yalnızlık içinde ve artık yalnızlığı bile rutinlere bölüp öyle yaşıyor. Chantal Akerman’ın 200 dakikalık bu epik filmi, hareketsizliğin ve olağanlığın hüzünlü resmini çizerek, dev bir kalabalıksızlıkla buluşturuyor seyircisini.


 A Single Man (2009)

Yalnız: George (Colin Firth)

Amaç: Bir an evvel kaybedilen büyük aşkın peşinden öteki tarafa gidebilmek

Yalnızlığın en acı karşılıklarından biri olan “gidenin arkasından kalan yalnızlık”, belki de hiçbir filmde bu kadar içli ve ten acıtır halde önümüze gelmedi. Orta yaşlı, varlıklı bir profesör olan George, artık hayat arkadaşına dönüşmüş sevgilisini elim bir trafik kazasında kaybedince, her günkü rutinini âdeta bir hayalet gibi sürdürmeye ve gittikçe kendi yalnızlığında boğulmaya başlıyor ve Tom Ford, Christopher Isherwood’un iç sayıklamalarından oluşan metninin bir buçuk saatlik olağanüstü şık bir fotoğrafını çekiyor.


 Harvey (1950)

Yalnız: Elwood P. Dowd (James Stewart)

Amaç: Gördüğü tavşanın hayalî değil gerçek olduğunu ispatlamak

Aslında dışarıdan bakan kimse Elwood’un tam bir yalnız olduğunu söyleyemez. Ailesi, eşi dostu her zaman yanında ve hattâ onun için endişeli. Ama onu tüm kalabalıklar arasında yalnız bırakabilecek bir iddianın da sahibi aynı zamanda Elwood. Her ânını onunla birlikte yaşayan, altı ayaklı kocaman bir tavşanın kendisinin daimi eşlikçisi olduğunu iddia eden Elwood’un işi çok zor. Zira Harvey adını verdiği bu tavşanı bir tek o görüyor. Aile Elwood’u bir hastaneye kapatıp yardım umarken, onun içinde bulunduğu bu fiziksel yalnızlığın, zihinsel mânâda bir karşılığının olmadığını bilmek en azından biz seyircilerin yüreklerine su serpiyor.


The Straight Story (1999)

Yalnız: Alvin (Richard Farnsworth)

Amaç: Hasta kardeşini ziyaret edip küslüğü bitirmek

Tam bir aksi ihtiyar olan Alvin, kızı Rose’un tüm ısrarlarına rağmen külüstür bir traktörle gerçekleştirmek konusunda epey ısrarcı olduğu bir yolculuğa çıkıyor. Uzun ve epey yalnız bir yolculuk bu. Ucu Alvin’in hasta ve en az kendisi kadar uyuz bir ihtiyar olan kardeşine varıyor bu yolun. David Lynch’in kariyerinin belki de en ayrıksı duran bu işinde yürek ısıtan bir inat öyküsü izliyor aynı zamanda. Alvin’in bir yanında kızı, diğer tarafında kardeşi var ama onun en büyük yâreni bitmeyen öfkesi ve inadı. Ve elbette bu iki duygudan beslenen derin bir yalnızlık.


 Gerry (2002)

Yalnız: Gerry’ler (Matt Damon & Casey Affleck)

Amaç: Çölün ortasında çıkış yolu bulabilmek

Listemizin bu tek çoğul yalnızı, tüm filmin aslında tek bir kişinin alter egosu ve kendisinin çıktığı yolculuktan ibaret olup olmadığına kafa yorduğumuz Gerry karakteri. Kâğıt üzerinde iki Gerry var. Bu iki yakın arkadaş ve adaş, uçsuz bucaksız bir çölün ortasında yollarını şaşırıyor ve kayboluyor. Bir buçuk saat boyunca türlü çıkışsızlık yaşıyor ve hayatta kalmaya çalışıyor… Gus van Sant’ın maneviyatı en yüksek filmlerinden biri olan Gerry adını, çok büyük bir yalnızlık ve boşluk hissinin girdabına düşmüş kahramanı ya da kahramanlarından alıyor.


  Buried (2010)

Yalnız: Paul Conroy (Ryan Reynolds)

Amaç: İçinde sıkışıp kaldığın tabuttan dışarı çıkabilmek

Irak’ta bir Amerikalı kamyon şoförü, yerin birkaç kat altında bir tabutun içinde sıkışık bir hâlde gözlerini açıyor. Derin bir karanlığı cılız bir fenerin ışığı aydınlatıyor. Neyse ki telefonu çekiyor ve birkaç yardım çağrısında bulunabiliyor. Tüm film süresince bizi bu nefessiz tabutun içine hapseden Rodrigo Cortes, bizleri yalnızlığın belki de en çaresiz ve çıkışsız yüzüyle karşı karşıya getiriyor.


Die bitteren Tränen der Petra von Kant (1972)

Yalnız: Petra von Kant (Margit Carstensen)

Amaç: Izdırabın koynundaki derinlikten yüzeye çıkıp nefes alabilmek

Listemizin en kasvetli ve karanlık gelgitlerinin sahibi, ünlü ve başarılı modacı Petra von Kant, iç deşen bir aşk acısı ve dipsiz bir hiçliğin içinde, beyaz tüylü halısının üstünde debeleniyor ve resmen nefes almaya çalışıyor. Dünyalar serti yardımcısı da pek yardımcı olmuyor açıkçası. Hele genç, güzel ve fakat platonik aşkının ziyareti ise duruma tuz biber ekiyor. Fassbinder’in yalnızca birkaç sahneden oluşan bu iki saatlik tek mekân filmi, yalnızlık hissinin en klostrofobik karşılıklarından biri hiç kuşkusuz.


 Locke (2013)

Yalnız: Ivan Locke (Tom Hardy)

Amaç: Doğum yapmak üzere olan metresinin hastanesine ulaşabilmek

Mutlu bir evlilik, düşkün olduğu iki çocuk ve çok başarılı olduğu bir işe sahip Ivan Locke’un hayatı neredeyse kusursuz. Ama onu gördüğümüz ilk andan son âna kadar kullandığı arabasının içinde yaşadığı 90 dakikalık bu macerası boyunca bir yandan işindeki terslikleri çözmeye, bir yandan çok sevdiği karısına, onu aldattığını söylemeye, bir yandan paniklemiş küçük çocuklarını sakinleştirmeye, bir yandansa hastanede doğum yapmak üzere olan tek gecelik ilişkisine ulaşmaya çalışıyor. Ivan’ı belki de bu kadar yalnız kaldığı tek anında, biz seyircilerden başka kimsesi yokken izliyor ve içten içe iyi olsun istiyoruz.

  1. Beş yıl önce on yıl önce

    1 Aralık 1913100 yıl önce bugün Belkıs Şevket tek motorlu üstü açık uçağa binen ilk kadın oldu ve İstanbul üzerinde uçarken aşağı attığı kartlarla Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-u Nisvan Derneği (Kadın Haklarını Savunma Derneği) adına bildiri dağıttı. 2 Aralık 194370 yıl önce bugün, Varlık Vergisi’ni ödemedikleri için 1943 başından itibaren Aşkale ve Sivrihisar’daki çalışma kamplarına gönderilen ve yüzde 87’si gayri Müslim olan mükelleflerin serbest bırakılmasına karar verildi. 3 Aralık 197340 yıl önce bugün Pioneer 10 aracı Jüpiter’in ilk yakın çekim fotoğraflarını gönderdi.;(http://planetimages.blogspot.com) 6 Aralık 20085 yıl önce bugün 15 yaşındaki Alexandros Grigoropoulos’un iki polis tarafından öldürülmesiyle 2008 Yunan isyanı başladı. (libcom.org)

  2. Big Brotherın bizi izlediği doğruysa: Simon Menner

    Top Secret isimli kitabında Stasi arşivinden akıl almaz karelerle Doğu Almanya hükümetinin gözetleme operasyonuna bir iç bakış sergileyen sanatçı Simon Menner ile sohbet ettik. Alman fotoğrafçı Simon Menner, gözetleme konusunda oldukça meraklı. Küratörlük görevini üstlendiği son kitabı Top Secret: Images from the Stasi Archives, Doğu Almanya hükümetinin şaşırtıcı büyüklükteki gözetleme operasyonunu konu ediniyor. Arşivdeki milyonlarca belgenin arasından seçilmiş fotoğraflardan oluşan kitapta insanların nasıl takip edileceğinden dövüş tekniklerine, sahte bıyık takma önerilerinden daire aramalarına kadar her şey mevcut. Fakat görüntülerin yakın tarihten gelmesine rağmen, Top Secret bir anda hem tanıdık, hem de oldukça yabancı bir dünyayı yansıtıyor; bugüne de şüphesiz ilginç bir ışık tutuyor. Gözetim ve

  3. Ethem Onur Bilgiç ve Tatlı Kabuslar

    Bant Mag. illüstratörlerinden Ethem Onur Bilgiç, 3 Aralık salı günü Tatlı Kâbuslar adlı ilk kişisel sergisini Milk Gallery’de açtı. Sergiden önce bir başka çizer Sedat Girgin, hem sergi hem de Ethem’in estetik algısı üzerine merak ettiklerini sordu. Sedat Girgin: 3 Aralık’ta ilk kişisel sergini Milk Gallery’de açıyorsun. Nedir bu serginin adı? Ethem Onur Bilgiç: Serginin adı Tatlı Kâbuslar. Sedat Girgin: İşlerin küçük bir kısmını önceden gören şanslı insanlardan biri olarak yazıyorum, işlerin bir seri olduğunu söylemiştin. Nedir bu seri? Neyi anlatıyorsun? Anlatırım demiştin. Kısmet burayaymış. Ethem Onur Bilgiç: Ufaktan bahsettiğim gibi, rüyalarımda gördüğüm ve ufak ufak not aldığım biraz saçma biraz garip biraz da ürkütücü öyküler

  4. Homofobinin yasalaştığı topraklarda büyüyen çocuklar: Children 404

    Rusya’da susmayı reddeden genç LGBT bireylerin hikâyesini anlatan Children 404 belgeseli uluslararası platformda destekçilerini arıyor. 2013 yazı Gezi Parkı olayları neticesinde Türkiye tarihinde gördüğü en coşkulu ve kalabalık LGBT onur yürüyüşünü yaşarken komşu Rusya’dan gelen ve ulusal homofobiyi meşrulaştıran anti-gey propaganda yasası kalbimize kara gölgeler düşürmüştü. Aradan aylar geçti ve her nasıl Türkiye’de Gezi Parkı direnişinin meyvelerini görüyorsak, Rusya’da da bu anti-gey propaganda yasasına karşı başlatılan direniş de meyvelerini vermeye başladı.  Rusya’da susmayı reddeden genç LGBT bireylerin hikâyesini anlatan Children 404 belgeselinin ekibi var olan yasal baskı nedeniyle anonim kalmak durumunda, ancak belgesel için yardım toplamaya çalışan Kanadalı proje ortağı

  5. Manzaralar: Koray Kantarcıoğlu

    Fezada süzülen dağlar, patlayan kozmos, atomlar, zerreler, pikseller ve sonsuzluk.

  6. "O çöpü biz düzgün hale getiririz": Don Kişot Evi

    Don Kişot işgal evinin hikâyesini ve bu hareketin temel pratiklerini hem ev hem de atölyesinin manzarasının buraya baktığı sanatçı Talat Doğanoğlu ile konuştuk.

  7. Demonation Festivali No:4

    Üretimlerini bağımsız şekillerde ve ticari kaygılardan muaf olarak sürdüren müzikleri bir araya getiren Demonation Festivali, dördüncü senesi itibariyle hem gelenekselleşmiş, hem de Bant Mag. olarak en favori organizasyonlarımızdan biri. 4-5 Ocak tarihlerinde Babylon’da gerçekleşecek festivalde sahne alacak isimleri daha yakından tanımak için onlara birkaç soru yönelttik.

  8. The Cribs’den nasihatler var

    The Cribs’in 6 Kasım’daki adrenalin yüklü Tokyo konserinin ardından, Louder Than War ekibinden Katie Clare ve The Cribs’in hem solisti hem basçısı olan Gary Jarman, grubun yıldönümü albümü, müzikal zevkleri, ve sakalları hakkında konuşmak üzere buluştu...

  9. 10 kaplan gücünde bir müzisyen: Emily Wells

    27 Kasım'da Babylon'da sahne alan Emily Wells, müzikseverlere eşine kolay rastalanmayan o dört dörtlük konser deneyimlerinden birini yaşattı. buralara kadar gelmişken, biz de röportaj yapma fırsatını kaçırmadık.

  10. Red Bull Music Academy Radio Festival rehberi

    Dans etmeden duramayacağınız yepyeni festival hakkında bilmeniz gerekenler

  11. Bir Berlin seyahatinden sahneler ve eski efsaneler

    Kadınlar için uluslararası bir network olarak işleyen female:pressure’ın düzenlediği, ses teknisyeninden organizatörüne, katkıda bulunan herkesin kadın olduğu Perspectives Festival için Berlin’e giden Yeşim Tabak’ın kaleminden izlenimler; buram buram Berlin, inşaat ve “kızlar” kokulu bir yazı…

  12. Dijital veri ve ederi: Streaming ve ötesi

    Müzik ekonomisi incelemelerinde bu ayki konumuz; günümüzün en yaygın müzik dinleme yöntemi “streaming”, yani bir şarkıyı bilgisayara indiremeden internet üzerinden dinleme.

  13. Müzik insanları “streaming” hakkında ne düşünüyor?

    Müzik ortamından farklı insanlara “streaming” alışkanlığı, pratiği, ekonomisi ve etiği hakkında ne düşündüklerini sorduk. Konu üzerine deneyimlerini bizle paylaşmalarını istedik.

  14. Bambaşka bir albüm deneyimi: Görsel albümler

    Müziğin görselle desteklenmesinin etiği daha yıllarca tartışılacak gibi duruyor. Bugüne kadar bu tartışmaya nokta koyan olmasa da karşımıza çıkmış en tatmin edici örnekleriyle görsel albümleri masaya yatırıyoruz.

  15. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yeni müziğe dair bu ayki mesaimiz, artısıyla eksisiyle, burada.

  16. Müziğe dair kısalar

    İnsanların, inandıkları şeyin tam tersini savunan şarkıları sevebilmesinin inanılmazlığı ve sanatta taklite yönelik kısa yazılar...

  17. Bu Ay Ne İzlesem

    Sinema salonlarında Başka Sinema’nın ön ayak olduğu bağımsız film canlanmasının etkisini sürdürdüğü aralık ayında, vizyonda görmek için gün saydığımız çok sayıda filme kavuşacağız.

  18. Türden Türe, Daldan Dala Konan Üç Yönetmen

    Her çektiği filmle, başka bir türe, epey farklı dünyalara yolculuk eden yönetmenlerden François Ozon ve Spike Lee’yi bu ay vizyonda ağırlıyoruz. Onlara, geçtiğimiz Filmekimi’nde The Look of Love’la karşımıza çıkan Michael Winterbottom da eklenince, daldan dala konan bu yönetmenlerin ne işler karıştığını didiklememek olmazdı…

  19. Hiç Kimsenin Favori Oyuncusu: Keanu Reeves

    Resmen Hollywood’un mundar ettiği bir simayı, hiç kimsenin her gece yatağa onu düşünerek girmediğine neredeyse emin gibi olduğumuz Keanu Reeves’in kulaklarını, bu ay bizde de gösterime giren yeni filmi 47 Ronin’e rağmen kimse çınlatmıyordur kesin, bari en azından biz çınlatalım dedik.

  20. Beyazperdenin Yalnız Karakterleri

    Geçtiğimiz ay gösterime giren All is Lost’ta azgın dalgalara karşı tek başına ayakta durmaya çalışan ve tüm bir filmi yalnız başına sırtlayan Robert Redford’u izleyince, beyazperdenin yapayalnız karakterleri etrafında şöyle bir gezinelim dedik.

  21. Çıfıt

    Görüyoruz-beğeniyoruz, dinliyoruz-ilgileniyoruz, yiyoruz-bayılıyoruz, okuyoruz-şaşırıyoruz, sonra da sizinle paylaşıyoruz.

  22. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] sorumlu yazı işleri müdürü J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın koordinatörü