Fezada süzülen dağlar, patlayan kozmos, atomlar, zerreler, pikseller ve sonsuzluk.


Onu tanımasanız da kendinizi birçok gece onun çaldığı müziklere delicesine dans ederken bulmuş olabilirsiniz. Ya da hazırladığı remiksleri, miks teypleri defalarca dinlemiş de olabilirsiniz. Zira kendisi daha çok müzikal üretimleriyle gönülleri, dans pistlerini, yerel dürtüleri fethetmesiyle tanınıyor. Ama Koray Kantarcıoğlu 1999 yılından bu yana, yandan yandan bir keşfiyle uğraşıyor.

Bildiğimiz ve artık hayatımızda pek de yer etmeyen Paint programıyla geliştirdiği kendine has teknikle görenlerin içinde kaybolacağı, ebatları küçük olsa da taşıdıkları azamet hissini tüm damarlarında hissedeceği işler çıkartıyor Koray Kantarcıoğlu. Fezada süzülen dağlar, patlayan kozmos, atomlar, zerreler, pikseller ve sonsuzluk eşlik ediyor Manzaralar’a bakarken.

Kantarcıoğlu’nun işlerinin emsalsiz bir teknik ve yaklaşıma sahip olduğunu kestirmek zor değil. Bıraktıkları etkinin hızı ve hiddeti de işlerin gücünü kat be kat arttırıyor. Manzaralar adını taşıyan işleri ise Mısır Apartmanı’ndaki Nesrin Esirtgen Collection’da 6 Aralık – 4 Ocak tarihleri arasında gezebilirsiniz. Gezmeden önce ise sanatçının işleri hakkında sorularımıza verdiği yanıtları okuyabilirsiniz. 

MS Paint ile tanışman sonra da bu kendine has tarzı yakalayıp geliştirmen hangi yıllarda gerçekleşti?
MS Paint ile çalışmadan önce çizim ya da resme özel bir ilgim yoktu. Başka bir teknikle de neredeyse hiç denemem olmamıştı. İlk MS Paint çizimlerim 1999’a ait. Tam olarak neden ve nasıl başladım ben de hatırlayamıyorum. İlk çizdiklerim karikatür diline yakın, daha illüstratif içerikliydi. 2002 civarı olgunlaşıp daha soyut bir kimliğe büründü. Manzara serileri de 2003’te basit çizgilerle başlayıp MS Paint içinde geliştirdiğim farklı tekniklerle bugüne kadar geldi. Hâlâ maus kullanıyorum, tableti hiç denemedim. Yıllar içinde tek değişen şey optik mausa geçmem oldu herhalde.

İşlerde yakaladığın, yaparken yaşadığın his mi yoksa üretim sürecindeki, tekniğin verdiği haz mı daha çok ağır basıyor sende?
Geriye dönüp baktığımda bu kadar yıl bu çizimlerle uğraşmamın bir ihtiyacın sonucu olduğunu görüyorum. Paint başında saatler geçirmek, sakinleşip ve etrafımda olup bitenden uzaklaşmama yarayan bir araç görevi görüyor benim için. Bu hissiyatı tekniğimle de çizimlere yansıttığımı düşünüyorum.

“manzara, vazgeçemeden yıllardır tutulup kaldığım yegâne konu. Çizimlerde manzaranın kendiliğinden oluşan ve sürekli değişim içinde olan doğasını yorumluyorum.”

Bir işe başlarken kafanda belirgin bir imge oluyor mu yoksa çalışmaya başladıktan sonra ilerledikçe mi şekilleniyor o iş?
Tüm çizimler, ucu açık bir sürecin geçirdiği evrimin ekran görüntüleri aslında. Aklımda belirli bir imge olmadan piksellerden dokular yaratıyorum. Sonrasında bu dokular yavaş yavaş şekillenmeye başlıyor ve sürekli birleşip dağılan manzaralara dönüşüyor. Süreç boyunca sakladığım çizimler de serilerdeki parçaları oluşturuyor.

İşlerine baktığım zaman dev kütleler, onların azameti ve bu azametlerin küçülmelerine rağmen etkilerini korumaları, yokoluş ve yaradılış ve tüm bunlar karşısında karşı konulamaz bir yalnızlık gibi hisler içerisinde buluyorum kendimi. İşlerin senin için taşıdığı his ve imgelerden bahsedebilir misin biraz?
Manzara, vazgeçemeden yıllardır tutulup kaldığım yegâne konu. Çizimlerde manzaranın kendiliğinden oluşan ve sürekli değişim içinde olan doğasını yorumluyorum. Serilerin üzerinde çalışırken çoğu zaman senin hissettiklerini ben de paylaşıyorum. Benim için çekici olan bir başka yön de bu sanırım. Daha önce de beraber çalıştığım küratör Kristina Kramer, buradan yola çıkarak sergi için bir yazı kaleme aldı. www.koraykantarcioglu.com’dan ve sergideki katalogdan bu yazıya ulaşabilirsiniz.

Manzaralar’ın hepsi detayında kaybolabileceğin, çok ciddî ve ince bir işçiliğin ürünü… Bir işi bitirmen ortalama ne kadar süreni alıyor?
Çizimlerin tamamı devam eden bir süreç içinde verdiğim aralardan oluştuğu için tam olarak bir çizim ne kadar zaman alıyor söylemek zor benim için. Örneğin yeni bir seri olgunlaşmaya başladığında saklamaya karar verdiğim bir versiyonu kenara koyup çizime devam ediyorum. Saklamak istediğim sonraki versiyon kimi zaman haftalar kimi zaman aylar sonra ortaya çıkıyor. Sergide Erdem Ergaz’la ortak yaptığın bir çizim de bulunuyor. Erdem’le uzun yıllardır ortak bir şey yapalım diye konuşuyorduk. Bu sergiye denk geldi. Ben çeşitli formlar hazırladım. Bunları göz muayenesindeki şemaya benzer bir şekilde dizdik. Erdem de bu formlara akrilikle müdahale ederek kendine göre yorumladı.

Programın yaratıcıları, firması yaptığın işlerden haberdar mı?
Değiller.

İşlerine eşlik edecek 5 albüm istesem senden?
Aphex Twin – Saw 2, Walter Carlos – Sonic Seasonings, Charles Dodge – Earth’s Magnetic Field, Ralph Lundsten – Strömkarlen, Edward Larry Gordon – Celestial Vibrations.

Koray Kantarcıoğlu – Manzalar sergisi, geçtiğimiz yıl Bora Başkan ile başlayan Persona projesinin devamı. Sergiye Mısır Apartmanı’ndaki Nesrin Esirtgen Collection 6 Aralık – 4 Ocak arasında ev sahipliği yapıyor.

Detaylı bilgi için: www.per-so-na.org

  1. Beş yıl önce on yıl önce

    1 Aralık 1913100 yıl önce bugün Belkıs Şevket tek motorlu üstü açık uçağa binen ilk kadın oldu ve İstanbul üzerinde uçarken aşağı attığı kartlarla Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-u Nisvan Derneği (Kadın Haklarını Savunma Derneği) adına bildiri dağıttı. 2 Aralık 194370 yıl önce bugün, Varlık Vergisi’ni ödemedikleri için 1943 başından itibaren Aşkale ve Sivrihisar’daki çalışma kamplarına gönderilen ve yüzde 87’si gayri Müslim olan mükelleflerin serbest bırakılmasına karar verildi. 3 Aralık 197340 yıl önce bugün Pioneer 10 aracı Jüpiter’in ilk yakın çekim fotoğraflarını gönderdi.;(http://planetimages.blogspot.com) 6 Aralık 20085 yıl önce bugün 15 yaşındaki Alexandros Grigoropoulos’un iki polis tarafından öldürülmesiyle 2008 Yunan isyanı başladı. (libcom.org)

  2. Big Brotherın bizi izlediği doğruysa: Simon Menner

    Top Secret isimli kitabında Stasi arşivinden akıl almaz karelerle Doğu Almanya hükümetinin gözetleme operasyonuna bir iç bakış sergileyen sanatçı Simon Menner ile sohbet ettik. Alman fotoğrafçı Simon Menner, gözetleme konusunda oldukça meraklı. Küratörlük görevini üstlendiği son kitabı Top Secret: Images from the Stasi Archives, Doğu Almanya hükümetinin şaşırtıcı büyüklükteki gözetleme operasyonunu konu ediniyor. Arşivdeki milyonlarca belgenin arasından seçilmiş fotoğraflardan oluşan kitapta insanların nasıl takip edileceğinden dövüş tekniklerine, sahte bıyık takma önerilerinden daire aramalarına kadar her şey mevcut. Fakat görüntülerin yakın tarihten gelmesine rağmen, Top Secret bir anda hem tanıdık, hem de oldukça yabancı bir dünyayı yansıtıyor; bugüne de şüphesiz ilginç bir ışık tutuyor. Gözetim ve

  3. Ethem Onur Bilgiç ve Tatlı Kabuslar

    Bant Mag. illüstratörlerinden Ethem Onur Bilgiç, 3 Aralık salı günü Tatlı Kâbuslar adlı ilk kişisel sergisini Milk Gallery’de açtı. Sergiden önce bir başka çizer Sedat Girgin, hem sergi hem de Ethem’in estetik algısı üzerine merak ettiklerini sordu. Sedat Girgin: 3 Aralık’ta ilk kişisel sergini Milk Gallery’de açıyorsun. Nedir bu serginin adı? Ethem Onur Bilgiç: Serginin adı Tatlı Kâbuslar. Sedat Girgin: İşlerin küçük bir kısmını önceden gören şanslı insanlardan biri olarak yazıyorum, işlerin bir seri olduğunu söylemiştin. Nedir bu seri? Neyi anlatıyorsun? Anlatırım demiştin. Kısmet burayaymış. Ethem Onur Bilgiç: Ufaktan bahsettiğim gibi, rüyalarımda gördüğüm ve ufak ufak not aldığım biraz saçma biraz garip biraz da ürkütücü öyküler

  4. Homofobinin yasalaştığı topraklarda büyüyen çocuklar: Children 404

    Rusya’da susmayı reddeden genç LGBT bireylerin hikâyesini anlatan Children 404 belgeseli uluslararası platformda destekçilerini arıyor. 2013 yazı Gezi Parkı olayları neticesinde Türkiye tarihinde gördüğü en coşkulu ve kalabalık LGBT onur yürüyüşünü yaşarken komşu Rusya’dan gelen ve ulusal homofobiyi meşrulaştıran anti-gey propaganda yasası kalbimize kara gölgeler düşürmüştü. Aradan aylar geçti ve her nasıl Türkiye’de Gezi Parkı direnişinin meyvelerini görüyorsak, Rusya’da da bu anti-gey propaganda yasasına karşı başlatılan direniş de meyvelerini vermeye başladı.  Rusya’da susmayı reddeden genç LGBT bireylerin hikâyesini anlatan Children 404 belgeselinin ekibi var olan yasal baskı nedeniyle anonim kalmak durumunda, ancak belgesel için yardım toplamaya çalışan Kanadalı proje ortağı

  5. Manzaralar: Koray Kantarcıoğlu

    Fezada süzülen dağlar, patlayan kozmos, atomlar, zerreler, pikseller ve sonsuzluk.

  6. "O çöpü biz düzgün hale getiririz": Don Kişot Evi

    Don Kişot işgal evinin hikâyesini ve bu hareketin temel pratiklerini hem ev hem de atölyesinin manzarasının buraya baktığı sanatçı Talat Doğanoğlu ile konuştuk.

  7. Demonation Festivali No:4

    Üretimlerini bağımsız şekillerde ve ticari kaygılardan muaf olarak sürdüren müzikleri bir araya getiren Demonation Festivali, dördüncü senesi itibariyle hem gelenekselleşmiş, hem de Bant Mag. olarak en favori organizasyonlarımızdan biri. 4-5 Ocak tarihlerinde Babylon’da gerçekleşecek festivalde sahne alacak isimleri daha yakından tanımak için onlara birkaç soru yönelttik.

  8. The Cribs’den nasihatler var

    The Cribs’in 6 Kasım’daki adrenalin yüklü Tokyo konserinin ardından, Louder Than War ekibinden Katie Clare ve The Cribs’in hem solisti hem basçısı olan Gary Jarman, grubun yıldönümü albümü, müzikal zevkleri, ve sakalları hakkında konuşmak üzere buluştu...

  9. 10 kaplan gücünde bir müzisyen: Emily Wells

    27 Kasım'da Babylon'da sahne alan Emily Wells, müzikseverlere eşine kolay rastalanmayan o dört dörtlük konser deneyimlerinden birini yaşattı. buralara kadar gelmişken, biz de röportaj yapma fırsatını kaçırmadık.

  10. Red Bull Music Academy Radio Festival rehberi

    Dans etmeden duramayacağınız yepyeni festival hakkında bilmeniz gerekenler

  11. Bir Berlin seyahatinden sahneler ve eski efsaneler

    Kadınlar için uluslararası bir network olarak işleyen female:pressure’ın düzenlediği, ses teknisyeninden organizatörüne, katkıda bulunan herkesin kadın olduğu Perspectives Festival için Berlin’e giden Yeşim Tabak’ın kaleminden izlenimler; buram buram Berlin, inşaat ve “kızlar” kokulu bir yazı…

  12. Dijital veri ve ederi: Streaming ve ötesi

    Müzik ekonomisi incelemelerinde bu ayki konumuz; günümüzün en yaygın müzik dinleme yöntemi “streaming”, yani bir şarkıyı bilgisayara indiremeden internet üzerinden dinleme.

  13. Müzik insanları “streaming” hakkında ne düşünüyor?

    Müzik ortamından farklı insanlara “streaming” alışkanlığı, pratiği, ekonomisi ve etiği hakkında ne düşündüklerini sorduk. Konu üzerine deneyimlerini bizle paylaşmalarını istedik.

  14. Bambaşka bir albüm deneyimi: Görsel albümler

    Müziğin görselle desteklenmesinin etiği daha yıllarca tartışılacak gibi duruyor. Bugüne kadar bu tartışmaya nokta koyan olmasa da karşımıza çıkmış en tatmin edici örnekleriyle görsel albümleri masaya yatırıyoruz.

  15. Teftiş: Bu ay ne dinlesem?

    Yeni müziğe dair bu ayki mesaimiz, artısıyla eksisiyle, burada.

  16. Müziğe dair kısalar

    İnsanların, inandıkları şeyin tam tersini savunan şarkıları sevebilmesinin inanılmazlığı ve sanatta taklite yönelik kısa yazılar...

  17. Bu Ay Ne İzlesem

    Sinema salonlarında Başka Sinema’nın ön ayak olduğu bağımsız film canlanmasının etkisini sürdürdüğü aralık ayında, vizyonda görmek için gün saydığımız çok sayıda filme kavuşacağız.

  18. Türden Türe, Daldan Dala Konan Üç Yönetmen

    Her çektiği filmle, başka bir türe, epey farklı dünyalara yolculuk eden yönetmenlerden François Ozon ve Spike Lee’yi bu ay vizyonda ağırlıyoruz. Onlara, geçtiğimiz Filmekimi’nde The Look of Love’la karşımıza çıkan Michael Winterbottom da eklenince, daldan dala konan bu yönetmenlerin ne işler karıştığını didiklememek olmazdı…

  19. Hiç Kimsenin Favori Oyuncusu: Keanu Reeves

    Resmen Hollywood’un mundar ettiği bir simayı, hiç kimsenin her gece yatağa onu düşünerek girmediğine neredeyse emin gibi olduğumuz Keanu Reeves’in kulaklarını, bu ay bizde de gösterime giren yeni filmi 47 Ronin’e rağmen kimse çınlatmıyordur kesin, bari en azından biz çınlatalım dedik.

  20. Beyazperdenin Yalnız Karakterleri

    Geçtiğimiz ay gösterime giren All is Lost’ta azgın dalgalara karşı tek başına ayakta durmaya çalışan ve tüm bir filmi yalnız başına sırtlayan Robert Redford’u izleyince, beyazperdenin yapayalnız karakterleri etrafında şöyle bir gezinelim dedik.

  21. Çıfıt

    Görüyoruz-beğeniyoruz, dinliyoruz-ilgileniyoruz, yiyoruz-bayılıyoruz, okuyoruz-şaşırıyoruz, sonra da sizinle paylaşıyoruz.

  22. Künye

    yayın imtiyaz sahiplerive etkinlik direktörleri Aylin Güngö[email protected] J. Hakan Dedeoğ[email protected] sorumlu yazı işleri müdürü J. Hakan Dedeoğ[email protected] genel yayın koordinatörü